logo logo

Yeni nesil güncel konularla ilgili sorular ve cevaplar!

Fetvalar.Com

Yeni Nesil Fetvalar

Sistemimize üye olarak sitemizi daha aktif olarak kullanabilirsiniz.

Üyelik için tıkla

Fetvalar.Com

Güncel sorular ve cevapları

11- KAZAYA KALAN NAMAZLAR

O Farz olduktan sonra, vakti geçen her namazı kaza etmek farzdır. Namazın vaktinin geçmesi, ister sehven, ister kasden ve is­ter uyku sebebi ile olsun müsavidir.
9 Mecnun olan bir kimsenin, cünûn halinde iken, mecnun olmadan Önce geçirmiş bulunduğu namazları kaza etmesi, üzerine borç değildir. Bu kimse, tecennün (- delilik) halinde geçirmiş bu­lunduğu namazları da, akıllanınca kaza etmez.

Mürtedin de (= İslâm'dan dönmüş olan kimsenin de), dinsizlik zamanında zayi ettiği namazları kaza etmesi gerekmez.

Dar-i harbte müslüman olduğu halele, cehaleti (namazın farzi-yetini bilmemesi) sebebi ile namaz kılmayan kimsenin de, üzerine, bunları kaza etmesi gerekmez.

Bayılan kimsenin de, baygınlık halinde kılamadığı namazları ka­za etmesi gerekmez.

İmadan bile aciz olan hastanm o halde geçirdiği namazları kaza etmesi gerekmez. Fakat bu şekildeki aczinin müddeti, bir gün bir geceden ziyade olması gerekir.

Kazaya kalmış olan bir namaz, zayi olduğu sıfat üzere kaza edi­lir. Zaruret ve özür hali müstesnadır.

Bir kimse, seter ( — yolculuk' halinde kazaya bıraktığı nama­zım, hazer halinde kaza ederken, dört rek'atli farzları ikişer rek'at olarak kaza eder.

Mukîm iken kazaya bıraktığı namazları, sefer halinde kaza et­mek isteyen kimse de, rek'atleri tam olarak kaza eder.

Farz namazların kazası farz; vacip namazların kazası va­cip; sünnet namazların kazası ise sünnettir.
Kaza için muayyen (= belirli) bir zaman yoktur. Ömrün vakitlerinde kaza kılınabilir. Ancak şu üç vakit müstesnadır: 1 — Güneşin doğma vakti, 2 -— Zeval vakti, 3 — Güneşin batma vakti, kaza namazlarının, bu üç vakitte   kılınması caiz   olmaz. Bahrü'r-Râık'ta da böyledir.
0 Bir kimse bir namaz kılsa, arkasından da irtidât etse, (= İslâm'dan çıksa), sonra da henüz o namazın vakti çıkmadan ye­niden İslâm'a dönse, bu kimse o namazı tekrar kılar. Kâfi'de de böyledir.
0 Bir erkek çocuk, yatsı namazını kıldıktan sonra uyuşa ve ihtilâm olsa ve bu çocuk tan yeri ağarmadan uyansa, yatsı namazını yeniden kılar. Kız çocuğu böyle değildir.

Kız çocuğu, tan yerinin ağarmasından Önce, hayızla bülûğâ eriş­miş olursa, bu kıza yatsı namazının kazası îazım gelmez. Çünkü ha­yız vacipİerin (= farzların) üzerine gelse onları sakıt eder. (düşü rür.) Bunlara mukârin (— yakın, bitişik) olduğu zamanda da, ma­ni olması daha uygun olur.

«Eğer kız, yaş itibariyle bâliğa olursa, yatsı namazını kılması lazım gelir. Bu kız, şayet fecrin doğmasına kadar, uyanmamış olur­sa, yatsrjıamazını kaza eder.» denilmiştir. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyeldir.
0 Geçmiş namazlar cemaatle kaza edildikleri zaman, eğer bu namaz aşikâr olarak okunan bir namazsa, imâm açıktan  okur.

Bir kimse, kaza namazını yalnız başına kiîacaksa, —açıktan okunacak namazda— gizli veya aşikâr okumakta serbesttir. Fakat, açıktan okumak daha efdâMir. Vaktinde kılındığı zaman olduğu gi­bi...

