1- Yıkamak:

Necaseti, (pisliği) su ile veya kendisi ile necasetin, gideril­mesi mümkün olan, sirke, gül suyu ve benzeri gibi her nevi temiz mâi (akıcı şey) lerle temizlemek caizdir.

Sıkıldığı zaman, sikılabilen ve suyu çıkan şeyler de, temizleyici olanlardandır. Hidâye'de de böyledir.

Yağ gibi sıkılmıyanlarla, pisliği temizlemek, (necaseti gi­dermek) caiz değildir. Kâfi de de böyledir.

Pekmez ve süt gibi, sıkılabilenlerle de necasetin giderilme­si caiz değildir. Tebyİn'de de böyledir.

Mâ-i müstamel (kullanılmış su) da akıcılardandır. Bu, Tmâm-ı A'zam (R.A.)'dan İmâm Muhanuned (R.AA'in rivayet etti­ği kavildir. Fetva da bunun üzerinedir. Zâhidü'de de böyledir.

Pisliğin giderilmesi: Eğer pislik, görünen bir pislikse, onun ü;i ^ e i-ilmesi, kendisinin ve esirinin giderilmesidir. Eğer pislik, eseri giderilen bir şey ise, onda sayıya, miktara itibar edilmez, Muhıyt'te de bövledir.

Pisliğin kendisi, bir defa yıkanmakla giderilmiş olsa, onun-ia iktifa edilir. Fakat; bir defada giderilmez ise, üç defa yıkanır ve yıkamaya, pislik giderilene kadar devam edilir. Sirâciyye'de de böyledir.

Ve eğer, necasetin eserinin, temizlenip giderilmesi, kolay olmaz ve bu ancak, meşakkatle mümkün olan bir jş olur ve onun te­mizlenmesi için de, suyun gayrinde, sabun gibi başka bir şeye ihti­yaç hissedilirse; kişi, onun giderilmesi ile teklif olunmaz. (Mükeİlef olmaz) Tebyin'de de böyledir.

Bu durumda olan kimse, kaynar su ile yıkamakla da teklif olunmaz. Sirâcü'l - Vehhâc'da ıda böyledir.

Bir adam, elbisesini veya elini boyasa, veya necfcs ipis) bir kına ile kmalansa, o şeyi, yakidığı su, safi olana kadar yıkar. O şey, rengin durulması ile birlikte, temizlenmiş olur. Fethü'J - Kadirde de böyledir.

Bir kimse, elini pis olan bir yağın .içine daldırsa veya bu yağ elbisesine bula$sa; bu kimse, sonra da, elini veya elbisesini, sadece su ile.(sabunsuz) yıkamış olsa; yağın eseri, elinde veya elbisesinde baki kalmış olsa bile, eli ve elbisesi temizlenmiş olur. Ebû'î - Leys' de, bu görüşü ihtiyar etmiştir. Esahh olan da budur. Zehıyre'de ûe böyledir.

Bu şekilde yıkanan şeyin> her defasında, sıkılması da şart kılınır ki, içinde olan sıkılmış olsun. Sıkmanın, üçüncü defada yapı­lanında, mübalağa edilir. Hatta, bu üçüncü defada, o kadar sıkılır ki, bundan sonra bir daha sıkılacak olsa, sıkılan o şeyden su akmaz.

Sıkma hususunda, her şahsın kendi kuvvetine itibar edilir.

Bazı rivayetlerde de: «Bir defa sıkmak yetişir.» denilmiştir. Bu kolay bir yoldur. NevâzÜ'de de, fetva buna göredir. Tatarhâniyye'-de de böyledir. Fakat, ahvat olan ise, önceki görüştür.

Kuvveti yetiştiği halde, elbise daha fazla yıpranmasın dü­şüncesi veya onu korumak maksadı ile, sıkarken mübalağa etme­miş olan kimsenin, bu şekilde yıkaması caiz olmaz. Fetâvâyî Kâni-hân'da da böyledir.

Bir kimse, eğer, üç defa yıkadığı ve her defasında da sıktı­ğı halde, o şeyden, sonra damlalar düşer ve bir şeye dokunursa; bu durumda, eğer üçüncü sıkışını gücü yettiği! kadar yapmışsa;— şayet kendisi sıktığı zaman o şeyden su akmayacak kadar sıkmış ise  o elbise de, o şahsın eli de, sonradan düşen damlalar da temizclir. Aksi takdirde hepsi de pistir; Muhıyfte de böyledir.

Tarif edilen bu şekil, yıkanacak olan şeyin, pisliği içine çok çektiği zamanda uygulanır. Yıkanacak şey, eğer, pisliği içine almaz veya pek az alırsa, o zaman bu şey, üç defa yıkamakla te­mizlenmiş olur. Muhıyfte de böyledir.

Bir kadın, içkinin içinde, buğday veya et pişirse, o kabın temiz olması için îmâm Ebû Yûsuf (R.Â.) 'a göre, içinde üç defa su kaynatır ve her defasında, kabın içindeki suyu iyice boşaltır. İmâmı A'zam Ebû Hanife (R.A.) 'ye göre ise, o kap, ebediyyen temiz olmaz. Fetva da bunun üzerinedir. Nısâb ve Kübrâ'dan naklen Muzmârâi' ta da böyledir.

