Sinop Vak'ası
Doğu Anadolu'da Osmanlı ordusu, Rus arazisine tecavüz etmiş hatta Aya Nikola denilen kaleyi de ele geçirmişti.. Çar; büyük bir kızgınlık içinde savunmada kalacağı hakkındaki evvelki beyanatını unutarak, donanmasının Anadolu sahilinde harekât-ı harbiyede bulunması hakkında emirler verdi. Târih-i Lütfi'ye göre:
"Sinop Limanında Taif vapurundan başka, 7 kıt'a firkateyn ite 3 korvet vede l'de vapur bulunmaktaydı. Rus do nanması amirali Mahimof havadaki sisten istifade ederek limanın ağzını tuttu. Donanmamıza teslim olmalarını işaretle bildirdiysede, topla mukabeleye kasım ayının 21. Günü,3 kapak, 4 firkateyn ve 1 Briyk'den ibaret olan Rus donanması Sinop'a Osmanlıların demir atma mevkıilerini hâl ve hareketlerini keşif için ayın. 30. gününe kadar fırtınalı havada liman haricinde abluka vaziyeti almıştı. 1170/1853'de Patrona Mustafa Paşa komutasındaki filo, Batum'a harp mühimmatı sevk etmeye ve Patrona (tüm amiral) Osman Paşa kumandasındaki filo da Sinop Limanına demir atmıştır Sinop Limanında vazifelendirilen gemiler şunlardı:
T p Sayısı Gemilerin İsmi gemilerin Cinsi
Adet Avnullah Firkateyn Patrona Osman Paşa
Nizamiye " " Piyale Hüseyin Paşa " Kaid-i Zafer Nesim-i Zafer
50 64 22 48
48 « " Faziullah
42 " " Naviki-Bahri
42 " " Dimyat
22 " " Necm-i Efşan Korvet
22 " " Feyyaz-i Mâbud
22 " " Gül Sefid
10 " " Ereğli Vapuru
06 " " Pervazi Bahri Vapuru "
Rus amirali Nakimof, Sinop'da keşif yaparken Sivasto-pol'dan imdad taleb etmiş, 4 gün liman haricinde durup, inn-dad gelmesini beklemişti. Ayın 30. günü beklenen imdat gelerek kuvvetlenmiş olup, 3 anbarfı, 3 kapak, 2 firkateyn ile müsaid olan rüzgârı kullanarak limana inmiş ve mevcud olan 4 vapuru da Osmanlı gemilerinin kaçmasına fırsat vermemek için dışarıda karakol bırakmıştı. Sahil bataryalarının ateşinden kurtuluncaya kadar ilerleyip bir yerde mesafeye kadar sokularak demirledi. Osman Paşa işaret çekip, savaşa girişip, padişah uğrunda fedây-ı cân edinceye kadar gayret ve çalışmak dinin hamiyyetinden olduğunu ilân edip, akabinde Nizamiye Fırkateyn'inin toplarından ateşe başlandı.
Rus donanmasıda, Osmanlı donanmasıyla mukayese edil-dığinde bizim için teslim yada mahvolmak görünüyordu. İki-blJÇuk saaat fedakârane ve cesurane savaşa devam olundu.
Navik-i Bahri adlı fırkateyn'imiz karşısında yer alan Rusların kapak tipi gemisince açıbordo âteşi sonunda büyük yaralar aldı. Bu ümitsiz durumu gören Kaptan Ali Bey, mukavemete ve döğüşmeye fırsat olacağını göstermiyordu. Ali Bey,gemi-sini düşmana teslim etmemek için cephaneleğin ateşlenmesini emrettiği görüldü. Ne varki bu emir yerine getirilmeyince Ali Bey, yanmakta oîan bir meşaleyi bizzat kendisi cephaneliğe atarak tutuşturdu. Sonuçda gemi müthiş bir infilak ile parçalandı. Bu kararlı tutum ve geleneklere uygun davranış, maalesef askerimizin sebat ve metanetinde menfi bir te'sir meydana getirdi.
Fırkatey'nin her bir parçasının çeşitli yerlere dağılması, şehidlerimizin parça parça olan cesedlerinin deniz suyunu kıpkırmızı kan rengine getirmeside korku, ümitsizlik getirdi. Bu arada deniz üstünde iki gemimiz kalmıştı ve bunlarda birer firkateyn idi. Rus lar ateşe devam ediyorlardı. Gemilerimizi arayıp bulmaya çalışıyorlar zaferlerini duyurmak içinde askerlerini Hurra! diye bağırtırlarken, bizim deniz üstünde kalmayı başarmış olan iki fırkateyni'mizin ara sıra yaptığı top atışları, sanki yaralı arslanların feryadının sesini andırmaktaydı.
Rusların yapmış oldukları tahribat, o kadar büyüktü ki, şehir ve gemiler harab olduktan başka müteaddit isabet alıp, nice yaralara gark olan gemiler denizin üzerinde başıboş se lâmet arayanların üzerine ölüm yağdırmaya çalışarak, tek kişinin bile kalmamasına gayret gösterdiler. Neticede; demir alamamış bulunan iki firkateyn üzerine saldırdılar.
Ayağı yaralanmış Osman Paşa ile demir üzerinde kalmış iki firkateyn'in kumandanını esir alı yorken 125 neferi de derdest etmiş oldular. Ertesi gün savaşın deiik deşik ettiği bordaları ve anbarları ile enkaz hâlindeki gemiler Ruslar tarafından yakılarak yok edildi. Piyale Hüseyin Paşa savaş sırada başına hesap eden bir gülle ile şehidîer kervanına kaldı Savaşın akabinde naşı bulunup, Seyyid Bilâl Türbesi civarına defn edildi.
Vakanüvis; donanma reislerinin kara'da ve hamamlarda halvet hâlinde bulunduklarını kayd ediyor. Liman vakasından dolayı, Kapdan-i derya Mahmud Paşa ithamen azl olundu. İşbu melhame-i kübrada (pek kanlı savaşta) donanmayı hümayunun dörtbin askerinin yarısından fazlası şehid olmuştu. Ruslarda pek çok telefata maruz kalmıştı. <gemİleriyse hayli hasara uğramış, dört kapağın direkleri tamamen kırıldığından, alabandaları dağıla-rak hareketsiz kaldığından, Aralık ayının 2.gününe kadar limanda bekleyip mümkün olan tam? ratı daha sonra hareketsiz kalan gemileri vapurlara bağlayarak, İngiliz ve Fransız gemilerinin gelmesinden önce, Sivas-topol'a hareket etmişlerdi. Sinop şehrinin, yarısını humbara-larla yakmışlardı. Şehrin diğer yansıda, tahrib edilmek suretiyle viran edilmişti
Me'şum savaş başladığında demirini kesen Tâif vapuru firar etmiş ve İstanbul'a ulaştırmıştı. Ancak şunu söylemek gerekir kî, savaşın neticesini İstanbul'a ulaştırdığı meşkûktür. Neyse biz tafsilata devam edelim.
Tâif vapurunun verdiği haber ancak Sinop limanına yapılan baskını haber vermesidir. Boğaz'da bulunan İngiliz donanmasından Detreboşin ile Fransızların, Magador isimli gemileri, Sinop'a gitmiş ve buradaki manzaraya el koyarak, yaralıların tedavi edilebileceklerini tedavi etmişler ve İstanbul'a taşımışlardı. Daha sonra yaptıkları tahkikatla durum tespıtide yapmışlardı. Öte tarafdan Rus Amirali Nakimof ise ^ar'a gönderdiği malumatda, Sohum'u işgal ile Kafkasya lisini kandırmak için denize çıkarılan, 7 firkateyn, 3 korvet ve 2 vapurdan ibaret olan Osmanlı donanmasından ancak bir vapur kurtulabilmiş ve bizim taraftan ise, bir subay ile 33 asker ölmüş, 130 nefer de yaralanmıştır. Diyor.
