Teşbih Namazı

Mutekit ta zikredildiğine göre, teşbih namazı şöyle kılınır:

Tesbîh namazını kılacak olan kimse, önce tekbir alır ve süb-haneke'yi okur.
Sonra, 15 defa: «Sübhanellahi vel - hamdü ÜHahi ve Iâ Slahe illaUâhÜ vellahü ekber. der.
Sonra, yukarıdaki teşbihi 10 def a okur.

Sonra, eûzü - besmeie çekip, Fatiha ve sûreyi okur.
Sonra da, rükû'da 10 defa; kıyamda 10 defa; birinci secdede de 10 defa; iki secde arasında 10 defa, ikinci secdede 10 defa okur. Ve bu namazı dört rek'atta tamamlar. (Böylece, namazın tamamın­da, bu teşbihi 300 defa tekrarlamış olur.)

îbh-i Abbas (R.A.)'a:

— Bu namazda okunması gereken sûre var mı? diye sorulunca:

—  Evet, tesbîh namazı kılan kimse, «elhakümü't - tekâsür, ve'l - asr, kul yâ eyyükel - kafirûıı ve kul hüvellâhü-ehad» sürelerini o-kur buyurmuştur.

Muafla da: «Teşbih namazı öğleden önce kılınır.» demiştir. Muz-marat'ta da böyledir.

Mutlak nafileleri, her vakitte kalmak müstehabtır. Serh-sî'nin Muhıyt'inde de böyledir.

Nafile namazları, gündüz dört rek'atten fazla, gece ise sekiz rek'atten fazla, bir selamla kılmak mekruhtur. Efdal olan, gecede de gündüzde de, dört rek'attebîr selam vererek kılmaktır. Böylece, tah-rîme (=iftitâh tekbiri) devam etmiş, meşakkat çoğalmış ve fazilet artmış olur. Bundan dolayı dört rek'atti bir selâmla kılmayı nez-veden kimse, bunu iki selâmla kılsa, nezrini yerine getirmiş olmaz. Sunun aksini yaparsa, nezrini yerine getirmiş olur. (adağından kur­tulur) Tebyin'de de böyledir.

Sünnet ve nafileleri evde kılmak efdaldir. Çünkü Peygam­ber (S.A.V.Î Efendünöz:

«Farz namazlar müstesna, bir kimsenin en efdâl namazı evin­de kıldığı namazdır.» buyurmuştur.

Eğer, imâm nafileleri rnescidde kılıyorsa, bunları, mesci­din kapısında kılması efdaldir.

Eğer, imân? farzı mescidin, dış kısmında kılıyorsa, nafileyi iç kısımda, farzı mescidin iç kısmında kılıyorsa, nafileyi dış kısımda kılması daha evladır.

Eğer, mescid bir ise t yani içi ayrı, dışı ayrı değilse), imâmın, nafileyi, direk arasında kılması efdaldir.

Bir hâil (mani) olmadan, saflarının arasında nafile kılmak mek­ruhtur. En şiddeti kerahat de — namaz kılmakta olan  cemaatin arasına girerek, safta nafile kılmaktır. Bunların tamamı, imâm na­mazda olduğu vakittedir. Fakat, bir kimse, imâm namaza başlama­dan, canı nerede kılmak iseterse, nafileyi orada kılar.

Farzlardan sonra, kılınan sünnetlere gelince, bir kimse, bunları tarzı kıldığı yerde de kılabilir; evla olan ise, bir âdım ileri gidip o-rada kılmaktır.

îmâmm, farzdan sonraki nafileyi, muhal (imkansız) olmazsa farzı kıldığı yerden geride kılması efdaldir. Kâfi'de de böyledir.

Halvâni: «Efdal olan, teravih hariç, bütün nafileleri evde kılmaktır." demiştir

Âlimlerden birisi de: «Efdal olan, nafileleri zaman zaman evde kıîmaktıı» demiştir. SahiJı olan ise, bu kavillerin hepsinin, de bir olduğudur. Evde kılmak üstündür veya mescidde kılmak üstündür veya aşağıdır, denilmez. Üstün olan namaz, riyadan uzak oı«n, ıhlâs ve huşûun tamamını, içinde toplayan namazdır. Nihâye'de de böyle: dir.

Öğle namazından önce kılınan dört^ rek'atin ve cum'a'dan önce ve sonra kılman dört rek'atin ilk oturuşlarında Peygamber (SAV.) Efendimize salavât getirilmez. (Allahümme salli, AHahüm-me bârik okunmaz.) Bu namazlarda, üçüncü rek'atte kalkınca da is-tiftâh edilmez. (Sübhâneke okunmaz ve eûzü çekilmez.* Diğer dört rek'atli nafileler, bunun hilafınadır. Zamdı'de de böyledir.

