3- İddet Bekliyen Kadının Nafakası

Boşanma cihetinden iddet bekleyen, kadın, nafaka ve mes­kene müstehaktır. Tal <, ister rıc'î; ister, bâin; isterse, üç talâk oîsun; Kadın hamile olsun veya olmasın; nafaka hakkına sahipdir. Fetâvâyi Kâdîhân'da de böyledir.

Asi olan : Ayrılık, her ne zaman, koca cihetinden olursa; kadına nafaka vardır.

Eğer, ayrılık kadın, tarafından haklı bir sebeple olmuşsa, yine kadına nafaka vardır.

Eğer, günâh sebebiyle olmuşsa, kadına nafaka yoktur.

Eğer, ayrılık, kadından başkası tarafından olursa, yine nafaka vardır.

Lânetleşmiş kadın için de, nafaka vardır.

Mal mukabili boşanmış olan kadın içinde, nafaka vardır, Iylâ = YeiJâ t = yemin) eden için de nafaka vardır.

îrtidâd eden koca ve karısının anasına mücamaatta bulunan koca; kansma nafaka verir.

Keza mnînin karısı, ayrılık isterse; onun da nafaka hakkı var­dır.

Keza, ümm-ü veled ve müdebbere azâd olunurlar da, kocaları­nın yanında dururlarsa; efendileri onlara ev hazırlamış olur; onlar da ayrılık, isterlerse; nafaka hakları vardır.

Keza, küçük kız yetişir de, nefsini ihtiyar ederse, nafaka hak­kı vardır.

Keza, duhûlden sonra, denklik olmadığından tefrik olunur (= birbirlerinden ayrılırlar) sa, kadına nafaka hakkı vardır. Hulâ-sa'dâ da böyleûir.

Eğer, kadm irtidat eder veya kocasının oğlu ile veya ko­casının babası ile münâsebet kurar veya şehvetle ona dokunursa; istihsânen, kadına nafaka yokdur. Oturma hakkı ise, vardır.

Zoraki tecâvüze uğrayan kadına, nafaka vardır. Bedâi'de de böyledir.

İrtidâd eden kadın, tekrar müslüman olursa; iddeti baki­dir. Ona nafaka yoktur. Kocasının evinden ayrılan onun boşadığı kadın, bunun hilaf madır. Eğer, bu kadın, evden ayrılmaktan vaz. geçerse;   ona, nafaka vardır. Serahsi'nin Muhiyti'nde de böyledir.

Bunda asi olan: Her bir kadın ki, ayrılık sebebiyle, onun nafakası bâtıl olmaz; iddetle bir arıza sebebiyle bâtıl olur; sonra­da, o arıza iddet içinde giderse; o zaman, nafaka avdet eder (= dö­ner) . Ve ayrılık sebebiyle bâtıl olan, iddeti içinde, nafakası avdet etmez her ne kadar ayrılık sebeb; zail olsa bile böyledir. Bedâi'de de böyledir.

Bir kimse, karısını üç talâk boşadıktan sonra, bu kadın irtidâd ederse; nafakası düşer, trtidât ettiği için değil; fakat, nefsini hab-seyîediği için tevbe edene kadar kocasının evinde olmaz.

Hatta irtidâd etmiş olsa; fakat nefsini habseylemeyip kocası­nın evinde dursa; işte ona nafaka vardır. Eğer tevbe eder ve koca­sının evine dönerse; arıza zeval bulduğu için (ki bu hapistir.) ona nafaka vardır. Bu hâl, talâk bâin veya üç talâk olduğu zamandır, Ric'î talâka gelince; bundan iddet bekleyenler, irtidâd ederse; nef­sini habs etsin veya etmesin ona nafaka yoktur. Kâfî'de de böyledir.

Şayet kadm, kocasının oğlu veya babası ile münâsebet ku­rar veya ona şehvetle dokunursa; eğer o, ric'î talâkdan idd&t bekli­yorsa, kadına nafaka yoktur. Ve eğer talâk bâin ise, veya taîaksız iddet bekliyorsa ona nafaka ve ev vardır.

İddeti içinde irtidâd edip de, dâr-i harbe giden kadın, bunun hilâfinadır. Sonradan gelip müslüman oîsa bile, ona nafaka yoktur. Bedâi'de de böyledir.

Kocası ölen kadına, nafaka yoktur. İster hamile olsun, ister. olmasın. Ancak, kadm ümm-ü veled olur ve bu da hâmile bulunur­sa; ona bülün maldan nafaka vardır. Sirâcül - Vehhâc'da da böy­ledir.

Kadının üzerine iddet vâcib olduktan sonra, üzerinde olan hak sebebiyle, habsedilse; nafaka sakıt olur. (= düşer.) Zahîriyye'-de de böyledir.

Nâşize olan bir kadını, kocası boşarsa; onun, kocasının evine dönüp, nafaka alma hakkı vardır. Her ne kadar, hayzm kalkmasıy­la, iddet uzarsa bile, hayızdan kesilip, âyise olup, ay hesabı ile iddeti bitene kadar nafaka hakkı vardır.

