İlâda Kullanılan Lafızlar

İlâda kullanılan lafızlar, iki nevidir :
1-) Sarih lafız,
2-) Kinaye lafız.

Sarih lafız: Cinsî mukârenetten men'i, açıkça ifâde eden, la­fızdır.

Şu lafızlar da, sarîh lafızlardandır : «Sana, yaklaşmam.»; «Sa­na, cima' eylemem.»; «Sana, vetyetmenu; «Sana, mübâdaa etmem.»; «senden dolayı cünüplükten, gusletmem.»

Mubâdaadan murat, vika. (= cima') dır.

Cünüplükten gusül ise, —burada— ancak, cima', fercten yapı­lınca olur.

Keza: Bekrini bozmam» demek de, sarîh, lafızdır. Zîrâ, beka­ret; ancak, cima' ile bozulur. Serahsî'nin Mumytı'nde de böyledir.

Şayet, koca : «Dübüründen vatyetmem.» veya «Fercinin dışına, cima' etmem.» dese; îlâ etmiş olmaz.

Eğer, koca : «Cima* müstesna, sana mücâmaat yapmam.» dese; niyyeti sorulur. Eğer, dübüre vetyi irâde eyledim.» derse; yemin et­miş olur.

Fakat; «Fazla değil, zayıf cima'ı kaydeyledim.» derse, —'tena­sül uzuvlarının birbirine kavuşması gibi,— işte bu şahıs, yemin etmiş o'maz.

Şayet, bir niyyeti yoksa, bu durumda, yemin etmiş olur. Fet-hu'l - Kadîr'de de böyledir.

Yenâbî'de şöyle denilmiştir:

Bu lafızlar, hüküm bakımından tasdik olunmaz. Çünkü, bu şa­hıs, onunla cima' murad eylemiş olmaz; diyanette ise tasdîk olu­nur; hakikat, kendisi ile Allahu, Teâlâ arasındadır. Tatarhânîyye'de de böyledir.

Kinaye lafza gelince : Kendisi ile, —sadece— vikâ (= ci­ma') manası anlaşılmayan; başka bir mânâya gehne ihtimâli de bu­lunan, lafızlara, kinaye lafızlardır. Bunlarla, niyyet eylemedikçe, îlâ clmaz : «Sana dokunmam.»; «Sana dahîl olmam.»; «seni düşün­mem.»; «başınla başıma toplamam.» «Seninle gecelemem.»; Sana, arkadaşlık yapmam.», «Döşeğine yaklaşmam.» lafızları gibi... Se­rahsî'nin Mumytı'nde de böyledir.

Şayet : «Eğer, seninle uyursam; artık, sen üç talâk boş­sun.» dese; fakat, onu boşamaya niyyeti olmasa; bu îlâ olur ve ör-fen cima' üzerine vâki olur. Zahîriyye'de de böyledir.

İsabet, yatmak ve yaklaşmak da kinaye lafızlardandır. Kenz'de de böyledir.

Yenâbi'de şöyîe demişlerdir :

Yemine bağlanan her lafız, îiâya da bağlanır : «Vallahi»; «Bil­lahi»; «Tallahi»; «Celâliüâhi»; «Azametillâhi» ve «Kibriyâillâhi» gi­bi...

Kendisine, yemin bağlanan, diğer lafızlara da, îlâ bağ'anır : «Alimallah sana yaklaşmam gibi...» Veya «Allah'ın gazabı üzeri­ne...» «Öfkesi üzerine...» veya bunlara benzeyen diğer sözler gibi...

Menâfî'de, şöyle denilmiştir :

İmâm, Ebû Hanife ER.AJ'ye göre, îlâ ehli olan kimse; talâk ehli de olur. İmâmeyn'e göre, o kimse, keffâretin vücûbuna ehil olur. Tatarhânîyye'de de böyledir.

Bir kimse, ferce cima' üzerine yemin etmedikçe îlâ etmiş Gİmaz. Yani ferçten başka bir yere yemin etmişse; îlâ etmiş olmaz.
Bir kimse, arısına : «Valîâhi, cildim cildine dokunmadı.» dese îlâ etmiş olma2. Çünkü, ferce olan cimanın haricinde, dokun­makla yemin eylemiştir. Şayet, «fercim fercine dokunmazsa» de­miş olsaydı îlâ etmiş olurdu. Çünkü, bununla cima' sözünü murad eylemiştir.

