logo logo

Yeni nesil güncel konularla ilgili sorular ve cevaplar!

Fetvalar.Com

Yeni Nesil Fetvalar

Sistemimize üye olarak sitemizi daha aktif olarak kullanabilirsiniz.

Üyelik için tıkla

Fetvalar.Com

Güncel sorular ve cevapları

İstikbâli Kıble (Namazda Kıbleye Dönmek)

Farz, vâcib ve nafile namaz kılan, tilâvet secdesi yapan, ce­naze namazı kılan kimselerden hiç birisinin, bu namazların edaları ve kazaları esnasında, kıble istikametinin dışında başka bir yere dönmeleri caiz olmaz. Ancak, kıble istikametine dönerler. Sirâcü'l -Vehhâc'da da böyledir.

Mekke'de bulunanlar için kıble, bizzat Ka'be'dir. Bu hu-hususta ulemanın ittifakı vardır. Ka"be'nin, bizatihi kendisine dön­meleri lazımdır. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir,

Mekke şehrinde namaz kılan kimse ile Ka'be arasında, du­var gibi bir hâilin olmasında veya olmamasında bir fark yoktur. Tebyîn'de de böyledir.

Evinde namaz kılan bir Mekkelinrn, namazı, tam Ka'be'ye dönerek kılması gerekir. Hatta, o kimse ile Ka'be arasındaki du­varlar kaldırılacak olsa, Ka'be'nin, o adamın karşısına çıkması ge­rekir. Kâfi'de de böyledir.

Bir kimse, Ka'be dahilinde, yüzünü Hâtim'e çevirerek na­maz kılmış olsa, o kimsenin namazı caiz olmaz. Muhıyt'te de böy­ledir.

Mekke'nin dışında olan kimse de, yönünü, Ka'be cihetine çevirir. Ammenin görüşü budur. Sahih olan da budur. Tebyîn'de de böyledir.

Ka'be ciheti işaretle bilinir : Şehirlerde işaret ve köylerde alâmet mihrablardır. Sahralarda deül ile yıldızlardır. Fetâvâyi Kâ­dîhân'da da böyledir.

İstikbâl-i kıblede mu'teber olan şekil : Kâ'be binasının di şında, beytin mekanına (Kabe'nin yerne doğru)  dönmektir.

Fetâvâyi Huccet'de : «Kabe'nin bulunduğu yere dönmek, derin kuyularsa, yüksek dağlarda ve Ka'be'nin dışında da caizdir. Çünkü Ka'be, yedi kat yerin altından, yedi kat semanın üstüne, tâ arşa varıncaya kadar Ka'be'nin hizasıdir.»  denilmiştir.    Muzmarât'ta da böyledir.

Ka'be'nin içinde veya damında namaz kılan bir kimse, na­maz kılarken, hangi tarafa dönmüş olursa, olsun kıldığı namaz caiz olur.

Bir kimse, Ka'be'nin duvarında namaz kılmış olsa, eğer yü­zü Ka'be'nin tavanına dönük olursa, namazı caiz olur; değilse caiz olmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Yatalak bir hastanın, kıbleye dönmeye gücü yetmez ve yö­nünü döndürecek bir kimse de bulunmasa, o yatalağın, yüzünü, iste­diği tarafa çevirmesi caiz olur. Huİâsa'da da böyledir.

Keza, bu kimsenin, yüzünü Kıble'ye çevirecek birisi bulunsa fakat döndürülmek hastaya zarar verecek olsa; bu kimsenin yüzü­nü, islediği tarafa çevirmesi caiz olur.ZahîrSyye'de de böyledir.

Korkan bir kimse, gücünün yettiği tarafa dönerek nama­zını kılar. Burada korkmak, ister düşmandan ister yırtıcı hayvan­dan, ister hırsızdan olsun müsavidir; aralarında bir fark yoktur.

Kıbleye döndüğü zaman denizde boğulacağından korkan kimse de, yönünü Kıbleye çevirmeden namaz kılabilir.

Bir özür sebebi'iîe farz namazı veya özürsüz olarak nafile bir namazı, hayvan üzerinde kılacak olan kimse, de yönünü kıbleye çevirmeden namaz kılabilir. Münyetü'l - Musafll'de de böyledir.

