logo logo

Yeni nesil güncel konularla ilgili sorular ve cevaplar!

Fetvalar.Com

Yeni Nesil Fetvalar

Sistemimize üye olarak sitemizi daha aktif olarak kullanabilirsiniz.

Üyelik için tıkla

Fetvalar.Com

Güncel sorular ve cevapları

Namazı Bozan Sözler :

Namazda unutarak, kasden, hatâen veya bilerek, a/   veya çok konuşan kimsenin namazı bozulur,

Muktedînin, namazın ıslâhı için, oturacağı yerde, kalkan imâ­ma : «Otur», kalkacağı yerde, oturan imâma da : «Kalk» demesi veya namazın ıslâhı için olmayan, insanların sözlerinden herhangi biri iüe konuşmasa, bize göre namazı bozar. Ve bu namazların yeni baştan kılınması gerekir. Muhiyt'te de böyledir

Bu hâl (konuşma), son oturuşta, teşehhüd miktarı otur­madan Önce olursa, namazı bozar. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyle­dir.

Konuşmakla namaz; konuşmanın duyulacak kadar olması ile bozulur. Konuşma, başkaları tarafından duyulmasa, fakat sade­ce konuşan tarafından duyulsa yine namazı ifsad eder, bozar. Mu-Jııyt't'e de böyledir.

Şayet, bir kimsenin konuştuğu, kendisi tarafından bi­le duyulmazsa, harfler sıhhatli olsa bile, o kimsenin namazı bo­zulmaz. Zahidi'de de böyledir.

«Namazda, uyur halde de olsa, konuşunca na­maz bozulur. Muhtar olan da budur.» denilmiştir. Muhıyt'te de böy­ledir.

Namaz kılan kimse, başkasına selam verirse namaz bozu­lur.

Bu kimse, namaz bitti zannı ile selam verse yine namazı bo­zulur.

Bu kimse, namazda olduğunu unutarak selâm vermiş olsa, yi­ne namazı bozulur.

Namaz kılan kimse, bir adamın verdiği selama, selamla muka­bele etmiş olsa yine namaz bozulur. Ebûl - Mekârim Şerhi'nde de de böyledir.

Bir mesbûk, imâmla birlikte selam verilir zannı ile» seSam verirse, namazı bozulur. Bu selam, kasden verilmiş olduğu için- de, namazım bina eylîyemez. Hulâsa'da, da böyledir.

Mesbûk, imâmla birlikte selam vermişse bakılır, eğer üzer rinde kalan rek'atleri hatırladığı halde selam vermişse, bu mes-bûkun namazı bozulur. Fakat, eğer üzerinde kalan rek'atleri unu­tarak selam vermişse, bu mesbûkun namazı bozulmaz. Çünkü, unu­tarak selam vermek, sahibini namazın hürmetinden Çıkarmaz. Ta-havî Şerhi'nde de böyledir.

Yatsı namazını kılan kimse, .teravih zannı ile Üd, rek'aj tamamlanınca selam verse; veya bîr kimse, cum'a namazı zannı ile öğle namazının ikinci rek'atinde selam verse; veya mukim olan bir kimse, misafir olduğu zannı ile iki rek'ati tamamlayınca selam ver­se namazı bozulur; yeniden kılması gerekir.

Bir kimse, dördüncü rek'at zannı ile, ikinci rek'atte selam vermiş olsa, bu kimse namazına devam eder. Sonunda da sehvi için secde eder. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.

Selamı unutmak, eğer selam namazın aslında vaki' ise, na­mazın bozulmasını gerektirir; ve eğer, selam namazın vasfında va­ki ise fesadını gerektirmez.

Bir kimse, namazdaunutarak, bir adama selam vermeyi kasdetse ve «es-selam» der demez, namazda olduğunu hatıriasa, o kimsenin selam vermesi, gerçekten münasip olmaz; bu kimse he-men susar. Fakat, yine de Bu kimsenin namazı bozulur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse, selam niyyeti ile namazda müsafaha etse (= el sıksa), namazı bozulur. Çünkü o, manen konuşmaktadır. Bir kim-katriv karşıfok vereme?. Ancak,

 Her iki ?Uucu duaya kui'-ı üTuw 'zşohböyiedu"

Uu kirrısv:. bu iie. söylemiş oİsi aP  Ki-'-rki göre, o km^   kui    na

küan kilise ai-^sa dü peşi sıra «ol flos'. bo^uhnaz. ;!uüu.. k»'!biiiden'demesi daha Îiîi  fViaktu". Hulâss'da da böy

us ona  demesi,.olur,

am;îzda ,aksıraii,.  «elhamdülillah»    demezse, namazdan sonra ıi sahihtir.

Namaz kılan kimse,.r.;iktedî ise, imâma uymuş-t.aaks:i-'dığînda, gizli o.l-uak Jciıi olarak da «elhamdülillahdeme/. AiirnJerin kaviller: lİTnufrtöşî'de de böyledir.