Eğer, koca : «Seninle, uyursam; artık, sen boşsun.» dese, fakat hiç birşeye niyyet eylemese; yemin etmiş- olur. İnsanların, bundan muradı cima'dır.

Şayet, yatmaya niyyet eylemişse; yemin etmiş olmaz. Zira, onunla yatmak, cima' eylemek olmaz. O zaman, yemini bozulur.

Bir kimse, eğer : «Bir seneye kadar, elimi bir kadına kal-dmrsam; şu üzerime olsun.» der ve dörL ay da, karısına yaklaşmaz­sa; onu boşadığı, açığa çıkmış olur. Çünkü, o sözle, Örfde cima' murad olunur. Bunun içindir ki kadının fercinin haricine, bir sene bile mücâmaat eylese; yemininde hanis olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse «Ben, senden yeminliyim»/ der ve bunun'a —ye­minini— haber vermeyi kasdederse; yemin etmiş sayılmaz. Gerçek, kendisi ile Allahu Teâlâ arasındadır. Felhu't - Kadîr'de de böyledir.

Bir kimse,"karısına :  «Sana, yakın   olursam; namaz kıl­mak, üzerime borç olsun.» dese;   yemin etmiş olmaz,    Kâfî'de de böyledir.

İbn-i Semâa, İmâm Ebû Yûsuf (R.AJ'un   şöyle buyurdu­ğunu nakletmiştir :

Bir kimse : «Şu kölemi Ailah için, azâd etmek, üzerime vacip olsun; eğer karım filâneye, yakın olursam; zıharımdan dolayı.» der­se; o şahıs, ister zıhar etmiş olsun; ister olmasın, yemin etmiş ol­maz.

Şayet, koca: «Şu kölem, eğer kanma yaklaşırsam; zıha-nmdan dolayı, hür olsun.» derse; işte o yemin etmiş olur. îster mu-zâhir olsun; isterse, olmasın. Ancak, onunla zıhar keffâretini kas­dederse, ve eğer müzahir ise; bu da câb olur.

Sonra da : «Her şey azâd olsun; eğer, karıma yaklaşırsam.» derse; bu durumda da; yemin etmiş olur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse, karısına : «Eğer, sana yaklaşırsam; veya seni yatağıma davet eylersem; artık, sen boşsun.» dese; yemin etmiş ol­maz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse, karısına : «Karım olduğun müddetçe, eğer, —seninle— cünüp olunandan dolayı; gusledersem; artık, sen üç talâk boş ol.» dese ve bu sözü iade eylese fakat bu, sözün, ne ol­duğunu bilmese; karısı ise, hamile olsa; koca, karısı hamlini do­ğurmadan, ona cima' etmese, bu sözü söyledikten dört ay sonra, kadın hamlini vaz eylese, kadın, bâin olarak bir talâk boş olur. Hamlini, vaz sebebiyle de iddeti bitmiş olur. Bundan sonra, o ka­dını nikahlaması da, caiz olur. Ve bu şahıs, yemininden hânis ol­maz. Fetâvâyi Kübrâ'da da böyledir.

Bir kimse, yemin ederek : «Eğer sana yaklaşırsam hac yapmak...» «...Umre yapmak...»; «...Sadaka vermek...»; «...oruç tutmak...» «...kurban kesmek...» «...itikâf yapmak...» «...üzerime borç olsun; yemin ve yemin keffâreti olsun.» dese; bu şahıs îlâ et­miş olur.

Şayet: «Cenazeye gitmek...»; «Tilâvet secdesi yapmak...»; «...Kur'ân okumak...»; «...Beyti Mukaddeste namaz kılmak...» «teşbih çekmek; üzerime vacip olsun» dese; bu yemin olmaz.

İlânın sıhhati, vacip olanlarla, olur.

Şayet, koca : «Yüz rek'at namaz kılmak üzerime vacip olsun.» derse; bu, ilâ olur.

