Riddetin Sahih Olmasının Şartı:

Riddetin sıhhatinin şartı: Akıllı olmaktır.

Mecnuaun (= delinin) ve akıllı olmayan sabinin (= çocuğun) rid-deti (= İslâmdan çıkması) sahih olmaz.

Deliliği kesilen bir kimse, cinıaet halinde iken irtidad etse; bu irti-dadi sahih oimaz. Ancak, ifâkatı (= iyileştiği) durumunda irtidâd ederse; bu irtidadı sahih (= yani islâmdan çıkmış) olur.

Keza, aklı gitmiş sarhoşun irtidadı da sahih olmaz.

Buluğ, irtidâdın sahih olmasının şartlarından değildir.

Keza, erkek olmak da, irtidâdın sıhhatinin şartlarından değildir; bu kasdın şartındandır.

Zoraki yaptırılan irtidad, sahih olmaz. Bahru'r-Râık'ta da böyledir.

Akıllı sabi (= çocuk): Ebedî kurtuluş sebebinin, İslâm Dini olduğunu bilen; temizi pisden ayıran ve tatlıyı acıdan seçebilen çocuktur. Sirâcü'l-Vehhâc'da da böyledir.

Kâriü'I-Hidâye'nin Fetvalarında, âkil, yedi yaş olarak takdir edilmiştir. Nehru'l-Fâık'ta da böyledir.

Kendisine, risam isabet eden veya bir şey yediği için aklı giden kimsenin irtidadı, irtidad sayılmaz.

Keza, bunayan, vesveselenen veya aklına halel gelen bir kimsenin irtidadı da, bir irtidad sayılmaz. Siracü'l-Vehhâc'da da böyledir.

Bir müslüman, irtidad edince;  ona, islâm arzolunur.  Şayet, şüphesi varsa, böylece, o kalkmış olur.

Fakat, bu şahsa, islâmı arzetmek, vacip değildir. Belki de, bu müs-tehâptır. Fethu'l-Kadîr'de de böyledir.

Bu şahîs, üç gün hapsedilir. Eğer, müslüman olursa, ne âlâ. Aksi takdirde, öldürülür.

Bu hüküm, o şahsa, mühlet verildiği zamandır. Fakat, mühlet verilmezse; o saat öldürülür.

Bu hususta, hür ile köle arasında, bir fark yoktur. Sirâcü'l-Vehhâc' da da böyledir.

Bu şahsın müslüman olması,  kelime-i şehâdeti getirmesi ve İslâmdan başka bütün dinlerden uzaklaşmasıdır.

Bu şahsın, kendisine dönmüş bulunduğu dinden uzaklaşması da, kâfidir. Muhıyt'te de böyledir.
Hasan1 in, Kitâbii'l-İrtidâd'mdan naklen Natıfî, Ecnâs'ta şöyle demiştir:

Bir mürted, tevbe dip İslama döner; sonra, yine kâfir olur ve bunu üç defa tekrar eder; her defasında da, İmâmdan mühlet isterse; imâm bu şahsa, üç gün müsaade eder; şayet, dördüncü defada da küfre dönerse; artık, ona mühlet verilmez.

Bu şahıs, bu durumda, müslüman olursa; olur; değilse, öldürülür.

Kerhî, Muhtasarında şöyle demiştir:

Bir kimse, üçüncü defa islâmdan dönerse; imâma getirilir. İmâm ondan, tevbe etmesini ister. Şayet, tevbe etmezse; onu öldürtür. Başka­sına, müsâade etmez.

Tevbe ederse, canı acıtılacak şekilde dövdürür.                

Bu dövme, had hududuna ulaşamaz.

Sonra da imâm, bu şahsı, tevbesinin te'siri görülene kadar, habseder.

Bu kisme, islamca hali görülünce, hapisten çıkarılır.

Böyle yapılınca da, yolu açık bırakılır.

Şayet, bu şahıs, tekrar irtidad ederse, yine böyle yapılır. Ta ki islâma dönene kadar; bu böylece tekrar edilir; bu şahıs öldürülmez.

Ancak, bu şahıs, islâmiyeti kabulden kaçınırsa; o zaman öldürülür.

Ebû'l-Hasan Kerhî: "Bu, bizim âlimlerimizin tamamının kavlidir. Dâima, mürtedden tevbe etmesi istenir." demiştir. Gâyetü'I-Beyân'da da böyledir.

Eğer imâm, bu şahsı öldürecekse; ona, önce islâmı arzeder. Şayet imâm, bu şahsı, ona islâmı arzetmeden önce öldürür veya bir uzvunu keserse; yaptığı bu şey, kerâhat-i tenzîhiye ile mekruh olur. Fethu'l-Kadîr'de de böyledir.

Bu durumda, imâma, tazminat gerekmez.

Bir kimse, imâmın izni olmadan, bu işi yaparsa; o kimse, yaptığının karşılığı olarak, te'dip edilir. Gâyetü'l-Beyân'da da böyledir.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve t m ânı Mu hanime d (R.A.)'e göre, akıllı sabînin (= akıllı çocuğun) irtidadı da, irtidaddır. Bu çocuk, müs­lüman olması için zorlanır; ancak, öldürülmez. Sirâcü'l-Vehhâc'da da böyledir.

Mürahik sabî (- buluğ çağına yaklaşmış, fakat buluğa ermemiş çocuk) de böyledir. Muhıyt'te de böyledir.

Mürted, islâmı kabul edene kadar, her üç günde bir mübalağalı bir şekilde kırbaçlanır; öldürülmez.

Bir  kimse,  onu  öldürürse,  şüpheden  dolayı,  öldürene bir  şey gerekmez.

Bir câriye, irtidad ederse; efendisi, ona zor kullanır.

İmâm Muhammed (R.A.), Asıl isimli eserinde: "Eğer, ona ihtiyacı varsa; bu câriye, efendisine geri verilir." buyurmuştur.

Sahih olan, efendisinin, ihtiyacı olsun olmasın veya efendisi istesin veya istemesin; bu câriye efendisine geri verilir. Tebyîn'de de böyledir.

Efendisi, irtidad etmiş olan cariyeye, cima' edemez. Akıllı olan küçük kız da, bulûğa ermiş kız gibidir.

Hünsâ-i müşkil de böyledir. Yani, kadın gibidir. Nehru'l-Fâık'ta da böyledir.

İrtidad eden, hür bir kadın, dâr-i islamda durduğu müddetçe, câriye olmaz.

Şayet bu kadın, dâr-i harbe gider ve bu durumda esir* edilirse; câriye olur.

İmâm Ebû Hantfe (R.A.)'ye göre, bu kadın, dâr-i islâm'da da câriye olur.

"Bu kaville fetva verilmesinde de kocası olan şahıs hakkında bir beis yoktur." denilmiştir.

Bu durumda münâsip olan, kocasının, onu imâmdan satın alması; veya imâmın, bu kadını kocasına, bağışlamasıdır.

Böylelikle, kocası onun sahibi olmuş olur. Bu durumda onun efendişi   olunca   da,   müslüman   olması  için,   onu   döver  ve  hapseder. Fethu'I-Kadîr'de de böyledir.

Velid bin Bişr, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un, şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Bir mürted,  riddeti  inkâr ve  tevhidi  ikrar  eder;  Peygamber -(S.A.V.) Efendimizi bilir; îslâm dinini kabul ederse; bu durum, onun tevbesidir.'' Muhiyt'te de böyledir. [132]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..