10- FARZ NAMAZA YETİŞME


0 Bir kimse, sabah namazının veya akşam namazının bir rek'atini kılsa da kamet yapılsa, bu kimse namazını keser ve imâma uyar.

Keza, ikinci rek'ati secde ile kayıtlamamış olan kimse de, na­mazını keser ve imâma uyar. Fakat, ikinci rek'ati secde ile kayıtla­mış ise, namazını kesmez. Bu namazı bitirince de imâma uymaz. Çünkü sabah namazından sonra nafile kılmak mekruhtur. Bu kim­senin kıldığı namaz, akşam namazı olsa da, bu şahıs tamamladık­tan sonra yine imâma uymaz. Çünkü, üç rek'atli' nafile namaz yok­tur. Veya bu kimse, bu durumda imâma uyarsa, namazı dört rek'­at kılar fakat bu da imâma muhalefet olur. Bunların hepsi de bid'-attir..

Fakat, bir kimse, akşam namazında nafile olarak, imâma uya­cak olursa, o namazı dört rek'ate tamamlar. Çünkü, sünnete uymak, imâma uymaktan daha evlâdır. Kâfî'de de böyledir. Sünnete de­ğil de imâma uymak kötülüktür. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyle­dir.

O Akşam namazında, nafile olarak imâma uymuş olan kimse, :mâmla birlikte selâm vermiş olsa, namaz bozulur. Ve bu namazı, dört rek'at olarak kaza eder. Çünkü, o —sünneti terk edip— imâma uymuş olmaktadır. Şemnî'de de böyledir.

# Akşam namazını kılmakta olan bir imâma, nafile kılacak olan bir kimse uymuş olsa, bu dununda imâm üçüncü rek'atte oku­maz da muktedî okursa, —bu muktedirim— namazı caiz olur; imâ­ma uyarak, okumamış olsa da, yine namazı caiz olur. Bu, ŞeyhuL-İmâm Üstad Hâni'den naklolunmuştur;
9 İmânı, üçüncü rek'at zanm ile, dördüncü rek'ate kalkmış olsa muktedî de ona uysa, bu durumda muktedî'nin namazı fâsid olur.- İmâmın üçüncü rek'atte oturmuş olması veya oturmamış bu­lunması fark etmez. Muhtar olan görüş budur. İmâmeyn'e gÖre,imâinin namazı nafile olmuş olsa bile durum aynıdır. Fakat, bu namaz farz bir namaz olursa, sonradan bu namaz nafileye dönmüş olur. Bu durumda imâm, iki tahrîme ile, iki namaz kılmış olur. Muktedî ise, bu durumda, hades özrü olmaksızın, iki imâm ile bir tek namaz kılmış oiur. Aksi taktirde bu namaz caiz olmaz.

Bir kimse, şayet nafile bir namaza başlamış olur da, sonra da kamet yapılırsa, bu birinci rek'ati secde ile kayıtlasın veya kayıtla­masın, muhtar olan kavle göre, bu kimse namazım kesmez.

Keza, bu durumdaki bir kimse, nezretmiş î=adamış) bulun­duğu veya kazaya kalmış bir namaza başlamışsa, namazını kesmez. Hulâsa'da da böyledir.
0 Bir kimse, Öğle namazından bir rek'at kılınca, kamet edil­miş olsa; bîr rek'at daha kılar ve sonra imâma uyar. Bu kimse, eğer o bir rek'ati secde ile kayıtîamamışsa, namazını keser ve imâmla bir­likte kılar. Sahih olan budur. Hidâye'de de böyledir.
0 İmâmla namaza başlamak için kamet yapılsa, müezzinin ayrıca kamet yapması gerekmez. Fakat müezzin yeniden kamete başlarsa, namazın bir rek'atini secde ile kayıtlamamış olan kimse,

, namazını iki rek'ate tamamlar. Bu hususta, arkadaşlarımız arasında

I bir görüş ayrılığı yoktur. Nihâye'de de böyledir.
Bir kimse, evde namaz kılarken mescidde kamet   yapılsa veya bir mescidde namaz kılarken başka bir mescidde kamet yapıl-1 sa, bu durumda, yani başka bir yerden kamet yapılınca, bu kimse namazını asla kesmez.  ,

Bir kimse, öğle namazından üç rek'at kılmış olsa, — ve bu esnada kamet yapılsa —bu namazını tamamlar ve sonra nafile ola­rak imâma uyar. Fakat, üçüncü rek'atte bulunduğu halde onu secde rlte kayıtlamamış olan kimse serbesttir; isterse selâm vermek için Oturur; isterse ayakta tekbir alıp, niyyet eder ve imâmın kıldır­makta olduğu namaza başlar. Bu durumda, ayakta selâm vermez. Tebyin'de de böyledir.