Eski Serasker Hasan Rıza Paşa kapdan-ı derya makamına tâyin olundu. Bu arada da Ka tadeniz'deki harekâtımızın hepsi durdu. İstanbul savunması hayli güçleşti. Bu vaziyetin karşısında İngiliz ve Fransız donanmalarına müracaata kesin mecbur hâle geldik. İngiliz donanmasının başında olan Sir Aberdeen tereddüt halindeydi. Böyle olunca da İngilizlerin ahalisininde heyecanı hayli arttı. Bu sırada başvekil Palmers-ton istifa etdikİ, bunun üzerine Sir Aberdeen, Palmerston'un plânına evet demek zorunda kaldı. Fransa ise, Sinop donanmasının ve şehrinin tahrib haberi Rusların her türlü devletler hukukunu hiçe sayarak, şiddet dolu davranışlar sergilemeye başladıkları manzarası görülmektedirki bilhassa avrupa donanmasının burnunun dibinde Osmanlı donanmasının tahribi, efkâr-ı umûmiyeyi kamu vicdanını bütün bütün yaraladı.
Fransa başvekili Rerviyn do Layir'in teklifi üzerine İngiliz-ler ortak olarak Rusya'ya MemJeketeyn'i (Eflâk ve Buğdan) tahliye edinceye kadar savaş gemilerinin bundan böyle Karadeniz'de seyir ve harekât yap- maması bildirildi. Bu muamelenin mânası deniz devletine harp ilân edilmesinin kararlaştırıldığı demekti. Buna karşılık bu seferde Avusturya, batılı devletler ile Rusya arasına girdi. Babıâli'nin sulh şartlarını ileriye sürdü. Yazılı şartlar aşağıdaki maddelerden ibaret idi.
1- Osmanlı devletinin temamiyyet-i mülkiyesinin devamı ve kefilliğinin kabulü
2- Memlekteyn'in tahliyesi
3- 1841 senesinde avrupa tarafından babıâlî'ye verilen te-minat-ı taahhüdatın yenilenmesi.
4- Zât-ı Şahanenin istiklâliyetinin tanınması ve zât-ı şaha-in tam serbesti ile hristiyan tebâ'ya Yen> imtiyazlar ihsa-nına kail olması.
Vaziyetlerin gösterdiği ahvalin vahameti, Avusturya başvekiline bu şartları Çar'a bildirme hususunda kanaat uyandırdı. Nitekim; ocak/1854'de de bu programın Avusturya'ca, konferansın aldığı karara uygun olarak Çar'a takdimi kararlaştırıldı. Ancak; Çar bu teklif hakkında olumlu bir eğilim göstermedi. Bunun üzerine, gerek İngilizler, gerekse Fransız lar parlamentolarında harp karan aldıklarını Çar'a haber verdiklerinde Çar'da, Rus ahali yi mukaddes yerleri tahkir ve ihlâ! edenlere karşı savaşa çağırdı.
Buna karşılık İstanbulda da büyük bir canlılık, hamiyyet şeklinde kendini gösterdi. Gerek mâli gereksede bedenen pek çok yardım yapmak isteyenlerin yanında padişahın ih sanına nail olmuş ve daha nice ihsanlar beklemekte olan Rum ve Ermeniler gibi gayrimüslimler ve yine devletin hu-dudları içinde yaşayan diğer akvamın reisleri, babıâlî'ye tebrikler arz ediyordu. Rum cemaati patriği, metropolidleri maiyetinde olduğu halde ilk baharda harekata geçileceğinin haber verildiği yıldızın maiyetinde bulunmağa kararlılıklarını bildirdiler. Bu aradada, Osmanlı, Fransa ve İngiltere hükümetleri aralarında tanzim ettikleri ittifak antlaşmasının tasdiknameleri teati edildi ve resmen ilân edildi. Yine işaret edilmesi gereken hamiyyetlerden biri de savaş masraflarına yardımcı olabilmek için bir çeşit imtiyazlı senetler tertip edildiği gibi vükelâ, ricali devlet yâni devlet adamları, ulema ve üst düzeyde devlet memurları tarafından nakdî bağışlar birbirini takip etdi.
Aşağıdaki listede bir kısım bağışçının adlarını ve mikdarla-nnı bulacaksınız ancak bu ra kamlar tamamiyle alındımı?
Sorusuna muhatap olduğumuzda vereceğimiz cevap ise orasını defter-i mâliye erkânı bilir. (Târihi Lütfi)'nin listesi alt satırda verilmiştir.
Müteberrinin Adı Meblağı
Sadrıazam Mustafa Naili Paşa 300.000
Şeyhülislam Arif Efendi 25.000
Eski Sadnazam Rauf Paşa 50.000
B.Mustafa Reşid Paşa 300.000
Serasker Hasan Rıza Paşa . , 200.000
Fethi Paşa ,,...; ., i< 150.000
Sekip Paşa 50.000
Kıbrıslı Mehmed Paşa 100.000
Maliye Nâzın Safveti Paşa 100.000
Hasip Paşa 75.000
Mısırlı Kâmil Paşa 150.000
Sadaret müst.Mahmud Nedim - 25.000
İntisap Nâzın Hüseyin Bey , , 50.000
Damad Halil Paşa 75.000
Ali Galip Paşa 100.000
1.750.000 krş.
Savaşın gündeme gelmesi hasebiyle içtima yapan genel meclisin vermiş bulunduğu fazilet sahiplerini anlamak için, bahane edilerek talebe-i ulûm tarafından Seraskerlik kapısında (şimdiki Bayezid'deki İstanbul üniversitesi merkez binası önü) bir nümayiş yapıldıysa da bunların çoğu hemen yakalanıp, Girid'e sürüldüler. Bunları eski serasker Mehmed Ali Paşa tahrik etmişmiş! Bunun neticesinde Mehmed Ali Paşanın Kastamonu'ya sürüldüğü görüldü. Mehmed Ali Paşa ile Mustafa Reşid Paşanın arasındaki burudet bir çekişme riva-eti taşımaktadır ki, bu bakımdan rivayetlerin istinat ettiği hususlar pek de boş değildir.
Belli kişilere fırınların çalıştırılması müsaadesi tahsis olunmuştu- Bu usûl nasıl olduysa serbestliğe kavuşturuldu. Tanzimat fermanının ilânından önce fırınların idaresini hükümet eliyle yürütmek vardı. Fiatlann ayarlanması, ekmeğin tadı ve sekli idarece kararlaştırılıyordu. Bu fırın meselesi hakkında çalışmamızın, Bilgi bankası bölümünde kâfi miktarda müba-yaat başlığıyla malumat vermişizdir.
Bu arada bazı yerlerin durumlarına getirilen iyileştirme çabaları içinde Sırbistan'a mahsus olan imtiyaz fermanı gönderildiği gibi Mısır Valisi Abbas Paşa'nın vefatı üzerine boşsian valiliğe Kavalalı Mehmed Ali Paşanın diğer oğlu Kavalalı Sa-id Paşa vezaretde verilmek suretiyle Mısır Valiliğine tâyini yapıldı. Said Paşa bunun teşekkürünü yapabilmek içinde İstanbul'a gelerek huzura çıktı. Kendisine murassa Mecidiye nişanı hediye olundu. Takvimler 1270/1854'ü gösterirken 29/mayısda sadrıazam Mustafa Naili Paşa makamı sadaret-den infisal ettirildi.
