Özürlü İle İlgili Bazı Hükümler :

Başlangıçta, Özrün sabit olmasının şartı : Bu hâlin, tam bir namaz vaktini, devamlı olarak kaplamasıdır. Zahir olan da bu­dur.

Vaktin tamamını kaplamayan, inkıta' (kesilme) gibi sabit ol­maz.

Hatta, bir kadının kanı, namaz vaktinin bir kısmında akmış, kadın da, abdest alıp namaz kılmış olsa ve vakit çıksa ve ikinci na­maz vakti girse ve kadının kanı da bu vakitte kesilmiş olsa; —vak­ti tam— kaplama —hâli—bulunmadığı için, o namazı yeniden kıl­ması gerekir.

Fakat, eğer kanama ikinci namaz vaktinde de, vakit çıka­na kadar kesilmemiş ise, bu durumda, vakti tam kaplamış olduğun­dan, o kadın, namazı iade eylemez.

Özrün, devam etmekte olmasının şartı : Bu özürlü hal üze­rinden, bir farz namaz vaktinin geçmesidir. Tâki, mübtelâ olduğu özür, o vaktin içinde bulunmamış olsun. Tebyîn'de de böyledir.

Müstehâze (özürlü kadın) veya yel boşalan, devamlı bur­nu kanayan, ishal olan, veyahut da akıcı yara sahipleri, her namaz vakti için, abdest alırlar ve o abdestle farz ve nafile namazların­dan, diledikleri kadarını kılabilirler. BahrÜ'r - Raık'ta da böyledir.

Bir kimse, eğer kan akarak abdest alırda, inkıta' (kanın kesilmesi) halinde namazını kımuş ve kanın kesilmiş olma hali de, ikinci vakti kaplayarak şekilde devam etmiş olursa, o kimse, kıldığı namazı iade eder. Münye ŞerM'nde de böyledir.

Yukarıdaki şekilde abdest alan kimsenin kanı, namaz için­de kesilmiş ve bu kesilme hali de, yine yukarıdaki gibi devam et­miş olsa, o kimse, yine bu namazını iade eder Muzmarât'ta da böy­ledir.

Bu şekilde alınmış bulunan abdest, farz olan namazın vak-lı çıkınca batü olur, bozulur. Hİdâye'de de böyledir. Sahih olan da budur. Muhıyt'de «abdesti bozan şeyler» bahsinde de böyledir.

Hatta özürlü bir kimse, bayram namazı için abdest alsa; İmâm-ı A'zam (R.A.) ve İmâm Mııhammed (R.A.)'e göre, o kimse, bu abdestle, öğle namazını da kılabilir. Sahih olan da budur. Çün­kü, bayram namazı, kuşluk namazı hükmündedir.

Özürlü bir kimse, öğle namazı için, vaktinde abdest almış olsa, ikinci bir abdesti de yine aynı vakitte ikindi namazı için al­mış olsa; İmâm-ı A'zam (R.A.) ve İmâm Mııhammed (R.A.)'e göre, bu kimsenin bu abdestle ikindi namazını kılması caiz değildir. Hi-dâye'de de böyledir. Sahih olan da budur. Sirâcü'l - Vehhâc'da da böyledir.

Özürlünün abdesti, abdest aldığı zaman kan akmakta ise veya vakîi. içinde abdest aldıktan sonra kan akmaya başlamışsa ancak o zaman bozulur.

Hatta, bir kadın, kam kesik olduğu zaman, abdest almış ve bu hali devam etmekte iken de vakit çıkmış olsa; o kadın, abdest üze­redir. Ve o kadının, o abdestle, kan akmadıkça veya başka bir şe­kilde abdesti bozulmadikça, namaz kliması caizdir. Tebyîn'de de böyledir.

Özürlü bir kimse, ihtiyaç olmaksızın vakit içinde abdest alsa ve sonra da kan aksa, ihtiyaç olunca, yeniden abdest alması gerekir.

Kan akmanın dışında, başka bir hades için abdest almış olan kimseden, abdestten sonra kan akmış olsa, o kimse, yeniden ab­dest alır. Kâfî'de de böyledir.

Bir kimsenin, akıcı kabarcıkları bulunsa da o adam, abdest aldıktan sonra, önceden akmıyan bir kabarcık aksa, bu kimsenin abdesti bozulur. Sirâcül - Vehhâc'da da böyledir.

Yine; burnunun birinden kan akmakta olan kimse, abdest aldıktan sonra, diğer burnundan kan aksa; bu kimsenin, tekrar ab­dest alması gerekir. Bahrü'r - Râık'ta da böyledir.

Özürlü bir kadın, abdest ahp.. nafile bir namaza başlasa ve onun henüz bir rek'atım kılınca da vakit çıksa, o namaz fâsid o!ur. Kadının ihtiyaten o namazı kaza etmesi gerekir. Zahîriyye'de de

böyledir.

Bir adamın gücü, akan kanı bağlamaya veya pamuklayıp akıntıyı durdurmaya yettiği veya adam oturduğu zaman, kanın ak­ması duruyorsa; o adamın, bu kanın akmasını, durdurması vacibtir.

Bu kimse, kanın akşını bu şekilde dundurmakla, özür sahibi ol­maktan çıkar.
Hayızlı ise, bunun aksinedir. O kanı durdursa bile dahi yine hayızlıdir. Bahrü'r - Râık'ta da yine bÖ3rledir.

Nifaslı ve özürlü kadınlar, pamuk koydukları zaman, kanı durdurmuş olsalar; yine, nifasîı ve Özürlü olmaktan çıkmış olmaz­lar. Tecnîs'de de böyledir.

Bir adamın gözünden, göz ağrısı gibi bir hastalık sebebi ile yaş akıyor olsa; o kimseye, namaz için, her vakit abdest alması emredilir. Çünkü, o yaşın, sadid (kanla karışık su) olma ihtimali vardır. Tebyîn'de de böyledir.

Bir adamın akıcı bir yarası olsa da bu yaranın üzerini, iyi­ce sarıp, bezle bağladıktan sonra, o beze veya elbisesine, fazla mik­tarda kan isabet etse; eğer o kimse, isabet eden bu kanı, bu vazi­yette yıkar fakat namazı bitirmeden, bez aynı şekilde ikinci defa kirlenirse; o kimsenin, o bezi yıkamaması ve yıkamadan önce de namaz kılması caiz olur. Aksi takdirde caiz olmaz. İhtiyar olunan görüş de budur. Muzmarâi'ta da böyledir.          '   '
Bir kimsenin burnu kanasa veya yarısından kan aksa, bu durumda vaktin sonuna kadar bekler; eğer kan kesilmezse abdest alır. ve vakit çıkmadan evvel, o kanı da yıkamadan önce namazım kılar. Zehıyre'de de böyledir. [123]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..