Kendisine isabet eden necaseti, içine çeken bir şeyin pislen­mesi; bir bıçağa pis su verilmesi, yeni yapılmış olan çanak, çönaleK gibi şeylerin içlerine içki bulaşması; kendisine içki bulaşmış ve bu­nu emmiş bulunan, buğday gibi sıkılması mümkün olmayan şey­lere necaset bulaşması ile pislenen şeyler, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)' a göre, şöyle temizlenir :                                                  .

Pis su verilmiş olan bıçağa, yeniden üç defa temiz su verilir. Toprak kaplar, üç defa yıkanır ve her defasında kurutulur.

Buğdaya gelince: içkiyi emip şiştiği gibi, üç defa, suyu emip şi­şene kadar yıkanır, her defasında da iyice kurutulur.

Bu işlemler yapılınca, mezkûr şeylerin temiz olduğuna hükmo-lunur.

Buğday, eğer içki isabet edince şişmemişse, üç defa yıkamakla temizlenir. Her defasında kurutmak gerekir. Böylece buğdayın te­mizlenmiş sayılması, onda içkinin tadının ve kokusunun bulunma­dığı vakittedir. Muhıyfte de böyledir.

Topraktan yapılmış olan (kiremit) kap, eğer eski ise, onu bir defa da üç kerre yıkamak kafi gelir. Hulâsa'da da böyledir.

Bal pislenmiş olursa, bir tencere veya tavaya konarak üze­rine su doldurulur ve bu vaziyette, bal aslî ağırlığına inene kadar kaynatılır. Bu iş, üç defa tekrarlanınca, bal temizlenmiş olur.

«Pekmezin de, temizleme işi, aynı şekilde yapıHır.» denilmiştir.

 Pislenmiş olan yağ üç defa yıkanır. Yağın yıkama işlemi şöyle yapılır: Yağ bir kaba konur: üzerine de kendi ağırlığı kadar su döküîür ve karıştırılır. Sonra hâli üzere, yağ, suyun üzerine çı­kana kadar bırakılır. Bu iş tamamlanınca, suyun üzerindeki yağ alınır. Veya kabın altı delinerek, altta bulunan su boşaltılır. Bu du­rum, üç defa tekrarlanırsa, yağ temizlenmiş olur. Zâhîdî'de de böy­ledir.

Pis elbise, üç defa yıkanır ve kurutulur. Veya bir defada üç kerre yıkanır; her defasında sıkılır. Bu şekilde temizlenmiş olur. E-ğer, böyle olmamış olsaydı, insanlar için elbette zor olacaktı,

îçinde temiz olmayan bir uzuv yıkanmış olan kap ve is-tincâ etmeksizin, içinde cünüp bir kimsenin yıkanmış olduğu kuyu, elbise gibidir; bu su da, suyun bulunduğu kap veya kuyu da, pi'slen-miştir.

Elbisede olan dördüncü su temizdir; azadaki ise, temiz değildir. Çünkü o su ile, yakınlık ikâme edilmiştir. Kâfi'de de böyledir.

Bir şeye dokununca, o şey, üç defa yıkanınca temizlenen . veya bir şeye dokununca, o şey, iki defa yıkanınca temizlenen; ve­yahut da bir şeye -dokununca, o şey, bir defa yıkanınca temizlenen, mâilerin (suların) üçü de pistir; düzensizdir. Serahsî'nin Muhıyt'ir-de ve Tenvîr'de de böyledir.

Bir suda, birinci elbise yıkandığı zaman, o suyun hükümü ne ise, ikinci elbise yıkandığı zaman da, hükmü odur. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.

Yıkanan şeye tabi olarak, üçüncü kap temiz olur. Bakır kabın kulpunun, kaba tâbi olarak veya içindeki içki, sirkeye dönüş­türülen küpün, temiz olması gibi... Zahidî'de de böyledir.

Boğazı, ham bezden yapılmış olan bir mestin içine, pis su girmiş olsa, mest elle ovalanarak yıkanır. Sonra da, içine üç defa su doldurulur ve boşaltılır. Yalnız bu şekil, mestin sıkılmasının kolay olmadığı zaman tatbik edilir. Bu durumda, artık mest temiz­lenmiş olur. >İevâzÜİİ Muhtar'da da : O «mest, her defasında darr lalar kesilinceye kadar bırakılır.» dâhilmiştir. Tatarhâniyye'de de böyledir,

iplikle işlenmiş ve dış târafk tamamen bükülmüş iplikten yapılmış olan meste, Horasan mesti elenir. Bu mestin altına pislik dokunursa, o mest, üç defa yıkanır ve her defasında da kurutulur.

Bazıları da: «Bu mest, yıkanır ve suları, tamamen damlaymca-ya kadar terk edilir. Sonra, ikinci ve üçüncü defa da böylece yıkanır, demişlerdir. Doğru olan da budur. Evvelkisi ise, ihtiyata daha uy^ gundur.