Gemide, farz veya nafile namaz kılmak isteyen bir kimse­nin Kibleyedönmesi lâzımdır. Gemide bulunan bir kimsenin, yönünü istediği tarafa çevirerek   namaz kılması caiz, olmaz.

Kıbleye dönüp, gemide namaz kılan bir kimsenin, yönü, gemi­nin dönmesi ile kıbleden ayrılmış olsa; o kimse, namaz içinde  Kıbleye dönerek namazım tamamlar. Şerh-i Münye'de de böyle­dir.

Kıblenin hangi tarafta oMuğu hususunda şüpheye düşen bir kimse, soracak bir kimseyi de bulamazsa, araştırır; kalbinin ka­naat ettiği yöne dönerek namazını kılar Hidâye"de   de böyledir.

Bu kimse, namazım kıldıktan sonra, kıble hususunda  hatâ ettiğini anlamış olsa bile, namazını iade elmez. Fakat, hatasini namaz esnasında anlarsa, namaz içinde hemen kıbleye dönerek namazını tamamlar. Zâhidi'de de böyledir.

Bir kimsenin yanında, bulunduğu yerin halkında birisi ol­duğu halde, ona sormadan fakat  kıble istikametini araştıra­rak namaz kılması caiz olmaz.

Bu durumda, yanında  kıble istikâmetini  sorabileceği bir kimse bulunduğu halde, ondan sormadan, kendi araştırması ile namaz kılan kimse, şayet kıbleye dönmüşse namazı caiz olur. Fakat kıbleye dönmemişşe, namazı caiz olmaz Münyetü'l - Musallî'de de böyledir.

Saharda, kıble istikameti hususunda şüpheye düşen bir kimse, araştıması neticesi, bir istikamet üzerinde kanaat hasıl edip, o yöne yönelmiş olarak namaza başlasa; sonra iki kişi gelip, kıble­nin başka tarafta olduğunu haber verseler, eğer, o adamlar misafir (yo'cu) iseler, sözlerine iltifat edilmez.
Fakat haber veren o, iki kişi, o beldenin halkından iseler, söz­lerini kabul etmek gerekir. Aksi halde namaz caiz olmaz. Hulâsa1 da da böyledir.

Bir kimse, kıble istikâmetini araştırır da, vardığı kanaatin haricinde bir yöne dönerek namaz kılarsa, bu namaz caiz olmaz. Hatta, kıbleye isabet etmiş olsa bile... Münyetü'l - Musallî'de de böyledir.

Bir kimse, kıble olduğu hususunda şüphesi bulunmayan bir yöne dönerek namazını kılmış, olsa sonra da, kıble istikâmeti hususunda şüpheye düşse, bu kimsenin kılmış olduğu namaz ca­izdir.

Fakat, bütün kalbi ile, namazın fasid olduğuna kanaat ge-Urmiş olursa, namazı iade etmesi vacib olur. Huİâsa'da da böy­ledir.

Bir kimseye, bu husustaki şüphe namaz içinde «durdu­ğum kıblede gerçekten isabet yok» şeklinde gelirse, o kimsenin, hemen kıbleye dönmesi lazım gelir.

Fakat, bu şekildeki şüpheye .rağmen, kıbleye isabeti durmuş olduğu açığa çıkarsa, bu durumda, görüş ayrılığı vaki olmuştur. Sahih olan ise, o kimsenin kılmakta olduğu namazı bozup yeniden kılmasıdır. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.

Kıble istikâmetinde şüphesi bulunan bir kimse, araştırır yapmaksızın namaz kılmaya başlamış ve namazın içinde de, kıble istikametine isabet ettiği veya isabet etmediği hususunda, kesin bir kanaate varıp şüphesi gitmiş olsa, bu kimse kıble istikame­tinde  namazına' devam eder.

Eğer, hatası namazdan sonra meydana çıkarsa, veya   kıble istikametinde, isabet edip etmediği, hususunda hiç bir şey  ortaya çıkmazsa, o kimse, bu şekilde kılmış olduğu namazı iade eder.

Namazı bitirdikten sonra, kıbleye isabet etmiş olduğu ortaya çıkarsa, namazı tamam olmuş olur. Hulâsa'd a da böyledir.