Ve eğer : «Şu fukaraya, şu sadakayı veya malımı hibe etmek, üzerime borç olsun.» dese; bu sahih olmaz. Ancak, bunu sadaka olarak niyyet eylemesi, müstesnadır,

Bir kimse : «Alacağım bütün kadınlar... işte, o boştur.» dese; İmâm Ebû Haıûfe CR.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)'e göre; îlâ etmiş olur. Fetfaul - Kadîr'de de böyledir.

Ve eğer «eğer sana yaklaşırsam bir ay oruç tutarım.» dese, eğer o dört ay,geçmeden geçerse adam yemin etmiş olmaz.' Eğer dört ay geçene kadar geçmez ise işte o adam yemin etmiş olur.  (Bedâi)

Ve «eğer sana yaklaşırsam, fukaraya yemek yedirmek veya bir gün oruç tutmak borcum olsun» derse işte bu bil-ittifak yemindir. (Mebsûtu Serahsi)

Ramazan ayında veya belli bir mekânda karısına yaklaşmaya­cağına yemin eylese îlâ etmiş olmaz. Hayz iken yaklaşmamaya ye­min edende îlâ etmiş olmaz.  «Muhiti Serahsî)

Bir adam karısına : «Sen bana filan adamın karısı gibisin» de­se o adamda karısına îlâ etmiş olsa, eğer îlâya niyet eylemişse bu adamla îlâ etmiş olur, değilse olmaz.

(Bir adam) karısına «sen bana lâşe gibisin» dese yemihe niyet eylemişse îlâ etmiş olur. Ve eğer karısına «eğer sana yaklaşırsam artık sen bana haramsın» dese niyet eylemişse yemin etmiş olur. Bu Ebû Hanife (R.A.)'ye göre böyledir. İmâmeyn'e göre kadına yaklaşmadıkça yemin etmiş olmaz.

Bir kimse, karısına, îlâ ettikten, sonra; diğer karısına, : «Seni, onun ilâsına ortak eyledim.» dese; ona îlâ etmiş olmaz.

Şeyh Kerhî şöyle demiştir:

Bir kimse, karısına : «Sen, bana haramsın.» dedikten sonra; diğer karısına : «Gerçekten, seni de, ona ortak eyledim.» dese; onu da, îlâ etmiş olur. Zahîriyye'de de böyledir.

Bir kimse, karılarına : «Size yaklaşmıyorum.» dese; onla­ra îlâ etmiş olur. Dört ay geçene kadar yaklaşmaz ise, hepside bâin talâkla boş olurlar. Onlardan birine, yaklaşırsa; ona olan îlâsı bâ­tıl (— geçersiz) olur. Diğeri, hali üzre kalır. Ve üzerine keffâret lâ­zım olmaz. Eğer, ikisine de, yaklaşırsa, ikisinin de ilâları bâtıl olur. Ve keffâret lâzım olur. Eğer, dört ay geçmeden kadınlardan birisi ölürse, ikisinin de, ilâları bâtıl olur. Ve yemin keffâreti gerekmez. Ancak koca, birisini boşarsa diğerinin îlâsı bozulmaz.

Bir kimse, dört karısına : «Vallahi, hiç birinize yaklaşma­yacağım.» dese; o anda, onlara îlâ etmiş olur. Bu şahıs, dört ay ge­çene kadar, hiç birine yaklaşmasa; hepside bâinen boş olurlar. Bu, bizim üç imamızın kavlidir ve bu istihsandır. Bedâi'de de böyledir.

Şayet, dört karısı olan şahıs : «Hiç birinize yaklaşmiyacağım; Yalnız, filâne kadın müstesna.» dese; hiç birine îlâ etmiş ol­maz. Hatta, bu şahıs, kanlarından ikisine yaklaşsa; yemini bozul­muş olmaz ve aralan  açılmaz. Füsûlü tmâdiyye'de  de böyledir.

Bir kimse, kansına, bir mecliste, üç defa îlâ eylese; İmâ­meyn'e göre, istihsânen, bir talâk vâki olur; iki meclise okırsa; ta­lâk adedi artar. Zahiriyye'de de böyledir.

Bu şahıs : «Vallahi, birinize yaklaşmayacağım» dese; bu durumda koca, kadınlardan birine ilâ etmiş olur. Koca, bu kadın­lardan birine cima' etse; keffâret, gerekir ve îlâ bâtıl   olur.

