1- İcar, İsti'car, Ziraat Ve Ziraî Muameleler Hakkındaki Vekâlet

Bir evin icara verilmesine vekil tayin edilen kimse, kiranın alın­masında ve kirayı ödemeyen kiracının dava edilmesinde yetkilidir. Çünkü bunlar, akid hukukundandır.

Ücretin belirlenmiş olması halinde, icara vermeye vekil olan şahıs, o ücretten, müste'cire ibrada bulunamaz. Böyle bir şey yapması sahih olmaz.

Eğer, ücret borç ise, vekil, îcabdan bir müddet sonra, müste'ciri ibra eder.

Müste'cirin, başlangıçta ibrayı şart koşması halinde, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A,)'e göre, böyle yapmak da caiz olur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir evin bakımına ve icara verilmesine vekil olan, bir şahıs, onun gelirini alsa, onu yeniden yaptırmaya ve o evden, bir şey atmaya hakkı yoktur. Ve bu şahıs o evle ilgili davaya da vekil olamaz.

Şayet bir adam, o evin bir yerini yıkarsa; vekil onu dava etme yet­kisine sahiptir. Çünkü elindeki şey zayi olmuş sayıhr.

Keza, bir adamla icarlaşsa da, o adam icarı inkar eylese; icar yapan da icarı inkar eylese; buna karşılımı cara verenin dava etme yetkisi vardır. Ve bunu, isbat edecektir.

O adamın, başka birisini, icara vermeye vekil tutma hakkı yoktur.

Şayet vekil, vekil tutarsa, önceki vekilin ehl-i iyalı ücreti almazlarsa bu durumda, bu caiz olur. Havî'de de böyledir.

îcareye vekil olan bir kimse, bir yeri, veya bir hizmetçiyi kiraya verebilir.

Bir yeri icara vermeye vekil edilen kimse, o yerde ev veya evler bulunur ve o ev veya evlerden bahsedilmemiş olursa, bu durumda, vekil, hem o yeri, hem de o evleri icara verebilir.

Eğer o yerde, su değirmeni varsa; vekil onu da icara verebilir.          

Şayet, o da diğerini, arazisini dirhemler mukabili icara vermeye vekil eder; vekil de onu dinarlara karşılık icara veya o yeri, yarı yarıya ziraata ortak olmak üzere, kiraya verirse; işte bu caiz olmaz.

Keza, eğer mal sahibi, birisini vekil eder de, bedelden söz etmez, oda o yeri ortağa verirse, bu caiz olmaz.

Keza, yarı yarıya ortaklığa vermeye vekil eder ve vekil de dirhemler veya dinarlar karşılığı kiraya verirse, bu caiz olmaz.

Şayet, buğdaya veya arpaya yahut benzeri şeylere, kiraya verirse, bunun da caiz olmayacağı söylenmiştir.

"Fakat, bu müzaraat faslında caiz olur." diye yazılmıştır. "Şayet, istenilen kira, o yerden çıkacak olan buğdayın yarısı kadar olursa, caizdir." denilmiştir. Zehıyre'de de böyledir.

İsti'car için vekil olan zat, icarlamak istediği şeyi —bu yer belirli olmazsa— dirhemlerle,  dinarlarla,  ölçülen ve tartılan şeylerle icara tutma hakkına sahip ve yetkilidir. Fakat belirli bir yeri, belirli bir ölçüleni ve tartılanı icarlamaya yetkili değildir. Muhıyt'te de böyledir.

Vekilin belirlenen miktardan daha fazlaya icara vermesi caizdir.

Keza, icara tutmaya vekil edilen zat, belirli bir müddetle, belir dirhemlere icarlayabileceği gibi, o şeyi daha az bir miktara icarlamasi d caiz olur. Mebsût'ta da böyledir.