Bir kimse, sabah namazının iki rek'atını veya öğle nama­zının dört rek'atim kıldıktan sonra, alış verişle meşgul olsa veya bir şey yiyip içse, o kimse, bu namazları yeniden kılar. Ancak, bir lok­macık yiyecek veya bir içim su, bit sünnetleri iptal etmez. HuJâsa'da da böyledir,

Bu durumda, bir kimsenin, farzı kıldıktan sonra konuşmuş olması, sünneti düşürür mü? sorusunda, «Hayır düşürmez. Fakat, sevabı, konuşmadan kılınmış olan namazın sevabından az olur.» de­nilmiştir. Nîhâye'de de böyledir.

Nafilelerin her rek'atinde. Fatiha ve sûre okunur. Şayet bir rek'atinde veya iki rek'atinde, kıraat terk edilmiş olursa, o rek'atler fesada gitmiş olur. Muzmarât'ta da böyledir.

A İmâm Muhammed (R.A.)'e göre —bu durumda— vitrin hükmü de nafilenin hükmü gibidir. Fakat, Ebû Hanîfe (R.A.) göre, burada da kıyas ve istihsan vardır. îstihsanda ise, bu namaz fesada gitmez. Kıyasda ise, O'na göre de namaz fesada güder. Alınıp, kabul edilen kavil de İmâmı Azam (R.A.)'m kavlidir. Hulâsa'da da böy­ledir.

Bir kimse, nafile bir namaza, abde&tsiz veya pis bir elbise ile başlasa, namaza girmiş olmaz. Başlama sahih olmayınca da, bu­nun kazası lâzım gelmez. Muhıyt'te de böyledir.

Nafüîe bir namazı. ayakta kılmaya gücü yettiği halde oturarak kılmak mekruh değildir. Sahih olan   budur. Mecma'u'İ-Şerhinde de böyledir.

Nafile bir namazı, ayakta kılmakta olan kimse, oturmak is­terse, îmâm-i Azam (R.A.) a göre —istihsanen— oturabilir. Muhıyt' te de böyledir.

Nafileyi ayakta kılarken yorulan kimsenin, bir bastona ve­ya duvara dayanmasında bir beis yoktur. Câmlu's - SağSr ŞerM'nde de böyledir.

Nafile bir namazı,, özürsüz olarak îmâ ile kılmak caiz ol­maz.

Nafile bir namazı kılmaya başlayıp, sonra da onu bozan bir kim­se, eğer abdestinin bozulması veya konuşmak gibi bir sebeple, tah-rîmeden çıkmış ise, namazın kalan kısmını bina eyleyemez; bu du­rumda bina etmek sahih değildir. Fakat, bu kimse, okumayı terk etmek gibi bir sebeple tahrîmeden çıkmamışsa, o kimse, namazının kalan kısmını bina eder. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bir kimse, kıyama gücü yetmediği için, namazı- otura­rak kılıyorsa, o kimse serbesttir, kıraat ederken, isterse dizlerini dikerek oturur; isterse bağdaş kurarak oturur. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Muhtar olan, bu durumda, teşehhüd de oturulduğu gibi oturmaktır. Hidâye'de de böyledir.

Bir kimse, nafileye, oturduğu yerde başlar, bir kısmını öy­lece kılar; sonra da ayağa kalkmayı ister ve kalkıp bir kısmını da öyle kılarsa, bütün âlimlere göre, böyle yapmak caiz olur. Mu-hıyt'te de böyledir.

Bir kimse, üzerinde, nafile bir namaz olduğu zannı ile bu namazı kılmaya başlasa da sonra, üzerinde böyle bir namaz olmadı­ğı açığa çıksa; bu, durumda, başlamış bulunduğu o namazı bozar­sa, bozduğu bu namazı kaza etmez. Zahidi'de de böyledir.

Arkadaşlarımız, iki rek'attan fazla nafileye, mutlak niyye-tin lâzım olmadığı hususunda ittifak etmişlerdir. Dört rek'ate niy-yetin lüzumu konusunda ise, ihtilaf vardır. HuÜâsa'da da böyledir.

İmâm Ebû Hanîfe (R.AJ ve İmâm Muhammed (RA>'e gö­re, dört rek'at niyyeti ile nafile namaz kılmaya başlayan kimse, aslında iki rek'at kılmaya başlamıştır. Gunye'de de böyledir.