Yerine Kıbrıslı Mehmed Paşa getirildi. Yunanistan'sa bu av-rupanın gayri meşru çocuğu görevi icabı ebeveynlerinin yâni kendisini devletlerin arasına sokan hamilerinin emirlerine teşvik ve tahriklerine uygun davranışla imrarı hayat ediyordu ve bu günlerde vazifesi Osmanlı topraklarına musallat olmuş ahaliye ve vazifelilere illallah dedirtmekteydi. Atina'da os-rnanlı devletini temsil etmekte olan maslahatgüzar ve heyeti lstanbul'a çağrıldı. Peşinden de Yunan sefarethanesi mensuplarıyla beraber, Yunan tebâlı tüccarlarda pasaportlar! ve-nlIP Yunanistan'a gitmeleri istendi.
Yunanistan'ın bu kalkışmalarını bastırmak için mülki, siyasi ve askeri selâhiyetlere hâiz olarak Keçecizâde Dr. Büyük Mehmed Efendiye, Paşalık unvanı verilmek suretiyle, işleri hâl yoluna koyma vazifesi emrolundu. Fuad Paşa bu vazifede büyük bir başarı sahibi olmuştu. Yunanlılar yapmış oldukları saldırı ve baskınların sonunda mütemadiyen yenilmekten kurtulamadılar. Pire limanını devlet abluka altına aldı. Kral Othon hududlarının üzerinde Osmanlı ahalisini rahatsız etmek isteyen çeteleri geri çağırmaya mecbur kal-dı.l271/c.ahir-1854/şubat ayı içindeydi.
1855 senesinde içtima eden Viyana kongresi sırasında toplantıda Arif Efendi isimli bir zât bulunuyordu. Bu kongrede batılı devletlerin hâriciye nazırları murahhaslık yapmaktaydı. Buna bağlı olarak da Hariciye nazırımız Âlî Pa-şa'nın orada olması icâb ediyordu. Bu vesika diyorki:
"Babıâli, batılı devletlerin İsrarı üzerine Avusturya askerinin Eflak ve Buğdan'a geçmesi için bir mukavele imzalanmasına rıza göstermişsede endişeliydi. İşin bu tarafıyla Âlî Paşanın, Viy anada bulunması lâzımdı. Arif Efendi lisana aşina olmadığı gibi o zamanın konferanslarında tam selahiyetti ricalin bulunması kaideden idi. Bu vaziyet karşısında Âlî Paşa fevkalâde memuriyet ve b.elçilik payesi ile yollandı. Âlî Paşaya 5oo bin kuruş harcırah ve 7500 florin muvakkat maaş tahsis olundu.
Kongre sulhu değil, büyük bir galebeyi kararlaştırmış gibi, ikibuçuk ay sonra dağıldı. Bu sırada Âlî Paşa, Mustafa Reşid Paşanın yerine makam-ı sadarete geçti. 1270/1854 "Yine Lütfi Târihi diyorki;"
Sadrıazam Reşid Paşa ile ahkâmı adliye reisi, Mısırlı Kâmil Paşanın, istifaları üzerine özel memuriyetle Viy ana'da bulunan Âlî Paşaya sadrıazamlık verilmiş ve kaimmakamlığı tâliye nazırı Şefik Paşaya verilmiş. Meclis-i Vâla riyaseti , undesindeydi. Fuad Paşa ise rütbe-i vezaretle birlikte Tanzimat meclisi reisliğine ve hariciye nezaretine, Tophane nâzın Muhtar Bey de vezaretle Mâliye nâzın, masarifat (giderler) nezareti nâzın Tevfik Bey, Mustafa Reşid Paşanın iki kanadı makamında bulunan, Âlî ve Fuad Paşalar arasında artık rekabet başladı. Bu icraatı müteakip, Viyana'da bulunan Âlî Paşa İstanbul'a dönüp babıâliye geldi. Viyana kongresi de tatile girdiğinden o meclise tâyin edilen Reşid Paşanın gitmesinden oaz geçildi. Rusya kabinesi daha evvel Kont Orlofu, Viyana ya, baron Budberg'ide Berlin'e göndermişti. Bunların vazifesi Rusya lehine tarafsızlık temini daha sonra da doğu da siyasi bir denge meydana getirip uyuşma müzake- reler-ni temin idi Yâni Rusya, Osmanlı devletini devirmeyi temin için Viyana dolaysı ile Avusturya ile Berlin yani Prusya'nın yardımını temine çalışmaktaydı. Avusturya tarafsız kalmaya razı olamadı. Cevab olarak harekât-ı serbesti içinde olacağını bildirdi. Baron Budberg ise Berlin'de halkın düşüncesinin Rusya aleyhinde olması yüzünden başarılı olamadı. Böylece de Rusya yalnız başına kaidı. Batılı devletler bu va ziyetten istifade ederek, Avusturya'yı kendi içine almaya çalıştı. Çünkü; Avusturya aralarına katılmadıkça, Rusya'ya taarruz edebilmek, sadece denizden mümkün oluyordu. Avusturya başvekili sonradan ortaya çıkacak entrikaların kurbanı olmamak için ittifak hâlinde olan devletlerden Rus Çar'ına bir ültimatom vermelerini şart olmak üzere ileriye sürdü. Memle-keteyn'in tahliyesi, olmadığı takdlrdeyse savaşa hazır olunması bu ültimatomun açık beyanıydı. Fakat Avusturya orduları, Fransız ve İngiliz orduları harbe girmeyince kırnıda-niayacak idi. Bunlar avrupada olurken İstanbul 2.derecede [Şler ite meşguldü. Tuna boyunda Silistre'de bir savunma noktası çıkmıştı. 127O/ramazan ayı 1854'ün/mayısında, Mareşal Sen Arno komutasında bulunan elli bin Fransız ue Lord Rağlan komutasında buiunan 25 bin İngiliz askeri Gelibolu'ya gelmişti.
Rus Çâr'ı tebaasını hakiki bir haçlı seferine davet ettiği gibi klişelerden Hz. İsâ (A.S)'in tasvirini çıkartmak suretiyle taassubu alulendiriyordu. Yukarıda bir miktar bahsettiğimiz Yunanlılar gibi diğer hristiyanlar da kıyam etmiş olsalardı müttefik devletler müşkil mevkıide kalacaklardı. Ruslar Ol-taniçe'de 1270/sefer/8.günü-1853/kasım/5.günü, Çetine'de uğradıkları hezimet ite beraber, Silistre'de de daha sonra şe-hid olan Müşir Musa Paşa ve onun yerine geçen Ferik Rıfat Paşa- ların sebatkârane mertlikleri karşısında, aciz kaldıklarını gördükleri halde, Tuna' dan geçme gayretinden vazgeçmiyorlardı. Silistre savunması, Osmanlı harp târihi-nin en parlak numunelerinden birisi olmakla beraber ayrıca pek şöhretli bir levhas ıdır. Müşir Gürcü İsmail Paşa Tutrakan'da fevkalâde olan cesaretini düşmanın tas dikine sunmuş, bu cesaret düşmana parmak ısırtmıştı. Bu taraf böyleyken, düşmanın sol tarafını tehdid altına sokmak için mareşal Sen Arno ile Raglan'ın kumandasında olarak Gelibolu'daki kuvvetler Varna'ya sevk edildi. Ancak bir vakit sonra Rus ta rtn müttefik ordulara rağmen İstanbul üzerine yürüyüşe geçeceğinden korkuldu."
