Harâc Arazisinin Nevileri

Harâc arazisi, iki kısımdır:
1) Harâc-ı Mukâseme
2) Harâc-ı Vazife

Harâc-ı Mukâseme: Araziden çıkan mahsulden, beştje bir, altıda bir ve benzerleri gibi... alınması îcâbeden vergidir.

Harâc-ı Vazîfe: Zimmette bulunan menfaatten, temekkün sebebi ile, bir şeyin alınmasının gerekli olmasıdır. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Harâc-i Mu kâseme; araziden mahsul çıkaran kimseye tjaalluk eder; ziraata temekküne ( = gücünün yeter olmasına) taalluk etmez.

Bunda, güç bulunmasına rağmen, arazi muattal bırakılsa; .harâc gerekmez. Nitekim öşür'de de böyledir. Zahîriyye'de de böyledir.

Harâc-i Vazîfe hakkında ise, İmâm Muhammed (R.A.), Harâc Arazisi isimli eserinde şöyle buyurmuştur:

Zirâat^ elverişli olan her bir cerîbden, bir kazîf ve bir dirhem; sulu arazinin her cerîb'ine karşılık beş dirhem ve üzüm bağının her cerîbine de, on dirhemdir. Muhıyt'te de böyledir. (Yani bunlardan, bu kadar vergi alınır.)

Bunların dışında kalan, za'feran, pamuk, bostan ve benzerleri gibi şeylere de, takatları kadar vergi konulur.

Burada, takatin son haddi ise, bu araziden çıkan mahsulün yarısına ulaşmaktır.

Bostan: Her tarafı duvarla çevrilmiş, içinde, dağınık halde hurma, üzüm çubuğu ve diğer ağaçlar bulunan ve bu ağaçların arası, bir şey ekip dikmeye müsait olan yerdir.

Ağaçları sık olup, araları, bir şey ekip dikmeye müsait olmayan yerler, üzüm bağı mesabesindedir. KâtTde de böyledir.

Cerîb: ( = Dönüm): Eni ve boyu altmışar zira' olan yerdir.

Zira' ise, yedi tutamdır. Bu, zirâ'-ı meliktir. Ve amme zirâ'ından, bir tutam fazladır. Bu cümle, Öşür ve Harâc Kitabı'ndandır.

Şeyhu'l-İslâm Hâher-zâde, İmâm Muhammed (R.A.)'den naklen, şöyle demiştir:
Cerîb: Altmış zirâ'a, altmış zira' (~ 60 x 60 = 3600 zira' murabba - 60 x 60 = 3600 arşın kare) dır.

Kendi cerîblerinden (= dönümlerinden) hikâyeten, her yerde.cerif-bin takdiri gerekmez.

Beldelerin değişik olması gibi, arazilerin cerîblerî de değişiktir. Her beldede, o beldenin ahâlisinin bildiği cerîb (= dönüm) ne ise; o beldenin cerîbi odur.

Kâzîf: (= Ölçek): Bundan maksat, bir sacdır.   Bir sa»yi ırâkî ise, sekiz ntıl'dır. Her rıtıl ise, sekiz mejnn'dir.

Bu kavil, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)'in kavlidir.

tmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'e göre ise, kazîf, bir ölçek buğdaydan olur.

Bu, Kitâbü'l-Öşrve'l-harâc'da böylece zikredilmiştir.

Bu kitabın, başka bir yerinde ise: "O yerde ekilen ne ise, kazîf (~ölçek) ondandır." denilmiştir. Sahih olan da, budur.

Uygun olan, ölçeği, iki avuç fazla ölçmektir.

Bu iki avuç fazla ölçme hususu açıklanırken, şöyle denilmiştir. Bu şey, çeç (= arpa, buğday ve benzerlerinin hasad edildikten sonra —harmanda— yığılmış hali) den, ölçülürken, eller, Ölçeğin yanlarına konulur; yenilecek —bu— şeyden, iyice doldurulur ve âşir'in (= öşür toplama memurunun) çuvalına dökülür.