Dört. rek'at nafile namaz kılmakta olan bir kimse, kas den iki rek'ati kıldıktan sonra oturmasa, namazı —istihsânen— fasid olmaz. Bu, îmâm-ı A'zam ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un kavileri­dir. Kıyasda ise, bu kimsenin namazı fasid olur. Bu ise, îmânı Mu-hammed (R.A.) 'in kavLüdir.

Bir kimse, üç rek'at nafile kilsa da, tkinci rek'atten sonra oturmamış bulunsa, esahh olan kavle göre, o kimsenin namazı ifsâd olmuştur.

Bu kimse, altı veya sekiz rek'at nafile namaz kılmış ve sadece bir defa oturmuş olsa, bu durumda da âlimlerimiz, görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Esahh olan, istihsanen bu durumda —yukarıdaki— görüşler gibidir.

Imâmü'l - Sifâr, Asl'm bir nüshasında : «Bu kimse, eğer, otur-mamişsa, üçüncü rekate kalkıncaya kadar, İmâm Muhammed (R.A.) 'in kıyası üzeredir; yani, bu kimse döner ve oturur. Diğer imam­larımıza göre ise, dönüp oturmaz, onun, sehiv secdesi yapması ge­rekir- Hulâsa'da da böyledir.

Bu hüküm, dört rek'at kılmaya niyyet edildiği zamandır. Eğer dört rek'ate niyyet edilmez ve üçüncü rek'ate oturulmadan kalkıl­mış olursa, bil-iernâ avdet edilip, oturulur. Şayet, dÖnülmezse, na-ınaz fesada gider. Bürcendî'de de böyledir.

Öğleden önce kılman dört rek'atin hükmü de, İmâm Mu­hammed (R.A.)'e göre, nafilenin hükmü gibidir. Fakat, İmâm Ebû Hanife İKA.) ,ye göre, burada istihsanen kıyas vardır.

İstihsanda ise, —bu durumda— namaz fesada gitmez. Kabul edilen kavil de budur. Muzmarât'ta da böyledir.

Bu kimse, Önceki iki rek'atten birinde, ve son rek'atlerin de bi­rinde kıraat etmiş bulunsa; veya sadece jlk iki rek'atin birinde kı­raat etse. İmâmı A'zam ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.>'un kavillerine göre, dört rek'at olarak kaza eder. İmâm Muhammed (R.A.)'e göre ise, Önceki iki rek'ati kaza eder.

İmâm Muhammed (R.AJ 'e göre, aslolan : Nafile kılan bir kim­se, eğer önceki iki rek'atte veya bunlardan birinde kıraati terk eder­se, —fazla rek'atin secdesi ile kayıtladığı zaman— tahrîme (= ifti-tâh tekbîri) ibtal olur ve namaz sahih olmaz.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre is© : îtkikî rek'atte, kıraati terk etmek, tahrîmenin bozulmasını gerektirmez. Çünkü, okumak, fazla bir rükündür. Kıraat olmadan namazın olabileceği sebebi ile, oku­ma bilmeyenin, ahrasm ve muktedî'nin okumadan namazlarının ol­duğu gibi... Fakat, —okumamak— edanın fasadam yerektirir; bu ise, terk etmenin üzerine ziyade yapmaz; böylece tahrîme de hatti olmaz. Bu durumda da ikinci şef'a ( = ikinci İki rek'ate) başlamak sahih olur.

îmâm-ı A'zam (R.A,>'a göre de : Önceki iki rek'atte kıraati t£rk etmek, tahrîmenin batıl olmasını gerektirir. Çünkü, kıraat hakkın­da, icmâ'ı ümmet vardır. Ve bu durumda, üzerine bina caiz olmaz. İlk iki rek'atin birisinde kıraat etmek hususunda da ihtilâf edil­miştir. Bu durumda da, biz, o-namazın ballanma (— bâtıl olduğu­na, bozulduğuna) hükmederiz. Kazasının ve son iki rekâatin beka­sının lâzım olduğu hakkında —ihtiyaten—, hükmederi?.. Tebyîn'de de böyledir.

Nafilenin ilk iki rek'atinde, bir imâma uymuş olan bir kim­se, imâm son iki rek'ate girmeden önce konuşsa, bu kimsenin, ilk iki rek'atten başka rek'atleri kasa etmesi gerekmez. Bu İnaâmeyn*e göre böyledir.

kimse, şayet imâm, son iki rek'ate kalktığı zaman, konuşmuş olsa, imâm ise dört rek'atte de okumuş bulunsa, bu kimse dört rek'at kaza eder.