Bu durumda bulunan kimsenin serbest olması, esahh olan görüştür. Mi'râcü'd - Dirâye'de de böyledir.

«Bu durumdaki kimse, ayakta tek selâmla namazını ke­ser.» diyenlerde olmuştur. Bu ise esahhtır. Çünkü, oturuş tehâllüd

için şart kılınmıştır. Bu durum ise, namazı kesmektir; tehâllüd de­ğildir. Tehâllüd Öğle namazında, iki rek'at başında olmaz ve bu durumda, bir selâm kafî geîir. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyle­dir.

Yatsı namazında da böyledir, ikindi namazında ise böyle değildir. îkindi namazım kılmış olan, nafile olarak imâma uyamaz.

İmâmla birlikte, öğle namazının bir rek'atına yetişen bir kimse, kalan namazını cemaatle kılamaz. Âlimlerin ekseriyetinin görüşü budur. Hepsinin görüşü de, bu kimsenin cemaatin faziletine yetişmiş olduğudur. Bu kimse, imâmla birlikte, üç rek'ate yetişmiş-se, namazı, imâmla beraber kılmış oîur. Sirâcül - Vehhâc'da da böyledir.
0 Bir kimse, nafile bir namaza başlamış olsa ve sonra da farz için kamet getirilse, içinde bulunduğu namazı, çift rek'ate tamam­lar; daha fazla kılmaz. Serahsî'nin Muluyt'inde de böyledir.
0 Bir kimse, öğleden önceki veya cum'a'dan önceki sünneti kılarken, kamet getirilse veya hutbeye başîansa, iki rek'ati tamam­layınca namazım keser. Bu kavil, İmâm Ebü Yûsuf'tan rivayet olun­muştur. «Bu namazı muhakkak tamamlar.» diyenler de olmuştur. Hidâye'de de böyledir. Esahh olan da budur. Serahsî'nin Muhıyt'­inde de böyledir.
0 Sabah namazının sünnetini kılmamış olan kimse, sabah namazının farzında imâma yetişse, bu durumda eğer bir rek'atini zayi edip, diğer rek'atine yetişeceğinden korkarsa, sünneti kılar; sonra farza başlar. Ve eğer her iki rek'ate de yetişemiyeceğinden korkarsa, —sünneti lerk edip— imâma uyar ve farzı kılar. H&dâ-ye'de de böyledir.
0 Bu kimsenin, ka'deye (= oturuşa' yetişmemeyi umduğu za­man ne yapacağı kitapta (Hidâye'de) zikredilmemişlir. Fakat bu ki­tapta geçen «her iki rek'ate de yetişemiyeceğinden korkarsa» sözü, o kimsenin —bu durumda— imâma uyacağına delalet ediyor.
0 Fakih Ebû Ca'fer şöyle nakle tmiştir : İmâm-ı A'zam ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un kavillerine göre, bu kimse, sabah nama­zının sünnetini kılar. Çünkü bu iki imâma göre, teşehhüde.yetişmek, rek'ate yetişmek gibidir. Kifâye'de de böyledir.
0 Bir kimse, imâma rükû'da iken yetişir ve bu rükû'un da bi­rinci rükû'mu, ikinci rukûmu olduğunu bilmezse, sünneti bırakıp, imâma tabi olur. Hulâsa'da da böyledir.
0 Bir kimsenin girdiği mescidde ezan okunursa, o kimsenin namaz kumadan, o mescidden çıkması mekruhtur.

Fakat, bu kimse, başka bir camiin imâmı veya müezzini olur da, —gitmemesi halinde— cemaatinin dağılacağından korkarsa, namaz kılmadan— çıkmasında bir beis yoktur. Bu hüküm, o şahsın bu mescidde namaz kılmaması halinde böyledir.
Bu kimse, eğer bu mescidde bir defa namaz kılmışsa yatsı ve öğle namazlarında müezzin kamete başlamadıkça, bu şahsın —na­maz kılmadan—■ çıkmasında bir sakınca yoktur. Müezzin, kamete başlamışsa; iki rek'at kılana kadar çıkamaz. Bu durumda, ikindi, akşam ve sabah namazlarında ise çıkar. Fakat, bu kimse beklerse onlarla birlikte namaz kılmaması mekruhtur. Serahsî'nin Muhıyt'-inde de böyledir.
0 İmâma rükû'da yetişen kimse, tekbîr alır ve fakat imâm rükû'dan başını kaldırana kadar beklerse, o rek'ate yetişememiş olur. Bîdâye'de de böyledir
0 Bu durumda, imâmın rükû'da durması ile durmaması mü­savidir.