Bu kadınlardan birisi ölse veya boşansa yahut irtidad eylese; îlâ, ikinciye teayün eylemiş olur. Koca, dört ay geçene kadar, hiç birine yaklaşrnasa; belirsiz olarak, birisi bâin olur. Koca, onlardan hangisini dilerse, talâk ona ait olur. Şayet, îlâyı onlardan birine, dert ay geçene kadar tâyin eylerse buna gücü yetmez. Hatta, biri­ne tâyin etse ve sonra da, dört ay geçse; o tâyin edilen kadın, boş olmaz. Belki de, o iki kadından başka; muayyen birisi, boş olur. İşte, bu durumda koca, kendisi ayırır.

Şayet, dört ay geçmeden, birine cima' ederse; diğeri boşanmış o'ur. Zâhir-i rivâye'de ise, ikisi ds bâin olurlar. Bedâî'de de böyle­dir.

Müddetlerin geçmesiyle, kadınlar bâîn olduktan sonra, ko­ca, onların ikisini de nikâhlasa; yine onlardan birine îlâ etmiş olur. Koca, bu kadınları, aralıklı olarak nikâhlasa; yine, onlardan biri­ne îlâ etmiş olur. Bu îlâ, Öncekine teayyün etmiş olmaz. Ancak, nikahladığı günden itibaren, dört ay geçerse; önceki, müddetin geç­tiği için, bâine olur. O, bain olduktan sonra, dört ay daha geçerse diğeri de, bâin olur. Kâfî'de de böyledir.

Bir koca, karılarına : «Sizden birinize yaklaşırsam.» der­se; onlardan birine, îlâ etmiş olur. Dört ay geçince, bu müddetle onların birine yaklaşmamışsa; ikisi de bâin olurlar. Eğer, birine yaklaşırsa; ikisinin de îlâları bâtıl olur ve keffâret gerekir. Sirâ-cü'l - Vehhâc'da da böyledir.

Bir kimse; «karısına ve cariyesine» «karısına ve yabancı­ya» yaklaşmamaya yemin etse; bu  koca, yabancı kadına veya câriyeye yakın olmadıkça, yemin etmiş olmaz. Eğer, ikisine yakın clursa îlâ etmiş olur. Çünkü, onun için, bundan sonra yaklaşmak mümkün olmaz. Ancak, keffâretle mümkün olur. İhtlyâr'da da böy­ledir.

Bir kimse, karısına ve cariyesine : «Vallahi, birinize yak-laşmıyacağım dese; îlâ etmiş olmaz. Ancak, yalnız karısını kas-deylemişse, bu durum müstesna'dır. Eğer, birisine yaklaşırsa ye­mini bozulmuş olur.

Eğer, cariyesini azâd eder; sonra da onu nikahlarsa; îlâ etmişiz olmaz.

Şayet koca : «Vallahi, sizden birinize yaklaşmayacağım.» de­se; bu durumda, koca; hür olan kadına îlâ etmiş olur. Bu istihsânen böyledir. Câmiu'I - Kebîr 'de de böyledir.

Biri hür, diğeri câriye, iki karısı olan bir kimse : «Vallahi ikinize yaklaşıniyacağım» dese; ikisine de îlâ etmiş olur. Bu koca, iki ay geçtiği halde, ikisine de yaklaşmasa; câriye, bâine olur. İki ay daha geçerse, hür olan kadın da bâine olur.

Şayet bu koca: «Vallahi, birinize yaklaşmam.» derse; tayin­siz olarak, onların birisice îlâ etmiş olur.

Şayet, iki ay geçmeden önce, birisine tâyin etmek istese; koca­nın buna selâhiyeti yoktur.

İki ay geçene kadar, onlara yakınlık yapmamışsa; câriye, bâine olur. Hür kadının, îlâ müddeti başladığından itibaren, dört ay ge­çene kadar, onlara yaklaşmazsa; bu hür kadın da, bir bâin talâk boş olur. îki ay geçene kadar, câriye ölürse, îlâ, yemin vaktinden itiba­ren, hür kadın için açıklanmış olur. Bedâi'de de böyledir.

