2- Velâya Hak Sahibi Olmak Ve Bununla İlgili Meseleler
Bir müslüman, bir kâfir köleyi mükâtep ettikten, sonra, bu mü-kâtep, müslüman olan bir cariyesini, mükâtebe eder; sonra da önceki mükâtep, kitabet bedelini ödeyerek azâd olunursa; onun velâsı her ne kadar kâfir olsa da efendisine aittir. Fakat, onun malına vâris olamaz ve cinayet diyetini ödemez.
Bir câriye de kitabet bedelini ödeyerek azâd olursa, onun velâsı da kâfir olanın mükâtıbine aittir. Şayet ölürse, onun mirası, müslüman olan efendiye aittir.
Sâyet bir cinayet işlerse, onun cinayetinin diyetini müslüman olan efendinin baba tarafından olan akrabaları öderler. Mebsût'ta da böyledir.
Benî Tağlib Kabilesinden bir hıristiyan, müslüman olan bir kölesini azâd ettikten sonra, bu köle ölürse; bu kölenin mirası, müslüman olan akrabalarına aittir. Cinayeti olursa, azâd eden herne kadar kâfir ise de onun akrabaları diyetini öderler. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, kölesini peşin olarak bin dirheme mükâtep yapar; o köle de cariyesini ikibin dirheme mükâtebe yapar; sonra da bu köle efendisini, o ikibin dirhemi almaya bin dirhemine karşılık olarak vekil eder; o da öyle yaparsa; o cariyenin velâsı, efendisinindir. O, daha önceki kitabet bedelini ödemiş ve azâd olmuş gibidir.
Ticâreti izinli bir köle, efendisinin izniyle, kendi kölesini mükâtep ettikten sonra, önceki köleyi, efendisi azâd eder; sonra da mükâtep olan köle, kitabet bedelini ödeyip azâd olursa; velâsı, kendisi azâd olunmuş olan kölenin değil onun efendisinindir.
Bu mes'ele, şunun hilâfınadır: Mükâtebin mükâtebi, önceki azâd edildikten sonra borcunu öderse; onun kazancında hakkı olması itibariyle o mülk hikikate inkılap eder. (= dönüşür)
Bir sabinin, babasının veya vasisinin izniyle, kölesini mükâftep yapma hakkı vardır. Bir mal karşılığında onu azâd etme hakkı yoktur.
Eğer mükâtep, kitabet bedelini sabiye öderse, onun velâsı sabinindir. Çünkü, onun mülkiyetine karşı azâd edilmiştir. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, ölmüş babasının yerine, bir köle azâd ederse, sevabı ölenin olur. O kölenin velâsı ise, ölenin oğluna aittir.
Güvenceli bir harbî, müslüman bir köleyi satın alıp onu dâr-i harbe çıkarırsa; İmâm Ebû Hanîtc (R.A.)'ye göre, o hürdür. Onu çıkaranın velâ hakkı yoktur.
îmâmeyn'e göre, eğer azâdederse, onun velâsı, azâd eden o şahsındır. Mebsûi'ta da böyledir.
Harbî olan bir şahıs, harbî olan kölesini dâr-i harbde azâd ederse; ona mevlâ olamaz. Hatta, her ikiside müslüman olarak dâr-i İslam'a çıksalar; yine, onun için velâ hakkı yoktur.
Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)'in kavlidir. Çünkü, onlara göre, ı'tak sözüyle azad olunmaz; ancak, onun başını boş kendisini serbest bırakmakla azâd olunur yani azâdlık o zaman sabit olur. Onun için, velâ hakkı olmaz.
Bir müslüman, müslüman bir köleyi veya bir zimmîyi dâr-i harbde azâd ederse; onun velâsı, ona aittir. Çünkü, bi'1-ittifak onu, azâd etmesi caizdir.
Bir müslüman, harbî olan kölesini, dâr-i harbde azâd ederse; İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, velâsbonun olur.
İmâm Ebû Hanîfe (R'.A.)'ye göre ise, velâsı onun olmaz. Çünkü, bu durumda köle, müslüman olarak, dâr-i İslâm'a çıkmadıkça, azad edenin, azâd edilene velâsı yoktur.
İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre bu durumda azâd edinin, azâd edilene, veîâsı vardır. Ve eğer, her ikisi de müslüman olarak çıkarlarsa, onurî malına da vâris olur.
Azâd olunan bir köle, esir edilirse, bi'1-ittifak, esir alanın kölesi olur.
