Vekâletten Azil Ve Diğer Hususlar Hakkında Değişik Mes'eleler

Bir adam, diğerini vekil yaptıktan sonra, karısını üç talak boşasa, bu vekil vekaletten azledilmiş olmaz. Bahru'r-Râık'ta da böyledir.

Bir adam, diğerine kölesini satmayı emrettikten sonra, köle de emreden şahıs da ölürler, vekil de bunu bilmeden köleyi satıp bedelini alır; o da vekilin yanında zayi olursa, vekil bedelini tazmin eder. Amire de müracaat edemez.

Eğer köle ölür de, müvekkilin başka hiç terekesi kalmaz ise, mü­vekkil de ölmüş olur. Muhiyt'te de böyledir.

Bir harbî, diğer bir harbîyi dâr-i harbde vekil ettikten sonra, bun­ların ikisi veya birisi müslüman olursa, bu vekalet, geçersiz olur. Meb-süt'ta da böyledir.

Vekil vekaleti reddederse, red edilmiş sayılır.

Bu, müvekkilin onun reddettiğini bildiği zaman böyledir.

Şayet müvekkil, bunu bilmiyorsa, bilene kadar, vekil vekildir.

Hatta bir adam, hazırda bulunmayan birisini vekil eder; o adam da vekaleti reddeder;, müvekkil de bunu bilmez sonra da, o adam vekaleti kabülederse; kabulü sahih olur ve vekil olur.

Keza, vekaleti kabul ettikten sonra, ona, müvekkil: "Vekaleti red-deyle." der; o da: "Reddeyledim." derse, vekaletten çıkmış olur. Muhıyt'te de böyledir.

Müvekkil, vekaleti inkar ederek: "Ben, onu vekil yapmadım." derse; bu bir azil olmaz.

Keza: "Şahit olunuz; ben filanı vekil yapmadım." derse; bu yalandır; vekil azledilmiş değildir ve vekildir. Bazı alimlerimiz: "Bu mes'elede iki rivayet vardır. Sahih olanı budur." buyurmuşlardır. Zehiyre'de de böyledir.

Bir baba, sabî çocuğunun eşyalarını satması için birisini vekil ettikten sonra, bu baba veya çocuk ölürse, vekil azledilmiş olur.

Eğer baba sabinin varisi ise, bu İmamlarımızın üçüne göre de böyledir. Hulasa'da da böyledir.

Vekil hiç bir şey yapmadan önce, sabî bulûğa erişirse, yine vekil vekaletten azledilmiş olur. Sabinin de babanın da vekili aynıdır. Baba, vekili dava vekili yapar ve ona: "Her ne zaman azledersem, sen yine benim vekilimsin." derse; bu vekaletin sıhhatinde ihtilaf edilmiştir. Alimlerin ekserisi: Vekaleti caiz olur." buyurmuşlardır.

Ebû Zeyd eş-Şurûtî de böyle söylemiştir. Muhıyt'te de böyledir.

Böyle şartla, vekalete izin veren kimse, onu vekaleten çıkarmak isterse, (çıkarma lafzında) alimler ihtilaf eylediler. Bazıları "Ben bütün söylediklerimden  geri  döndüm;   seni  vekaletten  çıkardım."   der  ve dönüşü sahih olur." demişler; bazıları ise: "Sen benim vekilimsin." der; bundan sonra da "Seni vekaletten çıkardım." der; bu durumda, o da vekaletten azledilmiş olur. ve vekil olamaz." demişlerdir.
Şemsü'1-Eime Serahsî ise: "Bana göre, esahh olan, müvekkilin seni vekilliklerden azlettim." demesidir. İşte böylece ta'iik edilmiş geçerli şeylerden dönmüş olur." buyurmuştur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir adam, şarta bağlı bir vekil tayin ettikten sonra, o şart vücut bulmadan, o vekili azlederse; İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, bu sahih olmaz.

İmam Mu h anını ed (R.A.)'e göre, bu şahsın azli sahih olur.

Fetva da bunun üzerinedir.

