ONBİRİNCİ MESELE:
İki emir[257] olsun ve bunların her ikisi de iki itibar ile aynı şey hakkında bulunsun; eğer bunlardan biri bütüne yönelik, diğeri de bütünün bazı tafsilatına[258] ya da niteliklerine[259] veyahut da cüzlerine[260]yönelik ise, bir arada bulunmaları caizdir. Nitekim usûlde sabit olmuştur.
Burada sözü edilen emirlerden biri tâbi, diğeri ise metbû (asıl)dır. Asıl olan bütüne yönelik olanıdır, diğeri ise tâbidir. Çünkü detaylara, niteliklere ya da cüzlere yönelik olan, bütünün tümleyicisi ve tamamlayıcısı mahiyetindedir. Böyle bir durumda olan şeye yönelik talep ise, mutlak olmayıp ancak o yönden olacaktır; tâbi olmasından kastedilen de işte budur. Sonra bu talep, bütüne yönelik emrin gereği olmaksızın vücuda gelecek şekilde yalnız başına bulunmaz; dahası bütüne yönelik emrin yokluğu tasavvur edildiği zaman, tafsilâtın ortaya konulması mümkün de değildir. Çünkü tafsilât, ancak bir asıl üzerinde söz konusu olur. Niteliklerin bulunması için de nitelenenin olması gerekir. Cüzi de ancak, küllî açısından tasavvur edilebilir. Durum böyle olunca, bunlara yönelik talep, bütünle ilgili talebe tâbilik yoluyla olacaktır.
Bunun Örnekleri vardır: Meselâ, bir namazın kılınması talebi vardır; bir de namazla ilgili olmak üzere hadesten[261] ve necasetten[262] taharet, güzel ve temiz elbiselerin giyilmesi, huşu, zikir, kıraat, dua, kıbleye yönelme vb. durumlarla ilgili talep vardır. Zekâtın verilmesi talebi yanında, kazancın en temizinden seçilmesi, vaktinde verilmesi[263], zekât verilecek malların türlerinin ve zekât oranlarının belirlenmesi[264] gibi konularla ilgili talep bulunmaktadır. Oruç tutma emri yanında, oruçta iftarın tacili, sahurun tehiri, her türlü kötü söz ve davranışların terki, orucu tehlikeye atacak durumlardan uzak durma[265] gibi hallere[266]yönelik talebin bulunması da böyledir. Aynı şekilde, her türlü tafsilâtı, cüzleri ve tamamlayıcı nitelikleri durumunda olan şeylere yönelik taleple birlikte hac emri de böyledir. Kısas ve kısasta âdil davramlması, had-din aşılmaması, denkliğin aranması[267] talebi; alış verişte ölçü ve tartıya tam riayet edilmesi, ödeme ve borç talebinin güzel yapılması, insaflı davramlması[268] vb. gibi konuların talebi de böyledir. Buşeylerin talebi, bunların aslı durumunda olan şeyin talebine bağlıdır. Bunların müstakil olarak tasavvur edilmeleri mümkün değildir; bunlar ancak asıl durumunda olan ve bütün olarak ele alınıp talep edilen şeylere istinaden istenilirler. Asılları ile birlikte ele alınan diğer tâbiler hakkında da durum aynıdır.
Emir ve nehyin tâbi ve metbû (asıl) üzerine gelmesi hali ise böyle değildir.[269] Olgunlaşmadan önce meyve ağacının durumu gibi. Çünkü burada nehiy, meyva satışı üzerine ancak müstakil olarak ele alınması halinde gelmiştir. Eğer biz meyvanın ağaçtan müstakil olmadığını düşündüğümüzde, bu meyvanın ağaca tâbi onun bir parçası kılınması anlamına gelir. Bu ise kısmen içtimâ haline yönelik kasıt bulundurulması sonucunu gerektirir. O da hem ağaç hem de meyva üzerine birden akit yapma kasdı olmaktadır. Bu durumda nehiy geçtiği üzere mutlak olarak kalkmış olmaktadır. Bundan da o anda emrin ittihadı sonucu doğar. Yani bir bütün üzerine; biri aslına itibarla, diğeri de tafsilatına veya niteliklerine veyahut da cüzlerine itibarla olmak üzere iki emrin gelmesi şekline döner.
Zarûriyyât ile hâcî ve tahsînî olan esaslar arasındaki ilişki işte bu tertip üzere cereyan eder. Çünkü genişletme ve güçlüğün kaldınlması, kendisinde darlık ve güçlük bulunabilen birşeyin olmasını gerektirir. Tabiî bu gereken şey de hiç kuşkusuz zarûriyyâttır. Tahsîniyyât, tamamlayıcı ve bütünleyici unsurlardır; dolayısıyla bunların tamamlayacakları şeylerin olması zorunludur. Çünkü güzelleştirme, tamamlama ve genişletme gibi kavramlar için, mutlaka bir konu olmalı ki, bu sayılanlar olmadığı zaman o şey, güzel değil, tam değil, kolay değil; aksine meselâ çirkin veya eksik veya dar ya da zor kabul edilsin. Şu halde bunların mutlaka talep konusu olan bir başka şeye dayanması gerekmektedir. Sonuç olarak güzelleştirmesi ya da genişlik ve kolaylık getirmesi istenilen şey, talep konusunda güzelleşecek ve genişleyecek olan şeye tâbidir. Bu ise geçen tâbilik ve metbûluk (asillik) talebinin mânâsı olmaktadır. Bu nokta ortaya konulunca, konu ile ilgili bir durum daha karşımıza çıkmaktadır: [270]
Konular
- İkinci Mesele:
- Üçüncü Mesele:
- Dördüncü Mesele :
- Üçüncü Fasıl Emir Ve Nehiy
- Birinci Mesele:
- İkinci Mesele:
- Üçüncü Mesele:
- Dördüncü Mesele:
- Beşinci Mesele:
- Altıncı Mesele:
- Yedinci Mesele:
- Sekizinci Mesele:
- Dokuzuncu Mesele:
- Onuncu Mesele :
- ONBİRİNCİ MESELE:
- ONİKİNCİ MESELE:
- ONÜÇÜNCÜ MESELE:[277]
- ONDÖRDÜNCÜ MESELE:
- ONBEŞİNCİ MESELE:
- ONALTINCI MESELE:
- ONYEDİNCİ MESELE:
- ONSEKİZİNCİ MESELE:
- DÖRDÜNCÜ FASIL
- UMUM VE HUSUS (ÂMM VE HÂSS)
- BİRİNCİ MESELE:
- İKİNCİ MESELE:
- ÜÇÜNCÜ MESELE:
- DÖRDÜNCÜ MESELE:
- BEŞİNCİ MESELE: