III. İbrâhîm Gülşeni
968. Mesele: A'zam-i 'ulemâ-i dîn ve a'lem-i fuzelâ-i râh-i yakîn, bu Mesele tahkikinde ne buyururlar ki:
Zeyd dese ki "Mısır'da, câmi'-i Müeyyediye kurbunda medfun olan şeyh İbrahim Gülşenî, ve ana mürîd olanlar, ve i'tikâd edip muhabbet eyleyenler külliyen mülhidlerdir, ve zındıklardır. Merhum Çivizâde fetvası bu hususta bize kâfidir. Anların imametleri caiz değildir, ve anlara i'tikâd eylemek hatâdır, ve ana mensub olanlar dâll ve mudili ve zebîhaları haramdır dese, Amr bu mukabelede dese ki "bu sözü mutlak söyleme, beyt: hadîs-i şerîfiyle amel evlâdır. Bu kavmin küllisi sen dediğin gibi değildir. Zira şeyh İbrâhimi gördüm, mirâren nasihatini dinledim. Ol aziz ehl-i sünnet i'tikâdı üzre idi. Ve 'âbid ve zâhid ve ehl-i takva ve hak yolunda âşık ve sâdık idi. Ve müslümanları hevâ-i nefse tâbi' olmadan nehy edip, şer'-i serîf muktezâsı ile 'amel eyleyip, selef-i sâlihîn tarîki üzre halkı doğru yola irgâd eylemekte cidd ü himmetin sarf eder kimse idi. Hattâ Pâdişâh hazretleri (zâdellâhu ömrehu) canibinden ol azîzi Mısır'dan İstanbul'a getirdiler, ahvâli kemâyenbagî tefahhus olunup cemî' etvârı şer'-i şerîfe muvafık bulunmuştur. Çivizade yalnız anıtı hakkında bed-gümân olmamıştır, şeyh-i ekber Muhyiddin-i Arabî ve şeyh Ömer İbn-ül Farız ve Molla Hudâvendigâr (kaddesallahu esrârahum) ve sair meşâyihten çok kimselere sû-i zan etmiştir, anın re'yi bize delil olmasa olur, zira mutlak söyleyip, selb-i küllî eylemiştir. Bu taifenin içinde hod zahiri ve bâtını şer'-i şerîfe muvafık, sünnî ve dindar ve ehl-i sülük ve perhizkâr nice 'âbid ve zâhid ve âlim ve nâsih mü'min ve müttakî kimseler vardır. Ve anlara i'tikâd edip muhabbet eden müslümanlar hadden birun ve 'adedden efzundur. Eğerçi ol 'azîze mensub geçinenlerin arasında mülâhide Var ise, anlara ne i'tibar, şeyh İbrahim kendi 'arif ve kâmil ve vera' ve takvaya ve ilm-i ma'rifete mail olmakla, mürîd olanlarda akidesi pâk kimseler çok, ve zahirî şer'a muhalif kavilleri ve fi'illeri olmayan halîfelerine ve muhiblerine ve mürîdlerine sû-i zan etmek lâyık değildir" dese bu hususta Amrın sözü mâ'kûl ve makbul müdür, ve yâhud Zeydin sözü hak olup şeyh İbrahim ve ana mensub olanlar bi-1-külliyye tarîk-i sedâddan ve istikâmetten ma'zûl müdür, bu hususta re'y-i sâ'ibiniz ne veçhiledir? Şâfî cevap buyurup, inşallah me'cûr ve müsâb olasız.
Elcevap: Ehl-i sünnet ve cemâ'at itikâdı üzre olup, şer'-i şerîf muktezâsınca "amel edip, selef-i sâlihîn tarîkine sâlik olan kâinen mâ kân makbuldür. Şeyh İbrâhimlidir demekle anlara dahi ve ta'arruz caiz değildir.
[1021]
Konular
- IV. Cerrar Ve Dilenci
- 15- İLİM
- I. Îlim Ve Âlim
- II. Tıb
- III. Îmlâ
- IV. Eser Ve Müellifler
- 16- KIYAFET
- I. Saç Ve Sakal
- II. Giyim-Kuşam
- 17- YİYECEKLER VE AV
- I. Yiyecekler
- II. Av
- 18- TARİHÎ VAK'A VE ŞAHSİYETLER
- I. Şehzade Bâyezid
- II. Mansür (Hallacı)
- III. İbrâhîm Gülşeni
- IV. Bedreddin Simâî
- V. Karamanlı Şeyh
- VI. Hakîm İshak
- VII. Oğlan Şeyh
- 19- GARİP VAK'ALAR
- I. Nazar
- II. Hortlak
- III. Hilkat Garibesi
- 20- FAL VE EĞLENCELER
- I. Fal
- II. Satranç Ve Tavla
- III. Karagöz
- IV. Kıssahan
- V. Çalgı