Keza, bu kimse, hiç beklemeden eğiîse, fakat kendisi rükû' yap­madan, imâm başını kaldırsa yine o rek'ate yetişmiş sayılmaz.

Mahbûbî : «Bir kimse, imâm rükû'da iken mescide girerse; ba­zı âlimlerimize göre, bu kimsenin tekbir alıp rükû'a varması ve son­ra yürüyerek safa karışması uygun olur. Bu, rükû'u zayi etmemek için yapılır.» demiştir.

Bize göre, namaz kılan bir kimse, arka arkaya üç adım yürürse, namazı batıl olur. Yürüyüşü üç adımdan fazla olmazsa namazı mek­ruh olur.

Alimlerin ekserisi ise, «bu kimse namazda yürüme ihtiyacı his­setmemek için tekbir almaz.» görüşündedirler.

Cellâbî, Salat isimli kitabında : «imâma rükû'da yetişen kimse, tekbir alıp. eğilmeye başlar. Bu esnada imâm da doğruluyor ise, o rek'ate yetişmiş sayılır.» demiştir. Esahh olan, o rek'&tin sayıİabll-mesi için, çok az da olsa, imâmla birlikte rükû'da bulunmaktır. Mi' râcü'd Dh-âye'de de böyledir.

® îmâm rükû'a varmışsa; sonradan imâma yetişen kimse de ayakta tekbirini almış, imâm tam rükû'a varıncaya kadar, imâmla birlikte rükû'a eğilmemiş ve imâm rükû'a vardıktan sonra, o kimse de rükû'a varmışsa, şübhesiz bu kimse o rek'ate yetişmiştir. Bu hu­susta âlimlerimizin görüş birliği vardır.

Keza, bu kimse imâma, rükû'un kavmesinde yetişmiş ojursa, o rek'ate yetişmiş sayılmayacağında da âlimlerimizin ittifakı.vardır. Bahrü'r - Râik'ta da böyledir.
0 îmâma rükû'da yetişen kimse, eğer imâma rükû'da iken ye-tişemiyeceğinden korkmazsa, İftitâh tekbirini ayakta kalır, sübhâ-nekeyi ayakta okur ve bayram tekbirlerini ayatkta alır. Fakat, ye-tişemiyeceğinden korkarsa, bu durumda sadece iftitâh tekbirini ayakta alır, diğerlerini ise rükû'da tamamlar. Kâft'de de böyledir.
0 îmâma rükû'da yetişen kimsenin, iki tekbir alması gerek­mez. Bazı âlimlerimiz bu kavle muhaliftirler.

Bu kimse, şayet, o bir tekbirle, rükû' tekbirine niyyet etmiş ol­sa da, iftitâh tekbirine niyyet etmemiş bulunsa, bu niyyetd boştur ve namazı caizdir. Fethül - Kadîr'de de böyledir.
0 Bir müktedî, bütün rek'atlerde rükû'a ve secdelere imâm­dan önce varmış olsa, bu kimsenin kıraâtsiz olarak bir rek'at namaz kılması gerekir. Bu şekilde namazı tamam olur.

Bu kimse, eğer imâmla birlikte rükû* yapar da, secdeyi ondan Önce yaparsa, iki rek'at kaza etmesi gerekir.

Bu kimse, eğer rükû'u imâmdan önce yapar da, secdeleri onun­la beraber yaparsa, kıraâtsiz olarak, dört rek'at kaza etmesi lâzım gelir.

Bu kimse, rükû' ve secdeleri imâmdan sonra yaparsa, namazı caiz olur. Bu kimse, rükû' ve secdelerin sonunda imâma yetişmiş olursa, namazı caiz olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
0 Mescide giren bir kimsenin, vakit müsait olduğu müddet­çe, nafile namaz kılmasında bir beis yoktur. Vakit dar olursa, na-

file namaz kılmayı bırakır. «Bu, sabah ve öğle namazlarının hari­cindedir.» denilmiştir.

Bu kavil, Şemsü'l - Eimme Serahsî'nin, Mııhıyt Sâhibi'nin, Kâ-dîhân m Umurtâşî'nin, Mahbûbî'nin görüş ve ihtiyarlarıdır. Kifâye ve Nihâye'de de böyledir. «Bu kavil, umûmun görüşüdür.» denil­miştir. Hldftye'de de böyledir. Sadrü'l - İslâm'ın da ihtiyarı budur.
En iyisi bütün hallerde, onu terk etmemektir. Namazın cema­atle kılınıp, kıhnmaması da müsavidir. Yalnız farzın vakti geçecek olursa, nafile namaz terkedilir. Kifâye'de de böyledir. [63]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..