Buna binâen, bir adam dâr-i harbden, dâr-i İslâm'a güvenceli olarak çıkıp bir köle satın alır ve onu azâd ettikten sonra da, o, dâr-i harbe döner ve azâd olunan o köle, bu defa da kendini azâd eden şahsı esir alır ve onu azad ederse; işte bunların her biri, diğerinin mevl'ası olur.
Hatta birisi önce ölür ve nesebinden de vâris bırakmazsa, efendisi ona irs sebebi mevcud olduğu ve şartı bulunduğu için vâris olur.
Keza, bir zimmî, diğer bir zimmîyi köleliken azâd eder ve azâd olunan da müslüman olduktan sonra, onu azâd eden zimmî, zimmet ahdini bozarak, dâr-i harbe kaçar ve esir düşer; onu da, onun azâd eylediği müslüman satın alıp, azâd ederse; bunların da her biri, diğerinin efendisi olur.
Keza, bir kadm kölesini azâd ettikten sonra, bu kadın irtidat ederek dâr-i harbe gider; sonra da esir düşer ve onu, daha önce o kadının azâd eylediği köle sat(& alırsa işte bu takdirde de kadın onun, o adam da kadının mevlâsı ( efendisi) olur.
Bir adam, irtidat ederek dâr-i harbe gider; onun da efendisi ölür ve ölmeden ve irtidat etmeden önce de, o köleyi azâd etmiş olursa; işte o kimse, onun kadınlar hariç erkek mirasçılarına vâris olur. Sonra, o adam geri döner ve malım, vârislerinin elinde bulursa; efendisinin vârislerinin elinde olanları alamaz:
Keza, efendisi öldüğü zaman, kendisi dâr-i İslâm'da olsaydı, yine böyle olurdu.
Esed Oğullarından bir kadın, bir kölesini, irtidad ettikten sonra veya mürtedde olmadan önce, azâd edip; sonra da, dâr-i harbe gider ve orda da esir edilip, onu Hemedân'dan birisi onun, Esed Oğullarından olduğunu bilerek satın alıp, azâd ederse; İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un kavline göre, o kadın o adama, eğer başka varisi yoksa vâris olur. Bundan sonra Ya'kub (= Ebû Yûsuf) bu kavlinden rücû eylemiştir.
İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) sonradan ve İmâm Muhammed (R.A.) bunun aksini buyurmuşlardır. Yâni, "Hemedanlı, ona vâris olur." demişlerdir.
Bir zimmî, kölesini azad eder; bu köle de müslüman olduktan . sonra, o zimmî, zimmet ahdini bozup, dâr-i harbe giderse; bu durumda o köleye, hiç kimse mevâlî olamaz. Çünkü velâ, onu azâd ettiği için, her ne kadar harbî olsa bile- onun üzerinde sabittir.
Eğer bir cinayet işlerse beytü'1-mâl, ondan dolayı diyet ödemez. Diyet, onun kendi malından ödenir. Çnükü, bir insana velâsı vardır. Beytü'1-mâl, müslümanlardan hiç kimsesi ve vârisi olmayanın diyetini öder. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adamın kölesi, bir başkasının cariyesini nikâhlar; bu cariyeyi de efendisi azâd eder ve bu câriye, o köleden hamile kalırsa; kendisi de, karnındaki de azâd olunmuş olurlar. O çocuğun mevlâsıda, kadının mevlâsıdır; velâ köleye intikal etmez.
Keza, altı aydan önce, bir doğum veya iki doğum yapsa; mevlâ-lan, kadının mevlâsıdır.
Eğer köle azad edilirse, çocuğun efendisi, onu azâd eden şahıs olur mu?
Hayır, yine anasını azâd edenin olur.
Bu mes'ele, şuna muhaliftir:
İddet bekleyen, azâd edilmiş bir kadın, ölüm iddeti veya talâk id-deti beklemekte olur ve iki seneden az bir müddet içinde de, bir çocuk doğurursa, o çocuk, ananın efendisinin velâsı olur.
Efendi ölse de, babası İle oğlu kalsa; azâd ettiği şahsın mirası, İmâra Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, oğulun olur. İmâm Muhammed (R.A.)'de aynı görüştedir. Bu kavil, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un da ilk kavlidir. Camio's-Sağîr'de de böyledir.
İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, bu kölenin mirası, onu azâd eden şahsın kardeşin değil, dedesinindir. Çünkü, o asaba yönünden daha yakındır.
Azâd edilen kadının oğlu da, kardeşinden Önce vâris olur. Eğer, bu kadın bir cinayet işlerse, kardeşinin baba tarafından akrabaları, onun diyetini öderler. Kâfî'de de böyledir.
