ONÜÇÜNCÜ MESELE:[277]

Talebin, asıl ya da tabiye yönelik olması arasında derece farkı vardır: Bütüne yönelik talep, dikkate alma açısından tafsil veya ni­telik ya da cüziyyâta yönelik olan talepten daha güçlüdür.
Bunun delili daha önce geçtiği üzere, tabiin ikinci kasıtla amaçlanmış olmasıdır. Bu yüzdendir ki tâbi yönü, asıl (metbû) ya-mnda yerine göre ilga edilmektedir. Tâbi, dikkate alınması halinde aslın ihlali neticesini doğuruyorsa, itibara alınmamaktadır[278]Bu durum tabiin asla nisbetle bir cüz ya da sıfat veyahut da tamamla­yıcı unsur gibi olmadığı müddetçe böyledir. Kısaca bu husus daha önce açıklanmıştı. Bütün bunlar, dikkate alma konusunda aslın güçlülüğünü, tabiin de zayıflığını göstermektedir. Şu halde itibar açısından asla taalluk eden emir, tâbie yönelik olan emirden daha güçlüdür.[279]Bu tertip sayesinde, şeriatta mevcut bulunan bütün emirlerin tekit açısından hep aynı düzeyde olmadıkları, onların hep aynı bir kasıt altına girmedikleri öğrenilmiş olur. Çünkü zarûriyyâtla ilgili bulunan emirler, hâcî ve tahsînî olan hususlarla ilgili emirler gibi değildir. Keza zarûriyyâtın tamamlayıcı unsurları ile ilgili olan emirler, bizzat zarûriyyâtın kendisi ile ilgili emirler gibi değildir. Bilakis bunlar arasında bilinen farklar vardır. Dahası zarûriyyât-tan olan hususular hakkındaki emirler de hep aynı düzeyde değil­dir. Meselâ dinin aslına yönelik talepler, tekit bakımından nefsin korunmasına yönelik taleplerden daha güçlüdür; nefsin korunması­nı isteyen emirler de, aklın korunmasını isteyen taleplerden... daha güçlüdür. Hâciyyât konusunda da durum aynıdır; aslında bir manii olmayan mubahlara yönelik taleple, böyle bir manii bulunan mu­bahlardan istifadeye yönelik talep arasında kuvvet farkı vardır. Meselâ mubah olan lezzetlerden yararlanma île, karz, selem ve müsâkât vb. akitlerden[280] yararlanma talepleri arasında fark var­dır. Bunların talebi ile, terki durumunda kısmen güçlükle karşılaşı­lacak olan ruhsatların işlenmesine yönelik talep arasında da fark vardır. Bunlarla terki durumunda takat üstü yükümlülüğün doğa­cağı durumlar arasında da fark vardır.[281] Aynı durum, harfiyyen tahsîniyyât için de geçerlidir.

Bu durumda, mesele hakkında görüş ayrılıkları sırasında mut-
lak bir ifade ile "emir, vücûb veya mendupluk ya da mübahlık için­dir... veya müşterektir" [282] şeklinde söz etmek ya da "bunların dışında başka bir mânâ içindir" demek, işte emrin bu özelliğine varıp çıkmaktadır. Çünkü onlar, "Emir, aksine bir delil olmadıkça vücûb içindir" demektedirler. Bu, her emrin hükmü konusunda delile tâbi olma mânâsına gelir. Hal böyle olunca sonuçta zikredilen noktaya çıkılır. Ancak, delili zahir olmayan konuda mutlak bir ifadeyle emir şöyledir demek zordur. Konu ile ilgili görüşler arasında doğruya en yakın olanı, tevakkuf görüşüdür. Arap dilinde, ileri sürülen görüş­lerden sadece birini destekleyecek ve diğerlerini itibardan düşüre­cek deliller bulmak mümkün değildir.
Bu konuda şöyle bir kural koyabiliriz: Her emre bakılır: Acaba birinci (aslî) kasıtla mı istenilmektedir? Yoksa ikinci kasıtla mı? Eğer birinci kasıtla istenilmiş se, o emir, kendisine talep yönelen tü­rün en üst mertebesindedir. Eğer ikinci kasıtla talep edilmişse ba­kılır: Asıl olan zarurî, varlık bakımından onsuz mevcudiyetini sürdürebiliyor mu? Yoksa sürdüremiyor mu? Ki bunun sonucunda ona zarurî adı verilebİlsin.[283]Eğer onsuz varlığını sürdüremİyorsa, o zaman talep konusu olan şey, ikâme edilen zarurî aslın rüknü ve cüzü durumunda olacaktır. Eğer onsuz, zarurî olan asıl varlığım sürdürebiliyorsa, talep edilen o şey rükün değildir; fakat tamamla­yıcı ve bütünleyici bir unsurdur.[284]Bu haliyle de o, ya hâciyyâttan ya da tahsîniyyâttan olacaktır. Sonuç itibarıyla emrin, zikredildiği şekil üzere mertebesine bakılacak ve her bir cüz konusunda şeriatta yapılacak olan istikranın sonuçlan doğrultusunda güçlülük durumu tesbit edilecektir. [285]


Eser: El-Muvafakat

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

El-Muvafakat

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..