Gizli okunarak kılınan namazların kazalan da gizli okunarak kılınır. Yalnız kılınsın, imâmla kılınsın müsavidir. Zahîriyye'de de böyledir.
0 Vakit namazları ile geçmiş namazlar arasında ve geçmiş namazların birbirleri arasında tertip (= sıra gözetmek) haktır. Kâ-fî'âe de böyledir.
0 Kazayı kılmadan, edayı kılmak caiz olmaz. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.
0 Farzlar ile vitir arasında da böyle tertib vardır Vikaye Şerhi'nde de böyledir.
0 Bir kimse, vitir namazını kılmadığını bildiği halde, sabah namazını kılmış olsa, Ebû Hanîfe (R.A.) 'ye göre, bu kimsenin nama­zı fasid olur.

Bir kimse, nafile bir namaz kılarken, kazasını hatirlasa, nafile­si bozulmaz. Çünkü tertip, —kıyâsın hilafına— farzda vaciptir. Baş­ka namazlar —bu kaideye— katılmaz. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.
0 Fetâvâyi İtâbiyye'de : «Bir erkak çocuk, bulûğa erişince, namazlarını vaktinde kılarsa, sâhib-i tertîb olur.» Kızlar da böyle­dir :
0 Fakat, namaz amellerinin bazısında, bize göre tertip farz değildir. Mııhıyt'te de böyledir.
0 Bir kimse, namazın başında imâma yetişse fakat imâmın arkasında uyuşa veya abdesti bozulsa, sonra da uyansa veya abdest alsa, bu kimse, önce, imâmın daha önce kıldığını kılar ve sonra da imâma tabi olup, onun kılmakta olduğunu kılor .

Bu kimse, şayet bu durumda, önce imâma tabi olup onun kıl­makta olduğunu kılar, sonra da imâma uyamamış olduğu kısmı, —imâmın selâjm vermesinden sonra— kaza ederse> böyle yapması üç imamımıza göre de caizdir.

Bize göre, cum'ada da böyledir : Bir kimse, izdihamdan dolayı birinci rek'atı İmâmla birlikte kılamasa, yani başta iktidâ etse de —izdihamdan dolayı— ayakta kalsa; ikinci rek'atı kılma imkanı bulsa, önce ikinci rek'ati, imâmın selâmından sonra da birinci rek'-ati kılarsa, bu caiz olur. Tahâvî Şerhi'nde de böyledir.
0 Tertip, unutmakla ve unutma manasında olan şeylerle dü­şer. Muzmarat'ta da böyledir.

Bir kimse, abdestli olduğunu sanarak öğle namazını, sonra abdest alıp ikindi namazını kılsa, sonra da öğle namazım abdestsiz kıldığı açığa çıksa, bu kimse, sadece öğle namazını kaza eder. Çün­kü o kimse, öğle namazını unutmuş olan kimse yerindedir.

Şu mes'ele, yukarıdaki mes'elenin hilâfınad'ır: Bir kimse, ab­destli olduğu zannı ile, arefe günü Arafatta Öğle namazını kılmış olsa, sonra da abdestle ikindi namazını kılsa da, durum meydana çıksa, bu kimse, ikisini de yeniden kılar. Çünkü, Arafatta ikindi namazı cem'dir ve öğle namazına tabidir. Serahsî'nin Muhıyt'inde de

böyledir.

Bir kimse, sabah namazım kılmadığını hatırladığı halde öğ­le namazını kılmış olsa, öğle namazı fasid olur. Sonra, sabah nama­zını kaza etse de öğle namazım hatırladığı halde, ikindi namazını kılsa, ikindi namazı caiz olur. Çünkü bu kimse, ikindi namazını eda ederken, öğle namazının zayi olmadığını zannetmektedir. Ve o kimsenin bu zanm mu'teberdir. Tebyîn'de de böyledir.
9 Bir kimse, öğle namazını kılarken, sabah namazını kılıp kılmadığı hususunda şüpheye düşse ve namaz bittikten sonra, kılma­dığını kesin olarak bilse, bu durumda önce sabahı, kaza, sonra da öğleyi eda eder. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.

