Sekizinci Mesele:


Şâri'in amellerde[210] gözetmiş olduğu maksatlardan biri de, mü­kellefin onlar üzerinde devamlılık göstermesidir. Bu konuyu açıkça ortaya koyan deliller vardır. Meselâ: "Ancak namaz kılıp, namazla­rında devamlı olanlar.[211]"Namazı ikâme ederler"'[212]Namazın ikâmesi, onun devamlı kılınması demektir. Namaza nisbet edildiği her yerde "ikâme" kelimesi hep bu şekilde tefsir edilmiştir. Bu ifade hep övgü sadedinde gelmiştir. Bu da Şâri'in devamlılığı amaçladığının bir delili olur. Pek çok yerde ise "Namazı ikâme edin, zekâtı verin.[213]şeklinde ikâme yani devamlı hk açık olarak emredilmiştir. Hadiste de: "Allah katında amellerin en sevimlisi, az da olsa sahibinin üzerinde devamlı olduğu ameldir[214] "Güç yetirebileceğiniz amellerin altına airiniz. Çünkü siz us anmadıkça Allah (sevap vermekten) usanmaya-caktır[215] "Hz, Peygamber bir amele başladığı zaman onu devamlı yapardı[216] "O'nun ameli devamlılık arzederdi"[217] gibi ifadelerle bu husus belirtilmiş bulunmaktadır. Sonra Sâri' Teâlâ, farz, sünnet ve müstehap olan ibadetleri anlaşılabilen sebepleri olsun ol­masın belirli vakitlere bağlamıştır. O'nun ibadetleri böyle vakitlere bağlamış olması, amellerin sürekliliğini amaçladığına kesin olarak delalet etmektedir.   Âlimler,   ruhbanlığa kalkışanlar  hakkındaki "Ona gerçek anlamda riâyet etmediler"[218] âyetini açıklarken, ona riâyet etmemelerinden maksat, başladıktan sonra terkedip, devam et­memektir, demişlerdir.                                                                       

Fasıl:
Sûfiyyenin kendi kendilerine yüklendikleri belirli vakitlerdeki virtlerinin fevrâd) hükmü işte buradan çıkarılacak ve onlara, virtleri­ni mutlak surette devamlı olarak yerine getirmeleri emredilecektir.[219]Ancak bu halleriyle onlar, başkalarının yerine getirmekle memur ol­madıkları yükleri yerine getirmiş olacaklardır. Mükellefin, kendisine şer'an vacip olmayan bir amel altına gireceği zaman yapması gereken, sadece o amele girişin kolaylığına bakmaması, onun sonucunu da dü­şünmesidir. Ömrü boyunca o ameli yerine getirebilecekmi, yoksa geti­remeyecek mi? Bunları hesaba katması gerekir. Çünkü mükellefin karşı karşıya kalacağı güçlükler iki yönden kaynaklanır:

(a) Bizzat yükümlülüğün kendisinin çokluğundan ya da şiddetinden kaynaklanır.

(b) Yükümlülüğün  kendisi hafif de olsa devamlılığından kaynaklanır.
Örnek olarak namaz yeterlidir. Aslında namaz hafiftir; fakat de­vamlılık vasfı eklenince zor olmaktadır. Nitekim bizzat Yüce Allah da: "Sabır ve namazla Allah'a sığınıp yardım isteyin; Rablerine kavu­şacak ve ona döneceklerini umanlar ve huşu duyanlardan başkasına namaz elbette ağır geli?[220] buyurmak suretiyle namazın gerçekten çok ağır olduğunu belirtmiş ve öyle ki namaz emriyle sabır emrini bir arada zikretmiştir. Bu hükümden huşu sahiplerini istisna etmiş ve namazın onlara güç gelmeyeceğini belirtmiştir. Çünkü onlar, itici ve çekici motif Özelliğini arzeden korku ve ümit arasında bir özelliğe sa­hiptirler. İşte bu Özellik onlara namazı kolaylaştırır. Bu durum Yüce Allah'ın aynı âyetteki "Rablerine kavuşacak ve ona döneceklerini umanlar[221] buyruğunda ifadesini bulmaktadır. Çünkü korku ve ümit, zoru kolaylaştırmaktadır; arslandan korkan kimse İçin kaçış zorluğu ve yorgunluğu diye birşey yoktur; arzuladığına ulaşma ümidi taşıyan kimse için uzak yakındır. Amellere girme, süreklilik kasdı ile birlikte bulunduğu için, yükümlülüklerde hep orta hal esas alınmış ve güçlük kaldırılmış; kolaylaştırma emredilmiş, zorlaştırma yasaklan­mıştır. Hz. Peygamber şöyle buyurur: "Bu din metindir;ona rıfk ile gir. Allah'a ibâdeti, nefsine nefrete dönüştürme. Çünkü acele eden ne yol alabilir; ne de binit bırakır[222] "Kim bu dini zorlaştırmaya kalkışırsa, ona yenik düşer."[223] Bu deliller, bizzat zor ameller altına girmekle zorlaştırmayı kapsadığı gibi, devamlılık suretiyle zorlaştır-f244]    mayı da kapsar. Bu anlamda deliller pek çoktur. [224]


Eser: El-Muvafakat

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

El-Muvafakat

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..