Bir adam, diğerini, bir sene müddetle icara tutmaya vekil tayiı eder; o adam da iki senelik İcarlarsa; birinci senenin ücreti amire ait olur İkinci senenin ücreti ise, vekile ait olur.

Şayet vekil, icarladiğı evi teslim almadan önce, evin bazı yerler yıkılır veya teslim aldıktan sonra yıkılır; müste'cir de: "Ben, raz değilim." derse; zarar vekile ait olur; müste'cire ait olmaz. Havî'de d< böyledir.

Bir adam, diğerine, "belirli bir yeri icarlamasım" emrederse; vekil, o yeri icarladıktan sonra da, rnüste'cir o yeri sahibinden satın alırsa, oranın icarlandığını da bilmez de sonradan öğrenirse, onu geri vermek olmaz. İcarı ile birlikte, elinde kalır.

Bir adam, diğer birine Kûfe'ye gitmek için, on dirheme bir hayvan kiralamasını emreder; vekil de onbeş dirheme kiralar; sonra da onu alıp sahibine getirse; müste'cir ona: "Ben, bunu on dirheme kiraladım." der ve binip giderse; amirin de me'murun da, on dirhemden fazla vermesi gerekmez.

Bir kimse, diğerine, "kendi evini, on dirheme icara vermesini" emrettiğinde, vekil onbeş dirheme icara verirse, bu icare fasiddir.

Eğer vekil, onbeş dirhem almışsa, beş dirhemi sadaka olarak verilir. Hulasada da böyledir.

Bir adam, diğerini, "bir seneliğine, bir ev kiralamaya vekil eder; o evin belirli ve yüz dirheme olmasını da" söyler; vekil de, onu icarlayıp teslim alsa; müvekkilden ücretini alana kadar, evi ona vermeyebilir.

Eğer ücret mutlak ise, böyle yapamaz.

Eğer vekil sene geçene kadar, ücreti vermezse, ev sahibi, ücreti vekilden alır. Akid hükmünce, bu böyledir.

Sonra da vekil, müvekkiline müracaat ederek, kirayı ondan alır. Bu mes'elede, bazı rivayetler vaki olmuştur.

Bir rivayette: "Vekil, müvekkile müracaat edemez." denilmiştir.

Kadî'I-İmâm Cemâiü'd-din (ki benim ceddimdir.) böyle söylemiştir.

Bu sahihtir.

Keza müvekkil, vekilden isticare yönüyle teslim alsa; sonra da vekil, amiri evden çıkarsa ve üzerinden de bir sene geçse; ev sahibi icarı vekilden taleb eder.

Vekilin icarladığı ev, yıkılırsa, ona tazminat gerekmez.

Şayet vekil, bir ev kiralar; müvekkiline teslim etmeden önce, bir yabancı gelir de o evi zoraki alır ve böylece üzerinden bir sene geçerse; vekile de müvekkile de bir şey lazım olmaz.

Vekil ücretin alınmasını, acele olarak şart koşarsa; bu sahih olur.

Şayet vekili, evi teslim alırsa; ücreti versin veya vermesin, amir ücreti ödeyene kadar, onu evden men edebilir.

Eğer evden men eder, aradan da bir yıl geçerse, ev sahibi kirasını vekilden alır. Vekil ise, müvekkiline müracaat edip, ücret isteyemez.

Eğer amir evi istemez de, üzerinden bir sene geçerse; ev sahibi vekilden, vekil de müvekkilden evin kirasını ister ve alır.

Eğer yarım sene geçtikten sonra, amir evi ister; vekil de onu men eder; sene de tamamlanırsa; ücretin tamamı vekile ait olur.

Geçen altı ay için, vekil amire başvurur ve o müddetin kirasını ondan alır. Zehıyre'de de böyledir.

Vekil evin kirasını ev sahibine ödemeden önce müvekkilinden alıp ev sahibine sonra verebilir. Havî'de de böyledir.

İmam Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre vekil için fazla fiatla ev kira­lamak hakkı vardır.