Namaz kılan iki kişito;: bu-;, aksırsa da, namazın hanem­den bir kimse de «y^riıansüke; bu duaya, namaz kılanla-t'îrt ikisi do'-âiîiin» we-e:er, ;jkiiran şahsın namazı Kus: diğcdniuki bozu^:rtaz. kendisi için duâ etine-

kişiden, birisi, namaz dışında

namni' kıîan diğr.- şahıs danbozulmaz. Çünkü bu .-':ucumda,

 kendi jıofsine dua değildir»   denilmiştir. Sirâcü'I-

Müktedî'nin, imâm tutulur tutulmaz, hemen o dakikada, onu açması mekruhtur. Çünkü, imâmın hatırlaması ve okumaya devam etmesi mümkündür..Bu durumda ise, muktedî, ihtiyaç ol­madan, imâmın arkasında okumuş olur. Serahsî'nin Mühıyt'inde de böyledir.

İmâmın, kendisini başkasının açmasına meydan vermesi uygun değildir. Çünkü bu hâl, iurkasıhdakinin Kur'ân okumasına yol açmak olur ki, bu da mekruhtur. Eğer imâm, kifayet miktarı okumuşsa hemen rükû'a varmalıdır veya başka âyete intikai etme­lidir. Kâfî'de de böyledir

Bir âyeti tekrar tekrar okumaya veya susup durmaya ilcâ denir. Nihâye'de de, böyledir.

Namazda olmayan bir kimse, imâma karşı kıpırdamış ve ona yol açmış   ise, imâm da düşünüp   hatırlamışsa, eğer imâm, onun yol açışı tamam olmadan okumasına devam ederse, namazı bozulmaz. Fakat, o kimsenin okuyuşuna uyarsa,   imâmın namazı bozulur. Çünkü—burada— hatırlamak açışa izafe edilir. Mürâhıkm yol açışı da baliğin yol açışı gibidir. Namaz dışında olan kimseyi, imâma uyan birisi dinlemiş olsa ve bu muktedî, dinJlediği şeyle  imâma yol açsa, bu durumda, hep­sinin namazı da bâtıl olur. Çünkü, telkin dışarıdan gelmiştir. Bah-rüRâık'ta da böyledir.

Namaz kılan kimseye, kötü bir haber verilse de o da : «in-nâ liUahi ve innâ ileyhi râci'ûn» dese veya sevinçli bir haber ve­rilse de : «elhadü lillah» dese; bu kimse, eğer bunlarla, haberi ge­tirene cevap vermeyi kasdederse, namazı bozulur; fakat, cevap vermek kasdı ile değil de namazda olduğunu bildirmek kasdi ile bunları söylemişse, namaz bozulmaz. Bunda icmâ' vardır. Serah-dfrtin Mühıyt'inde de böyledir.

Namaz kılmakta olan bir kimseye, hayreti mucip bir ha­ber verilse ve o da : «Sübhânallahi velhamdülıllahi ve lâ ilahe il-lallahü' vellahü ekber.» dese, eğer bununla, haberi getirene cevap vermeyi kasdetmemişse, namazı bozulmaz. Bu, herkese göre böyle­dir. Fakat bununla haberi getirene cevap vermeyi kasdetmişse. İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve tnıâm Muhammed (R.A.) 'e göre, namazı bozulur. «Bu durumda namazı bozulmaz! çünkü —söylediği

insan kelâmı değildir.» diyenler de olmuştur, Nisab'da : «Fetvbuna göredir.» denilmiştir. Bahrü'r - Râık'ta da böyledir.

Namaz kılan bir kimse, hilâli görse ve : «Rabbî ve Rabbü-keHâh» dese, İmâmı A'zam Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muham­med (R.A.)'e göre, namazı bozulur.

Âlimlerimize göre, hummadan veya benzeri bir hastalıktan Allah'a sığınmak maksadı ile  namazda Kur'ân okuyan kimse­nin namazı bozulur. Zahîriyye'de de böyledir.

Namaz kılan hasta, ayağa kalkarken veya eğilirken : «Bis­millah» dese, kendisine isabet eden meşakket, ağrı veya acıdan dolayı böyle demişse, namazı bozulmaz. Fetva da bunun üzerine­dir. Muzmarât'ta da böyledir.

Sadrü'ş - Şehîd'in Câmiü's - Sağîri'nde : «Bir kimse, (in­nâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn' u cevap kasdı ile söylerse, herke­sin yanında namazı bozulur.» denilmiştir.

Namaz kılan, kimse, başkalarına cevap kasdı olmadan «Al-îahümme salli aiâ Muhammed» veya «Allahû Ekber» dese, bil-ic-mâ' namazı bozulmaz. Fakat bunları, cevap kasdiyle söylemiş olur­sa, bazıları : «Bu durumda, herkese göre bu kimsenin namazı bo­zulur.» demişlerdir. Zahir olan kavil de budur.

Namaz kılan bir kimse, birine cevap vermeyi kasdetme-<den, Peygamber Efendimiz üzerine salavât getirmiş olsa, namazı bozulmaz. Fakat, Peygamber (SA.V.) Efendimiz'in -ismini işitince cevap olarak selavat getirirse, namazı bozulur.

Bir kimse  âyetini  okusa da, namaz kılan kimse, Peygamber (S.A.VJ  Efendimiz'e se-lavât getirse, namazı bozulmaz.

