Bu Konu İle İlgili Diğer Bazı Meseleler :

Yılan, boğazlanmış olsa bile, onun derisi pistir. Çünkü, yı­lan derisinin, tabaklanmasına ihtimal yoktur. Zehıyre'de de böyle­dir.

Yılanın gömleği temizdir,

Uyuyanın salyası (ağızdan çıkan su) temizdir. Salya, ister ağzından çıksın, ister kamından gelsin, İmâm Ebû Hanîfe (RjU ve İmâm Muhammed (R.A.) 'e göre, müsavidir. Fetva da bunun üzeri­nedir.

Ölünün ağzından çıkan su ise, pistir. Sirâcü'l - Vehhâc'da

da böyledir.

İpek, böceğinin suyu da, tersi de temizdir. Kunye'de de böy­ledir.

Eti yenilen kuşların tersi temizdir. Güvercinler ve serçe­ler gibi... Sîrâcül - Vehhâc'da da böyledir.

Sahih kavle göre, eşeğin südü temizdir. (Tebyın'de de boy-tedir. Fakat, yenilmez.) Ntiıâye ve HuJâsa'da da böyledir.

Boğazlanmış bulunan hayvanın, damarlarında kalan kan, çok olsa bile, elbiseyi pislendirmez. Fetiâvâyi' Kâdîhân'da da böyle­dir.

Etin içinde kaîan ve akıcı olmayan kan da temizdir. Serah-sî'nin Muhiyt'inde de böyledir.

Akıcı kandan, ete yapışan kısım, pistir. Münye'de de böyle­dir.

Ciğer ve böbrek kanları, pis değildir. Hazânetül - Fetâvâ'da böyledir.

Sivrisinek, pire, bit, kazıl böcek gibi hayvanların kanlan, çok olsa bile, elbiseyi pislendirmez. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyle-

Balığın ve diğer, suda yaşayanların kanı, elbiseyi ifsad et­mez. Bu hüküm, İmâmı A'zam (R.A.) ve İmâm Muhammed (R A.) 'e göredir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Fare tersi, buğday ambarına düşmüş ve onunla birlikte öğü­tülmüş ve un haline gelmiş olsa, unu ifsad etmez. Fakat, ünün tadı­nı, bozmamış olması da şarttır.

Fare tersi, yağ kabına düşmüş olunca, onu da, ifsad eylemez. Yine, yağın tadını bozmamış olması şartiyle.
Fakîh Ebûl Leys : «Biz de bu görüşü alırız, demiştir. 9    Ebû Hafs'ın meselelerinde::

«Fare tersi, şıra ve sirke kabma düştüğü zaman, onları ifsad ey­lemez.» denilmiştir. Muhıyt'te de böyledir.

Şayet, bir elbiseye, pis bir yağ bulaştığında, bu yağın mik­tarı, dirhemden az olur, fakat, daha sonra, .etrafa yayılmakla dirhem miktarından fazla olursa; bazıları : «Bu durum, namazın cevazına manidir.» demişlerdir. Âlimlerin ekserisi de, bu görüşü aldılar. Mün­ye'de de böyledir.

Pis bir elbise, temiz bir elbiseye bitişse, yaş olan necasetin eseri de, temiz olan elbise de görünse ve bu temiz elbiseyi ıslatmış olsa, fakat, sıkıldığı zaman, o elbiseden şayet bir şey akmaz ve dam­lamazsa, esahh olan, o temiz elbisenin, pis olmamış olmasıdır.

Temiz bir elbise, pis bir elbisenin üstüne serilse veyahut da bu temiz elbise, ıslak ve pis olan bir yere serilmiş ve pisliğin izi de, o temiz elbisede görülse; fakat, —yukarıda bahsedildiği gi­bi— elbise yaş olmasa, yani, sıkıldığı zaman, ondan bir şey damla­nı asa fakat, geriden bakılınca, ıslanan yer belli oluyor olsa, esahh olan kavle göre, o elbise pis olmaz. Hulâsa'da da böyledir.