Araştırma yapmış olmasına rağmen, kıble istikâmetinin hangi taraf olduğu hususunda, hiç bir kanaat sahibi olmayan kimse için:

—  «Bu kimse, namazı tehir eder.» denilmiştir. Veya:

— «Dört tarafa da dönerek  ayrı ayrı   namaz kılar.» denil­miştir. Veya:

—  «İstediği yöne dönerek namaz kılar.» dlnilmiştir. Bahru'r -Râık'ta da böyledir. En isabetli olanı ise, son kavildir.

Bu kimse, eğer, bir yöne dönerek namaz kılarsa, kıbleye isabet ettiği belli olunca, namazı caiz olur.

İsabet etmediği, belTi olunca veya bir şey belli olmayınca, na­mazını iade eylemez. Zahîriyye'de de böyledir.

Bir beldeye giren ve orada mihrablar gören bir kimsenin, kıble istikametini araştırmasında bir mana yoktur. Mihrabların yö­nüne durup namazını kılar.

Çölde olan bir kimse de, gece açık havada, yıldızlara bakıp kıble cihetini tayin etme ilmini biliyorsa, araştırma yapmaz. Serah-si'nin Muhiyt'inde de böyledir.

Mihrabının bulunmamasından dolayı, kıblesi belli olmayan bir mescide giren bir kimse, araştırma yaparak namazını kılmış oîsa, sonra da hatası meydana çıkmış bulunsa, bu kimse, namazını iade eder: Çünkü o kimsenin kıble istikametini sorma imkânı var­dı.

Bu kimse, araştırması soncu, kıble istikametim .doğru tayin etmişse, namazı caiz olur. Fetâvâyi KâdÜhâıı'da da böyledir.

Bu dununda, bu kimse, kıbleyi sormuş olsa da, haber ver memiş bulunsalar; sonra da bu kimse, araştırma yapıp namazını kılmış olsa sonradan hatası açığa çıkmış olsa bile bu kimse­nin kılmış olduğu namaz caizdir. Serâhsfnin Muhkyt'inde de böyledir.

Karanlık bir gecede mescidde, kıble istikametini araştı­rarak namaz kılan bir kimse, daha sonra namaz kılarken kıb­le istikametine dönmemiş olduğunu anlamış olsabüe, kılmış olduğu namaz caizdir. Çünkü, onun, kıble istikametini sormak için, insan­ların kapılarını çalması gerkmez.

Kıblenin istikametini araştırarak namaza başlamış olan bir kimse, bir rek'at kıldıktan sonra, kıblenin başka istikamette olduğu kanaatine varsa, o tarafa dönerek ikinci rek'ati kılar. Sonra tekrar, kıblenin birinci rek'atta yöneldiği istikamette olduğu kana­atine varırsa, bu durumda ne yapmasının gerektiği hususunda, meşayih arasında görüş ayrılığı meydana gelmiştir. Bazıları: «Bu kimse, namazı bozar ve birinci rek'ati kılmış bulunduğu istikâmete dönerek yeniden kılar.» demişlerdir! Bazıları ise : «...namazına bozmadan devam eder; ancak birinci rek'ati kıldığı tarafa döner.» demişlerdir. Fetâvâyî Kâdîhân'da da böyledir.

Kıble istikametini araştırarak, çölde namaz kılmakta olan bir kimseye, kıble istikametini araştırmamış olan.biş başka kimse, uymuş olsa; eğer, imam olan şahıs, kıble konusunda isabet etmişse, ikisinin de namazı caizdir.

Fakat, eğer imâm kıble konusunda isabet etmemişse, bu durum­da, imâmın namazı caizdir; muktedînin namazı caiz değildir. Hulâ-sa'da da böyledir.

Mahpus olduğu için, Mekke'de kıble hususunda şüpheye düşen bir insanın yanında, kıbleyi sorabileceği bir kimse olmasa; kıble istikametini araştırıp, namazını kılmış bulunsa; sonradan da —kıble hususunda— hata etmiş olduğu ortaya çıksa, İmâm Muham-med (RA.) 'e göre, bu kimsenin namazını iade etmesi gerekmez. En doğru kıyas budur. Aynı durum, Medine'de meydana gelmiş olsa, hü­küm yine aynıdır. Zahîriyye'de de böyledir.

