Birinci Mesele:
Emir ve nehiy, emredende bulunan bir istek ve iradeyi[1] gerekli kılar. Emir, emredilen şeyin istenmesi ve gerçekleştirilmesinin irade edilmesi unsurunu; nehiy ise, yasak edilenin terki talebini ve onun gerçekleştirilmemesi iradesini içerir. Bununla birlikte, emredilen şeyin işlenmesi, yasaklanan şeyin de terki bir irade unsuru içerir ya da gerektirir[2]; fiil ya da terkin gerçekleşip gerçekleşmemesi de işte bu irade iledir.
Açıklamak gerekirse: irade (dileme), şeriatta iki anlama gelir: Birincisi: Her irade edilene yönelik kader ve yaratılışla ilgili iradedir (kaderi irade). Meselâ bu anlamda şöyle denir: 'Allah'ın olmasını dilediği olur. Olmamasını dilediği de olmaz.' Veya: 'Olmasını dilemediği şeyin olması imkansızdır.[3]
İkincisi: Emredilenin gerçekleştirilmesi, yasak edilenin de
gerçekleştirilmemesi isteğine taalluk eden emirle ilgili irade (emrî irade).[4]Bu çeşit irade; Allah, emrettiği şeyin işlenmesini sever ve ondan hoşnud olur, anlamına gelir. Emredilmiş olması hasebiyle emrolunanın onu yapmasını sever ve ondan hoşnud olur. Nehiyde de durum aynıdır; yani Allah, yasak edilenin terkedümesini sever ve ondan hoşnud olur.
Allah Teâlâ, kullarına çeşitli emirler vermiş ve O'nun yüce iradesi ikinci anlamında olmak üzere bu emirlere taalluk etmiştir. Çünkü emir iradeyi gerektirir. Zira emir mahiyet itibarıyla, mükellefi fiilin işlenmesine ya da terkine zorlama (ilzam) anlamı taşır. Öyle ise, bu zorlamanın murad edilmiş olması gerekir. Aksi takdirde ne bir ilzâmden söz edilebilir ne de onun (emir) için anlaşılabilir bir mânâ düşünülebilir. Sonra, yukarıda sözü edilen anlamda, kendisi ile ilzam edilen şeyin gerçekleştirilmesi murad olunmaksızın ilzamın murad olunması mümkün değildir. Oysa ki Allah tâat ehline yardımcı olmaktadır ve O, aynı zamanda onlardan tâatın vukuunu da murad etmiş olmaktadır. Bu durumda (tâat), birinci yani kaderi anlamında iradesine uygun olarak meydana gelmiştir. Günahkârlara ise yardımcı olmamaktadır ve onlardan tâatın vukuunu murad etmemiştir. Bunun sonucunda da meydana gelen terk olmuştur. Bu da birinci anlamda irâdesinin gereği olmaktadır. Emir, bu birinci anlamda irâdeyi, zorunlu olarak gerektirmez. Dolayısıyla dilemediği birşeyi emretmiş olabilir. Dilediği birşeyi de yasaklamış olabilir, ikinci (yani emrî irâde) anlamında ise, ancak irade ettiği şeyi emreder; sadece irade etmediği şeyleri yasaklar.İrâde, her iki anlamda da şer'î nasslarda kullanılmıştır: Birinci anlamda irâde hakkında Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Allah kimi doğru yola koymak murad ederse onun kalbini İslâmiyet'e açar, kimi de saptırmak murad ederse, göğe yükseliyormuş gibi, kalbini dar ve sıkıntılı kılar. Allah böylece inanmayanları küfür bataklığında bırakır.[5] Hz. Nuh'un (as.) sözünü hikaye tarzında da şöyle buyuruyor: "Ancak Allah murad ederse onu başınıza getirir, siz O'nu âciz bırakamazsınız. Allah sizi azdırmak murad ederse, ben size öğüt vermek istesem de faydası olmaz.[6]Başka bir âyette de şöyle buyurur: "Allah murad etseydi, belgeler kendilerine geldikten sonra, peygamberlerin ardından birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ayrılığa düştüler, kimi inandı kimi inkâr etti. Allah murad etseydi birbirlerini öldürmezlerdi, lâkin Allah istediğini yapar. [7]Bu mânâda nasslar pek çoktur.