# Bir kimse, namaz kılmakta iken, —kazaya kalmış— bir çok namazını hatırlasa, FaMh Ebû Ca'fer'den naklen, mezhep imamları-mız : «Gerçekten o kimsenin namazı fasid olur.» demişlerdir. Fakat, hatırladığı an, bu kimsenin namazı bozulmaz. Bu kimse, o namazı iki rek'ate tamamlar ve bu namaz nafile sayılır. Bu durumda da, geçmiş namazların eski veya.yeni olmaları müsavidir. Muhiyt'te de böyledir.
0 Bir kimse, cu'mayı kılarken, sabah namazını kılmadığım hatırlamış olduğunda, cum'ayi kesip, sabahla meşgul olursa, cum'a zayi olur. sabah namazı ise, zayi olmaz.

İmâmı Azanı ile İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, bu kimse, cum'a namazını keser, sabah namazını kılar; sonra da öğle namazı­nı kılar.

İmâm Muhanuned (R.A.) 'e göre ise, bu kimse cum'ayı tamam­lar.

Şayet, bu kimse, hem sabahı küıp hem de cum'aya yetişebile­cek olursa, bil-icmâ' sabahla meşgul olur.

Bu kimse, cum'ayı kesip sabahla meşgul olunca, vakit fevt ola­caksa Cgeçecekse), cuma'yi tamamlar ve sonra sabahı kılar. Sirâ-cii'I - Vehhâc'da da böyledir.

# Vaktin dar olması da tertibi ikât eder. (düşürür.) Bu du­rumda, bir kimse: geçmiş namazı takdim etse (= öne alıp kılsa', caiz olur; fakat bu günahtır. Nehrü'I - Fâık'ta da böyledir.

• Vaktin dar olması : Kazayı kıldıktan sonra, edaya vaktin kalmaması, demektir.

Bir kimsenin üzerinde, yatsının kazası olsa .da onunla uğraşa­na kadar, güneş doğacak hale gelse fakat teşehhüd miktarı otura­cak kadar vakit kalmasa, bu durumda, sabah namazım kılar ve gü­neşin yükselmesinden sonra, da yatsıyı kaza eder. Tebyîn'de de böy­ledir.

O Vakit namazı efdaliyyet vechi üzere eda edilemez ise bile, tertibe riayet edilir. Meselâ : Vakit çok daralsa da, vaktiyyeyi ( = vakit namazını) hafifletmeden, okumasını kısaltmadan, diğer fiille­rini noksanlaştırmadan kılmaya imkan kalmamış olsa, bu durumda da tertip gerekir ve bu kimse, iktisada namazı caiz olacak kadar, namazı kısaltır. Timurtâşî'de de böyledir.
0 Vaktin darlığı hususunda, namaza başlama zamanına itibar olunur.

Hatta, bir kimse, kaza namazını hazırladığı halde, vaktiyyeye başlamış bulunsa ve kıraati vakit daralana kadar uzatsa, bu kimse­nin namazı caiz olmaz. Bu kimse, bu vakit namazını keser ve kazaya kalmış namazım kılmaya başlar.

Şayet, bu kimse, kaza namazını unutarak vakit namazını kıl­maya başlamış olsa, mes'ele hâlî üzeredir. Bu kimse, kaza namazını vakit daraldıktan sonra hatırlasa, namazı caiz olur; kesmesi lâzım gelmez. Tebyîn'de de böyledir.

f} Dar vakit hususunda, işin aslına, gerçeğe itibar edilir; zan-na itibar olunmaz. Hatta, bir kimse, vaktin dar oldu ğunu zannede­rek, —yatsı namazını kılmadığım hatırladığı halde— sabah nama­zını kılsa, da vaktin geniş olduğu ortaya çıksa, bu kimsenin kıldığı sabah namazı fasid olur. Bu sabah namazı, batıl olup bozulunca, bakılır; eğer vakit genişse her iki namaz da kılınır; vakit dar ise, yalnız sabah namazı yeniden kılınır. Bunu ikinci defada da yapar. Yatsı üe meşgul olsa da, sabahı iade edemeden güneş doğsa, caizdir; sabah namazı da sahihtir. Tebyîn'de de böyledir.

