8- İKİ KİŞİYİ VEKİL TAYİN ETMEK

Bir adarıi, iki kişiyi vekil tayin ederse, bu vekillerden birisi olmadan, diğeri bir tasarrufta bulunamaz.

Bu, ikisini bir sözle vekil yaptığı zaman böyledir.

"Şu kölemi satmaya, ikinizi vekil yaptım." demek gibi.

Fakat iki kelimeyle vekil yaparsa, (mesela: Onlardan birisini, "kölesini satmaya" vekil yapar; sonra da diğerini önceki gibi vekil yaparsa, bunlardan hangisi o köleyi satarsa satsın caiz olur. Sîracü'l-Vehhâc'da da böyledir.

Bir adam, bir kadiın nikah etmeye, birisini vekil eder; başka biri­sini de ayni şekilde vekil eder; o iki vekilin ikisi de birer kadını nikahla-salar; bu kadınların iki kız .kardeş olmaları halinde., eğer nikahlar arka arkaya yapılmışsa; birinci yapılan nikah caiz ikinci yapılan nikah ise, batıl olur. Şayet, her iki nikah da ayni zamanda yapılmışsa, nikahların ikisi de batıl (= geçersiz) olur.

Bir adam, iki kişiyi, bir kadını nikahlamaya; veya bir kadın, iki kişiyi kendisini:evlendiryeme vekil yapsa, o iki vekilden birisinin bu işi tek başına yapması —mehir belli olsa bile— caiz olmaz. Fetâvâyi Kâdî-hân'da da böyledir.

Talak ve ıtak hususunda tayin edilen iki vekil, eğer bu işler mal karşılığı olmayacaksa; tek başlarına iş yapabilirler.

Keza, iki vekil ariyette, emanet bırakmakda, gasb da, redde ve fasid alım-satım da, yalnız basma hareket edebilirler. Hulasa da da böyledir.

Bir adam, bir karısını boşamak için, iki vekil tayin ettiğinde, onlardan birisi boşarsa; —diğeri razı olmasa bile— talak vaki olur.

Çünkü, bir kişinin boşamasında, diğerinin re'yine ihtiyaç yoktur. Köleyi, azad etmekde böyledir.

Bir adam, talak hususunda, iki vekil tayin eder ve: "İkiniz, bir arada   olmadan,   biriniz   yalnız   başına   boşamasın."   dediği   halde, onlardan birisi boşar diğeri de ona izin verirse; işte bu caiz olmaz.

Köle azad etmekde de durum böyledir.

Şayet vekillere: "Onu tamamen boşayın, üç talak üzre." dediğinde, o iki vekilden birisi, bir talak; diğeri de iki talak boşarsa bu durumda hiç bir şey gerekmez. İkisi birden, üç talak boşamadıkca, böyledir.

Belirli olmayan bir kadını, boşamak üzere, iki kişiyi" vekil etse; veya bir belirsiz köleyi azad etmeye, belirsiz iki kişiyi vekil etse; iki vekil bir arada olmadıkça, yaptıkları iş caiz olmaz. Nihâye'de de böyledir.

Bir kimse, iki kişiyi, mal mukabili kadın boşamaya vekil ettiğinde, onlardan birisi, bu işi yaparsa, —bedelini belirtse bile— caiz olmaz. Zehıyre'de de böyledir.

Keza bu vekillerden birisi, mal mukabili boşasa da; diğeri buna izin verse; —kendiside boşamadıkca— bu boşama caiz olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Böylesi mes'elelerde aslolan; birinin tasarrufunda, ikincinin de re'yi bulunmaktır. Şayet, bir iş için iki kişiyi vekil yaparsa, onlardan birisi olmaksızın, ikincisinin yaptığı caiz olmaz.

Bir adam, karısının işini, iki vekile havale ederse; onlar, bir birinden ayrı iş yapamazlar.

Bir adam, iki kişiyi, "bin dirhemlik bir eşyayı, bir adama vermek üzere, vekil eder ve onlara da, bu bin dirhemi teslim eder; onlardan birisi, diğerinin haberi olmadan, bu bin dirhemi, verilmesi istenilen yere verirse, kıyasen tazminatı gerekir. İstihsanen, tazminatı gerekmez.

Şayet, ayni meblağı, bir kişiye vermek üzere, iki kişiyi vekil yapar; onlardan birisi de, o meblağı yerine teslim ederse, kıyasen ikisinin de tazmin etmesi gerekir. İstihsanen, ikisine de tazminat gerekmez. Çünkü mal sahibini bulmuş ve vazife tamamlanmıştır. Muhiyî'te de böyledir.

