10- HASTA OLAN KİMSELERİN YAPTIKLARI VAKIFLAR

Bir kimse, maraz-ı mevtinde (= ölüm hastalığında) bir ev vak-fetse, bu vakfı caiz olur.

Ancak bu evin, o hasta kimsenin malının üçte birinden çıkmış olması gerekir.

Bu ev, o hasta kimsenin malının üçte birinden çıkmış olduğu halde, vârisleri, bu evin vakfedilmesine razı olmuş ve buna izin vermiş bulunur­larsa, bu vakıf, yine caiz olur.

Eğer, vârisler buna izin vermezlerse, bu şahsın, malının üçte birinden fazla olan kısmı, vakıf olarak caiz olmaz.

Vârislerden bir kısmı razı olur, diğer bir kısmı ise razı olmazsa; razı olanların hisseleri kadarı, vakıf olarak caiz; razı olmayanların hisseleri kadarı ise bâtıl (= geçersiz) olur.

Ancak, ölen şahsın, başka malı da varsa, bu evin tamamı, vakıf olarak caiz olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Eğer hâkim, —maraz-ı mevtte yapılan ve vakfeden şahsın, bütün malının— üçte ikisinden yapılmış bulunan bir vakfı ibtâl ettikten ( = bozup, geçersiz kıldıktan) sonra, o şahsın, başka mallarının daha olduğu meydana  çıkarsa;   bu   durumda,   bu   malın   tamamından,   üçte  biri çıkarılarak, vakfa ayrılır.

Şayet, bu mallar, oldukları gibi vârislerin ellerinde durmakta ise, o üçte birin tamamı, aynen vakıf olur.

Eğer, bunlar aynen durmamakta olur ve bunları vârisler satmış bulunurlarsa, yaptıkları bu satışlar bozulmaz.

Fakat, sattıkları şeylerin bedelleri, onlardan alınarak, yerine başka bir yer satın alınır ve onun yerine vakfedilir. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
Ölen bu vâkıf için, ölümünden sonra, mal hasıl olursa, meselâ: Bu şahıs, kasden öldürülür ve vârisleri de, katille, bir mal mukabilinde sulh olurlarsa;   bi'1-ittifak,   bu   durumda   da,   vârislerin   yaptıkları   satış bozulmaz.

Vârislerin bir kısmı satmış, bir kısmı ise satmamış olursa; bu durumda, satılmayan vakıf olur; satılanın bedeli ile de yeni bir yer satın alınır ve vakfedilir. Zehıyre'de de böyledir.

Hâkim, ölenin borcundan dolayı, —maraz-ı mevtinde yapmış bulunduğu— vakıf yeri sattıktan sonra, bu ölen şahsa, —borcunu ödedikten sonra, vakıf kadar da artacak miktarda mal isabet etse; bu durumda da, önceki satış bozulmaz.

Fakat, bu ölünün malından, yerinin sekizde biri kadarı çıkarılır ve bununla, başka bir yer satın alınarak, fakirler nâmına vakfedilir. Serahsî'nİn Muhıytı'nde de böyledir.

Bir kimse, maraz-ı mevtinde, bir yerini ebedî olarak, çocuklarına ve onların çocuklarına ve nesline, sonra da yoksullara, Allah rızâsı için vakfedilmiş bir sadaka kılar ve bu yer, malının üçte birinden çıkarılmış ise, vakıf olur.

Bu vakıf gelir temin ettikten sonra,-bu gelir, o şahsın bütün vârisle­rine, mîras taksim ediliyor gibi taksim edilir.

Meselâ: Bu şahsın, geride karısı ve çocuğu kalmışsa; bu durumda, bu kadına, bu vakfın gelirinin sekizde biri verilir.

Şayet bu şahsın, çocuğu ile baba ve anası kalmışsa; ana ve babasına, bu vakfın gelirinin altıda biri verilir.

Kalan gelir ise, kız bir, erkek iki hisse olmak üzere, aralarında taksim edilir.

Bu, onların, vâkıfın sulbî evladı olmaları ve bunlarla birlikte torun­larının bulunmaması hâlinde böyledir.