Beri yanda Serdar-ı ekrem Ömer Paşa, Şumnu'da tuttuğu mevkii pek de ideal bir yer değildi. Müttefik devletler birlikleri, Rusların sol tarafına geçti. Ruslar ise, burada önemli bir plân değişikliği uyguladılar ki Silistre muhasarasını kaldırmak suretiyle kuzey istika metinde çekilmeye koyuldular. Böyle yapmalarının altındaki mesaj, Memlekteyn'i tahliye etmek böylece de, Avusturya'nın isteklerine sıcak bakış yaptı pakat diğer taraftan da, mazide Mapolyon Bonapart'a t klan ki 1227/1812'de, Rusya içine çektikleri Fransızla-y Moskova önlerinde nasıl feci bir mağlubiyete duçar ettiler-bunu Birleşik kuvvetlere de uygulayıp, onlarada bu acıdan tattırmak arzusuydu.
ISe varki Prusya Kra h 4.Gilyom, bazı esbaba uygun olarak tereddütlü anlar yaşadı ve bu anlar altı hafta sürünce Avusturya'nın Rusları tehdit edici niyetini fiili harekete geçi-rememek gibi bir du rumla karşı karşıya getirdi. Prusya; Rusların Tuna nehrinin güney cihetinde bir galibiyet elde etmelerini, özellikle birleşik devletler ordusu gelmeden Silist-re'yi Rusların ele geçirmesini kolaylaştırmak istiyordu. Bunu başarmaya muvaffak olamadı Allahtan. Viyana ancak 3/ha-ziran geldiğinde tehditnâmesini gönderebildi. Rus ordusu* başkumandanı Gorçakofda Silistre'yi alamadı. Muhasarayı kaldırmak mecburiyetinde kalan Gorçakof'un birlikleri Tuna nehrini geriye geçmeye acele ederek Memleketeyn'i terke başladı.
Avusturya ordusu 24/haziran da babıâlî ile yaptığı antlaşma üzerine buraları işgale başladı. Bu antlaşmanın mânası şu idi: "Avusturya harp sonuna kadar Eflak ile Buğdan'ı yâni Memleketeyni işgal ve her bir hücuma karşı yürüyen ittifak devletleri askerleri nin harekât-ı ve muamelatına karışmı-y&cak.Fakat Avusturya bu antlaşma hükümlerini yerine getirmek hususunda Prusya müttefiki Cer manya heyetlerinden gelen itirazlarla karşılaştı. Bunun üzerine müttefik devletlere, Memleketyn'in içine girmeme leri ricasında bulundu ue anca/c bu şekilde bunu sağlayabildi. Karargâhları Var-na'da bulunan müttefik devletler, plânlarını birden bire değiştirdiler. Öte taraftan da Ruslar, Avusturya'nın tehdid beyannamesine cevap verdiler. Bu cevapları şunları tasımaktaydı: Avusturya asayiş hususunda teminat vermedikçe, Rusya'nın düşmanları ile ittifak hâlinde oldukça ue bunların Eflak ve Buğdan'da yaptıkları askeri hareka ta engel olma-dıkça kendilerininde, herhangi bir tahliyeye teşebbüs etmeyeceğini ifa de etmekteydi.".
Bunların sonucunda Avusturya; Rusya ile birleşmedi ayrıca da müttefik devletlerinede iltihak etmedi. Yalnız Eflâk ile Buğdan'ın işgalini üzerine aldı. Bu hususda babıâlî ile 14/ha-ziran mukavelesi yapıldı. Böylece Avusturya, geçici olarak hem Rusya'ya hem de müttefiklere karşı Tuna Nehrinin müdafii vaziyetini aldı. Böylecede hâkim vaziyetine geçtiğinden bu görevi yerine getirebilecek bir ciddiyet ve fiili bir emniyet kazandı. Bu durumu ile Ruslara faydası dokunuyordu.
Çünkü; Tuna'nın aşağı bölgelerinde Avusturya'nın yardımı olmaksızın müttefikler Rusya ile savaşamaz olmuştu. Avusturya politikası Edirne antlaşmasından beri Rusların memleketinde kurmuş oldukları himaye usûlünden dolayı Tuna aşağılarını kendilerine kapalı görüyorlardı. Prusyalılarda, Fransizla- nn Ren Nehri tarafından kendilerine hücum edeceklerden korkuyorlardı. Avusturya im paratoru Fransuva Josef, Fredrik Gilyom'a başvurarak 1854 senesi nisan'ının 20'sinde Berlin'de bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşma gereğince Almanya'nın asayişi nokta-i nazarından tehlikeli olan aday hücum edecek olursa her ikisi de yekdiğerinin müdafa-sı için ittifak edip, karşı koyacaktı. Bundan başka Rus ordularının Eflâk ve Buğdan'da bulunması da bir tehlike olmak üzere antlaşmanın metninde bulunuyordu.
Prusya, böylece Avusturya'ya şöyle böyle yardımcı olmaya muvafakat göstermiş oluyordu. Ancak; kuzey tarafında Finlandiya'yı gözetleyen İsveç'de harekâta iştirak edecek olursa Avrupada genel bir savaş ummaktan başka yapacak şey kalmayacaktı. Bu sıralardaydı ki; Prusya' da Prens blf ? rk İralva da ise Kont Kavur siyasi hayatlarına başla-
Bismark ilk önce 20/nisan antlaşması aleyhinde vaziyet aldı Prusya'nın üstünlüğü altında olmak üzere Almanya imparatorluğunun esasını kurmaya başladı.
Kont Kavur'da çok geçmeden, Sardunya hükümetinin av-rupadaki devletlerin derecesine dahil olabilmek için sebebler ileri sürdü. Yaşanılmakta olan bu târih dilimi, avrupa da diplomatlar devri olarak anıhrsa hiç de yanlış olmaz. Bizde de, bunların arasında önemli mevkileri olan, Mustafa Reşid ve Âlî Paşalar olduğunu da hatırlamalıyız.
Müttefikler devletler, Rusları canevinden vuramayınca yan taraflarından vurmaya karar verdiler. 16/ağustos/1854'de, Fransız denizcileri Baltık denizindeki Aland adalarından, Bo-marsund'u ele geçirdi. Buna karşılık Varna'da Fransız birlikleri büyük zahmetler yaşıyorlardı. Dobruca da Kazak müfrezelerini takibe memur olan General Kan Robert tek tük ve görülür görülmez kaybolan süvari askerine rastlıyordu.
Diğer taraftanda, kolera ve tifo salgınlarının büyük telefata sebeb olduğunu yaşıyordu. Fransızlarda temmuz ve ağustos ayları içinde mevcudunun dörtte birini kayıp etmişti. Barışı imzalamak icabedi yordu. Bu sırada İngilizlerden Sivastopol askeri limanını tahrib etmek hususunda teklif getirdiler. Eğer bunda başarı olursa Ruslar haylice uzun müddet Karadeniz de bir taarru za imkân bulamayacaktı. Ayrıca Karadeniz'in sükûneti temin edilirken, İstanbul'da yakın tehlikeden b azade olacaktı.