# Keza, bir kimse, kılmamış olduğu sabah namazını, öğlenin vaktinin sonunda hatırladığı zaman, zannma göre her iki namazı kılmaya imkan olmasa da, öğle namazım kılmaya başlasa ve kılsa; geride de vakit bulunsa, baitar Öğle vaktinden geriye kalmış olan zamanda, önce sabahı ve sonra da öğleyi kılma imkanı varsa, Önce kılmış bulunduğu öğle namazı caiz olmaz. Bu durumda bu kimse­nin, önce, sabah namazını kılması, sonra da öğle namazını iade etmesi  (tekrar kılması) lâzım gelir.

Keza, öğle vaktinden geriye kalan zamanda sabahı kılıp, Öğle­den de bir rek'at kılacak kadar vakit var ise, yine yukarıdaki gibi yapması lâzım gelir. Tatarhâniyye'de de böyledir.
0    Eğer terk olunan namazlar, birden fazla ve vakit de bun-'  iardan bir kısmı ile vaktiyyeyi (= vakit namazını) kılacak kadar ge­nişse, bir kimsenin o metruke lenden (= kazaya   kalmış namazlar­dan) kılabildiğini kılmadıkça vaktiyyeyi kılması caiz olmaz.

Hatta, sabah vaktinde, yatsı ile- vitiri kılmadığını hatırlayan bir kimsenin, beş rek'at kılacak kadar bir vakti olsa, İmâmı A'zam'ın (R.AJ kavline göre bu kimse, önce vitri kılar sonra da sabah na­mazını kılar; kerahat vakti çıktıktan sonra da yatsıyı kaza eder.

Keza, bir kimse, ikindi vaktinde, sabahı ve öğleyi kılmadığını hatırlar fakat sekiz rek'atten fazla kılmaya da vakit kalmazsa, bu durumda, o kimse, önce öğleyi ve sonra da ikindiyi kılar.

Şayet, altı rek'at kılacak vakit bulunursa, bu durumda ise, bu kimse, önce sabahı sonra da ikindiyi kılar. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyeldir.
0 Ebû Hanife ve Ebû Yûsuf (R.AJ'a göre, ikindinin son vak­tine itibar olunur. Tebyîn'de de böyledir.
0 Şemsü'l - Eimme Serahsî : «Güneş batmadan önce, eğer Öğ-le ve ikindiyi kılmaya imkan var ise, —bu durumdaki kimse— ter­tibe riayet eder. Eğer iki vakit kılmaya imkan yoksa, ikindiyi eda eder.

Eğer, güneşin teğayyür etmesinden önce, öğleyi kılma, arkasın­dan da ikindinin tamamını veya bir kısmını —güneşin batmasın­dan önce— kılma imkanı varsa, bu durumda tertibe riayet gerekir. Ancak, Hasan bin Ziyâd'm kavline göre, güneşin gurubundan sonra, ikindi vakti yoktur. Nfthâye'de de böyledir.
0 Bu durumda, öğle namazını kılacak kadar, müstehap vakit kalmamış olursa, tertib bil-icmâ' düşer. Tebyîn'de de böyledir.
0 Bir kimse, üzerinde, öğle namazının kazasının olduğunu bil­meyerek, ikindi namazını kılmaya, vaktin evvelinde başlamış olsa ve bu namazı, kerahat vakti girene kadar uzattıktan sonra, öğle na-

mazını  kılmadığını hatırlasa, bu kimse, kılmakta olduğu namaza devam eder. Cevheretü'n - Neyyire'de de böyledir.
0 Bir kimsenin üzerinden, vaktin darlığı sebebi ile tertip düşmüş olduktan sonra, vakit çıksa; sahih olan kavle göre, bu kim­se, kılmakta olduğu namazı iade eylemez. Vakit, namaz arasında çıkmış bile olsa, durum böyledir, Bu kimsenin kıldığı vakit namazı bozulmaz. Sahih olan kavle göre, —bu durumdaki kimse— kazayı kılmaz, vaktiyyeyi eda eder. Zâhidî'de de böyledir.
0 Unutma hali devam ettiği müddetçe, tertibin hükmü, zahir olmaz. Hatırlanınca, tertib lâzım gelir. Tatarhâniyye'de de böyledir.
0 Geçmiş namazların çok olması tertibi düşürür. Sahih olan görüş budur. Serahsî'nin Muhıyt'ınde de böyledir.
0 Geçmiş (= kazaya kalmış) namazların çokluğunun hudu­du ; —Altıncı namazın da vaktinin çıkmış olması şartı ile— altı va­kit. İmâm Muhammed (R.A.) : «Altıncı vaktin girmesine itibar olu­nur.» demiştir. Fakat, sahih olan, önceki kavildir. Hidâye'de de böyledir.
0 Bu hususta, bunlar, sonradan kılınmış olsa bile, geçen va­kitlerin, altı vakit olmasına itibar olunur.
0 «Ayrı ayrı da olsa, kazaya kalmış olan namazların, altı va­kit olmuş olmasına itibar olunur.» denilmiştir.

