Mora'nın Fethi
İstanbul'un İslâm'a ram olmasından sonra Mora yarımadası birden bire anarşi ve kargaşaya sahne oldu. Kostantin Dragazes'in kardeşleri Tomas ve Dimitri Dragazes Mora'dan kaçmak için hazırlıklara başladılar. Bu sırada Hazreti Fatih bunlara gönderdiği bir emirle yılda onikibin altın vergi verdikleri takdirde vazifelerinde kalabileceklerini bildirmişti. Bu haberi alan bu iki kardeş kalmak mı zor gitmek mi zor düşüncesi içindeyken ve kalmağa karar vermek üzereyken ahali bunların kaçma haberini almış olduğundan iyice galeyana geldi. Bir de Manue! Kantakuzen kendi hesabına bu İki kardeşin aleyhine kıyam etti. Üstelik de Arnavud sergerdelerinden «Topal Petro», Fatih Hazretleri tarafından taleb edilen oniki bin altını kendisinin ödöyeceğini iddia ederek kıyama kalktı. Artık işler çorbaya dönmüştü. Korent Muhafızı Hasan Bey; durumu Hazreti Padişahın otağına bildirdi.
Sultan Fatih Hazretleri; işi ehline vermeyi hem Cenabı Hakk'm kitab-ı Muhkemindeki âyeti kerime ve bu yüce emri uygulamaktan bir an bile ayrılmayan ced'inden tevarüs eylemişti. Mora işinin ehli de Turhan bey idi. Turhan Bey'în yanına verdiği bir müfreze ile daha evvel yapılmış Mora seferlerinin bu usta emektarını Mora'ya gönderdi. O havalide herkes Turhan Bey'in namını bilir, sevgiyle karışık bir korkuyla kendisine tâbi olurlardı. Ve nitekim ileri gelenler Turhan Bey'i hemen karşıladılar. Turhan Bey.,, kendilerini hüsnü kabul ile karşılamakla beraber babacan bir tavırla azarladı. Adaletsizlikle memleketin idare olunamayacağını anlattı. İslâm'ın muvaffakiyetinin iyilere mükâfat, kötülere ceza vermekte kusursuz ve adil olmaktan geldiğini izah etti. kendilerini düzeltmezlerse Hazreti Padişahın memleketlerini işgal edeceğini bildirdi.
Turhan Bey, Dimitri ile Tomas'ın hükümetlerini tasdik etti. Onlara asî olanları da cezalandırdı. Böylece dış görünüşte sükûnet temin olundu. Fakat Tomas İstanbul'un müslüman-ların eline geçmesi yüzünden yok olan Doğu Roma kayserli-ğini yeniden kurmak ve bu unvanla anılmak sevdası iie yanıp tutuşuyordu. Bu hülyalarını gerçekleştirmek için ise durmadan fitne ve fesadlar karışıyordu. Tomas vahşetini arttırmış, yanına davet ettiği akrabalarını çocukları ile beraber hapse atarak onları açlıktan öldürdü. Ahaya Prensinin damadının gözlerini oyup, kulak ve burnunu kestirip ayak ve kollarını kırdırdı.
Lâkin bu sırada istimdad feryadları da dergâhı Padişahıye varmıştı. İşte Hiristiyan batı'mn insanı buydu. Bunların zulmüne, birbirlerine yaptıkları haince, canavarca işkencelere Allah adına, insaniyet namıma son vermek müslümanlara düşüyordu. Hey batıl ve vahşî Avrupa; sen nasıl bir mantığa sahipsin ki, senin dindaşına ve ırkdaşına adalet ve insanca hayat yaşamayı getiren müslümanlara «Barbar Türkler» dersin.