Koca, müddet bitmeden Önce, cariyeyi ıtk ( = azâd) etse; onun müddeti de, hür kadın gibi olur. Yeminden itibaren, dört ay geçerse, onlardan birisi boş olur. Bunun tâyini ise, kocaya düşer. Şayet, hürriyeti verildikten sonra, onu nikâhlasa, cariyenin boşan­dığı günden itibaren, dört ay sonra; hür kadın da bâine olur.

Eğer, iki ay o'madan, o cariyeyi satın alsa; hür olan kadın ye­minden dört ay sonra, bâine olur.

Eğer, cariyeyi önce ıtk eder; sonrada, nikahlarsa; bunların biı-ine îlâ etmiş olur. Ancak, müddet bitince hür kadın bâine olur.

Şayet müddetten Önce, hür kadın ölse; diğeri, nikâhından itibaren, müddeti bitince bâine olur.

Eğer, müddeti geçmeden ölmez; bâine olursa; yeminden itiba­ren, müddet geçmesi hâlinde, diğeri de bâine olur. Kâfî'de de böy­ledir.

Hür kadın, îlâ sebebiyle bâine olunca; azâd edilen kadın, îlâ için teayyün etmiş olur. Müddet ise, hüı kadının bâine olduğu andan itibaren başlar. İddeti sona erince ve talâkı üç olunca; ve dört ay geçince azâd ettiğini nikahladığı zamandan itibaren, îiâ sebebiyle bâine olur. Câmiu'l - Kebîr'de de böyledir.

Bu koca, kanlarına : «Birinize yakın olursam; işte, diğeri ana­mın zahri (— sırtı) gibidir.» dese; bu durumda koca, karılarından birine, îlâ etmiş olur. İki ay geçince. Câriye boş olur. Hür kadının ilâsı ise, bâtıl olur. Bu kadınların ikisi de, hür olsalar ve koca : «Eğer, birinize yaklaşırsam; artık, diğeri bana anamın sırtı gibi­dir.» dese; bu durumda koca, birine îlâ etmiştir. Dört ay geçince, onlardan, birisi îlâ sebebiyle boş olur. Tâ'yin (=belirtme.) kocaya aittir.

Eğer, koca, talâkı, onlardan birine tâyin eylemezse veya tâyin eyler de dört ay daha geçerse, bir şey vâki olmaz.

Bu koca : «Eğer, birinize yaklaşırsam; işte, o bana ana­mın sırtı gibidir.» dese; îlâ baki kalır.

Bu kocanın : «Eğer, birinize yaklaşırsam; biriniz bana anamın sırtı gibidir.» demesi de yine böyledir. Kâfî'de de böyledir.

Ve eğer «birinize yaklaşırsam işte biriniz bana anamın sırtı gibidir» dese, İki ay geçmekle câriye boş olsa hürre için îlâ yapmış olur. Câriye boş olduğu günden itibaren dört ay geçincede hür­re bâine olur.

Bir kimse, birisi hür, diğeri câriye  olan   iki karısına : «Eğer, birinize yaklaşırsam; artık, diğeri boş olsun.» dese, îlâ eyle­miş olur. İki ay geçince, câriye boşanmış olur.

Hür kadından ise, îlâ düşmez. Onun müddeti cariyenin boşan­dığı günden itibaren başlar.

Eğer, cariyenin boşandığı günden sonra, dört ay geçerse; hür de boş olur. Çünkü, koca, bu hür kadına yakın olamaz. Ancak, onun talâkından sonra, yakın olabilir.

Eğer, bundan önce cariyenin iddeti tamamlanmış olursa; hür kadının îîâsı sakıt olur. (= düşer). Çünkü, ona yaklaşması münu kündür ve bir şey lâzım gelmez. Cariyede talâk mahalli kalmamış­tır.

Şayet, kadınların ikisi de hür olmuş olsalardı; dört ay geçince onlardan birisi boşanmış olurdu. Koca, onlardan birini seçer ve açıklardı. Geride kalan için de îlâ etmiş olurdu.

Önceki kadın iddet içinde iken, dört ay daha geçerse, ikine/ kadın da; boş olur; değilse, olmazdı.

Eğer koca, açıklama yapmadan bir dört ay daha geçerse, diğeı kadın da, boş olur.

