Şarabın Hükmü:

Şaraba gelince, onunla ilgili altı hüküm vardır:
1-) Çoğunu da, azını da içmek haramdır. Tedavi için olsun, baş­ka şey için olsun ondan faydalanmakta haramdır.
2-) Şarabın haramlığını inkâr eden kâfir olur.
3-) Şarabın mülk edinilmesi, satmak ve bağışlamak ve bunların dışında bir yolla da, şarabı mülk edinmek haramdır.
4-) Şaraba kıymet vermek bâtıldır. Hatta şarabı telef edene taz­minat gerekmez. Senfari'nin Muhıyü'nda da böyledir.

Maliyetinin düşmesinde ihtilaf edilmiştir. Sahih olan, maldır. Kâ-fî'de de böyledir.
5-) Şarap, sidik ve kan gibi necaseti gâhzadır. (- ağır pisliktir.)
6-) Şarabı az olsun çok olsun —içene had cezası vardır. Sirke ol­ması helâldir. Serıhri'nin Muhiyü'nde de böyledir.

"Sarhoşluk vermez ise, had yapılmaz" denildi. Şemsü'l-Eimme Se-rthsî: "Azından dolayı da, çoğundan dolayı da had yapılır." buyurdu. Kâfi'de de böyledir.

Şarap, içine ba'zı ekşi şey koymakla sirke olur. Fakat, bazı acı şey koymakla sirke olmaz.

Bu, İmam Ebû Hınîfe (R.A.)'ye göre böyledir.

fmmcyn'e göre şarap az ekşilik sebebiyle helâl olur. Bu, şarabın kendi kendine sirkeleşmesi hâlinde böyledir.

Fakat, ilaçla, tuzla veya başka şeyle sirkeleştirilse, bütün âlimlere göre, o helâl olur. Şifi Şeriu'nde de böyledir.

Bir adam, sirkeyi şaraba dökse, o yenilir. İster içkiliği galib ol­sun, isterse sirkeliği galip olsan müsavidir. Ekşidikten sonra fark etmez.

İmim Ebû Ylraf (R.A.)'un kıyâsında, sirkeliği galip olursa, helâldir. Mecmûu'n Ne?lzB*de şöyle zikredilmiştir: Bir müddet geçip, sirke oldu­ğu bilinmeden bu şarap helâl olmaz. Hıttst'da da böyledir.
fanim Mnhuuud (R.A.), 4-Ad'da şöyle buyurmuştur: İçkinin içine, susan denilen rayhan atılsa da, kokusu onda hissedilse, onunla yağlanmak, koku olarak sürünmek ve onu satmak caiz ol­maz. Her ne kadar, kokusu değişse de sirke olmuş olmaz.

içki sirke olmadıkça, hiç bir şekilde ondan faydalanmak ve onunla kadının başını taraması (bazı kadınların âdetidir.) helâl olmaz.

Onunla bedende olan bir yara tedavi edilmez. Hayvanda olan yara da tedavi edilmez. Onunla hukna yapılmaz; idrar yoluna da damlatılmaz.

Toprağı, içki ile ıslatmak mekruhtur.

İçkiyi hayvana içirmek de mekruhtur.

Bazı âlimlerimiz şöyle buyurmuşlardır:

Kim içkiyi sirke yapmak isterse, uygun olanı, sirkeyi içkiye dökmesidir.

İçkiyi sirkeye dökmek —içmek için olursa mekrûhtır. İçmek için olmaz ise, bir beis yoktur.

Görülmüyor mu ki: Sirke yapmak için, güneşten gölgeye gölgeden güneşe taşımyorda mekruh olmuyor.

Sahih olan öncekidir. Zehıyre'de de böyledir.

Sabîye ve zimmîye içki içirilmez; günâhı, onu içirenin üzerine­dir. Giyâsiyye'de de böyledir.

İçki ile sürmelenmek ve buruna içki damlatmak mekruhtur. Fe­tâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Un, içki ile hamur yapılsa, onun ekmeği yenilmez. Şayet yenilecek olursa had gerekmez.

Keza, buğday, içkinin içine düşse yıkanmadan Önce yenilmez.

Eğer yıkar ve üğütürse veya üğütmez ise —içki kokusu bulunma­dıkça ve onun tadı da olmadıkça —yenilmesinde bir sakınca yoktur. "Bu, buğday şişmez ise böyledir." denilmiştir.

Eğer şişerse, İmim Muhammet! (R.A.)'in kavline göre, ebediyyen temizlenmez.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un kavline göre ise, üç defa yıkanır ve ku­rursa, yenir.

