Dördüncü Mesele

Sebeblerin konulması, onları koyanın yani Şâri'in o se­beblerin müsebbeblerini kasıdda bulunmuş olmasını gerekti­rir.

Delilleri:                                                                
1. Akıl ve hikmet sahipleri, mevcut sebeblerin bizzat kendileri

için sebeb olmadıklarına, bilakis kendilerinden başka şeylerin neş'et

etmesi açısından sebeb olduklarına dair kesin kanâate sahiptirler.

Durum böyle olduğuna göre, onların sebeb olarak vaz'edilmesi kasdından, onlardan neş'et edecek müsebbeblerin de kasdedilmesi lâzım gelecektir.
2.  Şer'î hükümler ancak ve ancak maslahatların celbi ve mefse-detlerin defi için meşru kılınmışlardır. Bunlar da kesinlikle onların müsebbebleri olmaktadır. Sebeblerin sadece müsebbebleri için meşru kılındığını bildiğimize göre, sebeblere yönelik kasıddan, müsebbeble-rinin de kasdedilmiş olacağı lâzım gelecektir.
3. Eğer sebeblerden müsebbebler kasdedilmiş olmasaydı, onla­rın sebeb olmak üzere konmuş olmaları söz konusu olmazdı.[27] Ancak mesele bu şekilde ortaya konulmuştur. Bu durumda onların sebeb ol­mak üzere konulmuş olmaları zarureti vardır; sebebler de ancak mü­sebbebleri için sebeb olmaktadırlar. Sebebleri koyan Sâri' müsebbeb­lerin vukuunu onlar cihetinden kasdetmektedir. Bu sabit olduktan sonra diyoruz ki: Sebebler, madem ki. Şâri'ce vaz'ı maksûd olan şey­lerdir; dolayısıyla müsebbeblerin de ,*ym şekilde olması gerekir.

Soru: Bu durumla, daha önce geçen Şâri'ce , sebebleri emir açı­sından müsebbeblerin amaçlanmış olmadıkları hususunun arası na­sıl telif edilecektir?

Cevap: Buna verilecek cevap iki açıdan olacaktır: İ. İki kasıd arasında farklılık vardır; yönleri farklıdır. Daha ön­ce geçen kasıddan maksad, Şâri'in sebeblerle yükümlü tutmasında, müsebbeblerle de yükümlü tutması gibi bir maksadının olmadığı an­lamında idi. Çünkü daha önce de belirtildiği gibi, müsebbebler kulla­rın kudreti dâhilinde olmayan şeylerdir. Buradaki kasıd ise; Şâri'in sebeblerden müsebbeblerinin vukuunukasdetmiş olması anlamında­dır. Sâri' sebebleri işte bu yüzden sebeb olarak vaz'etmiştir. Bunda, müsebbeblerin yükümlülük getiren hitap altına girmesini gerektire­cek bir husus bulunmamaktadır. Bunda bulunan şey, sadece özel ola­rak sebeblerden müsebbeblerinin vukûunun kasdedilmiş olmasıdır. Dolayısıyla iki esas arasında bir çelişki bulunmamaktadır.
2. Eğer farklı açılardan ise tek bir şey üzerine, iki ayrı kasdın [196] vârid olması muhal (imkânsız) değildir. Örneğin, gasbedilmiş bir ara­zi üzerinde kılınacak namaz hakkında hem kılınmasına dair emir, hem de orada kılınmamasına dair nehiy olmak üzere farklı itibarlarla aynı anda iki kasıd bulunmaktadır. Hâsılı iki esas, mutlak surette bir­birleriyle çelişkili ve birbirlerini ortadan kaldırıcı mâhiyette değildir­ler. [28]


Eser: El-Muvafakat

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

El-Muvafakat

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..