Bir kimse hür ve câriye olan iki karısına : «Eğer, birinize yakın olursam; biriniz boşsunuz.» dese; işte, bu adam onlardan bi­risi hakkında ilâ eylemiştir. İki ay geçince, câriye boş olur. Câriye boş olduktan, dört ay sonra da, hür kadın boş olur. Cariyenin id­de t içinde olup olmaması da müsavidir. Çünkü, kocanın hür kadı­na yakın olması mümkün olmamıştır. Zira talâkın cezası onlardan kirisinedir. Gerçekten Öncekinin, iddeti çıktığı zaman, talâk belli olmuştur, yine böyledir. Şayet, kadınların ikisi de hür olsalar, du­rum yine böyledir. Ancak, müddet her ikisine de dört aydır.

Eğer, koca :  "Sizden birinize yakın olursam; artık, diğeri boş olsun.» dese; bu durumda, koca, kadınlardan birine îlâ etmiş olur Dört ay geçince, her ikisi de bâine olurlar.

Onlardan birine yakın olursa, yemini bozulmuş olur. Fakat talâk mübhem kalır. Yemin bâtıl olur. Ancak, koca «Sizden birini., ze yakın olursam işte, o boştur.o dedikten sonra; onlardan birisine yaklaşırsa; talâk, ona vâki olur. Yemin ise, bâtıl olmaz. Hatta bu şahıs diğerine de yaklaşırsa; o da boş olur. Câmiu'l - Kebîr'de de. böyledir.'

Bir kimse : «Vallahi, şuna veya şuna yakın olmam.» der ve müddet de geçerse; her ikisi de boş olur. Füsûlül - tmâdiyye'de de böyldir.

Bir kimse : «Eğer, şuna ve şuna yaklaşırsam.» dese; dedi­ği gibi olur.

Koca : «Eğer size yakın olursam» diye yemin eylese ikisini de ilâ etmiş olur.

Koca : «Eğer, şuna yakın olursam; sonra, şuna.» derse îlâ el-miş olmaz. Mîrâcü'd-Dîrâye'de de böyledir.

Bir kimse, karısına îlâ ettikten sonra, onu bir hâin talâk boşa-sa; eğer, dört ay geçerse; iddet müddetinin içinde iken bir îlâ ta­lâkı daha vâki olur. Eğer ideti biter de sonra îlâ müddeti tamam olursa, îlâ esbebiylc talâk vâki olmaz.

Kir kimse, karısına ilâ ettikten sonra, onu boşasa ve bilâhare de nikâhlasa; eğer, iddeti içinde nikâhlamışsa; îlâ, hâli üzre kalır. Hatta, îlâ vaktinin dört ayı tamam oİsa, üzerine bir de, îlâ ta'âk vâki olur. Boşama iddeti tamam olduktan sonra nikâhlasa; yine ûâlı olur. Fakat, îlâ müddeti, bu nikâhtan itibaren başlar.

Bir kimse, karısını bâin bir talâk boşadıktan sonra, ilâ et-?e; bu, îlâ olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse, Ric'î talâktan sonra îlâ eylese, îlâ eylemiş olur-îlâ müddeti bitmeden önce, talâk iddeti biterse; îlâ düşer. S'irâcü'l -Velıhâc'da da böyledir.

Bir kimse, karışma îlâ. ettikten, sonra dâr-i harbe kavuş-sa; sonra da dört ay geçse; mülkün zevalinden dolayı, îlâ tebeyyün eylemez. îrtidâd sebebiyle, ayrılık vâki olur. îlâmn, zıhârın irtidâd-Ia bâtıl olması hakkında, iki rivayet vardır : Muhtar olan, batıl olu­şudur.

Bir kimse, talâkı üzerine; karısını boşamamaya yemin et­tik tt-n sonra; ona îlâ etse ve müddet de geçse; yemini bozulmuş olur. Bir talâk, îlâ sebebiyle; bir talâk da yemin sebebiyle vâki olur. .

Bir kimse, yemin eder; kadı da, hayasızlığı sebebi ile bu adamla karısının arasını ayırırsa; muhtar olan, kavle göre; Bu du-n-mda, talâk vaki olmaz.