Bir adam, iki kişiyi, bir adamda bulunan alacağını almaya vekil ettiğinde —müvekkil ile vekilin birisi hazır olmadan— hazırda olan vekil gelerek, borçludan borcunu ister ve borçlu, borcunu ikrar eylediği halde, diğerinin vekaletini inkar eder; vekil de, vekaletini isbat ederse, hakim ikisinin de vekaletini kabul eder. Hatta, huzurda olmayan vekil gelse, yeniden vekaletini isbata ihtiyaç kalmaz. Zehıyre'de de böyledir.

Bir adam, iki kişiyi, "iddia eylediği, alacağını almaya" dava vekili eylediğinde, onlardan birisi dava edebilir. Fakat, alacağı, birlikte alırlar.

Eğer o alacağı, ikisinden birisi alırsa, borçlu, o borç sahibinin eline geçene kadar, borcundan kurtulmuş olmaz. İkisine birden vermiş olursa; borcundan beri olur. Havî'de de böyledir.

İbnü Semâa'nm Nevâdiri'nde İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'dan şöyle rivayet edilmiştir:

Bir adam, iki kişiyi, "iddia eylediği bir ev hakkında" dava vekili ederek "o evi, iddia olunandan, almalarım" söyler; o iki vekil de davada bulunurlar; sonra da, o iki vekilden birisi ölürse ne olur? diye sorulunca, İmâm şu cevabı vermiştir:

—Sağ kalan vekilin beyyinesi kabul edilir ve ev müvekkiline hük­medilir. Yalnız, ev o vekile teslim edilmez. Taki, ölenin yerine başka bir vekil daha tayin edilir ve o ev iki vekile birlikte teslim edilir.

Keza, şayet vekil tek kişi olur ve beyyinesi ile birlikte ev müvekkile hükmedilir; vekii de evi müvekkiline teslim etmeden önce ölürse, bir vekil tayin edilir mi?

—Evet bir vekil tayin edilerek, hükmolunan ev, o vekil vasıtasıyla, müvekkile teslim edilir. Bu ev gasbedicinin elinde bırakılmaz. Zehıyre'de de böyledir.

Bir adam, satım için iki kişiyi vekil ettiğinde, bu vekillerden birisi, ticaretten men edilmiş bir köle olursa,  diğerinin satışı caiz olmaz. Çünkü, müvekkilin tek kişinin re'yine rızası yoktur.

Eğer iki vekilden birisi ölür veya aklını kaybederse; diğeri satış yapamaz.

Bir adam, bir köle satmaya iki kişiyi vekil yaptığında, bu işi birisi yapsa da, diğeri olmasa, bu caiz olmaz.

Hatta, müvekkil veya diğer vekil razi olsalar bile —ister bedeli belirli olsun, ister olmasın— fark etmez. İkinci vekil de, ister hazır, ister gaib olsun fark etmez.

Yainız satış ile alış arasında fark vardır. Satın alış, satış gibi değildir; bu vekillerden birinin satın alması geçerli olur. Çünkü, satın alışta, müvekkilin veya diğer vekilin izni gözetilir.

Bir adam, yapılan bağışı, "bağış yapılan zata, teslim için" iki kişiyi vekil yaptığında, bağış yapılan şeyi onlardan birisi teslim etse, bu bağış sahih olur.

Bir adam, iki kişiyi, "borcunu teslim etmek için" vekil yapar ve o borcu, o iki kişiye teslim eder; onlardan birisi de onu alacaklıya teslim ederse, bu caiz olur. Siracü'I-Vehhâc'da da böyledir.

Bir adam, "iki karısını, mal karşılığı boşamak üzere" iki kişiyi vekil eder veya "iki kölesini, belirli bir fiatla satmaya" vekil ettiğinde, iki vekil de, karılardan birisini hulu eder veya kölelerden birisini belirli olan fiatla satarlarsa işte bu caiz olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir adam, "belirli bir şeyi bağışlamaya" iki kişiyi vekil yapar, fakat bağışlanacak zatı belli eylemezse; onlardan birisi, bütün alimlere göre, bağış yapabilir. Bahnı'r-Râık'ta da böyledir.

Rehin bırakmak böyle değildir. Vekillerden biri yalnız başına rehin bırakamaz.

Bir adam, "bir evi icarlamak üzere" veya "bir araziyi kiralamak için" iki kişiyi vekil eder de; onlardan birisi akid yaparsa; vekil müvek­kile teslim edince, icare yerini bulmuş olur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, "emanetini almak üzere" iki kişiyi vekil yaptığında onlardan birisi, diğerinden habersiz, onu alırsa, işte o,onu öder.