Bir kimse, ıslak ayağını, pis ve ıslak olan bir yere veya pis bir yaygının üzerine koymuş oba, o kimsenin ayağı, pislenmiş olmaz.

Eğer bir kimse, kuru ayağını, yaş ve pis bir yaygının üzerine ko­yar ve bu kimsenin ayağı ıslanırsa, pislenmiş olur. Fakat, nemlen­miş, rutubetlenmiş olmasına itibar edilmez. Muhtar olan da budur. SlrâciiT - Vehhâc'da da böyledir.

Çamurun içine gübre döküldüğü zaman, o çamurun yüksek­çe ve kuru olan bir yerinin üzerine, ıslak bir bez parçası konsa, o bez parçası, pis olmaz.

Kuru bir gübreyi veya pis bir toprağı, rüzgâr estiği zaman, ıslak bir elbiseye dokundurmuş olsa; pislik eseri görülmedikçe, o el­bise, pis olmuş olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Rüzgâr, pisliğe uğrar ve onu sürükleyip getirerek yaş elbiseye dokundurur ve elbisede pisliğin kokusu bulunursa, elbise pislenir.

Fakat, pis buharların elbiseye dokunması ile, o elbise, pis­lenmiş olmaz. Sahih olan da budur. Zehıyre'de de böyledir.

Pis duman, elbiseye veya bedene dokunursa, sahih olan, onu pislendirmemesi d ir. Sirâcü'l - Vehhâc'da da böyledir.

Fetvalar da : «Bir evde pislik yakılsa da, o pisliğin dumanı ve buharı, yükselerek tavana yetişse ve orada toplanıp yoğun-laşsa; sonra da, erişe veya tavan terlese, dökülen damlalar da elbi­seye bulaşsa, —onda herhangi bir— necaset izi görülmeden, elbise pislenmiş olmaz.» denilmiştir, İmâm Ebû Bekr Muhammed bin FazI'da, bununla fetva vermiştir. Fetâvâyi Gıyasiyye'de de böyledir.

Ahır, sıcak olduğu, penceresinin üzerinde bir tavan bulun­duğu veya tuvalet çukurunun üzerinde tavan olduğu vakit, tavan terlese ve damlasa; dokunduğu elbise, kendisinde necadet eseri gö­rülmedikçe, pis olmaz.

İçinde pislik yakıiıp, duvarı ve kublesi terlediği zaman, ha­mam da b.öyledir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse, su ile istinca yapsa (su ile önünü ve arkasını yı-kasa) da, bir havlu ile silinip kurulanmadan yellense, umumun gö­rüşüne, göre, bu yellenmesi etrafını pislendirmez.

Bir kimsenin donu, terledikten veya su ile ıslandıktan son­ra, o kimse yellense, donu pislenmez. Hulâsa'da da böyledir.

Bir kimse, kışın, ıslak bedeni ile bir davar ağılma girse ve­ya oraya ıslak elbise, veya benzeri bir şey götürse; bedeni veya gö­türmüş olduğu şey, ağılın sıcaklığından kurumuş olsa, bunlar pis­lenmiş olmazlar. Fakat, ıslak gömleğinde sararma görülmesi veya götürdüğü şeyin —<>rada— kur.uyunca sararması gibi, necasetin eseri görülürse, o şey pislenmiş olur. Zehıyre'de de böyledir.

Bir adam, yatağında uyuduğu vakit, yatağa bulaşmış olan meni kurumuş olsa ve adam terleyerek yatak ıslansa; şayet o kimse, bedeninde bu ıslaklığın izini görmezse, bedeni pislenmiş sayılmaz.

Eğer, ter çok olur da, yatak ıslanır, sonra da yatağın ıslaklığı adamın bedenine geçer ve bedeninde, o meninin eseri görülürse, o adamın bedeni, pislenmiş olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir eşek, suya bevletse de, o sudan sıçrayan serpintiler, bir kimsenin elbisesine dokunsa, bu durum, namazın cevazına mani olmaz. Fakat, sıçrayan şey çok olur ve kişi onun bevl (= idrar) olduğuna kanaat getirirse, bu durum, namazın cevazına mani olur.