Buna binâen, et, içkinin içinde pişerse İmâm Muhammed (R.A.)'e göre ebediyyen helâl olmaz. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, >u et, üç defa temiz suda kaynatılır, ve her defasında soğutulursa, o zaman yenir. Mu-hıyt'te de böyledir.

Çorbaya sirke yerine, içki bırakılır ve öylece pişerse, o yenilmez. Çünkü, o çorba necis olmuştur. Ondan yiyen kimseye ise, sarhoş olma­dıkça, had yapılmaz.

îçki balığa veya tuza ve sirkeye dökülse de eşkise, bunda bir beis yoktur.

Bu mes'ele d-AsI kitabında mutlak olarak zikredilmiştir. Tafsilat yapılmamıştır. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ise cevabını tafsilat üzre vermiş ve şöyle buyurmuştur: "Eğer balık veya tuzun tesiri ile bu içki sirke olur­sa; helâl olur. Eğer balık veya tuz galip olurlarsa, yenilmesi helâl ol­maz. Zehıyre'de de böyledir.

Bir içki küpüne, bir fare düşüp, ölse; fare çıkarılıp atıldıktan sonra o içki sirke olsa; bu sirke temiz olur.

Eğer fare şişmiş ise, sirkede hecis olur. Çünkü içinde fareden eser vardır; sirke temiz olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Eğlence yönüyle içkiye bakmak helâl değildir. Kerderî'nin Vecizf-nde de böyledir.

Mâverâün-Nehr Felvâlan'nda şöyle zikredilmiştir: Bir damla şarap, bir testiye dökülse, sonra da o testideki su, bir sirke küpüne dökülse; Ebû Nur d-Debbûrf: "Bu, sirkeyi fesâd eyler." demiştir. Başkaları ise: "Fe-sad eylemez." buyurmuşlardır.

Fetva da bunun Üzerinedir. Zehıyre'de de böyledir.

Sahih olan budar. Çünkü su biaynihi necis değüdir. İçkiye mü­cavir olduğu için necis olmuştur. İçki de sirkeleşince, —küpte sirke ol­duğundan içkiye mücâvereti gitmiştir de, temiz su olarak kalmıştır.

Bu bir çörek gibidir. Çörek o içkiye düşer; sonra da sirkeye düşer­se, temiz olur.

Keza çörek (= ekmek), içkiyle pişmiş olur; sonra da sirkeye düşer­se temiz olur.

Bir elbise içkiye düşer; sonra da sirkeye düşerse, temiz olur.

Un, bunun hilafınadır; içkiyle yuğrulur ve ekmek yapılırsa; işte o necis olur ve temizlenmez. Çünkü, hamurda içkinin eczası vardır; o piş­mekle sirke olmaz ve temiz olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir koyun içki içse eti mekruh olmaz. Sütü de mekruh olmaz.

îçki koyunun midesinde kalıp, etine karışır ve içki, ete tahvil olur­sa; —sirkeye dönüştüğü gibi-temizdir. Ancak, çok içer ve İçkinin koku­su etine tesir ederse, işte o zaman mekruh olur. Ve bu koyun pislik yi­yen hayvan gibi olur. Serabsî'nin Muhiylı'nde de böyledir.

Eğer koyun içki içmeyi âdet etmişse, etinde de içki kokusu bulu­nursa, işte böyle bir koyun on gün habsedilir.

Sığır olursa yirmi gün habsedilir.

Deve ise, otuz gün habsedilir.

Tavuk da bir gün habsedilir. Muhiyt'te de böyledir.

Şarabın tortusunu içmek ve onunla fayda temin etmek mekruhtur. Onu içen sarhoş olmaz ise, had yapılmaz. Onun sirke yapılmasında bir beis yoktur. Mebsût'ta da böyledir.

Bir adam, susuzluk yüzünden öleceğinden korkarsa; onun şarap içmesi mübâh olur. Ancak susuzluğu gidecek kadar içebilir. Eğer şarap susuzluğum* »iderirse bu, muzdar kalanın lâşe ve domuz eti yemesinin mubah ok. gibidir. Başka şey içmeye imkân olmadığı zaman, kifa­yet miktarı içilebilir. Fetâvâyı Kâdîhân'da da böyledir.

Fetvalarda şöyle denilmiştir:

Muzdar kalan bir kimse susuzluğu kadar içer de sarhoş olursa; ona had yapılmaz. Çünkü; o halde, sarhoşluk mübâhdır.
İhtiyacından fazla içer; fakat sarhoş olmazsa; uygun olan had ya­pılmasıdır. Sarhoş hâlinde içip de sarhoş olmadığı gibidir. Keıtleif'nin Vedzi'nde de böyledir. [3]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..