Bir köle, hür olan kadınından ilâ ettikten sonra, o kadın, bu köleye mâlik olursa, îlâ baki kalmaz. Şayet onu satar veya azâd eder; sonra da, ikinci defa onunla evlenirse, îlâ avdet eyler. Zahî-i'İyye'de de böyledir.

Bir kimse : «Vallahi, sana iki ve iki ay yaklaşmayacağım.» . dese, îlâ etmiş olur.

Keza :Sana, yaklaşmam iki ay ve iki ay, bu iki aydan sonra iki ay» dese; îlâ etmiş olur.

Bir kimse karısına : «Vallahi, sana iki ay yaklaşmam.» de­yip bir gün durduktan sonra, yine : «Vallahi, önceki iki aydan son­ra, iki ay daha yaklaşmıyacağim.» dese; yeniden ila etmiş olmaz.

Keza : «Vallahi, sana iki ay yaklaşmayacağım.» dese ve bir müddet durduktan sonra : «Vallahi, sana iki ay yaklaşmayacağım.» dese; yine îlâ etmiş olmaz.

Şayet : «Vallahi, sana iki ay yaklaşmayacağım; hayır iki ay.» deseîiâ etmiş olmaz.

Müntekâ da şöyle zikredilmiştir :

Bir kimse : «Vallahi, sana dört ay; sonra da, dört ay, cima eylemiycceğim.» dediği zaman, îlâ yapmış olur. Bu «Vallahi, sana sekiz ay, Cima' eylemiyeceğim.» demek menzüindedir.

Şayet : «Vallahi, sana iki aydan Önce, iki ay cima' eylemiyece­ğim,» demiş olsaydı; yine îlâ etmiş olurdu.

İbrHi Semâ'a, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un şöyle buyurdu­ğunu rivayet etmiştir :

Bir kimse : «Vallahi, bir günü noksan, dört ay, sana yaklaş­mayacağım.» dedikten sonra, o saatle : «Vallahi, o günde yaklaşım-yacağim.» dese; ilâ etmiş olur. Muhiyt'te de böyledir.
Bir koca, karısına : «Sana, yaklaşmada]! bir ay Önce, sen boşsun.» dese; o ay geçene kadar, îlâ etmiş olmaz. Bir ay geçtiği halde, eğer karısına yaklaşmazsa îlâ olur. Bu durumda, bir ay ön­ce, karısına cima' eylese, bir şey gerekmez. Bir ay geçtikten sonra, yaklaşırsa; îlâ müddeti bitmeden önce, yemini sebebiyle karısı boş olur. Eğer, onu dört ay terkeder;  ona yaklaşmazsa; îlâ sebebiyle, kadın boş olur.

Koca : «Eğer, sana yaklaşırsam; sana yaklaşmamdan bir ay önce, sen boşsun.» derse; hüküm yine böyledir. Câmiu'l - Kebîr'de de böyledir.

Tahâvî Şerhin'de şöyle zikredilmiştir :

«Sana, yaklaşmadan az önce, sen boşsun.» dese; îlâ etmiş olur. Eğer, yaklaşırsa; yaklaşmadan önce, zaman   geçmeden talâk vâki olur. Eğer, terküdip yaklaşmaz ve dört ay geçerse; îlâ sebebiyle bâine olur. Taitarhâniyye'de de böyledir.

Bir kimse, iki karısına : «Size yaklaşmamdan bir ay önce, ikiniz de üç talâk boşsunuz» dese; onlara bir ay geçene kadar îlâ etmiş olmaz. Bir ay geçtikten sonra, ikisine de îlâ etmiş olur.

Eğer terk eder ve kişine de yaklaşmazsa; dört ay sonra ikisi de bâine olurlar.

Eğer, yaklaşırsa, her birisi, üç talâk boş olur.

Eğer, birisine yaklaşırsa; o, bir ay geçmeden önce veya ikisine yaklaşırsa îlâ bâtıl olur.

Eğer, bir ay geçtikten sonra, birisine yaklaşırsa; îlâ, ondan düşer; diğerine ise, îlâ yapmış olur. Ona da yaklaşırsa; ikisi de, üç talâk boş olur.

Şayet, koca : «İkiniz de, üç talâk, boşsunuz; eğer size, bir ay önce, yaklaşmadan yaklaşırsam» derse; hükmün aynen yukar-daki durum gibi olur. Câmiu'l-Kebîr'de de böyledir.

