II- Sebileyden (Ön Ve Arkadan) Başka Bir Yerden, Çıkipta, Etrafa Dağılan Kan, İrin, San Su Ve Hastal

Seyelânm haddi, yaranın başına yükselip, etrafa da­ğılmaktır. Serahsî'ntn Muhıyt'inde de böyledir. Esahh olan da bu­dur- Nehrül-Fâık'te de böyledir.
Kan, yaranın üstüne yükseldiği zaman, yaranın başın­dan daha fazla bir yeri kaplamış olsa bile— abdesti bozmaz- 1A-hiriyye'de de böyledir. Fetva da, bu gibi mes'elelerin abdesti boz­madığı şeklindedir. Muhıyt'te de böyledir.

Kan, irin, sarı su, yara suyu, nufte, göbek, meme, göz ve kulaktan dertten dolayı çıkan su. en sahih kavle göre; bun­ların hepsi müsavidirler. Yani abdesti bozarlar. Zâhidî'de de böy­ledir.

Bir kimse, kulağına yağ damlatmış olsa da o yağ, dima­ğında bir müddet durduktan sonra, kulağından veya burnundan tekrar dışarı aksa, o kimsenin abdesti bozulmaz.

İmâm Ebu Yûsuf (R.A.), bu hususta: «Eğer ağzından çıkar­sa abdesti bozulur. Çünkü b, mideye varmadan çıkmaz. Mide ise, necaset mahallidir. Ve bu şey, istifra hükmünde sayılır.» dem'ş-tir. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.

Buruna akıtılan ilaç, ağızdan çıksada ve bu da ağız doîu-su miktarda olsa, abdesti bozar. Fakat bu üaç, kulaktan çıkarsa, abdesti bozmaz. Sirâcül-Vehhâc'da da böyledir.

Bir kimsenin, yıkanırken kulağına sn kaçmış olsa ve bu su bir müddet bekledikten sonra, burnundan geri çıksa, o kimse­nin abdesti bozulmaz. Muhıyt'te de böyledir- Nisab'da da: «Esahh olan bu kavildir.» demiştir, Tatarfaâniye'de de böyledir.

Fakat bu durumdan çıkan, irin olursa, o takdirde abdest bo­zulur. Muzmarat'ta da böyledir.

Kişinin kulağından, irin veya sarı su çıktığı zaman bakı­lır, eğer bu şey, kulak ağrımadan çıkmışsa abdest bozulmaz. Fakat, eğer ağrıyarak çıkarsa abdest bozulur. Çünkü, ağrı ile birlikte çık­tığı zaman, bunun bir yaradan çıkmış olduğu açıktır. Fetâvâ-i Şemsül-Eimme Halvânî'de de böyledir. Ayrıca, Muhıyt, ZahSre, Tebyîn ve Sirâcü'l-Vehhâcda da böyledir.

İmâm Muhammed CR.A.) el-Asl'da: «Bir yaradan, az bir miktarda çıkmış olan kan, silinir ve sonra yine çıkarsa; ve tek­rar silinip bu halde terkedüince yine akacak olursa, abdesti bozar. Ama, akmazsa abdesti bozmaz. Ve yine, bu kanın üzerine kül ve­ya toprak akıtılsa, fakat kan yine çıkmış olsa; tekrar toprak veya külle kapatılsa, sonra bu iş yine tekrarlansa, bu durumlarda abdest bozulur. Zehıyre'de de böyledir.

Bir kimsenin başından, kulak ve burnun temizleme yerleri­ne kan inse, abdesti bozulur. Muhıyt'ta da böyledir.

Bir kimsenin ağzından kan çıkarsa, kan ile tükrük arasın­daki çokluğa i'tibar edilir :

Şayet, kan ile tükrüğün miktarı eşit olursa abdest bozulur. Ayrıca, bu hususta renge de itibar olunur : Ve eğer renk, Vırmı-zı ise abdest bozulur. San ise, abdest bozulmaz. Tebyân'de de böyledir.

Abdest alan bir kimse, bir şeyi ısırsa da onda kan esen görse veya misvak kullanırken misvakta kan eseri bulsa, kanın at­tığı bilinmedikçe, bu kimsenin abdesti bozulmaz. Zâhiriyyede de böyledir.

Bir kimsenin gözünde yara olsa da bu yaradan çıkan kan gözün diğer bir tarafına varsa, o kimsenin abdesti bozulmaz. Çünkü o kan, yıkanması farz olan bir yere varmamıştır. Kifâye'de de böy­ledir.

Sıkmak sureti ile yaradan çıkan kan, eğer acıyarak çıkarsa, abdesti bozar. Vecîz-iü Kerderfde do böyledir. Doğru olan da bu­dur. Gınye'de de böyledir. En uygun olan da budur ve Halebi'nin Münye Şerhi'nde de böyledir.

Bir kabarcık patlasa da, ondan su, san su veya bir başka şey çıksa; eğer bu çıkan şey, yaranın başından akarsa abdesti bozar. Fakat, akmazsa abdesti bozmaz- Bu durum, kabarcığın kendiliğin­den patlaması ve içindekinin kendiliğinden çıkması hâlinde böyle­dir.

Fakat, bir kimsenin bu kabarcığı sıkması neticesinde, içindeki çıkmış olursa, bu hâl abdesti bozmaz. Çünkü,, çıkan o şey, çıktığı yerin dışına taşıcı değildir. Hidâye'de de böyledir.

Bir kimse sümkürdüğü zaman, burnundan mercimek tanesi kadar, pıhtılaşmış kan parçası çıksa, o kimsenin abdesti bozulmaz. Hulâsa'da da böyledir.

Gene denilen böcek, bir kimsenin her hangi bir uzvunu emer de, karnını kan ile  doldurursa bakılır,  bu böcek   eğer küçük ise   sivri sinek ve sinekte bozulmadığı gibi   bu böceğin emmesi ile de abdest bozulmaz. Fakat, eğer gene denilen böcek büyük ise, ab-dest bozulur.

Yine, sülük bir kimsenin her hangi bir uzvunu emer de kar­nım doldurursa, o kimsenin abdesti bozulur. Serahsî'nin Muhıyt'in-de de böyledir.

Gözde olan bir hastalık, yara mesabesindedir; ondan çıkıp akan şeyler de abdesti bozar. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

«Bir kimsenin gözlerinde ağrı olsa ve bu ağrı sebebi ile göz­lerinden devamlı su aksa, o akıntının sarı su olma ihtimali bulun­duğu için, o kimse her namaz için abdest almakla emrolunur.» de­nilmiştir. Tebyîn'de de böyledir.
Bir yaranın başından kurt çıkmış olsa, bu abdesti bozmaz. Muhıyt'te de böyledir. [41]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..