Keza, bir kimse şeytandan bahsetse de, namaz kılan kimse : «Allah ona lanet etsin», dese, namazı bozulmaz.

Bir kimse : «Yüksek sesle fatiha okuyun, mühim, çok mühim şeyle,r içi'n.» dese, mesbûk da okusa, namazı bozulur. Fetva da bu kavle göre verilmiştir. Hulâsa'da da böyledir.

N;u~az ju-lan bir inı'ns^, öh şairin    kasth iîe okumuş o'lsa, namazı yeleri, ş:;r okuyorum kasdı İta namaz:
Cinde de boy.i-..:nşa - ; nu dili 'ie söyîem.:? bo?:uîrorîZ ?:vo'. îyünak -Mıısallfde de i--öyi3tîır.
Fetvalarda : rims'?, nzr hu be v;tva bir ineseîe düş:- ruh olur,» deiîîimîştir ğirkde, r. si'cerevru:' absniVolime ise, nam-ayA bomiuv, Fak;-1. iH;"jh değilse, a kimsenin rtamiA Knr;iaVur. Serâhd'nfo Mubiyt'kıde böyi

Kcslii ılaiı bir kim^, insanlarda-!hâl f= imhjolan bir şeyederek,-namaz içiucir- AÜaİ eâlâ'j-a dup edrıre. namazı k gibi , gibi Allah'ım, filan .kariu;- r;zsk oîarak ban Buyur AHahım- Buyur, buyur.,. Emrine amadeyim. Senin or­tağın yoktur. Buyur... Hamd ve ni'met ancak Senin içindir. Mülk de Senindir. Senin ortağın yoktur.) dese, namazı bozulur. Hulâsa' da da böyledir,

Bir kimse, teşrıyk günlerinde (Kurban bayramının arefe-sinden itibaren dört gün) namazın içinde, «Allahu Ekber» demiş olsa, namazı bozulmaz. Fetâvâyl Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse, namaz içinde, isteyerek ezan okusa Ebû Hanî-fe'ye (R.A.> göre, namazı bozulur. Muhıytte de böyledir.

Namaz kılan kimse, ezanı işittiği zaman, müezzine cevap vermeyi isteyerek, onun söylediğini' tekrarlarsa, namazı bozulur; bu niyyetle söylemezse, namazı bozulmaz. Müezzinin söylediği ezan lafızlarını tekrarlarken, hiç bir niyyeti bulunmazsa, yine bozulur. Serahsî'nin Muhiyt'inde de böyledir.

Namazda şeytan vesvese verse de, Gücü yetme, yalnız ve yalnız pek yüksek ve çok büyük olan Al­lah iledir.) dese, eğer bunu âhiretle ilgili bir iş için yapmışsa na­mazı bozulmaz; şayet dünya ile ilgili bir iş için yapmışsa, namazı bozulur. Tunurtâşî'de de böyledir.

Bir kimse, namazın sonunda,   teşehhüdü unutarak selam verir ve sonra da bunu hatırlar ve teşehhüd okumakla meşgul olur /fakat bunu tamamlamadan selam verirse, îmâm Ebû Yûsuf (R.A.)-'a göre namazı bozulur. Çünkü bu kimse, teşehhüde dönüşü sebebi ile, birinci oturuşu terketmiş olur ve bu durumda teşehhüdü tamam lamadan önce selam verirse namazı bozulur. İmâm Muhammed (R. A.) 'e göre ise, bu kimsenin namazı bozulmaz. Çünkü, kimsenin bi­rinci oturuşu, teşehhüde dönmesi üe tamamen terkedilmiş olmaz. Ancak, teşehhüdden okuduğu miktarı terkedilmiş olur; veya; hiç terkedilmiş olmaz. Çünkü teşehhüdün okunacağı   yer, oturulan zamandır. Onun terkine zaruret yoktur. Fetvada bunun üzerine­dir.

Hakkında bir rivayet bulunmayan şu mes'ele de, âlimlerin ihtilâf ettiği mes'eîelerdendir :

Bir kimse, namazda Fatihayı ve zanım-ı sûreyi  okumayı unut­tuğu zaman, bunu riikû'da hatirlasa ve onları okumak için ayağa kalksa ve sonra da doğrulduğuna pişman olsa ve hemen akabin-'de secdeye varsa, rükû', tamamen veya hiç terketmiş olmaz. Çünkü o, rükû'u kıraat için terk etmiştir. Kıraatte . bulunmadığı vakit, snaki o kıraat yokmuş gibıi olur. Fetâvâyl Kâdîrhân'da da böyle­dir.

Bir kimse, namaz içinde inîese, âh dese veya ağlasa, ağ-İarken de sesini yükseltse ve bu sesden harfler meydana gelse; eğer bu ağlama, cennet veya cehennemin anılmasından ve onları hatırlamış olmasından dolayı olmuşsa, o kimsenin namazı tamam­dır. Fakat bu kimse, bir ağrıdan veya bir musibetten dolayı ağUf • mış olursa, namazı bozulur. Âh-u enîni, günâhının çokluğundan dolayı ise, yine namazı bozulmaz.

Namaz kılan kimse, sessizce ağlasa ve gözlerinden yaş ak­sa, namazı bozulmaz.