Bir adam, cariyesini azâd ettikten sonra, hepsi birden denize gar-kolurlar ve önce kimin öldüğü bilinmezse; hu efendi, o cariyenin hiç bir şeyine vâris olamaz.
Şayet kadının hiç bir mirasçısı yoksa; onun mirası, efendisinin yakın akrabalarına gider. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, kendi kölesini azâd ettikten sonra, azâd eden zat, geride iki oğul bırakarak ölür; bilâhare o oğullardan birisi daha ölüp o da bir oğul terkeder; sonra da azâdedilen köle ölürse,* onun mirasına, onu azâd eden şahsın oğlu vâris olur; diğer oğlunun oğlu vâris olamaz.
Zira itibar azâd olunanın azâd vaktinde, azad edenin en yakın ola-nınadır. Yoksa, azâd edenin öldüğü zamanki vârislerine değildir, Bedâr"de de böyledir.
Şayet o oğlanların ikisi de ölürler ve birinin bir, diğerinin de iki oğlu kalır; sonra da azad edilen zat ölürse; ölenin mirası onların arasında taksim edilir. Çünkü, bunların yakınlık dereceleri aynıdır. Muhıyt'te de böyledir.
Kadınlar için velâ hakkryoktur. Ancak azad eden kadınların veya azâd olunmuş bulunan bir şahsın, azâd eylediği kadının veya mükâ-tebenin yahut mükâtebin mükâtebesinin veya müdebberesinin veyahut da müdebberin müdebberesinin, velâlan vardır.
Şöyle ki: Bir kadın, kölesini azad ettikten sonra; azad edilen köle ölür ve geride azâd edilmiş bir kadın bırakırsa; işte bu kadının velâsı onu azâd edeni, azâd edene aittir. [10]
Bir câriye de kitabet bedelini ödeyerek azâd olursa, onun velâsı da kâfir olanın mükâtıbine aittir. Şayet ölürse, onun mirası, müslüman olan efendiye aittir.
Sâyet bir cinayet işlerse, onun cinayetinin diyetini müslüman olan efendinin baba tarafından olan akrabaları öderler. Mebsût'ta da böyledir.
Benî Tağlib Kabilesinden bir hıristiyan, müslüman olan bir kölesini azâd ettikten sonra, bu köle ölürse; bu kölenin mirası, müslüman olan akrabalarına aittir. Cinayeti olursa, azâd eden herne kadar kâfir ise de onun akrabaları diyetini öderler. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, kölesini peşin olarak bin dirheme mükâtep yapar; o köle de cariyesini ikibin dirheme mükâtebe yapar; sonra da bu köle efendisini, o ikibin dirhemi almaya bin dirhemine karşılık olarak vekil eder; o da öyle yaparsa; o cariyenin velâsı, efendisinindir. O, daha önceki kitabet bedelini ödemiş ve azâd olmuş gibidir.
Ticâreti izinli bir köle, efendisinin izniyle, kendi kölesini mükâtep ettikten sonra, önceki köleyi, efendisi azâd eder; sonra da mükâtep olan köle, kitabet bedelini ödeyip azâd olursa; velâsı, kendisi azâd olunmuş olan kölenin değil onun efendisinindir.
Bu mes'ele, şunun hilâfınadır: Mükâtebin mükâtebi, önceki azâd edildikten sonra borcunu öderse; onun kazancında hakkı olması itibariyle o mülk hikikate inkılap eder. (= dönüşür)
Bir sabinin, babasının veya vasisinin izniyle, kölesini mükâftep yapma hakkı vardır. Bir mal karşılığında onu azâd etme hakkı yoktur.
Eğer mükâtep, kitabet bedelini sabiye öderse, onun velâsı sabinindir. Çünkü, onun mülkiyetine karşı azâd edilmiştir. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, ölmüş babasının yerine, bir köle azâd ederse, sevabı ölenin olur. O kölenin velâsı ise, ölenin oğluna aittir.
Güvenceli bir harbî, müslüman bir köleyi satın alıp onu dâr-i harbe çıkarırsa; İmâm Ebû Hanîtc (R.A.)'ye göre, o hürdür. Onu çıkaranın velâ hakkı yoktur.
îmâmeyn'e göre, eğer azâdederse, onun velâsı, azâd eden o şahsındır. Mebsûi'ta da böyledir.
Harbî olan bir şahıs, harbî olan kölesini dâr-i harbde azâd ederse; ona mevlâ olamaz. Hatta, her ikiside müslüman olarak dâr-i İslam'a çıksalar; yine, onun için velâ hakkı yoktur.
Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)'in kavlidir. Çünkü, onlara göre, ı'tak sözüyle azad olunmaz; ancak, onun başını boş kendisini serbest bırakmakla azâd olunur yani azâdlık o zaman sabit olur. Onun için, velâ hakkı olmaz.
