Birden Çok Vasiyetin Bir Araya Gelmesi

Birden çok vasiyet bir araya gelirse; o takdirde, malın üçte biri, şu iki hâlden hâli kalmaz.
1) Malın üçte biri, bu vasiyetleri içine alabilir. Yani, onlardan çok olabilir.
2) Malın üçte biri, vasiyetlerden az olabilir.

Şayet, içine alırsa; onların tamamı malın üçte birinden infaz edilir (= yerine getirilir).

Bu vasiyetler, ister Allah için olsun Allahu Teâlâya kurbiyet kas-diyle yapılan, farz olan hac, zekât, oruç, namaz, nezir, fıtır sadakası, kurban, nafile hac, nafile oruç, mescid yapmak, köle azâd etmek, deve boğazlamak ve benzerleri gibi...) isterse; kullar için olsun, (Zeyd, Bekir, Halid için yapılan vasiyetler gibi...) farketmez.

Şayet, malın üçte biri bu şekil vasiyetleri içine alamazsa varislerin razı olup izin vermeleri hâlinde bunlar yerine getirilir.

Fakat, malın üçte biri, bu vasiyetlere kâfi gelmez ve vârisler de izin vermezse; bu vasiyetler de, şu üç halden hâli kalmaz: Bu vasiyetler:

a) Allah için yapılmış olabilir.

b) Bir kısmı Allah için, bir kısmı kul için vasiyet edilmiş olabilir,

c) Yalnız kul için vasiyet edilmiş olabilir. Şayet, tamamı Allah içinse, o da:
1) Farzlar için vasiyet edilmiş olabilir.
2) Vacipler için vasiyet edilmiş olabilir.
3) Nafileler için vasiyet edilmiş olabilir.
4) Farzlar, vacipler ve nafileler için karışık olarak vasiyet edilmiş olabilir. Şayet, tamamı farzlar için vasiyet edilmiş ise; önce, vasiyet edenin vasiyetinden başlanır. Bedâi'de de böyledir.

Bir kimse hac ile zekâtı birlikte vasiyet eylese, önce hacdan başlanır. Her ne kadar, haccı lafzan tehir eylese (= sonra söylese) bile, bu böyledir.

Bir kimse, öldürme keffareti ile yemin keffaretini vasiyet eylese; önce adam öldürme keffâretinden başlanır ve bir köle azâd edilir.

Fıtır keffâreti ile hatâen adam öldürme keffaretini vasiyet eylemiş olsa, bu durumda, adam öldürme keffâretinden başlanır. Hızânetü'l-Müftîn'de de böyledir.

Âlimler, şöyle buyurmuşlardır:
Hac ile zekât, keffâretlerin üzerine tekaddüm eder. Keffâretler sadakayi fıtrin üzerine tekaddüm eder. Sadakayi fıtır, kurbanın üzerine tekaddüm eder. Bize göre her ne kadar kurban kesmek vacip ise de, fıtır, sada­kasının vücûbu bi'1-ittifakdır.

Kurban kesmenin vâcibliği ictihad mahallidir. Vücûbu ittifakla olan ise, daha kuvvetlidir ve ondan başlanır.

Keza, fıtır sadakası, ramazandaki fıtır keffâretinin üzerine takdim edilir. Âlimlerimiz şöyle buyurmuşlardır:

Fıtır sadakası, nezredilen şeylerin üzerine; nezredilenlerde kurban'ın üzerine; kurban da nafilelerin üzerine takaddüm eder.

Bu söylediklerimiz köle azadı olmadığı zaman böyledir.

Eğer azâd edilmesine izin verilmiş veya hastalık hâlinde azad edilmiş yahut ölüme tealluk eden (yani müdebber) bir köle hakkında bir vasiyet olursa; bu öne alınır.

Şayet, vasiyetin içinde, belirli bir mescidin ta'miri veya başka yapılması belirli olan şeyler olur ve üçte bir mâlda bunlara kâfi gelmezse;, malın üçte biri, vasiyetin tamamına taksim edilir. îsâbeti kadar onlara hisse ayrılır.

Vasiyetin içinde hac'dan başka bir vacip yoksa; hacdan başlanır.

Eğer hac masrafı, malın üçte birinin tamamını içine alıyorsa, diğer vasiyetleri bâtıl (= geçersiz) olur.

Eğer hac masrafından fazla bir şey artarsa; vasiyet edenin öncelikle söylediği ne ise, artan, ona sarfedilir.