Enîn : Âh! Âh!., demektir. Teevvüh ise : Eyvah!... Ey­vah-... demektir. Tatarhânİyye'de de böyledir.

Bir kimse, namazda «âh!., «âh!..» dese, bü-icmâ namazı bozulur. Fakat, bu «âh!» çekmesi duyulmazsa, namazı bozulmaz. ancak mekruh olur. Çünkü bu, bir söz değildir. Muhıyt'te de böy-Üedir.

Namaz kılan kimse, sec.de yerinde bulunan toprağa üfür­müş oîsa, eğer üfürürken sesi duyulmaz ise, namazı bozulmaz. (Ne­fes alıp verme gibi...) Fakat, bu durumda, kasden üfürmek mek­ruhtur.

Bu üfürme, hece harfleri şeklinde duyulursa, bu hal konuşma mevkiinde olduğundan, üfüren kimsenin namazı bozulur. Hulâsa' da da böyledir.

Namaz kılan kimse, «hoo, veya hâst» diyerek yanına gelen hayvanları sürse veya «hoşt» diyerek köpeği kovsa, namazı bozu-itur, fakat, hece harfleri olmayan bir sesle kovarsa, namazı bozul­maz.

Keza, bir kimse, hece harfleri ile kedi çağırsa, namazı bozu­lur. Hece harfleri olmayarak çağırırsa, namazı bozulmaz. Keza, ke­diyi hece harfleri olan bir sesle kovarsa, yine namazı bozulur. Ze-hıyre'de de böyledir.de

 Namaz kıiu'i >,
Çünkü, oksi:ro.1ü.nce

Sahi iütidür.

Bâzı alimler Bakarak okunan k, böyle okuyan kimsenin ntrnıszi

Bazıları ise "Fâtihâ ımdeğilse bozulmaz.»' d'-;rrıîşierdir,, Vibym'de âr

N'tc.ii.-: kısan kin^ Maiü bulunsa cia. o. ve bakan şah)s iç bir hrroin görijş ay-nîmi <.jiniac'on— o khiîserün :

İs i U bina bakıp bir şev.oti- de-liitrniştir. Tatarhâuîyi'O'dö
da namaz jalan o- ve'anlar.a (R. A.}1a-göre, bov'e vaptijViseiiiı?." namazı bu görüşü kabvl curuşievdir.
İmâm-Muhaımned ^RA.j'e göre is; mi;-i0juif t^rm" lur. Sahih alan ise, bil-icma. bu kimsenin naınazmin  hnvsidir. Bu hususta okuduğunu an lava- iîe anlamayan ar;'fark yoktur. TebySn'de de böyledir.

Namaz kılan kimi. e, olsy. bü okuduğu şeyle,-

ma

kesir olur.

Tek ,iif YRpii.uA ;si-!' ise, -iki elle yapılmış olsalar bi­le anıcl-i kailidir. Gömlek çıkamıa, pantolonun-düğmelerini çöz-eik:. bahiri''. k;.'ar:;Ai, takkesini giyme veya onu çıkarma gibi işler bu cıiiisiccîeiKİir.--

Mükerrer (= tekrarlanmış) olmayan ve bir elle yapılma makamında olan işlerin hepsi, iki elle yapılsa bilamel-i ka-lîl (= amel-i yesîr) sayılır. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
2) Amel-i kesîr üe amel-i yesîr ( = amel-i kalîl) arasındaki fark, namaz kılanın re'yüıe görüşüne) bırakılmıştır. Namaz kılan kimse, şayet yaptığı -işi çok görürse, o iş, ameli kesirdir ve eğer yaptığı işi az görürse, o da amel-i kaîîldir. Bu kavil, Ebû Ha-nîfe (R.A.) nin kavillerine çok yakındır.
3' Namaz kılan kimseye, uzaktap. bakan birisi, onun yaptığı işleri görünce, onun namaz kılmamakta olduğunda şüphe etmezse iş> amel-i kesirdir. (= çok işdir.) Ve bu iş, namazı bozucudur. Fakat, eğer şüphe ederse, yani o kimsenin namazda olup olmadığı­nı farkedemezse, o iş, amel-i kalîl (= az iş, amel-i yesîr = kolay iş) dir ve bu iş namazı bozmaz. Esahh olan da budur. Tebyîn'de de böyledir.,En güzel olan kavil de budur. Serahsî'nin Muhıyt'inde böyledir. Âmmenin ihtiyarı da budur. Fetâvâyi Kâdîhân'da ve Hu-İâsa'da de böyledir.

Namaz kılan kimse, kılıcını kınına koysa veya onu kının­dan çıkarsa, namazı bozulmaz.

Keza, namaz kılan kimse, peştemalınm eteğini omuzuna atsa veya bir eli ile taşıyabileceği bir şeyi yüklense veya bir çocuğu sır­tına alıp taşısâ veya elbisesini omuzuna alıp taşısa namazı bozul­maz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse, taşıması zor oîan bir şeyi,  namazda  zora­ki taşısa namazı bozulur. Zahîıiyye'de de böyledir.

