Âmil :

Âmil : Vcliyyü'l- emrin, zahirî malların zekât ve Öşrünü topla­mak üzere ta'yin edip, memur eylediği kimsedir. Kâfî'de de böyle­dir.

Bu şekilde tayin edilmiş bulunan bir âmile, zekât toplamak üze­re gidip gelmesinden ve bu husustaki hizmetinden dolayı, görevi de­vam ettiği müddetçe, kendisinin ve aile efradının ihtiyaçlarına kâfi gelebilecek miktarda, —orta halli  topladığı zekattan, bir  hisse maaş verilir. Pek çok zekât toplamış olsa bile, —bu maaşı— yarı­sından fazla miktarda attırılmaz. Bahrü'r - Râik'ia da böyledir.

Bir kimse, kendi malının zekâtını, bizzat getirip devlet baş­kanına verirse, ânıil bu zekâttan bir hisse almaya hak kazanmış ol­maz. Yenâbi'de ve Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.

Peygamber (S.A.V.) Efendimize akraba bulunmalarından dolayı, Hâşimî'lerin âmillik yapması helâl olmaz. Onların yüce şe­refinden dolayı, insanlardan bu gibi şeyleri almaları veya aldıkları şüphesinin bulunması doğru olmaz.

Zenginlerin âmil olarak görevlendirilmeleri ise caizdir. Tebyiz­de de böyledir.

Rızkım başka yerden temin eden Hâşimî'niıı, âmillik yap­masında bir beis yoktur. Huiâsa'da da böyledir.

Bir âmülin elindeki mal, helak olsa veya kaybolsa, bu âmi­lin alacağı sakıt olur. Bu âmilin, zekât veren kimseden, bu zekâtı tekrar alması caiz olur. Sirâcü'l - Vehhâc'da da böyledir.
Bir âmilin, kendi ücretini henüz hak etmiş olmadan alması caiz olur; fakat bu durumda, almaması daha efdâldir. Huiâsa'da böyledir.. [29]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..