"Sinop Limanında Taif vapurundan başka, 7 kıt'a firkateyn ite 3 korvet vede l'de vapur bulunmaktaydı. Rus do nanması amirali Mahimof havadaki sisten istifade ederek limanın ağzını tuttu. Donanmamıza teslim olmalarını işaretle bildirdiysede, topla mukabeleye kasım ayının 21. Günü,3 kapak, 4 firkateyn ve 1 Briyk'den ibaret olan Rus donanması Sinop'a Osmanlıların demir atma mevkıilerini hâl ve hareketlerini keşif için ayın. 30. gününe kadar fırtınalı havada liman haricinde abluka vaziyeti almıştı. 1170/1853'de Patrona Mustafa Paşa komutasındaki filo, Batum'a harp mühimmatı sevk etmeye ve Patrona (tüm amiral) Osman Paşa kumandasındaki filo da Sinop Limanına demir atmıştır Sinop Limanında vazifelendirilen gemiler şunlardı:
T p Sayısı Gemilerin İsmi gemilerin Cinsi
Adet Avnullah Firkateyn Patrona Osman Paşa
Nizamiye " " Piyale Hüseyin Paşa " Kaid-i Zafer Nesim-i Zafer
50 64 22 48
48 « " Faziullah
42 " " Naviki-Bahri
42 " " Dimyat
22 " " Necm-i Efşan Korvet
22 " " Feyyaz-i Mâbud
22 " " Gül Sefid
10 " " Ereğli Vapuru
06 " " Pervazi Bahri Vapuru "
Rus amirali Nakimof, Sinop'da keşif yaparken Sivasto-pol'dan imdad taleb etmiş, 4 gün liman haricinde durup, inn-dad gelmesini beklemişti. Ayın 30. günü beklenen imdat gelerek kuvvetlenmiş olup, 3 anbarfı, 3 kapak, 2 firkateyn ile müsaid olan rüzgârı kullanarak limana inmiş ve mevcud olan 4 vapuru da Osmanlı gemilerinin kaçmasına fırsat vermemek için dışarıda karakol bırakmıştı. Sahil bataryalarının ateşinden kurtuluncaya kadar ilerleyip bir yerde mesafeye kadar sokularak demirledi. Osman Paşa işaret çekip, savaşa girişip, padişah uğrunda fedây-ı cân edinceye kadar gayret ve çalışmak dinin hamiyyetinden olduğunu ilân edip, akabinde Nizamiye Fırkateyn'inin toplarından ateşe başlandı.
Rus donanmasıda, Osmanlı donanmasıyla mukayese edil-dığinde bizim için teslim yada mahvolmak görünüyordu. İki-blJÇuk saaat fedakârane ve cesurane savaşa devam olundu.
Navik-i Bahri adlı fırkateyn'imiz karşısında yer alan Rusların kapak tipi gemisince açıbordo âteşi sonunda büyük yaralar aldı. Bu ümitsiz durumu gören Kaptan Ali Bey, mukavemete ve döğüşmeye fırsat olacağını göstermiyordu. Ali Bey,gemi-sini düşmana teslim etmemek için cephaneleğin ateşlenmesini emrettiği görüldü. Ne varki bu emir yerine getirilmeyince Ali Bey, yanmakta oîan bir meşaleyi bizzat kendisi cephaneliğe atarak tutuşturdu. Sonuçda gemi müthiş bir infilak ile parçalandı. Bu kararlı tutum ve geleneklere uygun davranış, maalesef askerimizin sebat ve metanetinde menfi bir te'sir meydana getirdi.
Fırkatey'nin her bir parçasının çeşitli yerlere dağılması, şehidlerimizin parça parça olan cesedlerinin deniz suyunu kıpkırmızı kan rengine getirmeside korku, ümitsizlik getirdi. Bu arada deniz üstünde iki gemimiz kalmıştı ve bunlarda birer firkateyn idi. Rus lar ateşe devam ediyorlardı. Gemilerimizi arayıp bulmaya çalışıyorlar zaferlerini duyurmak içinde askerlerini Hurra! diye bağırtırlarken, bizim deniz üstünde kalmayı başarmış olan iki fırkateyni'mizin ara sıra yaptığı top atışları, sanki yaralı arslanların feryadının sesini andırmaktaydı.
Rusların yapmış oldukları tahribat, o kadar büyüktü ki, şehir ve gemiler harab olduktan başka müteaddit isabet alıp, nice yaralara gark olan gemiler denizin üzerinde başıboş se lâmet arayanların üzerine ölüm yağdırmaya çalışarak, tek kişinin bile kalmamasına gayret gösterdiler. Neticede; demir alamamış bulunan iki firkateyn üzerine saldırdılar.
Ayağı yaralanmış Osman Paşa ile demir üzerinde kalmış iki firkateyn'in kumandanını esir alı yorken 125 neferi de derdest etmiş oldular. Ertesi gün savaşın deiik deşik ettiği bordaları ve anbarları ile enkaz hâlindeki gemiler Ruslar tarafından yakılarak yok edildi. Piyale Hüseyin Paşa savaş sırada başına hesap eden bir gülle ile şehidîer kervanına kaldı Savaşın akabinde naşı bulunup, Seyyid Bilâl Türbesi civarına defn edildi.
Vakanüvis; donanma reislerinin kara'da ve hamamlarda halvet hâlinde bulunduklarını kayd ediyor. Liman vakasından dolayı, Kapdan-i derya Mahmud Paşa ithamen azl olundu. İşbu melhame-i kübrada (pek kanlı savaşta) donanmayı hümayunun dörtbin askerinin yarısından fazlası şehid olmuştu. Ruslarda pek çok telefata maruz kalmıştı. <gemİleriyse hayli hasara uğramış, dört kapağın direkleri tamamen kırıldığından, alabandaları dağıla-rak hareketsiz kaldığından, Aralık ayının 2.gününe kadar limanda bekleyip mümkün olan tam? ratı daha sonra hareketsiz kalan gemileri vapurlara bağlayarak, İngiliz ve Fransız gemilerinin gelmesinden önce, Sivas-topol'a hareket etmişlerdi. Sinop şehrinin, yarısını humbara-larla yakmışlardı. Şehrin diğer yansıda, tahrib edilmek suretiyle viran edilmişti
Me'şum savaş başladığında demirini kesen Tâif vapuru firar etmiş ve İstanbul'a ulaştırmıştı. Ancak şunu söylemek gerekir kî, savaşın neticesini İstanbul'a ulaştırdığı meşkûktür. Neyse biz tafsilata devam edelim.
Tâif vapurunun verdiği haber ancak Sinop limanına yapılan baskını haber vermesidir. Boğaz'da bulunan İngiliz donanmasından Detreboşin ile Fransızların, Magador isimli gemileri, Sinop'a gitmiş ve buradaki manzaraya el koyarak, yaralıların tedavi edilebileceklerini tedavi etmişler ve İstanbul'a taşımışlardı. Daha sonra yaptıkları tahkikatla durum tespıtide yapmışlardı. Öte tarafdan Rus Amirali Nakimof ise ^ar'a gönderdiği malumatda, Sohum'u işgal ile Kafkasya lisini kandırmak için denize çıkarılan, 7 firkateyn, 3 korvet ve 2 vapurdan ibaret olan Osmanlı donanmasından ancak bir vapur kurtulabilmiş ve bizim taraftan ise, bir subay ile 33 asker ölmüş, 130 nefer de yaralanmıştır. Diyor.
Eski Serasker Hasan Rıza Paşa kapdan-ı derya makamına tâyin olundu. Bu arada da Ka tadeniz'deki harekâtımızın hepsi durdu. İstanbul savunması hayli güçleşti. Bu vaziyetin karşısında İngiliz ve Fransız donanmalarına müracaata kesin mecbur hâle geldik. İngiliz donanmasının başında olan Sir Aberdeen tereddüt halindeydi. Böyle olunca da İngilizlerin ahalisininde heyecanı hayli arttı. Bu sırada başvekil Palmers-ton istifa etdikİ, bunun üzerine Sir Aberdeen, Palmerston'un plânına evet demek zorunda kaldı. Fransa ise, Sinop donanmasının ve şehrinin tahrib haberi Rusların her türlü devletler hukukunu hiçe sayarak, şiddet dolu davranışlar sergilemeye başladıkları manzarası görülmektedirki bilhassa avrupa donanmasının burnunun dibinde Osmanlı donanmasının tahribi, efkâr-ı umûmiyeyi kamu vicdanını bütün bütün yaraladı.