Eğer, hem kendi çocukları, hem de onların çocukları varsa, mes'ele hâli üzeredir. Bu durumda, vakfın geliri, bu şahısların sayılarına göre taksim edilir.

Sulbiyelerine isabet eden gelir, onun vârislerine, ferâiz (= miras taksimi) hesabına göre taksim edilir.

Çocuklarının çocuklarına isabet eden kısım da bunların arasında eşit şekilde paylaştırılır.

Bu vâkıfın, sulbî evlâdı inkıraz bulunca, vakfın geliri, çocuklarının çocuklarına ve nesline taksim edilir.

Bu durumda, bu vâkıfın karısı ile ana ve babasına, bu gelirden bir şey verilmez. Zahîriyye'de de böyledir.

Maraz-ı mevtinde vakıfta bulunmuş olan şahsın, malının sülüsünden (= üçte birinde çıkmış, üçte biri miktarında veya değerce ondan daha az) değilse; vârislerin rızâ göstermeleı. hâlinde, bu vakıf yine caiz olur.

Bu vakfın geliri, vârisler arasında, eşit olarak taksim edilir. Erkek, kadından fazla alamaz.

Bu durumda, ana, baba vp karıya bi; verilmez.

Vârisler, bu şahsın vakana izin verim eler bile, bu vakıf caiz olur.

Vakıf, bu vâkıfın malının üçte birinden olursa, kölelerir< üçte biri de, fakirler nâmına vakfedilmiş olur.

Bu vakfın geliri, bütün vârisler arasında ferâiz usûlüne göre taksim edilir.

Söylediğimiz bu kaviller Hilâl, Kâdî Lbü Bekir, Hassâf, Fakiyh Ebû Bekir el-A'meş ve Fakıylı Ebû Bekir el-İskâf in kavilleridir. Zehıyre'de de böyledir.

Bu söylediklerimin, bir kimsenin, maraz-ı mevtinde, akra'   oina karşı bir yerini vakfetmesi ve akrabasının da ona vâris olması veya bu şahsın, kendi çocuklarına vakfetmesi halinde böyle   r.

Bu   kimsenin,  vakıfta  bulunduğu  akrabalarının,  onun  vârisi olmamaları hâlinde de bu vakıf caizdir.

Bunlar, bu vakfın gelirine, vakıf yönünden hak sahibi olurlar.

Şayet bu vâkıf, vârislerinin bir kısmına vakfedip diğer kısmına vakfetmez, onlar da bu duruma razı olurlarsa, bu vakıf yine caiz olur.

Şayet razı olmazlarsa, bu yer, fakirler nâmına, terekenin üçte birinden, vakfedilmiş olur.

Hilâl'in kavline göre, bu vakfın geliri, varislere, miras hakları nis-betinde verilir.

Kendi nâmına, vakıfta bulunulmuş olan vârislerden biri ölünce, bunun hissesi, kendisinin vârislerinin olur. Muhiyt'te de böyledir.

Bir ' kimse,   maraz-ı   mevtinde:    "Şu   yerim,   çocuklarıma, çocuklarımın çocuklarına ve neslime, sonra da fakirler namına vakfe­dilmiş bir sadakadır." der veya böyle vasıyyet eder ve bu yer malının üçte birinden çıkmış olursa; razı olmaları hâlinde, bu vakfın geliri, vâris ve çocuklarının çocukları arasında,  bunların sayılarına göre taksim edilir.

Şayet razı olmazlarsa, bu vakfın geliri, kendi çocukları ile onların çocukları arasında, bunların sayılarına göre taksim edilir.

Çocuklarının çocuklarına İsabet eden gelir, kendi aralarında, eşit şekilde paylaştırılır.

Kendi çocuklarına isabet eden gelir ise, bütün vârisler arasında mirastır.

Eğer, bu şahsın çocuklarından ve çocuklarının çocuklarından bir kısmı ölmüş ve bazıları doğmuş olursa; bu durumda, vakfın geliri hazır olup taksim edileceği zaman, onların sayılarına bakılır.

Kendi çocuklarına isabet eden gelir, vakfedenin öldüğü gün vâris bulunanların tamamına, mirastaki hisseleri nisbetinde taksim edilir. Ölenlerin hisseleri ise, kendi vârislerine intikâl eder.

