logo logo

Yeni nesil güncel konularla ilgili sorular ve cevaplar!

Fetvalar.Com

Yeni Nesil Fetvalar

Sistemimize üye olarak sitemizi daha aktif olarak kullanabilirsiniz.

Üyelik için tıkla

Fetvalar.Com

Güncel sorular ve cevapları

Açıklama

Bu babda şimdiye kadar geçen hadislerin hepsinde, güzellik ve faydalan farklı olmasına rağmen par­makların ve dişlerin diyetlerinin eşit olduğu bildirilmektedir. Herhangi bir parmağa bir cinayet vukuu halinde onun diyeti, tam diyetin onda biri olan on devedir. Bu hüküm bakımından en değerli parmak olan baş parmak ile en az değerli olan başka bir parmak arasında fark yoktur.
Hadisler dişlerin de eşit olduğuna delâlet etmektedir. 4563 nolu hadis­te her dişin diyetinin beş deve olduğu beyan edilmektedir.

Hattâbi dişler arasında bir üstünlüğün söz konusu olmadığında ulemâ­nın ittifak halinde olduğuna dikkat çekerek şöyle der:

"Ulemânın büyük çoğunluğu ittifak ettiler ki; dişler arasında üstünlük yoktur. Her dişin diyeti beş devedir. Her bir parmağın diyeti on devedir. Baş parmakla serçe parmak arasında fark yoktur. Bu konuda ellerle ayak­lar arasında da fark yoktur. Nasıl ki büyükle küçük, zayıfla şişman, güç­lü ile zayıf tam diyet konusunda eşit iseler, parmaklarda da diyet eşittir. Şayet bu konuda güzellik ve menfeat söz konusu olsaydı işler karışırdı..."

Hattâbi bunun yanı sıra Saîd b. Müseyyeb'in şu görüşüne de işaret et­mektedir: "Baş parmağın diyeti onbeş, işaret parmağınınki on, orta parmağınki on, yüzük parmağınınki dokuz, serçe parmağınınki de altı deve idi diyordu. Ebû Amr b. Hazm'ın yanında, Rasûlullah'ın her parmağın eşit olduğuna dâir olan mektubunu bulunca o hükmü aldı."

Said b. Müseyyeb de daha önce dişler konusunda aynı şeyleri söylü­yordu. Öndeki dişler için beş, azı dişleri için tek bir deve diyete hükme­diyordu. Muaviye'den duyduğu bir haber üzerine o görüşten dönmüş, diş­lerin eşit olduğunu hükmetmeye başlamıştır.

Saîd b. Müseyyeb bu görüşünde Hz. Ömer (r.a) in hükmüne istinâd ediyordu. Çünkü Hz. Ömer, önceleri parmakları farklı görüyordu. Kendi­sine Hz. Peygamber'in haberi gelince görüşü değişti.

Said b. Müseyyeb, Hz. Muaviye'nin görüşü ile ilgili olarak şöyle der:

"Şayet ağzın tümüne bir cinayet işlenirse, Hz. Ömer'in hükmüne gö­re diyet az olur. Muaviyenin hükmüne göre ise diyet artardı. Ben olsay­dım, azı dişleri için ikişer deve takdir ederdim."

Hattâbi'nin de dediği gibi cumhuru ulemâ her bir parmak için tam di­yetin onda birinin, herbir diş için de yirmide birinin verileceği görüşünde birleşmişlerdir. Bu, diyetin ödeneceği malın birimine göre ayarlanır. Par­maklardaki boğumlarda da aynı kıstas uygulanır. Yani üç boğumlu bir parmağın bir boğumu kesilirse, bir parmak diyetinin üçte biri yani tam di­yetin otuzda biri diyet takdir edilir.

Diğer organların diyetine ait hükümler bundan sonraki hadislerde ele alınacaktır. Bunda esas, organın vücuttaki sayısıdır. Meselâ vücutta çift olan bir organın diyeti tanı diyetin yansı, dil gibi tek olan bir organın di­yeti tam diyet, göz kapağı gibi dört tane olan organların diyeti de dörtte bir tam diyettir.