Fransa başvekili Rerviyn do Layir'in teklifi üzerine İngiliz-ler ortak olarak Rusya'ya MemJeketeyn'i (Eflâk ve Buğdan) tahliye edinceye kadar savaş gemilerinin bundan böyle Karadeniz'de seyir ve harekât yap- maması bildirildi. Bu muamelenin mânası deniz devletine harp ilân edilmesinin kararlaştırıldığı demekti. Buna karşılık bu seferde Avusturya, batılı devletler ile Rusya arasına girdi. Babıâli'nin sulh şartlarını ileriye sürdü. Yazılı şartlar aşağıdaki maddelerden ibaret idi.
1- Osmanlı devletinin temamiyyet-i mülkiyesinin devamı ve kefilliğinin kabulü
2- Memlekteyn'in tahliyesi
3- 1841 senesinde avrupa tarafından babıâlî'ye verilen te-minat-ı taahhüdatın yenilenmesi.
4- Zât-ı Şahanenin istiklâliyetinin tanınması ve zât-ı şaha-in tam serbesti ile hristiyan tebâ'ya Yen> imtiyazlar ihsa-nına kail olması.
Vaziyetlerin gösterdiği ahvalin vahameti, Avusturya başvekiline bu şartları Çar'a bildirme hususunda kanaat uyandırdı. Nitekim; ocak/1854'de de bu programın Avusturya'ca, konferansın aldığı karara uygun olarak Çar'a takdimi kararlaştırıldı. Ancak; Çar bu teklif hakkında olumlu bir eğilim göstermedi. Bunun üzerine, gerek İngilizler, gerekse Fransız lar parlamentolarında harp karan aldıklarını Çar'a haber verdiklerinde Çar'da, Rus ahali yi mukaddes yerleri tahkir ve ihlâ! edenlere karşı savaşa çağırdı.
Buna karşılık İstanbulda da büyük bir canlılık, hamiyyet şeklinde kendini gösterdi. Gerek mâli gereksede bedenen pek çok yardım yapmak isteyenlerin yanında padişahın ih sanına nail olmuş ve daha nice ihsanlar beklemekte olan Rum ve Ermeniler gibi gayrimüslimler ve yine devletin hu-dudları içinde yaşayan diğer akvamın reisleri, babıâlî'ye tebrikler arz ediyordu. Rum cemaati patriği, metropolidleri maiyetinde olduğu halde ilk baharda harekata geçileceğinin haber verildiği yıldızın maiyetinde bulunmağa kararlılıklarını bildirdiler. Bu aradada, Osmanlı, Fransa ve İngiltere hükümetleri aralarında tanzim ettikleri ittifak antlaşmasının tasdiknameleri teati edildi ve resmen ilân edildi. Yine işaret edilmesi gereken hamiyyetlerden biri de savaş masraflarına yardımcı olabilmek için bir çeşit imtiyazlı senetler tertip edildiği gibi vükelâ, ricali devlet yâni devlet adamları, ulema ve üst düzeyde devlet memurları tarafından nakdî bağışlar birbirini takip etdi.
Aşağıdaki listede bir kısım bağışçının adlarını ve mikdarla-nnı bulacaksınız ancak bu ra kamlar tamamiyle alındımı?
Sorusuna muhatap olduğumuzda vereceğimiz cevap ise orasını defter-i mâliye erkânı bilir. (Târihi Lütfi)'nin listesi alt satırda verilmiştir.
Müteberrinin Adı Meblağı
Sadrıazam Mustafa Naili Paşa 300.000
Şeyhülislam Arif Efendi 25.000
Eski Sadnazam Rauf Paşa 50.000
B.Mustafa Reşid Paşa 300.000
Serasker Hasan Rıza Paşa . , 200.000
Fethi Paşa ,,...; ., i< 150.000
Sekip Paşa 50.000
Kıbrıslı Mehmed Paşa 100.000
Maliye Nâzın Safveti Paşa 100.000
Hasip Paşa 75.000
Mısırlı Kâmil Paşa 150.000
Sadaret müst.Mahmud Nedim - 25.000
İntisap Nâzın Hüseyin Bey , , 50.000
Damad Halil Paşa 75.000
Ali Galip Paşa 100.000
1.750.000 krş.
Savaşın gündeme gelmesi hasebiyle içtima yapan genel meclisin vermiş bulunduğu fazilet sahiplerini anlamak için, bahane edilerek talebe-i ulûm tarafından Seraskerlik kapısında (şimdiki Bayezid'deki İstanbul üniversitesi merkez binası önü) bir nümayiş yapıldıysa da bunların çoğu hemen yakalanıp, Girid'e sürüldüler. Bunları eski serasker Mehmed Ali Paşa tahrik etmişmiş! Bunun neticesinde Mehmed Ali Paşanın Kastamonu'ya sürüldüğü görüldü. Mehmed Ali Paşa ile Mustafa Reşid Paşanın arasındaki burudet bir çekişme riva-eti taşımaktadır ki, bu bakımdan rivayetlerin istinat ettiği hususlar pek de boş değildir.
Belli kişilere fırınların çalıştırılması müsaadesi tahsis olunmuştu- Bu usûl nasıl olduysa serbestliğe kavuşturuldu. Tanzimat fermanının ilânından önce fırınların idaresini hükümet eliyle yürütmek vardı. Fiatlann ayarlanması, ekmeğin tadı ve sekli idarece kararlaştırılıyordu. Bu fırın meselesi hakkında çalışmamızın, Bilgi bankası bölümünde kâfi miktarda müba-yaat başlığıyla malumat vermişizdir.
Bu arada bazı yerlerin durumlarına getirilen iyileştirme çabaları içinde Sırbistan'a mahsus olan imtiyaz fermanı gönderildiği gibi Mısır Valisi Abbas Paşa'nın vefatı üzerine boşsian valiliğe Kavalalı Mehmed Ali Paşanın diğer oğlu Kavalalı Sa-id Paşa vezaretde verilmek suretiyle Mısır Valiliğine tâyini yapıldı. Said Paşa bunun teşekkürünü yapabilmek içinde İstanbul'a gelerek huzura çıktı. Kendisine murassa Mecidiye nişanı hediye olundu. Takvimler 1270/1854'ü gösterirken 29/mayısda sadrıazam Mustafa Naili Paşa makamı sadaret-den infisal ettirildi.
Yerine Kıbrıslı Mehmed Paşa getirildi. Yunanistan'sa bu av-rupanın gayri meşru çocuğu görevi icabı ebeveynlerinin yâni kendisini devletlerin arasına sokan hamilerinin emirlerine teşvik ve tahriklerine uygun davranışla imrarı hayat ediyordu ve bu günlerde vazifesi Osmanlı topraklarına musallat olmuş ahaliye ve vazifelilere illallah dedirtmekteydi. Atina'da os-rnanlı devletini temsil etmekte olan maslahatgüzar ve heyeti lstanbul'a çağrıldı. Peşinden de Yunan sefarethanesi mensuplarıyla beraber, Yunan tebâlı tüccarlarda pasaportlar! ve-nlIP Yunanistan'a gitmeleri istendi.
