Taharrinin Hükmü:
Taharrinin hükmüne gelince: Serî, şerifte, amelin doğru-olması-dır. Serahsî'nin Mahıyt'de de böyledir.
îki kişi araştırma yaptıklarında, biri isabet ettiremeyip, diğer birisi isabet ettirirse, bunlar ecirde müsavi olmazlar. Çünkü isabet ettiren şahıs, isabet savabı alır. Mecmâatü'l-Fetâvâ'da da böyledir.
Namaz vaktinde şüpheye düşülür, ve bu şüphe, vaktin girip girmediğinde olursa; vakit girdiği kesinleşene kadar sabredilir.
Şayet şüphe, vaktin çıkıp çıkmadığında olursa; o günün namazına niyet edilir. Cevâhira'l-Fetâva'da da böyledir.
Bir adam, açık havada ve sahrada yıldızları tanımaksızın taharri ile kıbleye dönerek namaz kılar. Sonra da yanlış istikamete döndüğü açığa çıkarsa; üstadımız Zahîriiddin el-Mtafinânî: "Namazı caizdir." buyurmuştur.
Başkaları ise:"Câiz değildir." dediler.
Zira açık delillerde güneş gibi, ay gibi şeylerin mevcudiyetinde, bir adam için cehalet özür olmaz.
Fakat hey'et bilgilerinin inceliklerini ilmi nücûmun suretini bilmemek bir ma'zerettir. Zahîriyye'de de böyledir.
Gözleri görmeyen bîr kadın, kendisini kıbleye çevirecek kimseyi bulunmaz vakit de darahrsa, teharrî ederek namazını kılar. Cevâhirül Fetâvâ'da da böyledir.
Namaz babında söylendiği gibi kıble hususunda taharri, şehrin haricinde caizdir; böylece, şehrin içinde de caizdir.
Bunun şekli: Gecenin karanlığında, hasta bir toplum namaz kılar; birisi de imam olur; onlardan bazısı, kıbleye döner; bazısı da başka cihete döner ve onların hepsi de taharrilerinin isabet ettiğini sanarlarsa, hepsinin namazları da caizdir. Çünkü, sahih olanların şüphe halinde namazları caiz oluyor da, hastaların namazları niçin olmasın? Bunun delili: İmâm Mohammed (R.A.), aralarını ayırmadan ev şehirde olsun veya olmasın namazlarının cevazına hükm eylemiştir.
İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) şöyle buyurmuştur:
Bir adam misafir (= yolcu) olur; gece vakti, namaz kılmak istediği zaman da kıbleyi soracak kimse bulamazsa, namazını taharri ile kılar.
Şümsü'l-Eimme Halvînî, Şerhinde, Misafir mes'elesinde, şöyle buyurmuştur.
Bir adam, birine misafir olduğunda, herkes yatıp, uyuşa; misafir de te'heccüd namazı kılmak için kalksa, onları uyandırması mekruhtur.
Bazı âlimlerimiz: "Eğer, farz namaz kılacaksa taharri caiz olmaz. Nafile kılacaksa taharri caiz olur." buyurmuşlardır.
Şemsn'I-Eimme Hatvânî, İmamlarımızın şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
Sahih olan kavle göre, şehirde taharri caiz değildir. Çünkü, sormak suretiyle kıblesini doğrultur. Soracak kimseyi bulması da çok mümkündür. Hükümde galibe göredir."
Hastanın namazı babında söylenenler, misafir hanelere hamledilir. İçinde adam bulunan evde sormadan caiz olmaz. Mutayt'te de böyledir.
Bir adam, bir kavmin mescidine girdiğinde, eğer mescitte adam varsa, ondan kıbleyi sorar; taharri ile kılması caiz olmaz.
Ancak taharrisi isabet etmişse, namazı caiz olur. Şayet kimse yoksa, taharri ile namazını kılar. Namazı kıldıktan sonra isabet etmediği meydana çıksa bile, bu namaz, caizdir. Eğer taharrisiz kılmışsa, bu namazı caiz değildir.
Fetâvâyi Hucce'de şöyle zikredilmiştir:
İki kişi yabana çıktıklarında, her biri taharrisini yapar ve taharrileri birbirine mahalif düşerse, bu durumda ikisinin de namazı sahih olur. Eğer namazın içinde birisi diğerinin cihetini kabul ederek, döner ve ona uyarsa; yeniden tekbir almış olması hâlinde bu caiz olur; değilse caiz olmaz. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Kitabu's-SalâtMa kıble hakkında taharri mes'eleleri çok geçmiştir. En doğrusunu bilen AUahu Teâlâ'dır. [2]
îki kişi araştırma yaptıklarında, biri isabet ettiremeyip, diğer birisi isabet ettirirse, bunlar ecirde müsavi olmazlar. Çünkü isabet ettiren şahıs, isabet savabı alır. Mecmâatü'l-Fetâvâ'da da böyledir.
Namaz vaktinde şüpheye düşülür, ve bu şüphe, vaktin girip girmediğinde olursa; vakit girdiği kesinleşene kadar sabredilir.
Şayet şüphe, vaktin çıkıp çıkmadığında olursa; o günün namazına niyet edilir. Cevâhira'l-Fetâva'da da böyledir.
Bir adam, açık havada ve sahrada yıldızları tanımaksızın taharri ile kıbleye dönerek namaz kılar. Sonra da yanlış istikamete döndüğü açığa çıkarsa; üstadımız Zahîriiddin el-Mtafinânî: "Namazı caizdir." buyurmuştur.