Kadın, hayizla olan iddetini inkâr ederse; yeminle birlikte,' onun sözü geçerli olur.

Eğer, kocası, mm «iddetinin bittiğini, ikrar eylediğini,» isbât ederse; nafakası düşer.

Şayet, kadının üzerine iddet vâcib olur, da hâmile olduğu­nu iddia ederse; ona talâk vaktinden itibaren, iki yıl nafaka vardır.

İki yıl geçerde, çocuk doğurmaz ve «ben hâmile olduğumu zan­netmiştim» der; bu müddet içinde de hiç hayız olmaz; nafakasını da taleb ederse, ona hayızla olan iddeti bitene kadar, nafaka var­dır. Veya âyise olup aylarla iddeti bitene kadar nafaka vardır. Fetâ-vâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Eğer kadın, üç ayda hayız olup; iddetine hayızla yeniden başlarsa, ona nafaka vardır.

Keza, misli cima' olunan küçük kadını kocası cima'dan sonra boşarsa; ona üç ay nafaka vardır.

Şayet bu arada hayız olursa; iddete yeniden başlar. Üç hayız görene kadar, nafakası devam eder. Bedâi'de de böyledir.

Harp diyarında olan müslüraan karı - kocadan birisi, îslâm yurduna çıksa; diğeri de, ondan sonra çıksa; kadına, nafaka yoktur.

îddetin'de nafakaya müstehak olan; kisveye ( = elbiseye) de müstehak olur. Fejtâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bu nafakada, itibar, yetecek kadaradır. Oda, kifayet mikr tarımn. ortasıdır. Bu, takdir edilmiş değildir. Çünkü, bu nafaka, ni­kâh nafakasının benzeridir.

Nikâh nafakasında, muteber olan, bunda da muteberdir. îddet bekleyen kadın, nafakası hakkında dâva açmaz; hâkim de, bir şey takdir epemezse; i-idet bitene kadar, nafaka yoktur. Muhıyt'te de böyledir.

Hâkim, —îddeti içinde—, iddet bekleyene, nafaka takdir eder ve kadın kocaya karşı borç etsin veya etmesin, kocasından bir şey almadan Önce iddet biter, ve hâkimin emriyle borç ederse; bu­nun için, kocasına müracaat eder. Eğer, hâkimin emri olmaksızın, borç yapmış veya yapmamışsa; nafaka düşer, denilmiştir. Sahih olanda budur. Cevâhiru'I - Ahlâtî'de de böyledir.

Bir kimse, karısından gaip olur; kadın, başka kocaya va­rır; o da bu, kadına cima* eder; önceki kocası ise avdet edip (= dö­nüp) gelir; hâkim de, ikinci kocası ile kadının, arasını tefrik edip (— açar) sa, bu kadının iddet beklemesi gerekir.

Kadına, ne önceki , ne de ikinci kocası tarafından iddeti için­de, nafaka yoktur.

Bir kimse, karısına cima' yaptıktan sonra onu talâkı selâse t— üç talâk) boşar; kadın da; iddeti içinde, diğer bir kocaya varır, o adamda o kadına cima ettikten sonra, hâkim aralarını ayırırsa; önceki kocasının, hem nafaka, hem de ev temini lâzımdır. Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) 'ye göre böyledir.

Bir adamın nikahlı karısı, başka bir kocaya varır; o da bu kadına cima' eder; durumu, hâkim öğrenince aralarını tefrik eder; sonra da bunu kocası öğrenir ve kadını, üç talâk boşarsa, bu kadı­nın, iki kocasından da, iddet beklemesi vâcib olur. Ve, hiçbirinden nafaka alamaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir. .

Bir adam câriye olan karısını bâin talâk ile boşar; efendi­si, o cariyeye, kocası ile birlikte ev hazırlamış olduğundan nafaka vacip olur; sonra da, efendisi, onu kendisine hizmet için çıkardığı için, nafaka düştükten sonra onu, kocasına iade eylemek ister ve nafaka alırsa; buna hakkı olur. Her ne kadar, efendisi; kocası onu boşayana kadar, ev hazırlamamış olsa bile böyledir.

Bu meselede Asi olan: Her bir kadın ki, boşanma vakti kendi­sine nafaka vardır; sonra da nafaka olmayacak bir hâli vardır; işte, bu durumda kadm, geri dönerse; nafaka alır.

Her bir kadın ki, talâk vakti ona nafaka yoktur, nâşize hariç, -  diğerlerine nafaka yoktur. Bedâi'de de böyledir.

Bir kimse, ev hazırlanmamış bir cariyeyi nikahlayıp, bilâ­hare rıc'î talâkla boşasa; onun efendisi, kocasına o câriye için ev ha­zırlamasını ve ona nafaka vermesini söyler.

Eğer, ialâk bâin olursa, cariyenin efendisi, onunla kocasının arasım hâli kılamaz ve onun kocasından nafakada isteyemez. Sahih olan budur. Çünkü, o lalâkdan önce, nafakaya müstehak olmamıştı. Bâin talâkdsn da sonra müstehak olma?. Fetâvâyi Kâdîhân'da â& böyledir.