# Bir kimse, karısına yaklaşmaya karşılık, kölesinin itki ile yemin ettikten sonra o köleyi satsa îlâ düşer.

Kadına yaklaşmadan önce, o köleye tekrar sahib olsa, îlâ av­det eylemiş olur.

Şayet, kadına, yaklaştıktan sonra, o köleye sahip olursa; îlâ avdet eylemez.

Şayet, koca : «Eğer, sana yaklaşırsam; şu iki kölem, azâd ol­sun.» dedikten sonra; onlardan birisi ölse, veya birisini satsa ila bâtıl olmaz.

Şayet, ikisi de, ölür veya ikisini de satarsa; îlâ bâtıl olur.

Eğer, bu kölelerden birisi, karışma yaklaşmadan önce, tekrar adamın mülküne girerse; îlâ geri döner.

Sonra, diğeri de, mülküne girse, îlâ, öncekinin, girmesinden itibaren, avdet eylemiş olur.

Koca, eğer : «Eğer, sana yaklaşırsam; oğlumu kurban eyle-rim.» dese ilâ etmiş olur. Sirâcü'J - Vehhâc'da da böyledir.

Koca, hangisi olduğunu belirtmeden, iki kölesinden birinin azâd edilmesi üzerine, karısından îlâ ettikten sonra; onlardan bi­rini satar; sonra onu geri satın alıp diğerini satarsa îlâ müddeti, önce sattığını, satın aldığı günden başlar.

Eğer ikinci köleyi birinciyi satın almadan önce salarsa, îlâ kalkar.

Şayet, koca :<Eğer, sana yaklaşırsam; ay başına, "kölem hür­dür.» veya «Satın aldığım, bütün kölelerim hürdür.» dese îlâ etmiş olur.

Fakat, : «Eğei", satın alırsam; işte, şu kölem hürdür." veya «Eğer, nikahlarsam filâne boştur.» veya «Araplardan alaca­ğım, bütün kadınlar boştur.» veya «Müslüman olan, kadınlar boş­tur.» veya «Şu dirhemler sadakadır; eğer onlara sahip olursam.» dese, îlâ etmiş sayılmaz. Çünkü, onlar, yaklaşmaya mâni değildir­ler. 'Itâbiyye'de  de böyledir.

Bir kimse, karısına : «Eğer, sana yaklaşırsam; şu kölem hürdür.» dese; dört ay geçse ve kadın mahkemeye müracaat etse; kadı efendi de aralarını ayırdıktan sonra da, köle, aslen hür oldu­ğuna belge getirse; kadı da, onun hür olduğuna hüküm verse; îlâ bâlıl olmuş olur; kadın, kocasına geri döner. Çünkü, bu durumda, kocanın îlâ etmemiş olduğu açığa çıkmış olur. Ona, bir şey gerek­meden, yaklaşması da mümkün olur. Zahîriyye'de de böyledir.

Venâbî'de  şöyle zikredilmiştir ;
Bir kimse, karısına : «Vallahi, sana yaklaşmam.» der; bir gün geçtikten sonra, yine; «Vallahi sana yaklaşmam.» der; bir gün daha geçince, yine; «Vallahi sana yaklaşmam1- derse; bu şahıs, üç îla ve üç yemin eylemiş olur.

Eğer, karışma, dört ay yaklaşmazsa, kadın, bir talâk, bâinen, boş olur. Bir gün daha geçince, bir talâk daha; bir gün sonra da, bir talâk daha, boş olur.

Bundan sonra bu kadın başka kocaya gitmedikçe önceki koca­sına helâl olmaz. Eğer, kadına yaklaşırsa; üç adet keffârat lâzım gelir. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Bir kimse; karısına, bir mecliste, üç defa : «Vallahi, sana yaklaşmam; vallahi, sana yaklaşmam;  vaÜâhi,    sana yaklaşmam diyerek îlâ yapsa; eğer niyyeti, tekrar ise, bu, bir îlâ, bir yemin olur. Niyyeti yoksa; bir îlâ, üç yemin olur. Eğer,' irâdesi, sözünü kuvvetlendirmekse, bir îlâ, üç yemin olur. Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.AJ ve İmâm, Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre böyledir. [10]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..