Şayet böyle bir hâl yoksa, diğer vasiyetlerine taksim edilir. Hızâ-netü'l-MüftîiTnde de böyledir.

Fakat, köle azadını vasiyet eylemişse; bu azâd da vacip ise, onun hükmü, keffâretlerin hükmü gibidir. -Ki, biz onu daha önce söyledik.-

Eğer, bu azâd vacip değilse, o takdirde, hükmü nafilelerin hükmü gibioh'r.

Şayet, vasiyetlerin bir kısmı Allah için, bir kısmı da kullar için olur ve vasiyet eden şahıs, belirli bir topluluk için yapmışsa bu, malının üçte birinden, -hisselerine göre- taksim edilir. Bunlardan bir kısmı, diğer kısmına takdim edilmez.

Allah için yapılan vasiyetler, cem edilir; önce farz olanlardan başlanır. Sonra vâcibler; sonra da nafileler ödenir.

Eğer, Allah için vasiyetle birlikte, tek ve belirli bir kişi için de vasiyet yapılmışsa; o zaman da kurbiyet (= Allah'a yakınlık) cihetine yapılan vasiyetler birer hisse; o da bir hisse olarak darb edilir ve her birinin hissesine düşen nisbet, o hisse için sarf edilir.

Bir adam: "Malımın üçte biri, hac, zekât, keffâretler ve Zeyd içindir." derse; bu durumda, malının üçte biri dörde taksim edilir. Bir sehmi, kendisine vasiyet edilen zata; (Zeyd'e) verilir. Bir sehmi, hac, bir sehmi zekât, bir sehmi de keffâretler için ayrılır. Bedâi'de de böyledir.

Bir adam, "malının üçte biri ile hac yapılmasını" vasiyet ederse; o mal ile kaç defa hac yapılabilirse, hepsi, bir senede, ayrı ayrı adamlar vasıtasiyle yaptırılır.

Köle azadı ve fukaralara sadaka da böyledir. Serabşî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Fakat, vasiyetin tamamı kullar içinse, en kuvvetli olanı, en öne alınır. Ölenin, önce söylediği şahıstan başlanmaz.

"Eğer vasiyetin içinde köle azadı varsa, o öne alınır." denilmiştîf.

Şayet, yapılan vasiyette, kişiler kuvvet bakımından müsavi olur­larsa; o takdirde, vasiyet edenin önce söylediği, öne alınır.

Eğer, vasiyetin tamamı nafile ise ve içinde belirli bir şahıs yoksa, (meselâ: "Bir nafile hac yapılsın" veya "Bir köle azâd edilsin." yghut "Fakirlere sadaka dağıtılsın." gibi söylemişse) vasiyet edenin önce söylediği, önce yerine getirilir. Bu hususta tmâm Muhammed (R.A.)'den -zâhirü'r-rivâye üzerine- nas vardır.

Keza, "bir köle azâd edilmesini" vasiyet etmiş ve onu da belirt-memişse; bu Allah rızası için olur; kul için olmaz. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, "yüz dirhem fakirler için, yüz dirhem akrabaları için, geride kalanı da fukaralara yemek yedirmek için." vasiyet edip kendisi de ölür; üzerinde de bir aylık namaz kazası bulunur; malının üçte biri de vasiyetine kâfi gelmezse; Şeyhu'1-tmâm Muhammed bin Fadl: "O üçte birin, yüz dirhemi fakirlere taksim edilir. Yüz dirhemi de akrabalarına verilir. Her bir vakit namaz için, buğdaydan iki menn buğday, akraba­ların hissesinden ayrılır; noksan kalanı da fakirlerin hissesinden ayrılır." buyurmuştur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir adam, farz olan hacci vasiyet ederse; bu hac vasiyet edenin bulunduğu yerden, vasıtaya binilerek yapılır.

Şayet, vasiyeti, hac masrafına kâfi gelmez ise, vârisleri onu tamamlar.

Bir adam, hacca giderken yolda ölür ve kendisi için hac yapıl­masını vasiyet ederse; İmâm Ebû hanîfe (R.A.) ve İmâm Züfer (R.A.)'e göre, gidecek şahıs ölenin kendi beldesinden hacca yollanır.

îmâmeyn'e göre ise, nerede Ölmüşse, ordan itibaren hac yaptırılır.

İstihsânen bu böyledir. Bu, başkası için hac yapanın, yolda ölme­line muhaliftir. Kâfî'dede böyledir.
En doğrusunu Allahu Teâlâ bilir. [10]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..