Namaz kılan bir kimse, ister kasden olsun, ister unutarak olsun, bir şey yer veya içerse namazı bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Dişlerinin arasında, yiyecek parçalan kalmış olan bir kim­se, namaz esnasında bunları çiğnese ve yutsa, eğer bunlar nohut­tan küçükse, o kimsenin namazı bozulmaz; fakat mekruh olur. Şa­yet bu şey, nohut kadar —veya ondan büyük ise bu kimsenin na­mazı bozulur. Sİrâcül - Vehhâc'da da böyledir. Bu, Tebyîn'de, Ta-hâvî Şerhi'nde de böyledir. Bekâlî de : «Bu esahhtır.» demiştir. Bürcendiy"de de böyledir,

Namaz kılan kimse, dişlerinin arasındaki kanı yutsa, —bu kan tükrüğüne galebe etse bile, — namazı bozulmaz. Shâcü'l-Veh­hâc'da da böyledir.

Nısab'da : «Bir kimse, namaza başlamadan önce yiyip iç­se, sonra da namaz kılmaya başlasa; ağzında yemek artıkları veya su artığı kalsa ve onları namazda yese ve içse, namazı bozul­maz. Fetva da bunun üzerinedir.» denilmiştir.

Keza bir kimse dişleri arasında kalmış olan şeyi, namaz esna­sında yutsa, —eğer bu şey nohut kadarsa— İmâm Ebû Hanîfe (R. A.) ve Ebû Yûsuf (R.A.) 'a göre, bu kimsenin namazı bozulmaz. Mıızmai'ât'ta da böyledir.

Namaz kılan kimse, dişlerinin arasından çıkan kanı yutsa, bu kan, ağız dolusu olmadıkça, namazı bozulmaz. Fetâvâyi Kâdî­hân'da ve Hulâsa'da da böyledir.

Bir kimse, dışardan susam alsa da, onu yutsa, namazı bo­zulur. Sahih oîan da budur.

Tatlı bir şey yiyen bir kimse, sonra namaza durduğunda, ağ­zında kalmış olan tadı yutsa, namazı bozulmaz.

Namaz kılan kimse, ağzına fâniz (= bir nevî şeker, peynir sekeri, ham şeker) veya şeker alsa da yutmasa, fakat tadı mîdesi-ıe inse, namazı bozulun Hulâsa'da da böyledir. .Muhtar olan bu­dur. Zahîriyye'de de böyledir.

Namazda sakız çiğnemek, sakız çok olursa namazı bo-zar. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.

Namaz kılan kimse, çok miktarda fevfele çiğnediği zaman, ondan bir şey kopup ayrılmasa bile o, amel-i kesîr olduğu için, o kimsenin namazı bozulur.

Eğer ondan bir şey kopup ayrılır ve boğazına girerse, az da ol­sa, yine o kimsenin namazı bozulur. Fakat, o çiğnenmediği zaman, feükrüğünc girmekle, o kimsenin namazı bozulmaz.

Namaz esnasında ağzına yağmur, dolu veya kar parçası düşen kimse, onu yutarsa, namazı bozulur. Sirâcü'l - Vehhâc'da da

böyledir.

Namaz kılan kimse, lambanın fitilini kaldırmış olsa, na­mazı bozulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.."

.kat., vürü,.;.
 Bu 'iüüv:, kiMcy3 arkasını doudüâu zc-jn^ı, naynazı bozu-

içinde, b.: miıâari yuriir-

bir detada

af yürür, bivaz durur ve son-

zi bozulmaz. Fetâvâyi Kâdflıân'

Etleri k«ldınnak namazı bozmaz.

Fakat, ayaklan uzatarak hım an (= eşeği)  sürmek namazı bo-. zar. Bu iş, binili iken bir ayakla yapılırsa, namazı bozmaz. Huîâsa'

ds da böyledir.

ivuutda iken, havyarı c-rindnüı olarak hır ayağı syllamak  bu di inimde iki ayağım sal-mayapruak, iki elle pnyakmak gibidir. Ba';fi bozulmaz.» dtayguiî: Olan da bu­dur.

Namazda İken, göğsünü kıbleden çeviren kimsenin nama­zı bozulur. Fakat, kıbleden göğsünü değil de, yüzünü çevirmiş olan kimsenin-namazı bozulmaz. Zahidî'de de böyledir. Bu, bir an dö­nüldüğü zasmndn*.

Namazda İken, hayvana binmek, namazı bozar. Çünkü bu, ancak iki elle yapılır. Fakat, namazda iken, hayvandan inen kim­senin namazı bozulmaz. Fetâvâyi Kâdflıân'da da böyledir.

Bir kimse, namaz kılan bir şahsı, yerinden kaldırıp sonra tekrar yerine koyduğunda, eğer, yönünü kıbleden döndürmemiç-se, o şahsın namazı bozulmaz. Fakat, o şahsı yerinden alır, hayvan üzerine korsa, namazı bozulur. SirâcüH - Vehhâc'da da böyledir.

