Açıklama


Bu hadis, Buharî'nin dışındaki meşhur hadis kitaplarının tümünde yer almıştır. Buhârî'de, Ebû Cuheyfe'den rivayet edilen ve manası bu hadisin manasına yakın bir hadis vardır.[35]

Sahih-i Müslim'de ise, hadisin iki rivayeti yer almıştır. Bunlardan bi­rinde Abdullah b. Mes'ud, "Rasûlullah, faiz yiyene ve yedirene lanet etti." demiş, şahidi ve kâtibini anmamıştır. Hatta kendisini dinleyen ravinin, "Şa­hitleri ve kâtibi" ile ilgili sorusuna; "Biz sadece duyduğumuzu söyleriz" kar­şılığını vermiştir.

Müslim'deki ikinci rivayette ise, yiyen ve yedirenlerin yanı sıra şahitle­rine ve kâtibine de Hz. Peygamber'in lanet ettiği belirtilmiş ve fazla olarak bunların hepsinin eşit olduğu ifade edilmiştir.
Faizin Arapçası "Ribâ"dır, Onun için bazı Türkçe kitaplarda faiz ko­nusu "ribâ" adı altında işlenir. Meşhur manasıyla faiz; "İki mal birbiri ile değiştirilirken; bir taraftan bedele mukabil olmaksızın verilen fazlalıktır." Faiz ister fertle fert, ister fertle kurum isterse kurumla kurum arasında ol­sun değişmez, haramdır. Yani bazılarının zannettiği gibi sadece tefecilik de­ğildir. Sadece Hanefîlerden İmam Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed'e göre dar-ı harbde, oranın tebaasından bir gayri müslim ile müslüman arasında faiz muamelesi cari olmaz. Ebû Yusuf'a göre ve diğer mezhep imamlarına göre, faiz nerede ve kiminle olursa olsun haramdır. İmam A'zam ve İmam Muhammed'in görüşlerine esas aldıkları hadis, diğer âlimlerce tenkide tabi. tutulmuştur. Hanefî âlimlerinin ileri gelenlerinden İbnü'l-Hümâm, Hidâye'ye şerh olarak yazdığı Fethu'l-Kadîr adındaki eserinde bu hadisin "garib" ol­duğunu söyler. Yine orada dar-ı harpteki faizin haram olmadığı kabul edi­lirse, bunun müslümanm faiz vermesi değil, alması ile kayıtlı olduğu be­lirtilir.[36]

Faizin hangi mallarda cereyan ettiği, hangi muamelelerin faize girdiği, faizin çeşitleri gibi konular oldukça tafsilatlıdır. Bunlar fıkıh kitaplarında uzun uzadıya işlenmiştir. Biz de yeri geldikçe, imkân nisbetinde bu ayrıntı­lara gireceğiz.

Faiz yiyenden maksat, faiz alan; yedirenden maksat da faiz verendir. Kişi faiz aldıktan sonra onu yemeyip de başka ihtiyaçlarına sarfetse aynı şe­kilde günahkâr olur. İnsanlar ellerine geçen maldan en çok yemek suretiyle faydalandıkları için bu ifade kullanılmıştır.

Hadisten anlaşıldığı üzere, faiz alıp verenlerin yanı sıra muamelesine şa­hitlik eden ve yazanlar da Hz. Peygamber'in lanetine maruz kalmışlardır. Hatta yukarıda işaret edildiği gibi, Sahih-i Müslim'deki bir ilâveden, bunla­rın hepsinin eşit oldukları anlaşılmaktadır. Ancak, Nesâî'nin rivayeti; şahit­lerin ve kâtibin yaptıklarının günahlığını, bu muamelenin faiz olduğunu bil­meleri şartına bağlamaktadır. Yani iki kişi bir faiz akdine şahitlik etseler fa­kat bu akdin faiz akdi olduğunu bilmeseler günah işlemiş olmazlar.

Hz. Peygamber'in faizcileri lanetlemesi, ya haber ya da duadır. Yani, ya onların Allah'ın rahmetinden uzak olduklarını bildirmek, ya da Allah'ın rahmetinden uzak kalmaları için bedduadır. Hangisi olursa olsun bu, faizci­lerin uğrayacağı felâketin büyüklüğünü gösterir.

İmam Nevevî; bu hadisin, faiz alma verme muamelesine şahit olma ve yazmanın haram olduğuna delil olduğunu söyler. Faiz almanın ne derece bü­yük bir günah olduğunu belirten birçok âyet ve hadis vardır. Şimdi bunlardan önce âyetleri, sonra da hadislerin bir kısmını görelim:
"Faiz yiyenler, mahşerde ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, 'zaten alışveriş de faiz gibidir' demelerindendir. Oy­sa Allah alışverişi helâl, faizi haram kıldı. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizcilikten geri durursa, geçmişi kendisinedir, onun işi Allah'a aittir. Kim faizciliğe dönerse, işte-onlar cehennemliktir, onlar orada temelli kalacak­lardır.[37]
"Allah faizi eksiltir, sadakaları bereketlendirir. Allah pek nankör olan hiçbir günahkârı sevmez."[38]
"Ey inananlar! Allah'tan sakının, inanmışsanız faizden arta kalmış he­saptan vazgeçin. Böyle yapmazsanız, bunun Allah'a ve Peygamberine karşı açılmış bir savaş olduğunu bilin. Eğer tevbe ederseniz, sermayeniz sizindir. Böylece haksızlık etmemiş ve haksızlığa uğramamış olursunuz."[39]

Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:

"Miraca çıkartıldığım gece, karınları evler gibi (şişmiş) bir grubun ya­nma vardım. Onların karınlarında, ta dışardan görülen yılanlar vardı.
Bunlar kimlerdir ey Cebrail? dedim. Bunlar, faiz yiyenlerdir, dedi."[40] Bz, Peygamber (s.a) ashabına:

“Helak edici yedi şeyden kaçınınız" buyurdu. Sai ıbeler:

O 'ar nelerdir ya Rasûlallah? diye sordular. Rasullah (s.a):
"Allah'a ortak koşmak, sihir yapmak, Allah'ın haram kıldığı cana hak­sız yere kıj fiak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaş günü kaçmak, hiçbir şeyden haberdar olmayan mü'min hanımlara iftira etmektir."buyurdu.[41] Hz. Peygamber (s.a), bir başka hadisinde de şöyle buyurmuştur: "Faiz yetmiş çeşittir. Bunların en aşağısı kişinin annesine temas etmesi gibidir, (günahları eşittir)."[42]

İbn Mâce, Beyhakî ve Hâkim de, biraz değişik lafızlarla yukarıdaki ha­disin manasına gelen hadisler rivayet etmişlerdir.
Yukarıya aktardığımız âyet ve hadisler, faizin ne beter bir illet, ne çir­kin bir muamele olduğunu en güzel şekilde ortaya koymaktadır. Bunlardan sonra, artık faiz şöyle kötüdür, böyle kötüdür diye lafı uzatmaya gerek yoktur.[43]


Eser: Ebu Davud

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Ebu Davud

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..