İkinci anlamda irâde hakkında da şöyle buyurur: "Allah size kolaylık murad ederse zorluk istemez[8]"Allah sizi zorlamak istemez, Allah sizi arıtıp üzerinize olan nimetini tamamlamak murad eder ki şükredesiniz[9]; "Allah size açıklamak ve sizden öncekilerin yollarını göstermek ve tevbenizi kabul etmek murad eder. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Allah sizin tevbenizi kabul etmek murad eder, şehvetlerine uyanlar ise sizin büyük bir sapıklığa gitmenizi isterler, insan zayıf yaratılmış olduğundan Allah sizden yükü hafifletmek murad eder[10] "Ey Peygamberin ev halkı! Şüphesiz Allah sizden kusuru giderip sizi tertemiz yapmak murad eder.[11] Bu anlamda kullanılan "irâde" kelimesi de aynı şekilde pek çoktur.
Fahreddin Râzî şöyle demiştir: Mutezile bu âyeti delil olarak kullanarak, kuldan Allah'ın istemediği şeylerin vâki olabileceğini söylemişlerdir. Çünkü meselâ hasta bir kimse tekellüfe girip orucunu tutsa, bu durumda o Allah'ın murad etmediği zorluğu işlemiş olacaktır. Râzî, onlara ''Yüce Allah'ın iradesi bizzat zorluğun vukuu ile ilgili değildir, O, zorlukla emretmiş olmayı murad etmemiştir" şeklinde cevap vermiştir. Ne Alûsî'de ne de Bağavî'de, bu âyetlerdeki "irâde"nin müellifin dediği gibi rıza ve muhabbetle tefsir edildiğini de görmedim. Mutezile'nin çıkmazını en iyi giderecek çözüm, kelimenin sözlük anlamında bulunacak bir dayanaktır. Kâmûs'da şöyle denir: "İrâde, meşîettir (yani dilemektir)." Şârih ise, bu mânâya herhangi bir ilavede bulunmamıştır. Lisânul-Arab'da ise şöyle denir: "Birşeyi irâde etti" demek, onu dilemek (meşîet) demektir. Sonra da şöyle der: "Birşeyi irâde etti" demek, onu sevdi ve onunla ilgilendi demektir." Bu durumda Müellifin (r.a.) muradı tamamlanmış olmaktadır.
Bu iki tür irâde arasındaki farktan gaflet yüzünden konu ile ilgili yanlış anlamalar olmuştur. Bazıları mutlak surette emir ve ne-hiyde irâdenin bulunmadığını iddia etmişlerdir.[12] Bazıları emredilmeyen şeylerde mutlak olarak bulunmadığını, emredilen şeylerde ise mutlak surette bulunduğunu söylemişlerdir.[13]Her iki yer arasındaki farkı kavrayanlar ise, bu konuda herhangi bir karıştırma durumu içerisine düşmemişlerdir. Emri irâde, sonuç itibarıyla teşrî iradesi[14]demektir ve bu durumda emirde irâdenin mutlak surette bulunması gerekecektir. Kaderî irâde ise, tekvin (yaratma) irâdesi demektir. Buna göre, bu kayıtlama sadedinde "kasıd" lafzının kullanıldığını ve Şâri'e izafe edildiğini görürsen bil ki, ben onunla teşrî iradesi anlamına işaret etmekteyim. Bu aynı zamanda teklif iradesi olmaktadır. Usûlcülerin "tekvin irâdesi" demeleri ve bununla da ikinci mânâsı ile bu kitapta "kasıd" lafzı ile anılacak olan şeyi kastetmeleri[15] yaygındır. Tabiî bu bir ıstılah meselesidir ve ıstılahlarda fazla katılık göstermenin bir anlamı yoktur. Yardım ancak Allah'tan istenir. [16]
Konular
- Birinci Fasıl: Muhkemlik Ve Müteşâbihlik
- Birinci Mesele:
- İkinci Mesele:
- Üçüncü Mesele:
- Dördüncü Mesele:
- Beşinci Mesele:
- Altıncı Mesele:
- İkinci Fasıl Şerî Hükümler Ve Nesh
- Birinci Mesele:
- İkinci Mesele:
- Üçüncü Mesele:
- Dördüncü Mesele :
- Üçüncü Fasıl Emir Ve Nehiy
- Birinci Mesele:
- İkinci Mesele:
- Üçüncü Mesele:
- Dördüncü Mesele:
- Beşinci Mesele:
- Altıncı Mesele:
- Yedinci Mesele:
- Sekizinci Mesele:
- Dokuzuncu Mesele:
- Onuncu Mesele :
- ONBİRİNCİ MESELE:
- ONİKİNCİ MESELE:
- ONÜÇÜNCÜ MESELE:[277]
- ONDÖRDÜNCÜ MESELE:
- ONBEŞİNCİ MESELE: