Zimmîlerin Kıyafetleri

Zimmîlerin ridâ ve sarık kullanmaları ile, din âlimleri gibi giyin­meleri de men edilir.

Onların işaretlenmiş kalensöve (= tepesi sivri külah, takke) giyme­leri gerekir.

Onlar, nalınlarının bağlarım, bizim nalınlarımıza benzetmekten de men edilirler.

Zimmî erkekler, bizim evlerimizde, nalın giyemezler. Ancak, mekâib (= topuk mesti) giyebilirler. Topuk mestlerinin de, bizim mekâıblerimize benzememesi gerekir.

Zimmîlerin topuk mestlerinin, sert ve bulanık renkli olması, süslü olmaması gerekir. Bunların, topuk mestleri, her insanın alabileceği cinsten, kaba ve ortasından iple bağlı olmalıdır. Bunların topuk mestleri deri veya yünden olacak; ibrişimden olmayacaktır. Kaba olacak, ince ve dikkat çekecek kadar gösterişli olmayacaktır.

Şeyhu'l-İslâm: "Zimmîler, mekâıblerini, ortadan bağlamalı ve bağ yerine halka takmamalıdırlar. Bağlama tarzları da, müslümanlar gibi olmamalıdır. Sağdan veya soldan bağhyabilirler.

Zimmîlerin, süslü mest giymelerine de izin verilmez. Bunlar da, kaba, bozuk renkli ve gösterişsiz olmalıdır.

Zimmîlerin, süslü gömlek ve Kaftan giymelerine de müsâade edilmez. Sert ve kaba, izârı ketenden kaftan giyebilirler. İzârlan uzun ve arkası kısa olmalıdır.

Zimmîler, sert ketenden ve cepleri göğüslerinde gömlek giyerle»; Kadınların giydikleri gibi...

Bu hükümlerin tamamı, zimmîlerin yurtlarının savaşla alınmaları hâline göredir.

Şayet, beldeleri sulha alınmış ve bu gibi şeyler sulh şartlarına dâhil edilmişse; bu şartlara uyulur.

Müslümanlar ile zimmîler arasındaki ayırıcı Özelliklerin, bir mi, iki ini, yoksa üç alâmet mi olacağında âlimler ihtilâfa düşmüşlerdir. Hâkim İrn.âm Ebû Muhammed, bu hususta şöyle demiştir: "Şayet, bu zimmîlerin beldesi, sulhen alınmış ve kendileri zimmet ehl-i kabul edilmişse; aramızdaki ayırdedici özelliğin bir şey olması gerekir. Bu artırılmaz.

Şayet beldeleri, savaşla alınmışsa; bu durumda imâm muhayyerdir: Dilerse, bir; dilerse iki veya üç alâmet koyabilir. Sahih olan da budur. Muhıyt'te de böyledir.

Zimmîlerin evlerinin üzerinde, onları müslümanlar ait evlerden ayırabilmek için bir alâmet bulunur.  Böylece, dilenciler, zimmîlere  'mağfiretle duâ etmemiş" olurlar.

Hasılı, onların zelîl, hakîr, küçük ve makhûr (= kahra uğramış) oldukları, her zaman ve herkesçe bilinsin diye, böyle ayırım yapılır. El-Ihtiyâr Şerhu'I-Muhtâr'da da böyledir.

Bir müslümanın, kendisine kilise veya havranın yolunu soran bir zimmîye, oranın yolunu göstermesi doğru olmaz. Çünkü, yol gösterirse, onun günâhına, delillik etmiş olur.

Anası veya babası zimmî olan bir müslüman, onları kilise veya havraya götürmez.

Ancak, onları oradan alıp, eve getirirler. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Zimmîler, silâh taşıyamazlar. Zimmîlerin yolları daraltılır.

Zimmîlere selâm verilmez. Fakat, selâmlarına, sadece "âleyküm = sizin üzerinize (olsun)" diye karşılık verilir. Fethu'l-Kadîr'de de böyledir.

Zimmîlerin köleleri, zünnar ve mecûsî kuşakları ile satın alın­mazlar. Muhtar olan budur. Fetâvâyi Kübrâ'da da böyledir.

Hıristi:-inlar, bir müslüman şehrinde, evlerinde, çan bulundura-mazlar.

Bunların, çan çalarak, bir evde toplanmaları da yasaktır. Çanlarını ancak kiliselerde, ibadet vakitlerinde çalabilirler. Bunlar,   haçlarını   ve   benzeri   şeylerini,    kiliselerinden   dışarı çıkaramazlar.

Bunlar, Zebur ve İncil okurken, seslerini yükseltirler ve okuduk­larının içinde, şirki açığa koyan kelimeler bulunursa; bu durumda, okumaktan men edilirler. Ancak, şirki açığa vuran bir şey yoksa; oku­malarına mâni olunmaz.

Ancak, müslümanların sokaklarında, bunlara, bu şeyler okuttu­rulmaz.

Keza, bu zimmîler, içki ve domuz satmaktan menedilirler.

Bunları, şehirlerde, açık yere çıkarmalarına da manî olunur. Ancak, bu şehir içinde olmazsa; bir beis yoktur.

Keza, bunların, şehrin mahallelerini çıkınca; köylerinde ve müslü­manların şejıri olmayan her yerde, haçlarını çıkarmalarında; çanlarını çalmalarında yine bir sakınca yoktur.

Bunlar, bu âdetlerini yapmaktan —orada bir kaç müsiüman olsa bile— men edilmezler.

İmâm    Muhammed    (R.A.),    Siyerinde:    "Bu,    böyledir" buyurmuştur.

Belh âlimlerinden çoğu: "İmâm Muhammed (R.A.), bunu, Küfe köyleri hakkında söylemiştin Gerçekten oralarda, umumiyetle, zimmîler ve râfizîler vardır. Bizim yurdumuzda ise, şehirlerde olduğu gibi, köylerde de, çan çalmak ve haç çıkarmak men edilir." demişlerdir.

Bizim âlimlerimiz ise: "Zimmîler, köylerde böyle yapmaktan, hiç bir  halde,  men  edilmezler."   demişlerdir. Fetâvâyi  Kâdîhân'da da böyledir.

Hâher-zâde'nin Tecnîsi'nde şöyle denilmiştir:

Zimmîler, hakkında anlaşma bulunmayan; zina, fuhşiyet, davul-zurna çalmak, şarkı söyleyip eğlence yapmak; ölü için, sayıp dökerek ağlamak; güvercin uçurmak gibi bir fiili, müslüman şehirlerinden birinde, açıktan açığa yaparlarsa; onlar, bunları yapmaktan men edi­lirler. Nitekim, bu gibi şeyleri müslümanlar yaparsa; bunlara da mâni olunur.

Tecrîd'de şöyle denilmiştir:
Müslümanların, zimmîlerin evlerine misafir olmaları uygun olmaz. Ancak, evlerinden veya arazilerinden bir şey almak, mülk edinmek için, onlara gitme hâli müstesnadır. Tatarhâniyye'de de böyledir. [123]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..