Eğer, bu vâkıfın kendi çocuklarının hepsi ölürse, vakfının gelirinin tamamı, çocuklarının çocuklarına ve nesline verilir. Bu durumda, diğer varislere, bir şey verilmez. Zahîriyye'de de böyledir.

Bir hasta: "Şu yerim, muhtaç olan çocuklarım ve neslim nâmına vakfedilmiş bir sadakadır." derse, bunların her birine, vakfın geli­rinden, ihtiyaçları nisbetinde verilir.

Şayet, bu şahsın neslinde fakir yoksa, bu vakfın gelirinin tamamı, diğer fakirlerin olur.

Şayet, bu vakıfın çocuklarından ve neslinden fakirler bulunursa, vakfın geliri sayılarına göre taksim edilir. Ve her birine, kendisinin, aile efradının ve hizmetçisinin nafakaları, ma'rûf üzere ve kâfi gelecek mik­tarda verilir.

Yiyeceği, katığı ve elbise ihtiyacı, senelik olarak karşılanır.

Vâkıfın kendi çocuklarına isabet eden, onların ve bütün vârislerin arasında, Allahu Teâlâ'nın emrettiği şekilde taksim edilir.

Bunlardan bir kısmı, bu vakfın gelirinden aldıktan sonra, geride kalan gelir, almayanlara kâfi gelecek miktarda kalmazsa, bu durumda, çocukların çocuklarının almış bulunduklarına müracaat edilmez.

Şayet, mevkufun aleyh (- kendilerine karşı vakıfta bulunulmuş kimse)ler arasında, zengin olanlar varsa; bu vakfın gelirinden, o zengine bir şey verilmez. Ve bu vakfın geliri, sayılarına göre, fakir olan mevku­fun aleyhlerin olur. Hâvî'de de böyledir.

Bir  kimse,  maraz-ı  mevtinde,  bir  yerini  vakfeder  ve  ayrıca vasıyyette de bulunursa; malının üçte biri, bu vakıfla vasıyyet ettiği yerler arasında taksim edilir.

Bu durumda, vasıyyet ehli, hisselerini alırlar. Vakıf ehlinin hisseleri ise, vakıf olarak kalır. Zehıyre'de de böyledir.

Vâkıf, köle azad etmek ve köleyi müdebber kılmak gibi değildir. Hâvî'l-Kudsî'de de böyledir.

Bir  kimse:  "Şu yerimin gelirini,  benden sonra,  Abdullah'ın çocuklarına ve nesline verin."  derse,  vasıyyet,  bu yerin geliri için yapılmış olur.

Bir kimse: "Ölümümden sonra, şu yerim, yoksullar nâmına vakfe­dilmiş bir sadakadır." derse, bu vakıf caiz olur. Zalıîriyye'de de böyledir.

Bir kimîe, bir yerini, bir topluluğa kendisinin ölümünü müteakip, vakfedilmiş bir sadaka kılarsa, bu vakfın geliri, o topluluğun olur.

Ancak, bu topfuluktakiler ınkiraz bulursa; bu gelir, mîras haklan nisbetinde, vâkıfın vârislerinin olur. Bunlar da ölünce, bu gelir, fakir­lerin olur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse: "Şu yerim, çocuklarım ve neslim nâmına vakfedilmiş bir sadakadır." der ve "Kendi çocuklarımdan ölen olursa, onun hissesi, mirastır." diye ilâve ederse, bu vakıf caizdir.

Bu vakfın geliri, .mevkufun aleyh (- meşrutun leh = kendisine vakfedilmiş) olan kimselerin sayılarına göre taksim edilir.

Bu vâkıfın ölümünden sonra, kendi çocuklarından birisi ölürse, bunun hissesi, torunları nâmına vakfedilmiş olur.

Bu vâkıfın çocuklarından sağ olanlara isabet eden gelir, kendileri ile ölenler arasında taksim edilir. Ölenlere isabet eden gelir ise, kendi vâris­lerine, ondan mîras kalmış olur.