Başkaları ise:"Câiz değildir." dediler.
Zira açık delillerde güneş gibi, ay gibi şeylerin mevcudiyetinde, bir adam için cehalet özür olmaz.
Fakat hey'et bilgilerinin inceliklerini ilmi nücûmun suretini bilmemek bir ma'zerettir. Zahîriyye'de de böyledir.
Gözleri görmeyen bîr kadın, kendisini kıbleye çevirecek kimseyi bulunmaz vakit de darahrsa, teharrî ederek namazını kılar. Cevâhirül Fetâvâ'da da böyledir.
Namaz babında söylendiği gibi kıble hususunda taharri, şehrin haricinde caizdir; böylece, şehrin içinde de caizdir.
Bunun şekli: Gecenin karanlığında, hasta bir toplum namaz kılar; birisi de imam olur; onlardan bazısı, kıbleye döner; bazısı da başka cihete döner ve onların hepsi de taharrilerinin isabet ettiğini sanarlarsa, hepsinin namazları da caizdir. Çünkü, sahih olanların şüphe halinde namazları caiz oluyor da, hastaların namazları niçin olmasın? Bunun delili: İmâm Mohammed (R.A.), aralarını ayırmadan ev şehirde olsun veya olmasın namazlarının cevazına hükm eylemiştir.
İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) şöyle buyurmuştur:
Bir adam misafir (= yolcu) olur; gece vakti, namaz kılmak istediği zaman da kıbleyi soracak kimse bulamazsa, namazını taharri ile kılar.
Şümsü'l-Eimme Halvînî, Şerhinde, Misafir mes'elesinde, şöyle buyurmuştur.
Bir adam, birine misafir olduğunda, herkes yatıp, uyuşa; misafir de te'heccüd namazı kılmak için kalksa, onları uyandırması mekruhtur.
Bazı âlimlerimiz: "Eğer, farz namaz kılacaksa taharri caiz olmaz. Nafile kılacaksa taharri caiz olur." buyurmuşlardır.
Şemsn'I-Eimme Hatvânî, İmamlarımızın şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
Sahih olan kavle göre, şehirde taharri caiz değildir. Çünkü, sormak suretiyle kıblesini doğrultur. Soracak kimseyi bulması da çok mümkündür. Hükümde galibe göredir."
Hastanın namazı babında söylenenler, misafir hanelere hamledilir. İçinde adam bulunan evde sormadan caiz olmaz. Mutayt'te de böyledir.
Bir adam, bir kavmin mescidine girdiğinde, eğer mescitte adam varsa, ondan kıbleyi sorar; taharri ile kılması caiz olmaz.
Ancak taharrisi isabet etmişse, namazı caiz olur. Şayet kimse yoksa, taharri ile namazını kılar. Namazı kıldıktan sonra isabet etmediği meydana çıksa bile, bu namaz, caizdir. Eğer taharrisiz kılmışsa, bu namazı caiz değildir.
Fetâvâyi Hucce'de şöyle zikredilmiştir:
İki kişi yabana çıktıklarında, her biri taharrisini yapar ve taharrileri birbirine mahalif düşerse, bu durumda ikisinin de namazı sahih olur. Eğer namazın içinde birisi diğerinin cihetini kabul ederek, döner ve ona uyarsa; yeniden tekbir almış olması hâlinde bu caiz olur; değilse caiz olmaz. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Kitabu's-SalâtMa kıble hakkında taharri mes'eleleri çok geçmiştir. En doğrusunu bilen AUahu Teâlâ'dır. [2]
Konular
- 4 - Sürtmek:
- 5- Kurumak :
- 6- Yakmak:
- 7- Bir Şeyim Mahiyetini Değiştirerek, Temizlemek:
- Temizleme İle İlgili Diğer Bazı Mes'eleler :
- Görünen Necaset (Pislikler)
- 1- Necaset-iGalîza :
- 2- Necaset-i Hafîfe (Hafif Pislikler)
- Bu Konu İle İlgili Diğer Bazı Meseleler :
- İstincâ
- İstinca Çeşitleri
- Tuvalete Girileceği Zaman :
- Heladan, Çıkıldığı Zaman.
- KİTÂBÜT-TAHARRÎ
- 1- TAHARRİNİN MÂNÂSI, RÜKNÜ VE ŞARTI
- Taharrinin Hükmü:
- 2- ZEKÂT HAKKINDA TAHARRİ
- 3- ELBİSE, DERİ VE KAPLAR HAKKINDA TAHARRÎ
- 4- TAHARRİ HUSUSUNDA ÇEŞİTLİ MESELELER
- KİTABÜ'T- TALÂK
- 1- TALÂK'IN MANÂSI, RÜKNÜ, ŞARTI, HÜKMÜ, VASFI, KISIMLARI VE TALÂKI VÂKİ OLAN VE OLMAYAN KİMSELER
- Talâk'ın Manâsı:
- Talâk'ın Rüknü :
- Talâk'in Şartı:
- Talâk'ın Hükmü :
- Talâk'ın Vasfı:
- Talâkın Kısımları:
- Fetavayî Hindiyye Talâk-ı Sünnîde Kullanılan Bazı Lafızlar
- Talâk-ı Bid'îde Kullanılan Bazı Lafızlar
- Sarhoş Kimsenin Talâkı