Bir müslüman, müslüman bir köleyi veya bir zimmîyi dâr-i harbde azâd ederse; onun velâsı, ona aittir. Çünkü, bi'1-ittifak onu, azâd etmesi caizdir.
Bir müslüman, harbî olan kölesini, dâr-i harbde azâd ederse; İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, velâsbonun olur.
İmâm Ebû Hanîfe (R'.A.)'ye göre ise, velâsı onun olmaz. Çünkü, bu durumda köle, müslüman olarak, dâr-i İslâm'a çıkmadıkça, azad edenin, azâd edilene velâsı yoktur.
İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre bu durumda azâd edinin, azâd edilene, veîâsı vardır. Ve eğer, her ikisi de müslüman olarak çıkarlarsa, onurî malına da vâris olur.
Azâd olunan bir köle, esir edilirse, bi'1-ittifak, esir alanın kölesi olur.
Buna binâen, bir adam dâr-i harbden, dâr-i İslâm'a güvenceli olarak çıkıp bir köle satın alır ve onu azâd ettikten sonra da, o, dâr-i harbe döner ve azâd olunan o köle, bu defa da kendini azâd eden şahsı esir alır ve onu azad ederse; işte bunların her biri, diğerinin mevl'ası olur.
Hatta birisi önce ölür ve nesebinden de vâris bırakmazsa, efendisi ona irs sebebi mevcud olduğu ve şartı bulunduğu için vâris olur.
Keza, bir zimmî, diğer bir zimmîyi köleliken azâd eder ve azâd olunan da müslüman olduktan sonra, onu azâd eden zimmî, zimmet ahdini bozarak, dâr-i harbe kaçar ve esir düşer; onu da, onun azâd eylediği müslüman satın alıp, azâd ederse; bunların da her biri, diğerinin efendisi olur.
Keza, bir kadm kölesini azâd ettikten sonra, bu kadın irtidat ederek dâr-i harbe gider; sonra da esir düşer ve onu, daha önce o kadının azâd eylediği köle sat(& alırsa işte bu takdirde de kadın onun, o adam da kadının mevlâsı ( efendisi) olur.
Bir adam, irtidat ederek dâr-i harbe gider; onun da efendisi ölür ve ölmeden ve irtidat etmeden önce de, o köleyi azâd etmiş olursa; işte o kimse, onun kadınlar hariç erkek mirasçılarına vâris olur. Sonra, o adam geri döner ve malım, vârislerinin elinde bulursa; efendisinin vârislerinin elinde olanları alamaz:
Keza, efendisi öldüğü zaman, kendisi dâr-i İslâm'da olsaydı, yine böyle olurdu.
Esed Oğullarından bir kadın, bir kölesini, irtidad ettikten sonra veya mürtedde olmadan önce, azâd edip; sonra da, dâr-i harbe gider ve orda da esir edilip, onu Hemedân'dan birisi onun, Esed Oğullarından olduğunu bilerek satın alıp, azâd ederse; İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un kavline göre, o kadın o adama, eğer başka varisi yoksa vâris olur. Bundan sonra Ya'kub (= Ebû Yûsuf) bu kavlinden rücû eylemiştir.
İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) sonradan ve İmâm Muhammed (R.A.) bunun aksini buyurmuşlardır. Yâni, "Hemedanlı, ona vâris olur." demişlerdir.
Bir zimmî, kölesini azad eder; bu köle de müslüman olduktan . sonra, o zimmî, zimmet ahdini bozup, dâr-i harbe giderse; bu durumda o köleye, hiç kimse mevâlî olamaz. Çünkü velâ, onu azâd ettiği için, her ne kadar harbî olsa bile- onun üzerinde sabittir.
Eğer bir cinayet işlerse beytü'1-mâl, ondan dolayı diyet ödemez. Diyet, onun kendi malından ödenir. Çnükü, bir insana velâsı vardır. Beytü'1-mâl, müslümanlardan hiç kimsesi ve vârisi olmayanın diyetini öder. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adamın kölesi, bir başkasının cariyesini nikâhlar; bu cariyeyi de efendisi azâd eder ve bu câriye, o köleden hamile kalırsa; kendisi de, karnındaki de azâd olunmuş olurlar. O çocuğun mevlâsıda, kadının mevlâsıdır; velâ köleye intikal etmez.
Keza, altı aydan önce, bir doğum veya iki doğum yapsa; mevlâ-lan, kadının mevlâsıdır.
Eğer köle azad edilirse, çocuğun efendisi, onu azâd eden şahıs olur mu?