Şayet bir adam, diğerine: "Her ne zaman, seni azledersem; sen benim vekilimsin." der; sonra da "Her ne zaman dönersem, gerçekten sen azledilmişsin." derse; alimler bunda da ihtilaf eylediler.

Beğenilen görüş: "Talak ve ıtak, hariç müvekkilin, vekilin huzu­runda, onu vekaletten çıkarmasıdır. Bu durumda müvekkil vekiline: "Seni mutlak vekaletten azlettim ve muallak vekaletten de döndüm." der.

Fetva da bununla verilir. Hulasa M a da böyledir.

Boçlü olan zat, dava için başkasının vekiline karşı bir vekil tayin ettikten sonra talip olmaksızın, onu vekaletten men eder; veya: "Eğer ikrar- edersen, seni ikrardan çıkardım." derse, İmam Muhammed (R.A.)'e göre men etmesi sahih olur.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre talip (= alacaklı) olmadıkça, onu men etmesi sahih değildir. SeraJısî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Bir adam, diğerine bin dirhem verir ve ona, "bir cariye satiri almasını" söyler ve: "Her ne yaparsan, işte o caizdir." der; vekil de, bu iş  için, başka birisini vekil ettikten sonra, amir birinci vekili azleder; ikinci vekil de bir cairye satın almış olursa, —ister önceki vekilin azlini bilsin, isterse bilmesin— satın alışı caizdir. Bedelini, ikinci vekile, birin­cisi versin veya vermesin fark etmez. Keza şayet önceki vekil öldükten sonra, ikinci vekil cariyeyi satiri alırsa, müvekkil için satın almış olur. Eğer müvekkil, ikinci vekili vekaletten çıkarırsa, çıkarması sahih olur. Önceki vekil, ister sağ olsun, ister ölmüş olsun farketmez.

Şayet Önceki vekil, azlinden önce, —ikinci vekil satın almadan önce— satın almış olursa, mal sahibine karşı, satın alışı caiz ve şahindir.

Eğer bundan sonra, ikinci vekil de, satın alırsa, kendi nefsi için satın almış olur. Önceki vekilin satın aldığını bilsin veya bilmesin, önceki cariyenin bedelini versin veya vermesin değişmez.

Şayet, her ikisi de amir için, bir anda cariye satın alırlarsa, cariyenin ikisi de amirin olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Müdarıb, bir köle satın almaya, bîr adamı vekil ederek, ona bede­lini de verir; sonra da, mal sahibi ölür veya tecennün ederse; bilahare de vekil, bir köle satın alırsa, bu hassaten müdariba ait olur.

Mesela: Mudarib bir adamı, bir köle satın almaya vekil ederek, ona bedelini de verir, sonra da müdarebe ortaklıkları bozulur; bundan da, vekilin haberi olmaz ve köleyi satın alırsa, bu hassaten müdariba ait olur. Serahsfnin Muhıyti'nde de böyledir.

Bir adamın diğerine borcu olur; sonra da borç sahibi bir adamı vekil ederek, ona mal verir ve o malı, alacaklıya vermesini söyler, sonra da,   alacaklı alacağını   borçluya   bağışlarsa;   —vekil   bu   durumu biliyorsa— aldığını tazmin eder. Şayet bilmiyorsa, tazminat gerekmez. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.                                               

Bir  adam,  efendisinin veya başkasının yanındaki  emanetini İmaya, birisim vekil eder; efendisi de, o köleyi satar veya azad eder ahut cariyesi ise, doğum yaparsa, vekil vekaleti üzerinedir. Onun, Önce ekil tayin eylemesi, vekilin devamlılığına mani değidlir. Mebsût'ta da öyledir.

Köle olan bir adam, bir dava vekili veya alım-satım vekili tayin ttikten sonra, bu köle firar ederse (= kaçarsa), vekil vekaletten düşer.

Eğer, vekil köle ise; kacsa da vekaleti devam eder. Mebsût'ta da löyledir.
En doğrusunu bilen Allahu Teala'dır. [34]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..