18- DA'VACI VEYA DA'VALI ŞAHISLA SULH YAPIP SONRA DA ONUN İBTÂLİNT İSTEYEN KİMSELERİN İKÂME ETTİKLER

Anlaşma yaptıktan sonra, iddia sahibi beyyine ikame ederse, ona itibar olunmaz; beyyinesi dinlenmez.

Ancak, anlaşma bedelinde kusur olur, bunu da davalı şahıs inkar ederse, o takdirde beyyinesi kabul edilir. Ve aybi sebebiyle, anlaşma bedelini geri verir. Bedâi"de de böyledir.

Hişam, İmâm Muhammed (R.A.yin şöyle buyurduğunu nak-letmiştir:

Davalı, da'vacının "filanda bir alacağım yoktur." diye ikrar eylediğine dair; beyyine ikame etse bile sulh geçerlidir.

Sulh geçersiz olduktan sonra beyyine ikame ederse ve şayet hakim "adamın, anlaşmadan önce ikrar ettiğini" biliyorsa, bu durumda sulh batıl olur. Hakim sulhtan sonra, ikrar ettiğini bilse de, hüküm aynıdır. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Bir adam, diğerinden bin dirhem alacağı olduğunu iddia ettiğinde, davalı bunu inkar eder; sonra da bir şey karşılığında anlaşma yaparlar; daha sonra da davalı "borcunu ödediğine dair" beyyine ibraz ederse; bu beyyine kabul edilmez.

Şayet, davacı bin dirhem alacağı olduğunu iddia eder, davalı da, onu ödediğini veya ibra edildiğini iddia eder ve bir şey karşılığında anlaşma yaparlar; sonra da davalı, onlardan birine (ifa veya ibraya) beyyine ibraz ederse; bu beyyinesi kabul edilir ve sulh bedeli geri verilir. Kerderî'nin Vecizi'nde de böyledir.

Bir adam, diğerinin elinde bulunan evin, kendisine ait olduğunu, iddia eder ve evi teslim etmek üzere de» bin dirheme anlaşma yaparlar; sonra da ev elinde bulunan zat, evin kendisinin olduğuna veya filandan satın aldığına dair beyyine ibraz eder yahut babası filandan, kendisine miras olarak kaldığını isbat ederse, bu durumda verdiği bin dirhemi, geri almak için müracaat edemez.

Anlaşmadan önce, o talibden satın aldığını isbat ederse, bu durumda sulh batıl olur.

Şayet beyyine ibraz edemez, fakat, sulh yaptığını belgelerse, buna itibar edilmez.

"Önceki sulhtan sonra vaki olan, bütün sulhlar sahihdir; ikincisi batıldır." derse yine böyledir; yani, buna da itibar edilmez.

Alım-satımdan sonra vaki olan anlaşmalarda, iki defa satın alınmış ise, ikinci satın alış haktır. Şayet anlaşma yaparlar ve sonra da satın alırsa; bu durumda anlaşmayı batıl kılar ve satın ahşa izin veririz. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, diğerinin elinde bulunan bit evin kendisine ait olduğunu iddi aettiğinde, davalı "iddiadan önce, anlaşma yaptıklarını" iddia ettiği halde, bu iddiasına bir beyyine ibraz edemezse; hakim evi, yine de iddia olunana hükmeder.

İddia eden şahıs, o evi bir başkasına satarsa, bu durumda, davalının "o davadan dolayı, daha önceden anlaşma yaptıkları hakkında" iddia­cıya yemin verme hakkı vardır.

Şayet iddiacı yeminden kaçınırsa, bu durumda davalı muhayyerdir. Dilerse, evin satışına rıza gösterip, parasını kendisi alır; dilerse, evin bedelini ödetir. Zehıyre'de de böyledir.

Bir adam, diğerinin elinde bulunan bir evin, kendisine babasından miras kaldığını iddia ettikten sonra, aralarında, bir şeye karşı anlaşma yaparlar; sonra da ev elinde bulunan şahıs, "o evi, babasından satın aldığım" belgeler veya o evi filan ve filandan satın aldığını" belgelerse; bu belgesi kabul edilmez. Muhıyt'te de böyledir.

Bin dirhem ve bir ev borçlu olduğu iddia olunan adam, yüz dirheme anlaşma yaptıktan sonra, iddiacı, "onlardan birisinin, iddia olunan şahsın olduğunu" ikrar ederse; bu durumda diğeri hakkındaki anlaşma caizdir ve iddia olunan şahıs, bir. şey için, iddia edene müracaat edemez.

Keza, bin dirheme, ev hakkında anlaşma yaptıktan sonra, iddiacı beyyine ibraz ederse, bin dirhem batıl olur; bu durumda hilafsız olarak, ev onun hakkı olur.

Bu, şunun hilafmadır: Bir adam, bir köle ile bir cariyeyi iddia eder; onlar için de bir mal ile anlaşma yaparlar; sonra da ikisine karşı beyyine ibraz ederse, bu durumda beyyinesi sahih ve her ikisi de iddiacının olur

Bir adam bin dirhem ile bir ev iddia ettiğinde, bunlara karşılık, bin dirheme anlaşma yaparlar; sonra da bin dirhem ile evin yansı hakkında beyyine ibraz ederse; her ikisi hakkında da yapılacak bir şey yoktur.