Toprağa (yeryüzüne) ve ağaca pislik isabet ettiği zaman, yağmur yağar ve bu sebeple, onlarda pislik eseri kalmazsa, temiz­lenmiş olurlar.

Odun da böyledir. Oduna necaset isabet edince, yukardaki gibi  kendisine yağmurun isabet etmesi ile, temizlenmiş olur. Bu durum, yıkama yerine geçer.

Yer, idrarla pislendiği zaman, insanların onu temizlemeye ihtiyâo olunca; eğer yer, (toprak) yumuşak olursa üzerine üç defa su dökmekle temizlenmiş olur.

Fakat, «eğer yer (toprak) sert ise, üzerine su dökülerek ovala­nır.» demişlerdir. Sert toprak, bundan sonra da, yün veya bezle ku­rulanır ve bu iş, üç defa yapılır. Böylece o yer de temizlenmiş olur.

Şayet, o yerin üzerine bol.miktarda sü dökülür ve pislik, oradan rengi de, kokusu da kahnıyacak şekilde oradan ayrılmış olursa; o yer, kuruyunca temizlenmiş olur. Fetâvâyi Kadîhân'da da böyledir.

Bir hasıra isabet eden necaset eğer, kuru ise, onu elbette ovalamak gerekir ki, yumuşasın. Ve eğer, bu necaset yaş ve hasu­da, kamıştan veya ona benzer oir şeyden yapılmışsa, bu hasır, yı­kamakla temizlenmiş olur. Başka bir şey yapmaya ihtiyaç yoktur. Muhıyt'te de böyledir.

Bu durumdaki hasırın, yıkamakla temizlenmiş olacağı husu­sunda, görüş ayrılığı yoktur. Çünkü o, necaseti emmez ve içine çek­mez. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.

Eğer hasır berditden veya ona benzer bir şeyden yapılmışsa, — kendisine necaset isabet edince — üç defa yıkanır ve her defa­sında da kurutulur. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) 'a göre —ancak— bu şekilde temizlenmiş olur. Münyetü'l - Musaüîî'de de böyledir. Fatvâ da bunun üzerinedir.

Berdiden yapılmış olan hasıra, Önceden pis su bırakılmış olsa, üç defa yıkanır ve her defasında da sıkılır veya kurutulur. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ve diğer bazı meşayih'e göre bu hasır, böy­lece temzlenmiş olur. Kâdihân'ın «Hamam» bölümünde de böyle­dir.

Pislenmiş olan sergi, (=yaygı) nehre bırakılarak bir gece üzerinden su akmış olursa, temizlenir. Hulâsa'da da böyledir. Sahih olan da budur. Münyetü'l - Musallî'de de böyledir.

içindeki içki bulunan toprak bir kabın temizlenmesi için, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) 'a göre, eğer kap yeni ise, içkiyi döküp, bir­er saat ara ile kabın dçine, üç defa su doldurmak (ve süre sonunda bunu boşaltmak) lâzımdır. Hulâsa'da da böyledir,

îçki kabı eski ve kullanılmış ise, îiç defa yıkanıca temizlen^ miş olur. Kâdihân'da da böyledir. Bu kabın temizlenmiş sayılması için, kendisinde, içki kokusu kalmamış olması gerekir. Kübrâ'dan naklen Tatarhânîyye'de de böyledir.

Kendisine necaset isabet etmiş olan, dibağlanmış deri, eğer sert ve sertliğinden dolayı pisliği emmemışse, yıkamakla temizlemnir.

Bu deri, eğer pisliği emmiş ve şayet sıkma imkânı da varsa, üç defa yıkanır ve her defasında da sıkılır. Bu deri, böylece temiz­lenmiş olur. Şayet, sıkma imkânı yoksa. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) 'a göre, üç defa yıkanır ve her defasında ve bu elbisenin, temiz olduğuna hükmedilir. Muhtar olan da budur.

da kurutulur. Fetâvâyü Kâdî­hân'da da böyledir.

Elbisenin bir tarafı pislenir ve ne tarafının pislenmiş.ol­duğu unutulursa, araştırmaksızm, her hangi bir tarafı yıkanır Bir kimse, bu şekilde yıkanmış olan bir elbise ile bir kaç vakit namaz kılmış ve Sonra da necasetin, — yıkanan yerde değil de  bir başka tarafta olduğu açığa çıkmış olsa; o kimse, o elbise ile kılmiş olduğu namazları, yeniden kılar. Hulâsa'da da böyledir. îhtiya. ta uygun olan, o elbisenin tamamını yıkamaktır.

Yakasının birine, necaset isabet eden ve fakat hangi yaka­sına isabet ettiğini bilmeyen kimse de, her iki yakasını da yıkar. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.
Bir elbise, pislendiği zaman, onu üç defa yıkamak vacip o-lur. Bir kimsenin, böyle bir elbiseyi bir gün bir defa, başka bir gün de iki defa yıkaması caizdir. Çünkü, bu durumda da, maksad hasıl olmaktadır. Kâdîhân'ın «Kuyuya düşenler hakkındaki bölümünde de, böyle beyan edilmiştir. [125]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..