Böyle yapmak, mekruh da olmaz. Serahsî'nin Muhıyî'lnde de böyledir.
Nafileyi oturarak kılan bir kimse, rükû'-a gitmeyi isteyince ayağa kalkar ve rükû'a gider. Efdal olan da, kalktığı zaman Kur'ân1 dan bir şey okur. Şayet, doğruca kalkar bir şey okumadan rükû'a giderse, bu da caiz olur. Fakat, kıyamını tam yapmazsa caiz olmaz. Hulâsa'd a da böyledir.

İki rek'at kaza kılan bir kimse, dört rek'ate niyyet eylemiş olsa da, onu da bozmuş bulunsa, ister ilk oturuştan önce, isterse sonra bozmuş olsun, —durum değişmez ve— namazı bozulmuş olur.. Kenz'de de böyledir.

«Öğlenin —son — sünneti de, yukanda olduğu gibidir. Çün­kü, o da nafiledir. Bunu da ihtiyaten dört rek'at kılar.» denilmiştir. Çünkü o, bir namaz yerindedir. Hidâye'de de böyledir. Eşahh olan da budur. Muzmarât'ta da böyledir.

Nısâb Sahibi ise, —yukarıdaki— hükmün esahh olduğuna nass getirmiştir. Bahrü'r - Râık'ta da böyledir.

Nafile namaz kılmakta olan bir kimse, üçüncü rek'ate kalk­sa ve kalkınca da, ikinci rek'atte oturmadığını hatırlasa, kıldığı na­maz, öğle namazının sünneti olsa bile, dönüp oturur.

Alıyyü'I - Bezdevî : «Bu kimse oturmaz.» demiştir. Eğer, dört rek'ate niyyet eylememiş ve oturmadan üçüncü rek'ate kalk-mışsa, bu durumda, o kimse bü-icma' oturur; oturmazsa namazı bo­zulur. Bürcendiy'de de böyledir.

Birinci oturuşta oturmuş olan kimse, selâm verse veya ko­nuşsa, bir şey lazım gelmez.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) : «Bu kimsenin, son iki rek'ati ka­za etmesi gerekir.» demiştir.

Bir kimse, dört rek'at kılmaya niyyet etmiş olsa da, hiç bir şey okumasa veya sadece son iki rek'atin birisinde okumuş bulunsa, bu durumda, o kimsenin ilk iki rek'ati kaza etmesi lazım gelir. Bu, İmâm ı A'zam ve İmâm Muhamnıed (R.A.) 'in kavlidir. İmâm Yû­suf (R.A.) 'a göre ise, bu kimse dört rek'ati de kaza eder.

Fakat, bu kimse, imâma son iki rek'atte iktidâ etmiş ve bu iki rek'ati imâmla birlikte kalmış ise, bu kimse, sadece ilk iki rek'ati kaza eder.

Nafile kılan kimse, ön rek'atte veya son rek'atte, öğle na­mazının farzını kılana uymuş olsa, sonra da konuşsa, bu kimse, dört rek'at kaza eder.

Nafile kılan bir kimse, öğlenin farzını kılmakta olan bir kimseye uysa, sonra da, kendisinin fcğleyi kılmadığını kesinlikle ha-tırlasa; bu şahıs, tekbîrini yeniler ve kendisine kaza lâzım gelmez.

Bir kimse, Öğle namazını kılsa da : «Üzerimde hakkı olan Allah için, şu odanın arkasında, bu namazı nafileolarak kılaca­ğım.» dese; sonra da, öğle namazını kılmadığını »hatırlasa, bu kimsenin, uyduğu kimse ile, öğle namazının farzı niyyeti ile, bu namazı kılması caizdir. Ve bir şey kaza etmesi de gerekmez.

Bir kimse, dört rek'at nafile kılsa, sonra da beşinci rek'ate kalkıp, bunda imâma uysa ve bu rek'ati de îfsâd etse, bu muktedî altı rek'at kaza eder.
Şayet bu kimse, iki rek'at kıldıktan sonra, imâma uymuş olsa ve muktedî'nin burnu kanasa, gidip abdest alır. Eğer imâm, o za­mana kadar üçüncü rek'ati kılar da, muktedî o vakit konuşursa, imâm da namazını alltı rek'ate tamamlarsa, bu durumda muktedî, dört rek'at kaza eder, Serahsi ııin Muhiyt'mde de böyledir. [61]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..