ONUNCU MESELE:

Bu yapılan izahat, sadece teklîfî hükümlere mahsus değildir; aksine aynı durum vaz'î hükümler için de geçerlidir. Çünkü sebep, şart, mâni', azimet, ruhsat ve diğer bilinen hükümler, hepsi şkr'î hükümlerdir ve onların hem sözle hem de fiil ile beyan edilmeleri gereklidir. Meselâ, sebep söz ile beyan edilse ve zamanı geldiğinde de gereği doğrultusunda amel edilse, o sebebin beyanı insanlar için tam anlamıyla gerçekleşmiş olur. Ama böyle yapılmaz da söz ile açıklanır, sonra ortaya çıkması halinde gereği ile amel edilmezse, o zaman fiil, sözü yalanlamış olur. Aynı şey şartlar için de geçerlidir; şartın bulunması halinde meşrutun işlenip, bulunmaması halinde işlenmemesi durumunda fiil, sözlü beyana uygun düşmüş olacak ve beyan tam anlamda gerçekleşmiş olacaktır. Aksi takdirde ise söz ve fiil birbirini yalanlamış olacak ve söz, beyan için yeterli olmayacak­tır. Mâni ve diğer vaz*î hükümler için de durum aynıdır.
Hz. Peygamber, umrede[105] ihramdan çıkma konusun­da, sefer esnasında orucun bozulması konusunda olduğu gibi ruh­sat hükmün gereğiyle amel etmiş, sebepleri dikkate almış ve onlar üzerine terettüp eden hükümleri bizzat kendi üzerinde dahi olmak üzere uygulamıştır. Meselâ, kendisine kısas yapılmasına izin ver­miştir. Bu konuya ışık tutacak Örnekler sayılamayacak kadar çok­tur. Şeriatın tümü bu cümlenin altında mündemiçtir ve konuyla il­gili sadece dikkat çekmek yeterlidir. [106]


Eser: El-Muvafakat

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

El-Muvafakat

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..