Bu ihtilafın faydası : Duruma bakılır, bir kimse, bir gün öğle namazı, bir gün ikindi namazı ve bir gün de akşam namazı olmak üzere üç vakit terk ettiği zaman, bunların, hangisinin evvel kazaya kaldığını da bilemezse, birinci kavle göre, bu kimseden tertib dü­şer. Çünkü, geçen bu namazların araları çoktur.

İkinci kavle göre ise, bu kimseden tertip düşmez. Çünkü, biz­zat geçmiş namazlarda itibar, altı vakte erişmeleridir. Böylece, öğ­le, ikindi, öğle, akşam, öğle, ikindi, öğle olmak üzere yedi vakit na­maz kılsa yerinde olur. Birinci kavil esahhtır. Tebyîn'de de böyledir. O, genişliktir. İkinci kavil hakkında Şeyhü'l - İmâm Ebû Befcİf Mu­hammed bin Fazl : «En uygun olanı budur.» demiştir. Fetâvâyi Kâ­dîhân'da da böyledir.
0 Geçmiş namazların çok olması, tertibi düşürür. Bir kimse, bir ay namazı [erk etmiş olsa; sonra, bunları otuz sabah, otuz öğle şeklinde devam edip, bu bir aylık namazı kaza etmesi sahih olur. Serahsî'nin Muhıyt'inde  de böyledir.
9 Geçmiş namazlarının çokluğundan dolayı tertib sahibi ol­maktan çıkmış olan bir kimse, sonradan, bu geçmiş namazlarından bir kısmını kaza etmiş ve geçmiş namazları altı vakitten az kal­mış bulunsa, esahh olan kavle göre, bu durumda, bu kimse, yeniden sahıb-i tertib olmuş olmaz. Hulâsa'da da böyledir. Şeyhü'l - İmâm Zahidi Ebû Hafsü'J -Kebir de : «Fetva buna göredir.» demiştir.

Hatta, bir kimse, bir aylık namazım terk etmiş olsa da, bunları kaza etse ve bunlardan yalnız br vakit kalmış olsa ve sonra da bu­nu hatırladığı halde vaktiyyeyi kılmış olsa, bu vakit namazı caiz olur. Muhıyt'te de böyledir.

Kazaya kalmış olan namazlar iki nev'İdir :
1- Fevâit-i Kadîme (~ Yeni kazaya kalmış namazlar.)
2- Fevâit-i Hadîse   (= Eskiden kazaya kalmış namazlar.)

® Yeni kazaya kalmış olan namazlar, ittifakla tertibi düşü­rürler.

Eskiden kazaya kalmış namazların tertibi düşürüp düşürmeye­ceği hususunda ise, âlimlerimiz ihtilâf etmişlerdir.

Bir kimse, bir ay, namazını terk ettikten sonra, bir müddet namaz kılmış ve o bir aylık namazı kaza etmemiş olsa; bu arada, bir vakit namazı terk etmiş olsa da, o yeni namazı hatırladığı hal­de, vaktiyyeyi kılmış bulunsa, bazılarına göre caiz olmaz, «caiz olur.» da denilmiştir. Fetva da bunun üzerinedir. Kâfi'de de böyle­dir.

O Hatırladığı ve kılmaya gücü yettiği halde, bir kimsenin ge­çirmiş olduğu namazı, —kılması mümkün olan;—• vakitten sonraya bırakması, gerçekten mekruh olur. Asji dan kavil budur, Çünkü, hatırlama vakti, hemen kaza kılmanın vaktidir. Namazı, vaktinden geri bırakmak ise, hilafsız mekruhtur. Muhıyt'te de böyledir.