Vekilin, müvekkili olan zatın baba veya oğlunun evini icarlaması, (satın alması gibi...) caizdir.

Şayet baba veya oğlunun veya şehadeti onun üzerine caiz olmayan yakınının evini kiralaması, İmam Ebû Hanîfe (R. A.)'ye göre caiz olmaz.

Fasid olan icarlamadan dolayı vekile tazminat gerekmez. Müste'cire ecr-i misil gerekir.

Uzun süreli icarlama yapıldığında icarenin bozuhnasıyle, mal sahibi vekilden icarı almaz veya teberru ederse, bu sahih olur ve veki! ücret için amire müracaat edebilir. Hulasa'da da böyledir.

Bir topluluğun ortak olduğu bir yer bulunur ve o toplumdan bir kişi kendi hissesini, icara vermek üzere, bir vekil tutar; o vekil de o yerin tamamını, icara verirse; bu caiz olur.

Şayet bu vekil, bu 'yeri, o topluluktan birisine icara verirse; bu, İmânı-ı A'zam Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre caiz olmaz.

İmameyn'e göre ise, caiz olur. Havî'de de böyledir.

Şayet yabancı bir kimseye icara verirse, yine İmam Ebû Hanîfe (R. A.)'ye göre bu caiz olmaz.

İmameyn'e göre ise, caiz olur. Mebsût'ta da böyledir.

İcar vekili, menfaatlanmadan Önce, kiracı ile sözleşmeyi bozsa, bu caiz olur. Kira, ister belirli bir şey olsun, isterse borç olsun fark etmez. Ancak, vekil ücreti almışsa; o takdirde akdi bozmak olmaz. Zira alınan şey müvekkilin malı olmuş olur. Bu durumda o, vekilin elinden çıkmış, müvekkilin eline geçmiş sayılır.

Fakat,  kirayı almadan önce,  eğer kira belirli bir şeyse; bizzat sözleşme ile, müvekkilin malı olmuş sayılmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da . böyledir.

Şayet müste'cirin vekili, arazi, sahibinin elinde iken, sözleşmeyi bozarsa; bu da caizdir. Eğer icarı, vekile veya müvekkiline vermişse; bu durumda sözleşmeyi bozamaz. Bu, istihsanen caiz değildir. Hulasa'da da böyledir.

Ziraat arazisini vermeye vekil edilen zat, onu bir adama kiraya verse; o adam da oraya bir yeşillik veya hububat ekse; bu caizdir.

Şayet bir adama verir; o da oraya ağaç veya hurma ağacı dikerse; işte bu caiz olmaz.

Eğer o yere, kiraya verilen kimsenin ağaç dikmesine izin verilmişse, o da hurma dikmiş veya bunun aksi yapılmışsa; bu caiz olmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, diğer birini arazisini ziraat için kiraya vermeye vekil yapar; vekil de o yerin bir kısmını icara verir; geri kalan yeri de, vekil ile, ziraatçı arasında şartlı olarak bıraksa ve mal sahibine bir şey verilmese; mal sahibi o kalan yerin icarını onların her hangi birisine tazmin ettire­bilir. Bu, İmameyn'e göre böyledir.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ise buna muhalifdir.

Şayet ziraatı noksan yapmazsa, İmâm Muhammed (R.A.), nassan bir şey söylememiştir. Alimlerin ekserisi ise: "Ziraat caizdir. Hariç de kalan yer, vekil ile ziraatçının arasındadır. Eğer arazi sahibi aldatılmış durumda olmayacak kadar bir yer kalmışsa; ondan müvekkile bir şey yoktur." buyurmuşlardır.

Eğer mal sahibi, aldatılmış bir halde ise, ziraat caizdir; fakat, o kalan yerin geliri müvekkil ile ziraatçının arasındadır. Eğer tohum yerin sahibine aitse vekil müvekkilinin nasibini ziraatçıdan alır. Hurma sahi­binin muamelesi de böyledir.