Bir koca, karısını ric'ı ( — dönüşlü) talâkla boşadıktan sonra; onu, efendisi azâd eylese; kadın kocasından ev hazırlama­sını ve nafaka vermesini talep eyler. Çünkü, artık nefsine sahip ol­muştur: Eğer, talâk bâin olursa, kocası da onu tek başına bir ev. de hâîi bırakmıyorsa, işte o oturacak yer isteyemez.

Bu durumda nafaka alabilir mi? Sahih olan, onuda alamaz.

Bir kimse, iimmü veledini azâd eylese, ona, iddeti içinde nafaka yoktur.                                          . ,

Keza efendisi, ölüp ümm-ü veledi, ölüm Sebebiyle, azâd olunca, ölünün terekesinden ona nafaka yoktur. Fakat, eğer kadının bir çocuğu varsa, kadının nafakası çocuğun hisesinde vardır. Muhıyt'-te de böyledir.

Hassaf şöyle demiştir.

Bir kadın, kocasını hâkime çıkararak, ondan nafaka talebinde bulunur; koca ise, hâkime: Ben, onu bir sene önce, boşadım, der ve iddetini de çoktan bitirmiş olduğunu söyler; kadın da boşanma­yı inkâr ederse; gerçekten hâkim, adamın sözünü kabul ermez.

Adam, iki de şahit getirse, hâkim onları da taılımaz adama emrederek, kadına nafaka vermesini söyler.

Kadın o sene içinde, üç hayız gördüğünü ikrar ederse, bu ka-dma, nafaka olmaz. Eğer, kocadan bir şey almışsa; onu da geri ve­rir Zehtyre'de de böyledir.

Kadın eğer: «Ben bu sene, hayız görmedim» derse; kadının bu sözü geçerlidir. Ve ona nafaka vardır.

Eğer, kocası: «Sen bana iddetinin tamam olduğunu haber verdin.» derse; kadının nafakasını ibtâl hususunda, bu söz kabul edilmez Bedâî'de de böyledir.

Şayet, iki şahit, o adamın karısını üç talâk boşadığma şa­hitlik yaparsa; kadın, talâkı ister iddia, isterse İnkâr eydesin; hâ­kime lâyık olan, kocayı kadına yaklaşmakdan men eder ve şahitle­rin durumu ile meşgul olur. Kadın, kocasının evinden çıkmaz. Ka­dının yanına, güvenilir bir kadın konulur. O kadın, iddalı kadına kocasmm yaklaşmasını önler. Eğer, koca âdi bir kimse ise, böyle olur. O, emniyetli kadının nafakası beytü'l - mâldan ödenir.

Eğer, kadın, hâkimden nafaka ister ve : «Kocam beni, boşadı, veya boşamadı, veya boşayıp boşamadığmı bilmiyorum.» derse; işte bu iki yönlüdür.

Eğer, kocası ona cima' eylememişse, bıı durumda, hâkim, o ka­dına nafaka hükmetmez.

Eğer, cima' eylemişse; artık, hâkim, o kadına iddet nafakası takdir eder.

Şahitlerden sorup suâl edene kadar, dâva uzar ve îddet biter­se; hâkim iddet nafakasının üzerine, bir fazlalık yapmaz.

Eğer, şahitleri tasvip eder ve karı- kocanın aralarını açarsa na­fakadan aldığını, kadına teslim eder. Muhiyt'te de- böyledir.

Eğer, kocası, ona mübâh yollu bir şeyler vermişse, onları geri almaz. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bir kadm, bir adamda nikâhlı olduğunu isbât ettirirse, bu şa­hitlerin, şehâdeti devam ettiği müddece, ona nafaka yokur.

Eğer, hâkim, o kadına nafaka takdir etmeyi nıurad ederse, —gördüğü lüzum üzerine—, o zaman en uygun olanı, hâkimin ka­dına : «Eğer, onun karısı isen, gerçekten, senin için o adamın üze­rine, her ay şu kadar nafaka takdir eyledim.» demesidir.

Eğer, erkek nikâhı iddia, kadın inkâr eder ve koca beyyi-ne ibraz ederse; kadına nafaka yoktur.

İki bacı iddia eyler de onlardan her biri : «Şu adam, bent nikâladı.» derse; adamda inkâr ederse, kadınların ikisi iki bacıdan herbiri : «Şu adam beni nikahladı.» diye iddia eder; o şahıs da bu­nu inkâr eder; kadınların ikisi de, nikâhın bulunduğunu ve o ada­mın kendilerine cima' ettiğini isbât ederlerse; bu iki kadmiçin, bir kadın nafakası vardır.

Bir kadın, kocasından, bir aylık nafakasını aldıktan sonra, iki şahit, o kadının, kocasının süt kardeşi olduğuna, şahitlik yapsalar, araları heman ayrılır ve kocası onun aldığı nafakayı geri alır. Za-hîriyye'de de böyledir.
En doğrusunu bilen, ancak Ailahu Teâlâ'dır. [35]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..