2- Ganimetler Nasıl Taksim Edilir

îmâm (= devlet başkam, ordu komutanı), ganimeti şöyle taksim eder: Ganimet malının, beşte birini ayırır.Geri kalan, beşte dördü,gani­met ehli arasında paylaştırır.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, süvariye iki hisse; piyadeye ise, bir hisse verilir.

İmâmeyn e  göre  ise,  süvariye    üç  hisse  verilir.   Hidâye'de  de böyledir.

Ordu komutanı da, ganîmetin taksimi hususunda askerlerden bir fert menzilindedir. Sirâciyye'de de böyledir.

İsbîcâbî:   "Komutan,   ancak    bir  süvari  kadar    hisse  alır." demiştir. Zahirü'r-rivâye de budur.

Süvarinin bindiği at, hangi ırktan olursa olsun, hüküm değişmez. Hecin ve diğerleri de, "at" ismine dahildir.

Fakat, savaşta devesi, katırı veya eşeği olan kimse de, piyade kimse gibidir. Gâyetü'l-Beyân'da da böyledir.

Dâr-i harbe, süvari olarak giren bir kimsenin atı, —bu at, ema­neten alınmış veya icârlanmış olsa bile— ölürse; hissesi, yine süvari his­sesidir.

Bu kimse, bu atı, gasben yani zoraki almış olsa bile, yine de, süvari hissesi alır.

Ancak, bunu, mahzur kabul eden kimse, aldığım tasadduk eder.

Atın, ganîmetler alınana kadar, sahibin yanında olması ile, harbe girer girmez ölmesi müsâvîdir.

Ayrıca, bu at sahibinin, süvariler veya piyadeler defterine yazılmış olması da, bir şeyi değiştirmez. Sirâcü'l-Vehhâc'da da böyledir.

Bir kimse, harbe, piyade olarak girdikten sonra; bir at satın alır veya at, ona emaneten verilir yahut bağışlanır ve bu şahıs, süvari olarak savaşırsa; bu durumda, onun hissesi, piyade hissesidir. Fetâvâyi Kâdıhân'jda da böyledir.

Bize göre, bu hususta asıl olan, askerin tecâvüz hâlidir.

Bir asker, dâr-i harbe atlı olarak girdikten sonra; atım satar veya rehin verir; yahut birine bağışlar, emaneten verir veyahut da, icara verirse; zahirü'r-rivâyede, bu kimsenin, süvari hissesi atma hakkı, sakıt olur. Ve bu kimse, yaya hakkı alır. Sirâcü'l-Vehhâc'da da böyledir.
Bu şahıs, atını, savaş bittikten sonra satarsa; bi'1-ittifak, süvari hissesi alır. Fethu'I-Kadîr'de de böyledir.

Ancak, bir asker, atını, savaş sırasında satarsa, onun süvari hissesi alma hakkı, sakıt olur. Esahh olan da budur. Kâfi'de de böyledir.

Bir gâsıb, bir askerin atım, zoraki alır ve bedelini sahibine borçlanırsa; atı zorla alınan bu asker de, piyade hissesi alır. Fetâvâyi Kâdlhân'da da böyledir.

Harbe atlı olarak giren bir asker; yerin darlığı veya ağaçlık bir yer olması sebebi ile yaya savaşırsa; bu durumda, hissesi, süvari hissesidir.

Bir asker, düşman hududunu, atlı olarak geçtiği halde, atm, yaşlı veya küçük (= tay) olmasından dolayı, onun üzerinde savaşması müm­kün olmuyorsa; bu durumda, bu askerin, süvari hissesi almaya, hakkı olmaz.

Şayet, at, üzerinde savaşüamayacak kadar, —ona bir taş isabet etmesi veya başka bir hai sebebi île— hasta olur ve asker bu halde, o at ile sınırı geçtikten sonra, savaşa, —ganîmet alınmadan önce— onunla başlarsa;  istihsânda, bu askere,  süvari hissesi vardır.  Muhıyt'te de böyledir.

Zoraki veya emaneten alınmış yahut da  kiralanmış bulunan bir atla, düşman siniri geçildikten sonra, at, sahibine geri verilir ve savaş, yaya olarak yapılırsa; bu durum hakkında, iki rivayet vardır. FethıTİ-Kadîr'de de böyledir.