A Asılda : «Bir kimse, öğle namazını kılmadığım bilerek, ikindi namazını kusa, kıldığı bü ikindi namazı fasiddir. Fakat, vak­tin sonu. ise, bu namaz fasid olmak,.

Farz bir namaz fasid olunca, İmâma A'zam ve İmâm Ebû Yû­suf (R.A.)'a göre, namazın aslı bâtıl olmaz. İmâm Muhammed (R.A.i'e göre ise, —bu namaz batıl olur, Mes'ele nıa'ruftur. Sonra, Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, ikindinin farziyyeti, fesâd-ı mevkuf C—tu­tuklu bir fesâdî  ile fâsid olur. Hatta, altı veya daha fazla namaz kılsa da öğle namazını iade eylemese, ikindi namazı caiz olarak ge­ri döner. İadesi gerekmez. îmâmeyn'e göre ise, bu namaz, fesâd-ı bâtıl ile fâsid olur. Bu durumda ona cevaz yoktur.

Bu hususta aslolan : Ebû Hanîfe CR.A.) 'ye göre, geçmiş namaz ile vakit namazı arasındaki tertibe riayet etmek, geçmiş namazın çokluğu sebebi ile düştüğü gibi, edanın çokluğu ile de düşer. Mıı-hıyt'te de böyledir.
9 Bir kimse, bir vakit namazı unutsa da onun hangi namaz olduğunu bilemese; teharrî (= araştırma) yolu ile de, bunu bile-mese bize göre o kimse bir gün ve bir geceki namazı iade eder. Zahîriyye'de de böyledir. Fakih de : «Biz bunu alıp, kabul ederiz.» demiştir, el - Yenâbi'den naklen Tatarhânîyye de de böyledir.
0 Keza, bir kimse iki ayrı günde, iki namazı unutmuş olsa ve bunların hangi namaz olduklarını da bilemese; bu kimse, iki gün­lük namazını yeniden kılar. Kıyas bunun üzerinedir. Yani., bir kim-se, üç ayrı günde, üç namazı veya beş ayrı günde, beş namazı unut­sa ve bunların hangi namaz olduğunu bilmese, bu şahıs, üç günlük veya beş günlük namazı iade eder.
41 Bir kimse, iktgünde, bir gün öğleyi bir gün de ikindiyi terk etmiş olsa ve hangisini evvel, hangisini sonra terk etmiş olduğunu bilemese, araştırması sonucunda da b'ıc re'yî olmasa, tmâm-ı A'zam (R.A.) 'a göre, ihtiyat yolu ile tertibe riayet edilmesi için, önce biri­ni, sonra da diğerini, değişik olarak, iki def'a kılar ibadetlerde ih­tiyat vaciptir.

Diğerleri ise : «Biz bu kimseye, böyle yapmasını emretmeyiz, yalnız taharri etmesini (= araştırmasını* emrederiz. Çünkü, aczin­den dolayı, o kimseden tertip düşer. Dolayisı ile o kimsenin —bu namazları— iki defa kılması lazım gelmez.» demişlerdir. Serahst'-nin Muhıyt'mde de böyledir.

Ebû Hanîfe (R.A.) 'nin kavli üzere  bir kimse, Önce öğ­leye başlar sonra ikindiyi ve sonra  yine  öğleyi kılarsa, bu efdal olur. Şayet, Önce ikindiden başlayıp, sonra öğleyi tfe sonra  yine  ikindiyi kılarsa,  yukarıdaki gibi bu da caiz olur.
İkindi namazını kılan bir kimse, secdenin birini terk etti­ğini hatırlar fakat bu secdenin, ikindi namazının mı, önceki öğle na­mazının mı olduğunu kat'î olarak bilemezse; ikindiyi kılıp tamamIar. İkindinin secdesi olma ihtimaline binaen bir secde yapar. Son­ra da, ihtiyaten öğle namazını iade eder. Şayet iade etmezse, bu kimseye bir şey lâzım gelmez. Mııhiyt'te de böyledir. [64]