Şüphesiz, amden öldürmelerde kısas cereyan ettiği gibi, amden yarala­malarda da kısas cereyan eder. Ancak azalarda kısasın uygulanabilmesi için, öldürmede kısasın uygulanması için gereken şartlara ilâveten şu şart­ların da bulunması gerekir:
1- Yaranın iyileşmesi gerekir.
2- Cinayete uğrayan kişinin emir ve rızası olmalıdır.
3- Cani ve yaralı hür olmalıdırlar.
4- Cinayete mâruz kalan organ ile, caninin aynı organı arasında eşitlik olmalıdır.
5- Kısasta, organlar arasında denkliğe tam olarak riâyet mümkün ol­malıdır,                                                    
Daha önce kısas için geçen genel şartlar ve bu şartlar bulunmazsa or­ganlarda da kısas uygulanmaz, yerine diyet uygulanır.[168]
4564... Ebü Davud şöyle der:

(Şu rivayeti) Seyhan'dan yazdığım kitabımda bulduğum halde kendi­sinden işitmedim. Onu bize güvenilir bir dostumuz olan Ebûbekir haber verdi. O şöyle dedi: Bize Şeyban haber verdi, bize Muhammed -yani îbn Raşid- Süleyman'dan- yani İbn Musa'dan- haber verdi. O, Amr b. Şuayb'dan, Amr de babası vasıtasıyla dedesinden şöyle rivayet etti:

"Rasûlullah (s.â.v) hatâen öldürmenin diyetini köylülere dört yüz dinar altın veya ona mukabil gümüş olarak takdir ederdi. Onu takdir ederken deve fiyatlarını esas alırdı. Deve pahalanınca diyeti (altın ve gümüş ola­rak) artırır, ucuzladiğırida da azaltırdı. Rasûlullah zamanında (deve fiyat­ları) dört yüz dinarla sekizyüz dinar arasında oynuyordu. Onun gümüşten karşılığı da sekizbin dirhemdi.

Rasûlullah (s.a.v) sığır sahiplerine (tam diyeti) ikiyüz sığır olarak tak­dir etti. Diyeti koyundan ödeyenler de iki bin koyun verirler.

Rasûlullah (sav) "Diyet, maktulün varisleri arasında, yakınlık de­recesine göre mirastır. Artan olursa (farz sahiplerinden artarsa) o asa-beye aittir." buyurdu.

Rasûlullah (s.a.v) burunda; tamamı kesildiği zaman tam diyet, ucu ve­ya bir tarafı kesildiğinde yarım diyete hükmetti ki o da; elli deve veya onun mukabili altın yahut gümüş yada yüz sığır veya bin koyundur. El ke­sildiğinde yarım diyete, ayak kesildiğinde yarım diyete me'mûme (et ke­silip beyin ile kemik arasındaki zarı meydana çıkaran yaralama, buna âm­me de denilir) de otuz üç tam ve üçte bir deve veya onun kıymetinde al­tın, gümüş, sığır yada koyuna, câife (karın boşluğuna kadar ulaşan yara) de de aynısına hükmetti. Parmaklarda herbir parmak için on deve, dişler­de de herbir diş için beş deve diyet vardır.
Rasûlullah (s.a.v) kadının diyetinin, (farz sahiplen olan) varislerinden artandan başka miras alamayan asabesi ayasında ortak olduğuna hükmet­ti. (Bir kadın bir cinayet işlerse, cinayetin diyetini asabesi öder.) Eğer bir kadın Öldürülürse onun diyeti varisleri arasında taksim edilir. Onlar, katillerini[169] (kısas olarak) öldürür (Ölümünü isleyebilirler.
Rasûlullah (s.a.v): "Maktulün vârisi yoksa bile katil on (un mirasın­dan veya diyetin) den birşey alamaz. Onun varisi, insanların kendisi­ne en yakın olanıdır. Katil, (öldürdüğü kişiden) hiçbir şeye varis ola­maz" buyurdu.[170]

Muhammed (b. Raşid) şöyle dedi:
Bunun tamamını bana Süleyman b. Musa Amr b. Şuayb'tan, o baba­sından o da kendi babası vasıtasıyla Rasûlullah'tan haber verdi. Ebû Davud der ki: Muhammed b. Raşid Dimeşk (Şam) lıdır. Katilden, Basraya kaçmıştır.[171]