Gemide bulunn süvarinin hissesi de, —her ne kadar, gemide, at üzerinde savaşmak  mümkün olmasa bile— ikidir, Bahru'r-Râik'ta da böyledir.

Bir kimse, atını, bir başka şahsa bağışlar ve onu teslim eder; bu şahıs da, atlı olarak ve onun üzerinde savaşmakniyyeti ile,|dâr-i harbe girer; atın sahibi de, onlarla beraber, dâr-i harbe girdikten sonra; hibe­sinden dönüp, atını geri alırsa; bu atın, kendisine bağışlanmış olduğu kimseye; bağıştan dönmeden önce, elde edilen ganimetten, iki hisse; döndükten sonra elde edilen ganimetten ise, bir hisse verilir,

Atın —bağıştan dönen— sahibine ise, her iki halde de, bir hisse verilir.

Bir kimse, dâr-i islâmda, atını, fâsid bir satışla, bir başka şahsa satıp, teslim ettikten sonra; bu atı, satanla satın alan, beraberce, dâr-i harbe girseler ve bundan sonra da, satan şahıs, —fâsid satış sebebiyle atını geri alsa; bu şahıs, atı geri almadan Önce veya aldıktan sonra, ele geçen ganimetten, bir hisse alır.

Bu atı, satın alan kimse ise; sahibi, atı geri almadan önce ele geçen ganimetten iki; sonra ele geçenden de, bir hisse alır.

Bir kimse, üzerinde savaşmak üzere, atı ile, savaşa gitse; başka bir şahıs da, elindeki belgelerle, o ata, sahip çıkıp alsa; atı ile savaşa giden kimseye, bu atı, diğer şahıs almadan önce elde edilen ganimetten iki hisse; at verildikten sonra elde edilen ganimetten de, bir hisse vardır.

Diğer şahsa ise, her iki halde de, bir hisse vardır.

Birinin atı, diğerinin de katırı bulunan iki şahıs, bunları, karşılıklı satışla değişseler ve dâr-i harbe girseler;   bundan sonra da, bu şahıs­lardan birisi, aldığının bir ayıbını görüp, geri verse; AsiPda, bunun için, ne hüküm vardır?

Katın satın almış bulunan, her hâlinde yaya gibidir. Atı alan ise, bu atı, geri vermeden önce elde edilen ganimetten iki hisse; sonra elde edilen ganimetten de, bir hisse alır.

Bir kimse, dâr-i islâmda, borçlu bulunduğu bir şahsa, atını, rehin bırakır; rehin verenle.rehin alan, birlikte, dâr-i harbe girerler; rehin alan, üzerinde savaşmak üzere, bu âtı da getirir ve dâr-i harbde, borçlu olan şahıs, borcunu ödeyip atını geri alırsa; bu şahıslar, her iki halde de, yaya hissesi alırlar.

Bir asker, atım, dâr-i harbde satar ve başka bir at satın alırsa; bu şahıs., istihsânen süvaridir ve iki hisse alır.

Dâr-i harbde, bir müslüman, diğer bir müslümamn atını öldürür ve bedelini öder; diğeri de, bu bedeli aldığı halde, o para ile, bir at satm almazsa; bu durumda, bu şahsa, ele geçen ganimetten, iki hisse verilir.

Bir müslümâna, dâr-i harbde, atı, zorla sattırılırsa; bu şahsın atının hissesi geçersiz olmaz.

Bir mücâhid, dâr-i harbde, ganîmet elde edildikten sonra, atını satar; bilâhare bir at icarlar veya emaneten alır ve bundan sonra da tekrar ganîmet elde edilirse; atmı sattıktan sonra elde edilen ganimetten bir hisse alır. îcarcı ve emanetçi, satın alan gibi değildir.

Şayet, bu kimse, sonraki atı, satın almış olsaydı, —sonra elde edilen ganimetten de— iki hisse alırdı. İstihsânda böyledir.

Bu durumda, atını sattıktan sonra, kendisine bir at bağışlanan kimse süvari olur. Çünkü, bu at, bağışlanılan şahsın malı olur. Ve onu, satın almış gibi olur.

Savaşan bir müslümamn, önceki atı, icarla veya emaneten alınmış olsa da; onu elinden geri alsalar; bu şahıs da, başka bir at satm alsa; bu ikinci at, birincinin yerinde olur.