Hayır, yine anasını azâd edenin olur.
Bu mes'ele, şuna muhaliftir:
İddet bekleyen, azâd edilmiş bir kadın, ölüm iddeti veya talâk id-deti beklemekte olur ve iki seneden az bir müddet içinde de, bir çocuk doğurursa, o çocuk, ananın efendisinin velâsı olur.
Efendi ölse de, babası İle oğlu kalsa; azâd ettiği şahsın mirası, İmâra Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, oğulun olur. İmâm Muhammed (R.A.)'de aynı görüştedir. Bu kavil, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un da ilk kavlidir. Camio's-Sağîr'de de böyledir.
İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, bu kölenin mirası, onu azâd eden şahsın kardeşin değil, dedesinindir. Çünkü, o asaba yönünden daha yakındır.
Azâd edilen kadının oğlu da, kardeşinden Önce vâris olur. Eğer, bu kadın bir cinayet işlerse, kardeşinin baba tarafından akrabaları, onun diyetini öderler. Kâfî'de de böyledir.
Bir adam, cariyesini azâd ettikten sonra, hepsi birden denize gar-kolurlar ve önce kimin öldüğü bilinmezse; hu efendi, o cariyenin hiç bir şeyine vâris olamaz.
Şayet kadının hiç bir mirasçısı yoksa; onun mirası, efendisinin yakın akrabalarına gider. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, kendi kölesini azâd ettikten sonra, azâd eden zat, geride iki oğul bırakarak ölür; bilâhare o oğullardan birisi daha ölüp o da bir oğul terkeder; sonra da azâdedilen köle ölürse,* onun mirasına, onu azâd eden şahsın oğlu vâris olur; diğer oğlunun oğlu vâris olamaz.
Zira itibar azâd olunanın azâd vaktinde, azad edenin en yakın ola-nınadır. Yoksa, azâd edenin öldüğü zamanki vârislerine değildir, Bedâr"de de böyledir.
Şayet o oğlanların ikisi de ölürler ve birinin bir, diğerinin de iki oğlu kalır; sonra da azad edilen zat ölürse; ölenin mirası onların arasında taksim edilir. Çünkü, bunların yakınlık dereceleri aynıdır. Muhıyt'te de böyledir.
Kadınlar için velâ hakkryoktur. Ancak azad eden kadınların veya azâd olunmuş bulunan bir şahsın, azâd eylediği kadının veya mükâ-tebenin yahut mükâtebin mükâtebesinin veya müdebberesinin veyahut da müdebberin müdebberesinin, velâlan vardır.
Şöyle ki: Bir kadın, kölesini azad ettikten sonra; azad edilen köle ölür ve geride azâd edilmiş bir kadın bırakırsa; işte bu kadının velâsı onu azâd edeni, azâd edene aittir. [10]
Konular
- Sulha Vekâlet
- 8- İKİ KİŞİYİ VEKİL TAYİN ETMEK
- 9- VEKİLİ, VEKÂLETTEN ÇIKARMAK
- Vekâletten Azil Ve Diğer Hususlar Hakkında Değişik Mes'eleler
- 10- VEKÂLETLE İLGİLİ ÇEŞİTLİ MES'ELELER
- KİTÂBÜ'L-VELA
- Velâ Ne Demektir:
- Velâ'nın Çeşitleri:
- Velâyi Ataka:
- Velâyi Müvâlat:
- 1- VELÂYİ ATAKA (= AZÂD ETME VELÂSI)
- 1- Velânın Sebebi, Şartları, Şekli Ve Hükmü
- Velânın Şartları:
- Velânın Şekli:
- Velâ'nın Hükmü:
- 2- Velâya Hak Sahibi Olmak Ve Bununla İlgili Meseleler
- Mükâtebe'nin Velâ Şekli:
- Mükâtebin, Mükâtebesinin Şekli:
- Müdebberenin Şekli:
- Müdebberin Müdebberesinin Şekli:
- Velâyı Kendine Doğru Çekmenin Şekli:
- 2- VELÂYİ MÜVÂLÂT
- 1- Velâyi Müvâlâtın Sübûtunun Sebebi; Ve Hükmü; Hükmünün Ve Sebebinin Sıfatı Velânın Sübûtunun Sebeb
- Velâyi Müvâlâtın Şartları:
- Velâyi Müvâlâtın Hükmü
- Bu Akdin Sıfatı
- Bu Akdin Hükmünün Sıfatı
- 2- Velâya Müstehak Olan Kimseler
- 3- VELÂ HAKKINDA ÇEŞİTLİ MESELELER
- KİTABU'L -EYMAN