Şayet bin dirhem ile evin yarısı hakkında, beyyine ibraz ederse, bin dirhemi ödenmiş, evin de yarısı onun olmuş olur. Çünkü bu anlaşma, hakkın bir kısmını iskat (= düşürmek) için yapılmıştır.

Şayet iddia olunanın şahsın elinde bulunan eve, bir hak sahibi çıkarsa, o adam, bin dirhem için müracaatta bulunamaz. Seralısfnin Muhiyti'nde de böyledir.

Bir adam, diğerinin elinde bulunan evin kendisine ait olduğunu iddia ettiğinde, davalı bir köleye karşılık anlaşma yapar ve teslim- tesel­lüm yapıldıktan sonra, bu köle hür olduğunu isbat eder ve hakim de onun hür olduğuna hükmederse; sulh batıl olur. Keza, o köle kendisinin müdebber olduğunu veya mükâteb olduğunu ibraz ederse, yine sulh batıl olur.

Cariye de böyledir. Yani cariye, kendisinin ümmü veled, veya mü-debbere yahut mükâtebe olduğunu isbat eder ve hakim, onun bu beyyi-nesini kabul ederse, anlaşma batıl olur. Muhıyt'te de böyledir.

İmâm Ebû Yûsuf (R. A.) şöyle buyurmuştur:

Bir adamın diğerinde bin dirhem alacağı olduğunda, alacaklı yüz dirhem ve bir elbiseye anlaşma yaptıklarını belgeler; iddia olunan da, "onun kendisini ibra ettiğini" isbat ederse; bu durumda geçerli olan, anlaşma beyyinesidir.

Alacaklı, yüz dirheme anlaşma yaptıklarını belgelerse, bu durumda beraat beyyinesi daha evla olur. Serahsî'nin Muhiyti'nde de böyledir.

Bin dirhem borçlu olan zat, "dört yüz dirhem verince, kalanının beraatı üzerine" beyyine ibraz eder; alacaklı da: "Ben beşyüz dirhe­minden vazgeçtim ve beşyüz dirheme anlaşma yaptık." derse; her halü kârda, borçlunun beyyinesi geçerli olur.  Kerderî'nin  Vetizi'nde de böyledir.

Dava bunların benzeri olur (bir kür buğday veya bir kür arpa gibi) ve bunların yarışma anlaşma yapılır; sonra da iddiacı tamamının kendi­sine ait olduğuna beyyine ibraz ederse davası sahih olmaz ve şahitleri dinlenmez. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, diğerinden bir ev ile bin dirhem alacaklı olduğunu dava ettiğinde,   buna   karşılık,   beşyüz   dirhemle,   evin yansına anlaşma yaparlar; sonra da davacı beşyüz dirhemle, evin kendisine ait olduğunu belgelerse; bu durumda bin dirhemden, kendisine bir şey hükmedilmez; evin kalanı ona hükmedilir.

Şayet evin tamamı ile beşyüz dirhemin üçte birini beyyinelerse ona hiç bir şeyle hükmedilmez. Serahsî'nin Muhiyti'nde de böyledir.

Sulh zayi olan dirhem ve dinarlardan noksanına yapılır, sonra da onları zayi eden şahıs, yapılan anlaşmada çok aldandığını belgelerse, bu belgesi İmâm Et>û Hanîfe (R.A.)'ye göre makbul olmaz-. İmâmeyn'e göre ise, makbul olur. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bir adam, diğerinden bir ev İddia ve dava ettiğinde ev elinde bulunan şahıs, "bir şey karşılığında anlaştıklarına dair" iki şahit dinletip onu da verdiğini söylerse, bu —her ne kadar, anlaşma miktarını belli etmese bile—caiz olur.

Şayet şahitlerden birisi dirhemleri belirtir de, diğeri bir şey söylemez veya her ikisi de "sulh bedelinin tamamını ödediğini" söylerlerse bu da caiz olur.

Eğer ev sahibi davayı inkar eder; alacaklı da iki şahit getirerek anlaşma yaptıklarını söyler ve şahitlerden birisi "belirli dirhemlere anlaştıklarım" söylediği halde; diğeri belirsiz bir şey söylerse, veya her iki şahit de, bedeli belirtmezlerse; şehadetleri kabul edilmez.

Şayet şahitlerden birisi: "Belirli dirhemlerle anlaşma yapıldı." der; diğeri de böylece ikrar ederse, işte bu şehadet caizdir. Mebsût'ta da böyledir.

Bir adam, diğerinin elinde olan evi dava eder; şahitler de bedelin miktarında ihtilaf ederler ve onlardan birisi: "Yüz dirheme anlaştılar." dediği halde diğeri: "İki yüz elli dirheme anlaştılar." derse; iddiacı, bu ikisinden daha fazla olduğu iddiasında bulunuyorsa, şehadetler kabul edilir. Eğer iddiacı ev iddia ediyorsa bu şahitler kabul edilmezler. Muhiyt'te de böyledir.
En doğrusunu bilen Allahu Teâlâ'dır. [28]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..