Birinci at da, ikinci at da kiralık olsa, yine aynıdır. Birinci at da,'ikinci at da emânet olursa; durum aynı değildir. Bu durumda, ikinci, birincinin yerine kâim olmaz.

Önceki at kiralanmış olduğu halde, ikinci at, emânet olursa; bu durumda da, ikinci, birincinin yerini tutmaz.

Fakat, birinci at emânet olduğu halde, ikinci at kiralanmış olursa; bu durumda, ikinci, birincinin yerini tutar.

Emânet ata binen kimse, dâr-i harbte, o at, elinden alınınca, başka bir emânet daha alsa; —bu ikinci emaneti veren şahsın, başka bir atı-daha varsa;— bu emânet alan —şahıs, süvari sayılır ve hak bakımından, ikinci at, birincinin yerini alır. Bu şahıs, ganimetlerden süvari hissesi alır.

Ancak, ikinci defa, bu şahsa, emânet at veren kimsenin, ikinci bir atı yoksa; emânet alan şahsa, iki süvari hissesi yoktur. Emânet veren şahıs ise, emaneten vermiş olduğu attan dolayı, iki at hissesine müşte­ri aktır.

Emânet alan şahıs, bu at sebebi ile, iki at hissesi almışsa; onu müstehakkma; yani, bu atın sahibine verir.

İki şahsın, bir at sebebi ile, bir ganimetten, tam hisse almaları caiz olmaz.

Bir kimse, dâr-i islâmda, bir at satın aldığı halde, onun, dâr-i harbe girene kadar teslim almayıp, girdikten sonra, teslim alsa ve bedelini ödese; bu durumda, bu atı, satan da, satın alan da piyadedir. Bedelinin, o anda veya sonra verilmesiyle de, hüküm değişmez,

Ancak, satın alan şahıs, bu atın bedelini, dâr-i harbe girmeden ödemiş; atı da, dâr-i harbde teslim almışsa; istihsanen, satın alan şahıs, süvari sayılır.

İki kişi, ortak oldukları bir at ile, onun üzerinde savaşmak için, dâr-i harbe girseler; bu durumda, bu şahıslardan ikisi de, piyade hük­mündedir.

Keza, İki kişi, her birine, ikisinin de ortak bulunduğu iki atla, savaşa girseler; yine yaya gibidirler.

Ancak, bu şahıslardan birisi, savaşa girmeden önce, ortağının his­sesini icarlarsa; bu durumda, o şahıs icarcı gibi olur ve iki hisse alır.

Şayet, bu kimseler, savaşa girmeden, kendi aralarında ve kendi rızaları ile: "İsteyen, istediği ata binsin." derlerse; bu durumda, her ikisi de, süvari olurlar.

Ancak,  bunu,  dâr-i harbe girdikten sonra yaparlarsa; ikisi de, piyade sayılırlar. Muhiyt'te de böyledir.

Bu şahıslar, savaş için, o atlara binmek hususunda anlaşma yap­maya zorlanmazlar.

Ancak, bu şahısların muvafatları, İmâm Muhammed(R.A.)'egöre, savaş için olmaz.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, bu şahıslar, cebredilirler.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) göre ise, bu şahıslar, bu hususta anlaşmaya cebredilmezler. Fakat, anlaşma yaptıkları zaman, hâkim bu hususta gerekeni infaz eder. Muhıyt'te de böyledir.

Ganîmetten, köleye, kadına, çocuğa ve zimmîye hisse verilmez. Ancak, imâm, onlara, münâsip gördüğü, az bir şeyi verebilir.

Bu hususta, mükâtep de, köle menziîindedir.

Savaşa katılan kölelerle; yaralan sarıp, hastalara bakan kadınlara, bunlara bir şeyler verilir.

Savaşa katılan veya yol gösteren zimmîye de, birşeyler verilir. Ancak, bir zimmînin yol göstermesinden, büyük menfaatler temin edilirse; ona verilen miktar artırılır. Bu miktar, bu zimmînin, sadece savaşa katıldığı durumda, kendisine verilerek olan miktardan da, fazla olur. Hidâye'de de böyledir.

Henüz büiûğa erişmemiş bir çocuk veya bir bunak,  savaşa katılmışsa; bunlara da, az bir şeyler verilir.
Bu şekilde verilecek şeyler, bize göre, ganîmetten beşte bir ayrıl­madan önce verilir. Fethu'l-Kadîr'de de böyledir.[51]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..