Namaz kılan kimse, özürsüz olarak, imâmın önüne geçmiş olursa, namazı bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Fadlî'nin Fetâvâsi'nda : «Sahrada namaz kılan   kimse, secde yeri kadar (ayağı ile secde ettiği yerin mesafesi kadar) geri-, lerse namazı bozulmaz. Bu durumda, secde miktanna, arkasında, sağında ve solunda bulunan yerlere i'tibâr olunur. Kıble tarafında olduğu gibi, diğer taraflarda da bu kadar mesafe mescid hükmün­dedir. Namaz kılan kimse, işte bu kadar yerlerden çıkmaz ise, o kimse mescidden çıkmamış demektir. Bu    hususta çizgiye itibar edilmez. Hatta bir kimse, etrafına çizgi çekmiş olsa ve o çizgiden çıkmasa, fakat bizim dediğimiz kadar olan mesafeden ayrılmış ol­sa, o kimsenin namazı bozulur.» denilmiştir. Muhıyt'te de böyledir.

Safta açık bir yer olsa, namaz kılan kimse hemen oraya girer Yanında namaz kılan kimse, yerini genişletene kadar ilerler­se, namazı bozulur. Hizânetü'l - Fetâvâ'da da böyledir.

Bir kimse, evinde akşam namazı kılarken, başka biri gelip ona uysa; imâm, unutarak, üçüncü rek'atte oturmadan, dördüncü rek'ate kalksa, muktedî de ona uysa, bu durumda, her ikisinin de namazları bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Namaz içinde akrep ve yılan öldürmek, namazı bozmaz. Bir vurmakla bir kaç defa vurmak arasında bir fark yoktur. Ez-her ( = en açık) olan kavil de budur.

Nevâzil'de : «Bu hâl, muktedî için olursa, ayakkabısını alır ve ona doğru yürür, İmâmdan ileri geçmiş olsa bile, namazı bozul­maz. Hulâsa'da da böyledir.

Bu meslede, yılanların her çeşidi müsavidir. Sahih olan da budur.» denilmiştir. Hidâye'de de böyledir.

Namaz içinde, akrebin ve yılanın Öldürülmesinin, namazı bozmaması, onların, namaz kılanın Önünden geçmesi ve kendisine eziyet etmelerinden korkması halindedir. Fakat, böyle bir korku yoksa, —namaz içinde— onları öldürmek mekruh olur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse, namaz içinde, üç taşı arka arkaya atarsa veya üç biti arka arkaya öldürürse veya üç kılı arka arkaya koparırsa veya sürme çekerse, namazı bozudur, Zahîriyye'de de böyledir.

Huccet'de : «Âlimlerden bazıları : Namaz kılan kimse, ta­şı, kolunu açıp uzatarak; gücünün yettiği kadar havaya doğru atar­sa, tek bir taş atmış olsa bile namazı bozulur.» demişlerdir, denil­miştir. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Hasen'in : «Hayvan üzerinde namaz kılan kimse, hayvan yürüsün diye ona vurursa, namazı bozulur.» dediği nakledilmiştir.

Bazıları da : «Bir defa veya iki defa vurursa, namazı bozulmaz; faJcat üç defayı bir rek'atte vurursa, namazı bozulur.» demişlerdir. Burada, vurmaktan murad, arka arkaya vurmaktır. Muhıyt'te de böyledir.

Namaz kılan kimse, başka bir şahsa, bir eliyle veya kamçı ile vurursa namazı bozulur. Münyetü'I - MusafiTde de böyledir.

Namaz kılan kimse, bir kuşa taş atsa, namazı bozulmaz, fakat mekruh olur. Hulâsa'da da böyledir.

Namaz' kılan kimse, geniş olan mestini ayağından çıkar­mış o.Isa, namazı bozulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Namaz kılan kimse, üç kelime kadar yazı yazarsa, namazı bozulur. Fakat, daha az yazarsa, namazı bozulmaz. Hulâsa'da da böyledir.

Namaz kılan kimse, havaya veya elbisesine bir şey yazsa fakat ondan bir şey anlaşılmasa bu yazı çok bile olsa, yazan kim­senin namazı bozulmaz. Sirâcü'I - Vehhâc'da da böyledir.

Namaz kılan bir kimse, açık bir kapıyı kapamış olsa, na­mazı bozulmaz. Fakat, bu kimse, kapalı bir kapıyı açarsa, namazı bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Sabî çocuk, namaz kılan kadının memesini emer ve me-, meden de süt çıkarsa, kadının namazı bozulur; süt çıkmazsa, kadı­nın namazı bozulmaz Çünkü, süt çıktığı zaman, kadın süt emzir-miş hükmünde olur; süt çıkmazsa, bu hükümde olmaz. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.

Çocuk, namaz kılan kadını üç defa emerse, süt çıkmasa bile, kadının namazı bozulur. Hulâsa'da da böyledir,

Namaz kılmakta olan bir kadının iki uyluğu arasına koca­sı cima' eylese, yaşlık gelmese bile, kadının namazı bozulur.

Namaz kılan kadını, kocası şehvetle veya sehvetsiz olarak öp­müş olsa; veya kadım şehvetle tutsa, yine kadının namazı bozulur.

Fakat bir kadın, namaz kılan erkeği öpmüş olsa ve bu durum­da erkekte iştah olmasa, erkeğin namazı bozulmaz,

Namaz kılaiı bir erkek, talâk-ı ric'i ile boşamış bulunduğu ka­rısının fercine şehvetle baksa, kadına müracaat etmiş olur, fakat namazı bozulmaz, Muhtar olan da budur. Hulâsa'da da böyledir.

