logo logo

Yeni nesil güncel konularla ilgili sorular ve cevaplar!

Fetvalar.Com

Yeni Nesil Fetvalar

Sistemimize üye olarak sitemizi daha aktif olarak kullanabilirsiniz.

Üyelik için tıkla

Fetvalar.Com

Güncel sorular ve cevapları

Sırbistan Seferi

Kostantaniyyeyi, İstanbul Fatih Sultan Mehmed Hazretleri, yirmi gün kaldığı bu yeni beldede intizamı temin ettikten, Rum ahalinin İslâm içinde gösterilen şartlarını yâni Hıristi­yanların dini inanç ve ibadetlerine yön verecek patriklerini seçtikten sonra bugünkü İstanbul Üniversitesinin bulunduğu yere bir saray yapılmasını irade etmişti. Yine payitahtı olan Edirneye dönmeden son bir iradesiyle Karadeniz kıyılarından beşbin ailenin İstanbul'a getirilmesini ve yerleştirilmesini em­retmişti.

Edirne'ye bir çok ülkenin sefaret heyetleri geldiler. Tebrik­lerini sundular ve bir çok hediyeler de getirdiler. Bunların içinde Sırbistan Elçi Heyetinin durumu özellik teşkil etti. Es­kiden Osmanlının olan bazı kaleler yine Sırblara geçmiş idi. Bunların bazılarını kurtarmayı düşünen Sırblılar, bu kaleler­den bir kaçının anahtarını hediye olarak gönderip Fatih Haz­retlerinin gözünü boyamak istediler. Fakat Hazreti Padişah, Avrupa serhadlerindeki siyasî durumları pek yakından takip ediyordu.                                                                    
Kral Yorgi, Sırbistan krallığı ile alâkası olmadığı halde bu yerlere ve Sırp krallığına sahipleniyor ve ayrıca Sultan 2. Murad'ın Haremi Prenses Mara'nın hakkını da gasb etmiş bu­lunuyordu.

Sultan Fatih Sırb elçilerine «Yorgi bir iki parça köhne kal'a ile aldatmak ister, onun ancak Sofya dibinde küçük bir san­cağa hakkı olabilir» diyerek niyetini bildirmişti.

Kral Yorgi bu haberi alınca birtakım dahilî tertibatlar aldı. Aile efradını yanına alarak Macar kralı makamında bulunan Yanko Hünyad'ın himayesine girdi. Topladıkları hafif süvari alayları ile Sırbistan ve Bulgaristan'a dahil olup şehirleri yağ­ma ve yıkmaya, insanları kana boyamağa başladılar. Tırnova civarına kadar geldiler Askerimiz onlara yetişemeden Tu-na'nın öbür tarafına geçtiler.

Hazreti Padişah süratli birliklerle Sırbistan'a dahil olup bir çok yerleri zabt etti. Ostrovice'yi muhasara altına aldı. Bir müddet de Semerdire'yi sıkıştırıp güzel bir ders verdiler. İleri gelenlerden ellibin kişi esir topladılar. Firuz Bey kumandasın­da bir miktar asker bırakıldı. İstenilen muvaffakiyet elde edil­diğinden Hazreti Fatih Edirne'ye döndü.

Sultan Hazretlerinin avdetini haber alan Hunyad ve Yorgi yeniden saldırdılar. Bu sefer yanlarında birçok hristiyan delvetlerin ordularından birlik vardı. İslâm askerinin çoğunu şehid ve kumandan Firuz Bey'i esir aldılar.
Padişah hemen Şehir köyü tarafına sefer çıktıysa da Hun­yad Macaristan içlerine kaçtı. Yorgi ise padişaha senede otuzbin altın vergi vererek sulh teklifinde bulundu. Fatih Haz­retleri bunu muvafık gördü. Hicri 858/Milâdl 1454.
Bu anlamadan bir kaç ay sonra Evranos zadelerden İshak Paşa'nın oğlu İsa Bey, Sultan Fatih'e ulak göndererek Sırbis­tan'ın fethinin zamanıdır, diye bilgi sundu. Hicrî 859/Milâdî 1455 yılında Sırbistan'ın büyük bir bölümü Devleti Osmani­ye'nin hududlarına İlhak olunmuş oldu. Padişah Hazretleri oradan Kosova'ya inerek /Hüdavendigâr Sultan 1. Murad Hazretlerinin şehadet yerini ziyaret etti ve Hatmi Şerif tilâvet olundu. Oradan Selanik yoluyla Edirne'ye geçildi. Bu Sela­nik yolu ile dönüşte Solakzâde nam tarihçi Hamza Bey'in do­nanmasının Padişah Hazretlerini naklettiğini söylerken gemi­ye şarab da yüklendiğini yazar.

Merhum Mizancı Mehmed Murad Bey bunu fevkalade bir isabetle red eder. İslama bağlılıkta emsâü az bulunur bir in­san olarak gördüğü Hazreti Fatih'in içkiyle katiyyen alâkası olmadığını belirtikten sonra tarihlerden böyle iftiraların te­mizlenmesini pek isabetli olarak tavsiye ediyor.  Şimdi  biz merhum mizancı Mehmed Murad Bey'e bu mevzuda iştirak ederek diyoruz ki; Batılı tarihçiler bu tip iddiaları bizim kay­naklarımızda bulmasalar bile eninde sonunda İslâm düşmanı olduklarından bu zatlara iftiradan kendisini alamazlar. Peki bizim olan Solakzâde merhum böyle bir şeyi olmadan nasıl yazabiliyor. Sultan Hazretlerinin işrette olmadığı ihraz ettiği manevî makamları münasebetiyle de aşikârdır. Şu halde bu zatlar nar şurubu vesaire şurubları içtiklerine göre şurubların şarab gibi okunması ihtimali daha ağır basmakta olduğu inti­baını veriyor bize.