Kıble cihetinde şüpheye düşüp, araştırma ile bir rek'at namaz kılan kimse, ikinci rek'atte rey'i, o tarafa dönmüş olduğu için bu rek'ati de o tarafta kılmış olsa; hatta, (her rek'ati kıldıkça kibk jstikameti hususundaki kanaat ve) rey'ini değiştirdiği için dört rek'ati, dört ayn istikamete dönerek kılmış olsa İmâm Muhammed (R,A.) den gelen bir rivayette, bu kimsenin namazı 'şüphesiz caiz olur. Fetâvâyî Kâdûhân'da da böyledir.

Bir kimse, kıble istikametini araştırmış olarak, bir yöne dönüp, bir rek'ati kıldıktan sonra, rey' ve kanaati başka bir yöne dönmüş~olduğu için, ikinci rek'atide o tarafa dönerSk kılmış olsa-fakat, bu arada, birinci rek'atin secdesini unutmuş olduğunu ha­tırlarsa bu kişinin durumu hakkında, meşayih arasında görüş ay­rılığı olmuştur. Sahih olan kavil ise: «Bü kimsenin namazının, fa-sid olmuş olduğudur. Gunye'de de böyledir.

Bİr kimse; araştıma yaparak namaza başlamış olsa ve bil­meyerek kıble istikameti hususunda hata yapış bulunsa; sonra da, namazda hatasını anlayıp yönünü kıbleye çevirmiş olsa; bu kimsenin namazı kılmaya başladığı zamanki halini bilen, başka bir kimse de, gelip  ona uyarak  namaz kılmaya başlamış olsa, bu durumda, namaza ilk başlamış olan kimsenin namazı caiz, ikinci şahsm namazı ise, fasid olur.

Kör bir adam, kıblenin aksi istikametine dönerek namaza başlamış olsa, başka bir adam da gelerek onun yönünü kıbleye çevirerek ona uysa; eğer, kör olan şahıs, namaza başlayacağı vaki Kible istikametini sorabileceği bir kimse bulduğu halde, ona sor­madan namaza durmuş olursa; hem, îmâm olan kor şahsın, nem de kendisine cemaat olmuş bulunan şahsın, namazı fasid olmuş olur.

Fakat eğer kör şahıs, kıble istikametini sorabileceği kimseyi bulamamışsa, kendisinin namazı sahih olur; ona uyan şansın na­mazı ise, fasid olur. Fetâvâyî Kâdîhân'da da böyledir.
Karanlık bir gecede, karanlık bir evede bulunan kimseler, kıble istikametinde şüpheye düşerek sorabilecekleri bir kimse de bulamasalar ve kıble istikametine delil olabilecek bir alametde ol­masa; veya bu şahıslar, aynı1 şartlarla bir sahrada bulunuyor olsa­lar; hepsi de, araştırma yaparak, ayn ayn istikametlere dönüp na­maz kılmış olsalar; kıbleye isabet etmiş olsalar da, olmasalar da namazları caiz olur.

Bunlar, bu namazı cemaatle kılmış olurlarsa; ancak, imâmdan ileri durmayan ve aynca, imâmın.kıblesine muhalif bulunmayanla-namazları caiz olur. Aksi durumda olanlann, — cemaatle kıl-malan halinde — namazlan caiz olmaz.

Bir cemaat, sahrada, kıble istikâmetini araştırmış olarak namaz kılmış olsa, ve bu cemaat içinde, musbûk ve lâhık olanlar da bulunsa, imâm namazını   bitirince, o ikisi ayağa kalkıp, geçir­dikleri rek'atleri kaza ederlerken, kıblenin, imâmın dönmüş oldu­ğu taraf olmadığı açığa çıksa, mesbûkun yönünü kıbleye çevirip namazını tamamlama imkânı vardır. Lâhık içinse, bu imkân yoktur.
Tilâvet seödesi için de, aynı şekilde kıble istikameti araş­tırılır. Namaz kılacak kimsenin kıbleyi araştırmasının caiz olduğu gibi tilâvet secdesi yapacak kimsenin de kıbleyi araştırması caiz­dir. Sirâcül - Vehhâc'da da böyledir.[17]