Bir kimse, namazda, eline şişeyi alıp başını veya sakalını yağlasa veya başına gül suyu dökse, bu kimsenin namazı bozulur. Fakat, elindeki yağı, başına ve sakalına sürerse, bu durumda nama­zı bozulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse, namaz esnasında sakalını tararsa, namazı bo­zulur. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.

Namaz kılan kimse, bir rükünde üç defa bir yerini kaşır­sa, namazı bozulur. Bu hüküm, her defasında elini kaldırdığı za­mandır. Fakat, her defada elini kaldırmasada, elini bir defa kaldı­rınca, tekrar tekrar kaşırsa, namazı bozulmaz. Hulâsa'da da böy­ledir..

Namaz kılan kimsenin, önünden geçilse, namazı bozulmaz, fakat, önünden geçen kimse günahkâr olur.

Geçilmesi mekruh olan yer hakkındaki kavillerin en sahih ola­nı, kişinin namaz kıldığı yerde ayağından itibaren, secde ettiği ye­re kadar olan mesafedir. Tebiyn'de de böyledir.

Âlimlerimiz: «Bir kimse, namaz kıldığı zaman, secde ye­rin kadar o!an mesafenin Önünden geçeni görmezse, bu geçiş mekruh olmat.» demişlerdir. Sahih olan da budur. Hulâsa'da da böy­ledir. Esahh olan da budur. Bedâi'de de böyledir. Ve dokuya en yakın olan da budur. Bu, sahraya ait bir hükümdür.

Bir kimse, mescidde namaz kıldığında, önünden geçen şahısla kendi arasında, insan gibi bir hâil duvar direk gibi bir mani bulu­nuşa, Önünden geçÜirniş olmasında; bir kerahat yoktur.

Fakat, arada bir. hail olmaz ve mescid de küçük olursa, nere­den geçerse geçsin mekruhtur. Bu hususta, büyük mescid sahra gibidir. Kâfi'de de böyledir.

Namaz kdan kimsenin önünden, aynı hızda iki kişi geç­miş olsa, kerahat, namaz kılana yakın olanadır. Sirâcü'l - Vehhâc'da  da böyledir.

Namaz kılan bir kimsenin Önünden geçme mecburiyetinde olan bir binicinin,.günahkar olmamasının çaresi şudur: O -binici, hayvanın Öbür tarafına geçerek, hayvanını sütre yapar. Nihâye'de .   de böyledir.

Namaz kılan kimsenin Önünden, iki kişi geçecek olsa, on­lardan biri, namaz kılanın önünde durur, öteki geçer. Sonra da diğeri aynı şeyi yapar. Böylece, ikisi de geçmiş olur. Guırye'de de

böyledir.

Sahrada namaz kılan kimsenin, önüne bir arşından uzun, parmak kalınlığında bir sütre dikmesi uygun olur. Sütreyi, secde edeceği yerin az ilerisine ve sağ kaşının hizasına diker; sol. kaşı­nın hizasına da dikebilir. Fakat, sağ kaşının hizasına dikmesi daha efdaldır. Tebiyin'de de böyledir.

Namaz kılan kimsenin, önüne, ağaç bir sütre koymasında bir sakınca olursa, o zaman bunu koymaz. Kâfi de de böyledir. Bir topluluk bu kavli sahih görmüştür. Hulâsa'da da: «Bu esahhtır.» denilmiştir. Gımye'de de: «Muhtar olan budur.» -denilmiştir.

Namaz kılan kimse, önüne sütre koyacaksa, onu uzunla­masına koyar, enine koymaz. Tebylin'de de böyledir.

Bir kimse, yanında," böyle sütre olacak bir ağacı olmadığı veya dikecek başka bir şey bulamadığı veya Önüne koyacak. bir şey olmadığı zaman, önüne bir çizgi çizer mi, çizmez mi?... Bu hu­susta, âlimlerimizin bir kısmı::  «Çizmez.»  demişlerdir. Bu kavil, İmâm Muhammed  (RA)'den rivayet edilmiştir. Bazı âlimlerimiz de:  «Çizilir.» demişlerdir. Bu kavil de, îmâm Muhammed CRJU'-

dejı rivayet edilmiştir.

Sütre yerine çizgi çekilir diyenler, çizginin nasıl olabileceğinde de görüş ayrılığına düşmüşlerdir.. Bazıları: «Uzunlamasına çizilir,» demişler; bazıları da: «Mihrab gibi çizilir.» demişlerdir. Muhıyt'-te de böyledir.

Namaz kılman yer, yola karşı değil ve gelip geçme kor­kusu yoksa, sütreyi yapmayıp, terk etmede bir beis yoktur. Tebyin'-de de böyledir.

  î-mâmın sütresi, cemaat için ide sütre olarak kâfidir.

Namaz kulan kimse — eğer önünde sütre yoksa — önünden geçecek olanı, işaretle veya «sübhânellah» diyerek uyarır. Bu h&k erkeklere aittir. Kadınlar ise, el vururlar. El vurmanın şekli: Sağ el ile sol el üzerine vurmaktır. Bahrü'r - Râık'ta da böyledir.