Yunanistan'ın bu kalkışmalarını bastırmak için mülki, siyasi ve askeri selâhiyetlere hâiz olarak Keçecizâde Dr. Büyük Mehmed Efendiye, Paşalık unvanı verilmek suretiyle, işleri hâl yoluna koyma vazifesi emrolundu. Fuad Paşa bu vazifede büyük bir başarı sahibi olmuştu. Yunanlılar yapmış oldukları saldırı ve baskınların sonunda mütemadiyen yenilmekten kurtulamadılar. Pire limanını devlet abluka altına aldı. Kral Othon hududlarının üzerinde Osmanlı ahalisini rahatsız etmek isteyen çeteleri geri çağırmaya mecbur kal-dı.l271/c.ahir-1854/şubat ayı içindeydi.
1855 senesinde içtima eden Viyana kongresi sırasında toplantıda Arif Efendi isimli bir zât bulunuyordu. Bu kongrede batılı devletlerin hâriciye nazırları murahhaslık yapmaktaydı. Buna bağlı olarak da Hariciye nazırımız Âlî Pa-şa'nın orada olması icâb ediyordu. Bu vesika diyorki:
"Babıâli, batılı devletlerin İsrarı üzerine Avusturya askerinin Eflak ve Buğdan'a geçmesi için bir mukavele imzalanmasına rıza göstermişsede endişeliydi. İşin bu tarafıyla Âlî Paşanın, Viy anada bulunması lâzımdı. Arif Efendi lisana aşina olmadığı gibi o zamanın konferanslarında tam selahiyetti ricalin bulunması kaideden idi. Bu vaziyet karşısında Âlî Paşa fevkalâde memuriyet ve b.elçilik payesi ile yollandı. Âlî Paşaya 5oo bin kuruş harcırah ve 7500 florin muvakkat maaş tahsis olundu.
Kongre sulhu değil, büyük bir galebeyi kararlaştırmış gibi, ikibuçuk ay sonra dağıldı. Bu sırada Âlî Paşa, Mustafa Reşid Paşanın yerine makam-ı sadarete geçti. 1270/1854 "Yine Lütfi Târihi diyorki;"
Sadrıazam Reşid Paşa ile ahkâmı adliye reisi, Mısırlı Kâmil Paşanın, istifaları üzerine özel memuriyetle Viy ana'da bulunan Âlî Paşaya sadrıazamlık verilmiş ve kaimmakamlığı tâliye nazırı Şefik Paşaya verilmiş. Meclis-i Vâla riyaseti , undesindeydi. Fuad Paşa ise rütbe-i vezaretle birlikte Tanzimat meclisi reisliğine ve hariciye nezaretine, Tophane nâzın Muhtar Bey de vezaretle Mâliye nâzın, masarifat (giderler) nezareti nâzın Tevfik Bey, Mustafa Reşid Paşanın iki kanadı makamında bulunan, Âlî ve Fuad Paşalar arasında artık rekabet başladı. Bu icraatı müteakip, Viyana'da bulunan Âlî Paşa İstanbul'a dönüp babıâliye geldi. Viyana kongresi de tatile girdiğinden o meclise tâyin edilen Reşid Paşanın gitmesinden oaz geçildi. Rusya kabinesi daha evvel Kont Orlofu, Viyana ya, baron Budberg'ide Berlin'e göndermişti. Bunların vazifesi Rusya lehine tarafsızlık temini daha sonra da doğu da siyasi bir denge meydana getirip uyuşma müzake- reler-ni temin idi Yâni Rusya, Osmanlı devletini devirmeyi temin için Viyana dolaysı ile Avusturya ile Berlin yani Prusya'nın yardımını temine çalışmaktaydı. Avusturya tarafsız kalmaya razı olamadı. Cevab olarak harekât-ı serbesti içinde olacağını bildirdi. Baron Budberg ise Berlin'de halkın düşüncesinin Rusya aleyhinde olması yüzünden başarılı olamadı. Böylece de Rusya yalnız başına kaidı. Batılı devletler bu va ziyetten istifade ederek, Avusturya'yı kendi içine almaya çalıştı. Çünkü; Avusturya aralarına katılmadıkça, Rusya'ya taarruz edebilmek, sadece denizden mümkün oluyordu. Avusturya başvekili sonradan ortaya çıkacak entrikaların kurbanı olmamak için ittifak hâlinde olan devletlerden Rus Çar'ına bir ültimatom vermelerini şart olmak üzere ileriye sürdü. Memle-keteyn'in tahliyesi, olmadığı takdlrdeyse savaşa hazır olunması bu ültimatomun açık beyanıydı. Fakat Avusturya orduları, Fransız ve İngiliz orduları harbe girmeyince kırnıda-niayacak idi. Bunlar avrupada olurken İstanbul 2.derecede [Şler ite meşguldü. Tuna boyunda Silistre'de bir savunma noktası çıkmıştı. 127O/ramazan ayı 1854'ün/mayısında, Mareşal Sen Arno komutasında bulunan elli bin Fransız ue Lord Rağlan komutasında buiunan 25 bin İngiliz askeri Gelibolu'ya gelmişti.
Rus Çâr'ı tebaasını hakiki bir haçlı seferine davet ettiği gibi klişelerden Hz. İsâ (A.S)'in tasvirini çıkartmak suretiyle taassubu alulendiriyordu. Yukarıda bir miktar bahsettiğimiz Yunanlılar gibi diğer hristiyanlar da kıyam etmiş olsalardı müttefik devletler müşkil mevkıide kalacaklardı. Ruslar Ol-taniçe'de 1270/sefer/8.günü-1853/kasım/5.günü, Çetine'de uğradıkları hezimet ite beraber, Silistre'de de daha sonra şe-hid olan Müşir Musa Paşa ve onun yerine geçen Ferik Rıfat Paşa- ların sebatkârane mertlikleri karşısında, aciz kaldıklarını gördükleri halde, Tuna' dan geçme gayretinden vazgeçmiyorlardı. Silistre savunması, Osmanlı harp târihi-nin en parlak numunelerinden birisi olmakla beraber ayrıca pek şöhretli bir levhas ıdır. Müşir Gürcü İsmail Paşa Tutrakan'da fevkalâde olan cesaretini düşmanın tas dikine sunmuş, bu cesaret düşmana parmak ısırtmıştı. Bu taraf böyleyken, düşmanın sol tarafını tehdid altına sokmak için mareşal Sen Arno ile Raglan'ın kumandasında olarak Gelibolu'daki kuvvetler Varna'ya sevk edildi. Ancak bir vakit sonra Rus ta rtn müttefik ordulara rağmen İstanbul üzerine yürüyüşe geçeceğinden korkuldu."
Beri yanda Serdar-ı ekrem Ömer Paşa, Şumnu'da tuttuğu mevkii pek de ideal bir yer değildi. Müttefik devletler birlikleri, Rusların sol tarafına geçti. Ruslar ise, burada önemli bir plân değişikliği uyguladılar ki Silistre muhasarasını kaldırmak suretiyle kuzey istika metinde çekilmeye koyuldular. Böyle yapmalarının altındaki mesaj, Memlekteyn'i tahliye etmek böylece de, Avusturya'nın isteklerine sıcak bakış yaptı pakat diğer taraftan da, mazide Mapolyon Bonapart'a t klan ki 1227/1812'de, Rusya içine çektikleri Fransızla-y Moskova önlerinde nasıl feci bir mağlubiyete duçar ettiler-bunu Birleşik kuvvetlere de uygulayıp, onlarada bu acıdan tattırmak arzusuydu.