Vekil, müvekkilinin hissesini icarcıdan alır.

Bir rivayette: "Eğer mal sahibi, aldatılmış sayılmayacak durumda olursa; vekilin almak hakkı vardır. Vekil o yeri gasbetmiş olur. Yer sahibi, o noksan kalan yerin gelirini tazmin ettirir. Ziraatçı da bir tasaddukda bulunmaz.

Bu  mes'eleler  ihtilaflıdır.   "Vekilin  fazladan  aldığını  tasadduk etmesi" zikredilmiştir. Muhıyt'te de böyledir.

Ziraat ve muamele vekili, bu hariç de olan yerin hissesini, yer sahibi için alabilir. Her ne kadar, ziraatçı onu bağış yapsa ve ondan vaz geçse bile, vekilin, onu alması caiz olmaz. Havî'de de böyledir.

Bir adam, diğerini; arazisini icara veya ziraata vermeye vekil ettiği halde, bir vakit belirtmezse"ilk senenin sözleşmesi caiz olur.

Her ne kadar, daha fazla seneye vermiş olsa bile, bu istihsanen caiz olmaz.

Şayet, bir adam, diğerini "şu yeri, bir seneliğine, ziraat için al." diye vekil eder; tohum da müvekkilden olur; vekil bu yeri ondan aldatılmış halde, alırsa, caiz olur. Aldatılmış olmayan halde, alsa caiz olmaz.

Ancak müvekkil, razı olur ve o yeri ekerse; caiz olur. Vekil yer sahibinin hissesini alır ve ona teslim eyler.

Eğer bir adam, diğerine emredip: "Kendisi için, bir ziraat yeri veya bir hurmalık almasını" söyler de, bir açıklama yapmazsa, bu caiz olmaz.

Eğer yeri belirtir de, tohumu belirtmezse, bu caiz olur.

Şayet arazisini ziraat ve muamele için vermeyi emreder de, kime verileceğini açıklamazsa, yine caiz olur. (İcarlamayı söyleyip de; icar sahibinin söylemediği gibi....)

Bir kimse, "arazisine buğday ekilmesini" söyleyince, vekil o yeri bir kür buğdaya icara verse; bu caiz olur. Ziraatçı oraya istediğini eker.

Eğer vekil, buğdaydan başka şeye icara verirse, bu caiz olmaz.

Bir kimse, "arazisini üçte bir nisbetinde ortaklıkla ziraata verme­sine" birisini vekil eder; o vekil de orta halli bir kür buğdaya icara verirse, bu emre muhaiifdir.

Eğer müste'cir crayı ekerse, arazi sahibi isterse bir kürden artanını tazmin   ettirip fazlasun tasadduk edebilir.

Eğer böyle bir yeri, üçte bire almayı emreder; vekil de, bir kür buğdaya kiralarsa; bu caiz olmaz. Ancak, sahibi razi olursa caiz olur. Şayet hurmalığı alması için vekil de alırsa, icarladığı yerin dışında kalan yer hurmalığın sahibine ait olur.

Eğer, icar olarak, bir kür iyi kuru hurma şart koşuîmuşsa, bu caiz olur. Eğer kötü hurma şart koşulmuş ve hurmalıkta kötü hurma ağaçlarından meydana gelmiş ise, yine caiz olur; değilse caiz olmaz.
Şayet, bir kür buğday şart koşuîmuşsa caiz olmaz. Eğer, "filan adamın hurmalığını, üçte birine almaya" vekil yapar; vekil de onu bir kür farisi kuru hurmaya alırsa; amil (= hurmalığa hizmet eden, çalışan, bakan kimse) ilzam edilmez. Ancak, bir kürün, üçte birden az olduğunu veya onun kadar olduğunu bilirse, o zaman ilzam edilir. Serahsî'nin Mııhıytı'nde de böyledir. [18]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..