8- Evlada Ve Evlâdın Evlâdına Bir Şey Vakfetme

Bir adam, evlâdına vakf yapmak isterse; bunda bazı vücuhlar vardır:

Birincisi: "Bu arazim, çocuğuma vakfedilmiş bir sadakadır." der.

Bu durumda, bu vakıf,birinci batına ait olur. Vâkıf, bu sözü ile sulbünden geleni murad eylemiştir; ikinci batın ona ortak olamaz. İkinci batından murad, oğlun oğludur. Vakfın geliri oğluna aittir. O olmayınca, bu gelir, fukaranın olur; ikinci batnın olmaz. Her ne kadar, birinci batından kimse kalmasa bile, bu gelir ikinci batından olana verilmez.

Şayet, birinci batından hiç kimse olmazsa; o takdirde, bu vak­fın geliri, ikinci batından olanın olur. Ondan aşağıda olan batınlar, ona ortak olamazlar.

Eğer birinci ve ikinci batından kimse bulunmaz; üçüncü, dör­düncü ve beşinci batından bulunursa; üçüncü batın ve aşağıdakiler (ne kadar çok olurlarsa olsunlar) Bu vakfın gelirine ortak olurlar. İkinci vecih: Vâkıfın: "Bu arazim, çocuğuma ve çocuğumun ço­cuğuna vakfedilmiş sadakadır." demesidir.

Bu durumda bu vakfın geliri, çocuğuna ve çocuğunun çocu­ğuna aittir. Batn-ı sâni ile murad, oğlunun oğludur; bunlara üçüncü batın ortak olamaz.

Üçüncü vecih: Vâkıfın: "Bu arazim, oğluma, oğlumun oğluna, oğ­lumun oğlunun oğluna vakfedilmiş bir sadakadır." demesidir.

Bu durumda, kıyasa göre^bu vakfın geliri o üç Batma tahsis edilir.

İstihsan da ise, her ne kadar aşağıda olursa olsun, o gelire bü­tün batınlar ortaktırlar.

Dördüncü vecih: Vâkıfın: "Bu yerim, veledime vakfedilmiş bir sa­dakadır." demesidir.

Bu durumda vâkıfın kendi sulbünden çocuğu olmaz da; oğ­lunun oğlu olursa, bu vakfın geliri, oğlunun oğluna verilir.

Sonradan kendinin bir oğlu dünyaya gelirse; bundan sonra, o vakfın gelirinin tamamı ona verilir.

Beşinci vecih: Vâkıfın: "Bu yerimi, evlâdıma, evlâdımın evlâdı­na, evlâdımın evlâdının evlâdına ve ebeden onların nesline vakfedil­miş bir sadaka kıldım" demesidir

Bu durumda, bu vakfın altına, vakfeytediği günden itibaren doğacak olan ve daha önce doğmuş bulunan bütün evlâdı dâhil olur ve bunlar, bu vakfın gelirine ortak olurlar. Bu vakfın geliri meyda­na çıkmadan ölen evlad, hisseden mahrum olur. Gelir meydana gel­dikten sonra ölen ise, ona hak sahibi olur ve ölenin vârisleri onun hissesini alırlar.

Bu durumda yukarıda olan batınla aşağıda olan batın müsavidir.

Ancak, vâkıf (vakfeden): "Önce yukardaki batın, sonrada onu takip eden batın alsın." derse; dediği gibi olur.

Eğer: "Yukarı batında kimse var iken; aşağı batında olana bir şey yok." demiş olursa; öyle olur.

Bu cins mes'eleler çoktur. Ve Vakıf Kitabı’nda yazılmıştır.

Bir kimse, bir yerini, evlâdına ve evlâdının evlâdına vakfetmek isterse; onu yazmak uygun olmaz ve o yeri, evlâdına ve evlâdının ev­lâdına, —ölümünden sonra— ebediyyen vakfeder.

Bu surette kendi çocuğu için vakıf eâiz olmaz. Çünkü o, başkası için vasiyet menzilindedir. Vârisâçin vasiyet de caiz olmaz; ancak, bu, diğer vârislerin izniyle caiz olur.

Oğlunun oğluna gelince, ona vakfetmek caizdir. Çünkü o, ba­basının sağlığında vâris olamaz. Fakat oğlun oğluna vakf caizdir. Ölümden sonraya izafe etmeden ve ona vasiyet etmeksizin, kendi sul­bünden olana vakfetmeyi caiz görenler de olmuştur.

Bu, İmâmeyn'in kavlidir.

Bu durumda,kendi sulbünden olanevlâdı,vakfedicinin sağlığın­da, bu vakfın gelirine hak sahibidir.

Onun ölümü ile de bu vakıf batıl olmaz.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye gelince, ölümünden sonra izafe edil­medikçe, vakıf sahih olmaz,

Biz: "bir adam, çocuğuna veya çocuğunun çocuğuna sağlığın­da vakfettiğinde, sulbî olan oğlu oldukça; bu vakfın gelirinin tama­mı, oğlunun oğluna verilmez." dedik. Çünkü, vakfedici, bu gelirin tamamını, kendi öz oğlu var iken, oğlunun oğluna vermez. Bu gelir, her sene oğlu ve oğlunun oğullarına —adam başı— taksim edilir, bu hisseler, oğlunun oğullarına vakıf yönünden isabet eyler; kendi oğ­luna ise, veraset yoluyla isabet eder. Hatta, karı, koca ve diğerleri, bu gelire ortak olurlar.. Çünkü, mîras, —ba'zısının haricinde— vâ­risleri bir kısmına tahsis edilmez.

Şayet kendi oğlu ölürse, işte o zaman, bu vakfın gelirinin tama­mı, —vakıf hükmü ile— oğulunun oğullarının olur.

Hilâl: "Bu mes'ele bu vecih üzeredir." demiştir.

Âlimler de: "Bu cevap doğrudur." demişlerdir.

Hatta bir adam önce kendi kendine; kendisinden sonra da fa­kirlere vakfeylese; bu caizdir.

Uygun olanı, öz oğlunun ölümünden sonra, oğlunun oğluna va­kıf etmesidir. Çünkü sağlığında oğluna isabet eden vakıf değildir; ancak oğlunun oğlu için vakıf ölümünden sonradır.

Oğluna, sağlığında ve ölmünden sonra vakfederse; bu vakıf, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre veledine karşı sahih olmaz. Bu zahirdir.

"Hâli hayatı" sözü, lâğivdir, boştur. Çünkü İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, sağlığında vakfetmek sahih değildir; çünkü bu, vâ­rise vasiyet olmuş olur.

İmâm ey rf e gelince onların kavli hususunda âlimler ihtilaf eyledi­ler: Bazıları; "Caiz olmaz. Çünkü, vakıf ölümden sonra, vasiyet olur." demişlerdir.
Bazıları ise: "Bu vakıf caiz olur. Çünkü, "ölümünden sonra" sözü, boş bir sözdür." demişlerdir. Bunun açıklaması: İmâmeyiı'e göre, vakıf, hâli hayatında sahih ve lâzım olur. Vakfeden şahsın ölümüy-lede batıl olmaz. —Bu husus önce geçmiştir. Ba'de mevtihi (= ölü­münden sonra) sözü, te'kiddir, Bu durumda vakıf, Ve, bu sabit ol­muştur. Vakfın butlanı gerekmez. En doğrusunu bilen Yüce Allah'tır. [308]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..