Eğer ikisi birden alırlarsa caiz olur.

Onlardan birisi, diğerine de diğerinin ailesine de emanet edebilir. Havî'de de böyledir.

Bir adam, iki kişiye: "Ben, sizin birinizi, bana bin dirheme bir cariye satın alamya vekil ediyorum." dediğinde, önce onlardan birisi, sonra da diğeri satın alırsa; ikinci alan, nefsi için almış olur.

Eğer her ikisi birden, birer cariye satın almış olsalardı her ikisi de müvekkile ait olurdu.

Fetva da buna göredir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir adam, "bir kölesini satması için" bir adamı vekil yaptıktan sonra, aynı köleyi satması için başka bir adamı daha vekil yaparsa, o köleyi önce vekilin birisi, bir adama satar; sonra da diğer vekil, başka bir adama satarsa; eğer, öncekinin sattığım sonraki, biliyor idiyse, köle Önceki satılan adamın olur. Yok bilmiyorsa, bu köleye, satın alanlar ortak olurlar. Bu müşterilerden muhayyerdir. İsterse ortak olurlar; isterse, bedelini birisi vererek tamamına sahip olur.

Eğer köle o vekillerden birisinin veya müvekkilin yanında ise, her iki halde de değişmez.

Eğer köle müşterilerin birisinin yanında ise,o önceki alanın olur.

Eğer vekil, bir olur ve bu vejril, birisine satar; müvekkilde daha başka birisine satarsa; hiç şüphe yok ki, önce satanın satışı geçerlidir.

Eğer hangisinin önce sattığı bilinmezse, Hasan (R.A.), İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin "Müvekilin satışı üstündür ve ona itibar olunur." buyurduğunu rivayet etmiştir.

İbnü Semâa, İmâm Muhammed (R.A.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

Satılan şey, satın alanların arasında müşterektir. (= yarı yarıyadır)

Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, "diğer birisine verilmek üzere" iki kişiye bin dirhem verir; o şahsa, bu iki kişiden birisi, bu bin dirhemi verirse; kıyasen, yarısını tazmin eder.  İstihsanen tazmin etmez.  Çünkü,  mal yerine verilmiştir; tazminat gerekmez, Mebsût'ta da böyledir.

Bir adam, diğerine: "Benim yerime, şu bin dirhemi, fülana veya .fülana öde." derse; o adam, hangisine öderse ödesin caiz olur. Havî'de de böyledir.

Bir adam, diğer birisini, "belirli bir kölesini satmaya" vekil eder; bir başkasını da "aynrköleyi satmaya" vekil eder ve onlardan birisi, bu köleyi önce satar; sonra da diğer vekil, öncekinin sattığı fiattan daha fazlaya satarsa Ebû Bekir el-Belhî: "İkincinin satışı caizdir. Çünkü, birincinin önce satması sebebiyle, ikinci zat vekaletten düşmüş değildir.

Ve öncekinin satışı sebebiyle de sonrakinin satışı feshedilmiş olmaz ki caiz olmasın." buyurmuştur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir adam, iki kişiyi, "iki kölesini, bin dirheme satmaya" vekil ettiğinde, onlardan birisi, kölenin birisini, dört yüz dirheme satar ve bu bin dirhemden, onun hissesi o kadar olursa, satış caiz olur. Çünkü, bu müvekkilin zararına bir ayrılık olmaz.

Keza, eğer hissesinden daha fazlaya satarsa, bu fazlalık da müvek­kilin faydasınadır.

Şayet hissesinden az bedele satarsa; işte bu caiz olmaz. Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R. A.)'ye göre böyledir.

İmâmeyn'e göre ise, noksanlık az bir şey ise, caiz olur; fazla ise, caiz olmaz.

Bir adam, iki kişiye, "rehin vermelerini ve onu da satmaya yetkili olduklarını" söyleyince, onlar rehin bıraksalar ve birisi de, rehin alan şahıstan onu satmaya izin alsa; bu durumda, rehin veren şahıs, onun satımına mani olamaz. Çünkü, satışta onların birbirinden ayrılmaları yoktur.

Şayet, vekiller: "Filan senden borç aldı ve rehin de bıraktı." derler; onlardan birisi de: "Gönderen şahıs, bize satmayı emreyledi." deyince, diğer vekil susarsa, bu durumda vekillerden birisi, bu rehni satabilir. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
En doğrusunu bilen Allahu Teala'dır. [32]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..