Bir suya pislik atılsa da bu esnada meydana gelen sıçnn-tılar, bir elbiseye isabet etse; eğer, eseri elbisede belli olursa, elbi­seyi pislendirir. Aksi halde, pislendirmez. Muhtar olan kavil de bu­dur. Ebû'l - Leys de bunu almıştır. Suyun, akar su olması ile durgun su o'ması da müsavidir.

Ebû Bekr Muhammed bin Fadl : «Ayağında pislik olan bir at, suda yürürken, su serpintileri binicinin elbisesine sıçrarsa, o el­bise, pis olur. Suyun, akıcı veya durgun olması halleri müsavidir.» demiştir. Fakat, esahh olan görüş, evvelki görüştür. Münye Şerhi­nde de böyledir.

Tuvalet sineği, bir elbiseye konmakla, onu ifsad eylemez. Fakat, sayı itibariyle, çok olurlar da, —elbisenin, kondukları kısmı­nı görünmez edecek kadar— galebe çalarlar, o zaman, ifsad ederler. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Kendisine çamur bulaşan veya çamurda yürüyen bir şahıs, ayağını yıkamadan namaz kılsa —bu çamurda— pislikten eser ol­madıkça, kıldığı namaz caiz olur. İhtiyaten abdest almak ise, daha güzeldir. Vâkiât-ı Hüsâmiyye'den naklen, Fetâvâyi Karahânî'de de böyledir.

Pis samanın, çamura karıştırılması halinde, eğer saman, çamurdan çok duruyor (gözüküyor) sa, o çamur pis,- aksi halde ise, temizdir. Fetâvâyî Kâdihân'da da böyledir.

Fakat, bu çamur kurumuş olunca, onun temiz olduğuna hükmedilir. Muhıyt'te de böyledir.

Köpek, insanın elbisesini veya bir yerini tutmuş olsa, ıs­laklık eseri zahir olmadıkça, sadece tutmuş olması sebebi ile, tuttu­ğu yer pislenmiş olmaz. Köpeğin, Öfkeli hali ile rıza hali de müsa­vidir. Münyetü'l-Musallî'de de böyledir. Sıyrfiyye'de de : «Muhtar olan budur.» denilmiştir. Keza, İbrahim Halebî Şerhinde de böyle­dir.

Üzeri ıslak olmayan köpek, mescidin hasırının üstünde uyuşa, hasır .pislenmez. Köpek ıslak olsa bile, necaset eseri zahir olmadıkça, yine pislenmez. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Filin kemiği temizdir. Esahh olan da budur. Muhıyt'te de böyledir.

Filin salyası, (ağız suyu) arslan ve kablanınki gibi pistir. Hortumu ile, bir elbiseye bulaştirsa, o elbise pislenmiş olur. Fetâvâ­yi Kâdihân'da da böyledir.

Geviş getiren her hayvanın gevişi, gübresi gibidir. Sirâcü'l - Vehhâc'da da böyledir.

Devenin ve koyunun tersinde bulunan arpa, yıkanır ve ye­nir. Sığırın tersinde bulunan, bunun aksinedir. Çünkü onda, salâ-bet (katılık) yoktur. Zahîrİyye'de ide böyledir.

Ekmeğin içinde, fare tersi bulunsa; eğer o ters, sert ise, çıkarılıp atılır ve ekmek yenir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Deve, koyun ve keçi tersi (kığısı), süt sağılırken, süt kabı­nın içine düşse ve o anda alınıp atılmış olsa, bunda bir beis yok­tur. Eğer, kığı, sütün içinde ufanmışsa-, süt pis olur. Ve* daha sonra, temizlenme imkanı da yoktur.

Köpek kılından uçkur bağı yapılmasında, bir beis yoktur. Hulâsa'da ıda böyledir.
Koyun beyli ve insan bevli, bir şeye isabet ettiği zaman, —onda bulunan— hafif necaset, ağır necasete tabi kılınır. Zabîriy-ye'de de böyledir. [136]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..