ISe varki Prusya Kra h 4.Gilyom, bazı esbaba uygun olarak tereddütlü anlar yaşadı ve bu anlar altı hafta sürünce Avusturya'nın Rusları tehdit edici niyetini fiili harekete geçi-rememek gibi bir du rumla karşı karşıya getirdi. Prusya; Rusların Tuna nehrinin güney cihetinde bir galibiyet elde etmelerini, özellikle birleşik devletler ordusu gelmeden Silist-re'yi Rusların ele geçirmesini kolaylaştırmak istiyordu. Bunu başarmaya muvaffak olamadı Allahtan. Viyana ancak 3/ha-ziran geldiğinde tehditnâmesini gönderebildi. Rus ordusu* başkumandanı Gorçakofda Silistre'yi alamadı. Muhasarayı kaldırmak mecburiyetinde kalan Gorçakof'un birlikleri Tuna nehrini geriye geçmeye acele ederek Memleketeyn'i terke başladı.
Avusturya ordusu 24/haziran da babıâlî ile yaptığı antlaşma üzerine buraları işgale başladı. Bu antlaşmanın mânası şu idi: "Avusturya harp sonuna kadar Eflak ile Buğdan'ı yâni Memleketeyni işgal ve her bir hücuma karşı yürüyen ittifak devletleri askerleri nin harekât-ı ve muamelatına karışmı-y&cak.Fakat Avusturya bu antlaşma hükümlerini yerine getirmek hususunda Prusya müttefiki Cer manya heyetlerinden gelen itirazlarla karşılaştı. Bunun üzerine müttefik devletlere, Memleketyn'in içine girmeme leri ricasında bulundu ue anca/c bu şekilde bunu sağlayabildi. Karargâhları Var-na'da bulunan müttefik devletler, plânlarını birden bire değiştirdiler. Öte taraftan da Ruslar, Avusturya'nın tehdid beyannamesine cevap verdiler. Bu cevapları şunları tasımaktaydı: Avusturya asayiş hususunda teminat vermedikçe, Rusya'nın düşmanları ile ittifak hâlinde oldukça ue bunların Eflak ve Buğdan'da yaptıkları askeri hareka ta engel olma-dıkça kendilerininde, herhangi bir tahliyeye teşebbüs etmeyeceğini ifa de etmekteydi.".
Bunların sonucunda Avusturya; Rusya ile birleşmedi ayrıca da müttefik devletlerinede iltihak etmedi. Yalnız Eflâk ile Buğdan'ın işgalini üzerine aldı. Bu hususda babıâlî ile 14/ha-ziran mukavelesi yapıldı. Böylece Avusturya, geçici olarak hem Rusya'ya hem de müttefiklere karşı Tuna Nehrinin müdafii vaziyetini aldı. Böylecede hâkim vaziyetine geçtiğinden bu görevi yerine getirebilecek bir ciddiyet ve fiili bir emniyet kazandı. Bu durumu ile Ruslara faydası dokunuyordu.
Çünkü; Tuna'nın aşağı bölgelerinde Avusturya'nın yardımı olmaksızın müttefikler Rusya ile savaşamaz olmuştu. Avusturya politikası Edirne antlaşmasından beri Rusların memleketinde kurmuş oldukları himaye usûlünden dolayı Tuna aşağılarını kendilerine kapalı görüyorlardı. Prusyalılarda, Fransizla- nn Ren Nehri tarafından kendilerine hücum edeceklerden korkuyorlardı. Avusturya im paratoru Fransuva Josef, Fredrik Gilyom'a başvurarak 1854 senesi nisan'ının 20'sinde Berlin'de bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşma gereğince Almanya'nın asayişi nokta-i nazarından tehlikeli olan aday hücum edecek olursa her ikisi de yekdiğerinin müdafa-sı için ittifak edip, karşı koyacaktı. Bundan başka Rus ordularının Eflâk ve Buğdan'da bulunması da bir tehlike olmak üzere antlaşmanın metninde bulunuyordu.
Prusya, böylece Avusturya'ya şöyle böyle yardımcı olmaya muvafakat göstermiş oluyordu. Ancak; kuzey tarafında Finlandiya'yı gözetleyen İsveç'de harekâta iştirak edecek olursa Avrupada genel bir savaş ummaktan başka yapacak şey kalmayacaktı. Bu sıralardaydı ki; Prusya' da Prens blf ? rk İralva da ise Kont Kavur siyasi hayatlarına başla-
Bismark ilk önce 20/nisan antlaşması aleyhinde vaziyet aldı Prusya'nın üstünlüğü altında olmak üzere Almanya imparatorluğunun esasını kurmaya başladı.
Kont Kavur'da çok geçmeden, Sardunya hükümetinin av-rupadaki devletlerin derecesine dahil olabilmek için sebebler ileri sürdü. Yaşanılmakta olan bu târih dilimi, avrupa da diplomatlar devri olarak anıhrsa hiç de yanlış olmaz. Bizde de, bunların arasında önemli mevkileri olan, Mustafa Reşid ve Âlî Paşalar olduğunu da hatırlamalıyız.
Müttefikler devletler, Rusları canevinden vuramayınca yan taraflarından vurmaya karar verdiler. 16/ağustos/1854'de, Fransız denizcileri Baltık denizindeki Aland adalarından, Bo-marsund'u ele geçirdi. Buna karşılık Varna'da Fransız birlikleri büyük zahmetler yaşıyorlardı. Dobruca da Kazak müfrezelerini takibe memur olan General Kan Robert tek tük ve görülür görülmez kaybolan süvari askerine rastlıyordu.
Diğer taraftanda, kolera ve tifo salgınlarının büyük telefata sebeb olduğunu yaşıyordu. Fransızlarda temmuz ve ağustos ayları içinde mevcudunun dörtte birini kayıp etmişti. Barışı imzalamak icabedi yordu. Bu sırada İngilizlerden Sivastopol askeri limanını tahrib etmek hususunda teklif getirdiler. Eğer bunda başarı olursa Ruslar haylice uzun müddet Karadeniz de bir taarru za imkân bulamayacaktı. Ayrıca Karadeniz'in sükûneti temin edilirken, İstanbul'da yakın tehlikeden b azade olacaktı.
Konular
- Alemdar Vakası Ve İrticaın Sonu!
- Alemdar Mustafa Paşa'nın Biyografisi
- Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa
- Başvekilin Şehadeti
- Alemdarın Tesbiti
- Kumanda Zafiyeti
- Göz Yaşartan Sadakat
- İrticaın Vahşeti
- SULTAN ABDÜLMECİD HAN
- Girid'de Rumların İhtilâli
- Kavalalı Mehmed Ali Paşa İstanbul'da
- Macaristan İhtilâli-Memleketeyn Meselesi
- Osmanli Devletinde Bazı Olaylar
- Mençikof Ve Paltosu
- Savaş
- Sinop Vak'ası
- Sivastopol Muharebesi
- Çar'ın Ölümü-Sivastopal'un Zaptı
- Kafkas - Rüs Savaşlarının Târihi Bir Analizi
- Kabardey-Rüs-Kırım İlişkilerinde İlk Safha
- Rusların Kabardeyi İşgal Safhası
- Ruslar'ın Batı Çerkesya'yı İşgal Hareketlerinin Başlaması
- Tanzimat Üzerinde Tetebbu
- Osmanlıda Islahat Devri
- Bir Başka Kaynaktan
- Sadarette Değişiklikler
- Padişahın Donanma Gayreti
- Harp Sonrası
- Memâliki Osmaniye'de Kaynama