Şayet vâkıf, "bu vakfın, torunları ve nesli nâmına olmasını ister ve "sağ olanların hisselerinden ölülere düşen hisse; torunlarıma vakıftır." derse, bu caiz olmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse, maraz-ı mevtinde, bir yerini vakfedip: "Bu, çocuklarım ve torunlarım nâmına vakıftır." der ve bu şahsın da, bu yerinden başka, bir malı olmazsa, bu yerin, ancak üçte biri, vâkıfın dediği cihete vakfedilmiş olur.

Bu, vârislerin razı olup olmamaları ile-de değişmeyen bir hüküm­dür.

Vârisler razı olmayınca, bu yerin üçte ikisi, bu vârislerin mülkü olur.

Bu vârislerin, buna razı olmaları ile torunları eşit olurlar. Zahîriyye'de de böyledir.

Bir kimse, maraz-ı mevtinde, bir yerini vakfederse, o yer, malının üçte birinden çıkarılır.

Bu mal, vâkıfın ölümünden sonra telef olursa, bunun üçte biri, vakıf; üçte ikisi, varislere miras olur. Bezzâziyye'den naklen Bahru'r-Râık'tada böyledir..

Bir kimse: "Ben ölünce, bir yerimi, fakirlere vakfediniz." diye vasryyet ederse; vakfedilecek yerin, bu şahsın malının üçte birinden çıkarılması halinde veya üçte birden fazla olmasına rağmen, vârislerin buna razı olmaları hâlinde, bu yerin tamamı vakfedilir.

Şayet, vârisler —bu fazlalığa— razı olmazlarsa, o şahsın malının üçte biri vakıf olur.

Vakfedilen yerin tamamı, o şahsın malının üçte birinden çıkmış olur ve içinde bulunan hurma ağaçları, bu şahsın ölümünden sonra fakat vakfedilmeden önce meyve vermiş bulunurlarsa, bu meyveler de vakfa dâhil olurlar.

Ancak bu hurmalar, o şahsın ölümünden önce meyve vermişse, bu meyveler mirastır.

Bir kimse, hastalığında, sahih bir şekilde bir vakıfta bulunur ve bu vakfın ağaçlan, vâkıfın ölümünden sonra meyve verirlerse, bu meyveler de, vakfa ait olurlar.

Şayet, bu yerin vakfedildiği günde, bu meyveler orada bulunuyor-duysa, bu meyveler mîras olur ve onları vârisler alır. Muhıyfte de böyledir.
Bir kimse, maraz-ı mevtinde: "Şu yerimi, Allah rızâsı için, ebe-diyyen Zeyd'e ve onun nesline vakfettim. Onlardan sonra da, fakirlerin olacaktır.1' der ve buna ilâveten de:  "Benim çocuklarım ve onların çocukları muhtaç olurlarsa, bu yerin geliri, —başkasının değil— onların olacaktır; onlar, daha çok hak sahibidirler." derse; bu şahsın ölü münden   sonra,   kendi   çocuklarından   muhtaç   olanların   bulunması hâlinde, bu vakfın gelirinin tamamı, onlara verilir.

Şayet, vâkıfın vârislerinden bazıları öldükten sonra, kendi çocuklarından ihtiyaç sahibi olanlar bulunursa, vakfın geliri onlara verilir. Ölenlere bakılmadan, hayatta olanların ihtiyaçları temin edilir. Zahîriyye'de de böyledir.

Şayet, bu vâkıf: "Kendi çocuklarımdan, muhtaç bir kimse bulu­nursa, onun ihtiyacı temin edilir." derse; bunun ihtiyacı, ma'ruf üzere temin edilir. Gelirden artan olursa, o da, vakıf ehli arasında (aksini edilir. Buda, caizdir.

Şayet, kendi çocuklarından, —bir değil de— beş kişi muhtaç bulu­nursa, bu vakfın gelirinden, onlara yardımda bulunulur.

Şayet, bu gelir, yüz dinara çıkarsa; bu yüz dinar, bunların ve diğer vârislerin arasında taksim edilir.
Bu taksim yapılınca,  muhtaç olanlara,  senelik ihtiyaçları  kadar hisse düşmezse; bu durumda, o vakfın geliri, bunlara iade edilir Bu yüz dinardan isabet eden miktar, diğer vârislere verilmez. Muhıyt'te de böyledir. [54]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..