Bazı âlimler ise, bu hususu şöyle açıklamışlardır: Ölçek doldurulur; üzeri silinip, içindeki hububat dökülmeyecek hâle getirilir; sonra da, âşirin çuvalına dökülür. Bundan sonra da, bu ölçeğe ilâve olarak, o çeçten, iki avuç daha alınıp, âşirin çuvalına atılır.

—Harâc-ı vazîfe'de— bu miktarın, sadece, senede bir defa ödenmesi îcâbeder.

Harâc-i mukâseme ve öşür ise, bunun hilâfınadır.^Yani, bunlar, her mahsul çıkışında tekrar alınır.

Bizim,  yukarıda söylediğimiz hususlar,  bir  arazinin bunları çıkarmaya, gücünün yetmesi durumuna göredir.

Fakat, arazinin takati yoksa ve verimi az bir yer ise» bu araziden, ona göre alınır.—Bu    durumlarda—    noksan    almak,    Hz.    Ömer (R.A.)Mnl— koyduğu— bir vazifedir.
Arazinin takati olmadığı zaman, böyle yapmak —haracı noksan almak— bi'1-icma* caizdir.

Arazinin, mahsulünü artırmaya gücü olunca", harâc-ı vazifeyi artırmak caiz olur mu?

Şayet, bu arazinin harâc-ı vazîfe'si Hz. Ömer (R.A.) tarafından konmuşsa; bunu artırmak, bi'I-icma' caiz olmaz.
Keza, Hz. Ömer (R.A.)'m tavzifi (= vazifelendirmesi, harâc-ı vazife koyması) gibi, zamanın imamından (= devlet başkanından) tavzif sudur eden (= harâc-ı vazife konmuş bulunan) araziye de, ziyâde ( = harâc-ı vazifeyi sonradan) artırmak bi'1-icma' caiz olmaz. Arazinin takati olsa bile, bu böyledir.                                                              

Keza, imâm, bu araziye, Hz. Ömer (R.A.) gibi vazife vermişse (= harâc-ı vazife koymuşsa); sonradan jbunu artırmak istese bile ^artıramaz. Arazinin takati olsa bile, bu böyledir.

Keza,   imâm,   bir   arazinin  vergi   şeklini   değiştirmek  istese; —meselâ: Önce, dirhemlerle haracı alınmakta iken, bunu harâc-ı mukâ-semeye veya harâc-ı mukâseme konmuşken bunu, dirhemlere çevirmek istese— bunu yapamaz.

İmâm, -arazi sahiplerinin rızası ile— tayin edilmiş (= belirlenmiş) haracın üzerine ziyade eder veya onu başka bir şekle çevirirse; onların üzerine, Öylece hükmolunur.

İmâm, isteği ile böyle yaptıktan sonra; bundan döner ve bunun hilâfına —bir şey— koymak görüşünde olursa; eğer, önceki hâl, —arazi sahiplerinin— gönül hoşluğu ile yapılmışsa; bu ikinci —vergi— birinciye çevrilir.       .,

Fakat, birinci, nefislerinin hoşuna gitmeyerek yapılmış ve bu arazi de zorla alınmış; —fetheden— imâm, bunlara iyilik ederek, arazîlerini onlara bırakmişsa; bu durumda da, ikinci, birinciye çevrilir.

Ancak, bu arazi, imâm galebe çalmadan, sulh yolu ile alınmışsa; mes'elenin diğer kısmı, yine, olduğu gibidir; ikinci bozulur, birinci yeniden uygulanır.

İmâm, önceden, bir arazi üzerine, ta'yin edilmiş (= miktarı belir­lenmiş) harâc koymayı irâde edince, bunu Hz. Ömer (R.A.)'in tavzifin­den (= koyduğu harâc-ı vazifeden) fazla tutmasının caiz olup olmayacağı hususunda, "caiz olur." ve "caiz olmaz." şeklinde; İmâm Ebö Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)'den ikişer ayrı rivayet vardır.
İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre ise, imâmın böyle yapması caiz olmaz. Sahih olan da budur. [86]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..