Bu durumda, işaretüe teşbihi bir arada cem etmek, (ya­ni hem işaret etmek hem de «sübhanellah» demek) mekruhtur. İşaret kaşla, gözle veya başka uzuvlarla yapılır. KAfi'de de böyledir.

Namazda, rükû' ye secdeleri uzatmak, zahirü'r - rivâyeye göre, namazı bozmaz.

Keza, namazda, fazla secde rükû' yapmak da namazı boz­maz.

Fakat, bir kimse, namaz bitmeden tam bir rek'at fazla kılarsa, namazı bozulur.

îmâm, fazla olarak rükû'u ve secdedintn de birini yapsa ve celse (—oturma) için başını kaldırdığı zaman biri gelip, bu imâma uysa da rükû ve iki secde yapsa, imâmın namazı, fazla rek'at kıldığı için bozulur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse, öğle namazını kılarken, tekbir alsa da ikindi veya nafileye niyyet etse, namazı bozulur. Çünkü, bir kimsenin, içinde bulunduğu namazdan başka bir namaza niyyet etse, nafile olur; ikindiye niyyet etse ikindi olur.

Bir kimse; tertib sahibi veya kazasının çokluğu sebebi iSe sa-hib-i tertiblikten düşmüş veya vakit dar ise, zaruretten dolayı kıl­dığı namazdan çıkar.

Keza, bir kimse, nafile kılarken, tekbîr alıp farz kılar. Veya cum'a kılarken tekbir alır, öğleyi kılar veya zikrettiğimiz yerlerde bunların tersini yaparak, içinde bulunduğu namazdan çıkar Teb-yln'de de böyledir.

Bir kimse, öğle namazından bir rek'atı kılmış olsa da, ay­nı namaza yeniden başlamak niyyeti ile tekbir alsa, kıldığı bir rek-'at. bozulmaz; yani o kimse, o bir rek'ati kılmış sayılır. Hatta, ka­lan rek'atleri kılarken, kılmış bulunduğu o rek'at itibariyle, son oturuşa oturmamış olsa, namazı bozulur. Bahrü'r - Râik'ta da böy­ledir.

Bu hüküm, niyyeti, kalbi ile yaptığı zaman geçerlidir. Yoksa, dili ile: «Niyyet ettim Öğle'namazım kılmaya derse, kılmış bulunduğa, o ilk rek'at, batıl olur. Kâfi'de de böyledir.

Bir kimse yalnız başına namaz kılarken, birisi gelip ona uysa, o da uyan kimseden dolayı İkinci bir tekbir alsa, bin kimse, birinci tekbiri üzeredir. Yani, o ana kadar kıldığı namaz, namaz oflarak sayılır. Ve imâm olan kimse, buna göre hareket eder:

Sonradan uyan, kadınsa, imâmın önce kılmış bulunduğu Jo» sim sayılmaz. Nihâye*de de böyledir.

Bir kimse öğJe namazına başlamış olsa da, sonradan imâ­ma uymak niyyeti ile tekbir alsa, Önce kılmış olduğu kısım ba­tıl olur.

Şayet, bir kimse> öğle namazım evde kılsa da, sonra cemaatle — aynı namazı yeniden — kılsa, Önce kılmış olduğu namaz batıl olmaz Kâfî'de de böyledir.

Bir kimse, öğle namazını dört rek'at kılsa, selam verince, unutarak bir secdeyi yapmadığım hatırlasa, sonra da kalkıp yeni baştan dört rek'at daha kılsa ve salam verse, — bu — namazı bo­zulur. Çünkü, ikinci defa öğleye niyyet faydasıdır; boştur. Bu du­rumda, bir rek'at kıldığı zaman, farz namaza, farz namaz bitme­den Önce, nafileyi katmış olur. Bahrü'r - Râik'ta da böyledir.

Bir kimse, akşam namazından iki rek'at kıldıktan sonra, teşehhüd miktarı otursa ve namaz bitti sanarak selam verse, sonra kalkıp tekbir alarak akşam namazının sünnetine niyyet etse, sün­net için secde etsin veya etmesin, akşam namazı bozulmuş olur. Çünkü, farz tamam olmadan, farzdan nafileye dönüş mümkün olur. Fakat, selam verdiği zaman, akşam namazını tamamlamadığını hatırlar ve bu durumda da namazının da bozulduğunu sanırsa, ar­tık kalkıp, ikinci defa, akşam namazı niyyeti ile üç rek'at kılar.

Bir kimse, akşam namazına başlar, bir rek'at kılar ve iftitâh tekbirini almadığını zannederek tekbir alır ve üç rek'at kı­larsa, namazı caiz olur.

Şayet, iki rek'at kılar ve iftitâh tekbirini almadığını sanarak tekbir alır ve üç rek'at kılarsa, caiz olmaz.,
Rezzîn isimli kitabta: «Bu kaide, o kimsenin tekbir alıp bir rek'at kıldıktan sonra oturmaması halinde böyledir. Çünkü, o. ka'de-i ahîreyi terketmiş olmakta ve farz tamam olmadan nafileye dönmüş bulunmaktadır.» denilmiştir. Huîâsa'da da böyledir. [49]