Hazreti Fatih, Mora'ya yürürken ilk feth ettiği kale Tarsus kal'ası idi. Buranın muhafızları savaşa lüzum kalmadan teslim olduklarından kendileri eman ile mükâfatlandılar. Lâkin ertesi gün bir iç darbeye teşebbüs ettiklerinde derdest yakalanıp elleri, ayaklan güzel bir sopadan geçirilip hurdahaş olundular. Bunun üzerine küffâr bu kale'nin ismini değiştirip Tokmak Hisarı koydular. Akıllarınca dayaktan geçirilen ihanet ehli kale muhafızlarına yapılan sanki işkenceymiş de bu isim ebediyyen bu barbarlığı haykıracakmiş! İşte bu Avrupalı böyledir. Hem sandalı sallar hem de fırtına var diye feryad eder. Hicrî 862/Milâdî 1458 yılını gösteren tarih, Mora'nın tamamı ve Yunanistan'ın büyük bir bölümünün Osmanlı hu-dudlarına dahil ve sancak beylerine taksim olunmasına şahit oluyordu.
Sultan Fatih Hazretleri; işi ehline vermeyi hem Cenabı Hakk'm kitab-ı Muhkemindeki âyeti kerime ve bu yüce emri uygulamaktan bir an bile ayrılmayan ced'inden tevarüs eylemişti. Mora işinin ehli de Turhan bey idi. Turhan Bey'în yanına verdiği bir müfreze ile daha evvel yapılmış Mora seferlerinin bu usta emektarını Mora'ya gönderdi. O havalide herkes Turhan Bey'in namını bilir, sevgiyle karışık bir korkuyla kendisine tâbi olurlardı. Ve nitekim ileri gelenler Turhan Bey'i hemen karşıladılar. Turhan Bey.,, kendilerini hüsnü kabul ile karşılamakla beraber babacan bir tavırla azarladı. Adaletsizlikle memleketin idare olunamayacağını anlattı. İslâm'ın muvaffakiyetinin iyilere mükâfat, kötülere ceza vermekte kusursuz ve adil olmaktan geldiğini izah etti. kendilerini düzeltmezlerse Hazreti Padişahın memleketlerini işgal edeceğini bildirdi.
Turhan Bey, Dimitri ile Tomas'ın hükümetlerini tasdik etti. Onlara asî olanları da cezalandırdı. Böylece dış görünüşte sükûnet temin olundu. Fakat Tomas İstanbul'un müslüman-ların eline geçmesi yüzünden yok olan Doğu Roma kayserli-ğini yeniden kurmak ve bu unvanla anılmak sevdası iie yanıp tutuşuyordu. Bu hülyalarını gerçekleştirmek için ise durmadan fitne ve fesadlar karışıyordu. Tomas vahşetini arttırmış, yanına davet ettiği akrabalarını çocukları ile beraber hapse atarak onları açlıktan öldürdü. Ahaya Prensinin damadının gözlerini oyup, kulak ve burnunu kestirip ayak ve kollarını kırdırdı.
Lâkin bu sırada istimdad feryadları da dergâhı Padişahıye varmıştı. İşte Hiristiyan batı'mn insanı buydu. Bunların zulmüne, birbirlerine yaptıkları haince, canavarca işkencelere Allah adına, insaniyet namıma son vermek müslümanlara düşüyordu. Hey batıl ve vahşî Avrupa; sen nasıl bir mantığa sahipsin ki, senin dindaşına ve ırkdaşına adalet ve insanca hayat yaşamayı getiren müslümanlara «Barbar Türkler» dersin.
Hazreti Fatih, Mora'ya yürürken ilk feth ettiği kale Tarsus kal'ası idi. Buranın muhafızları savaşa lüzum kalmadan teslim olduklarından kendileri eman ile mükâfatlandılar. Lâkin ertesi gün bir iç darbeye teşebbüs ettiklerinde derdest yakalanıp elleri, ayaklan güzel bir sopadan geçirilip hurdahaş olundular. Bunun üzerine küffâr bu kale'nin ismini değiştirip Tokmak Hisarı koydular. Akıllarınca dayaktan geçirilen ihanet ehli kale muhafızlarına yapılan sanki işkenceymiş de bu isim ebediyyen bu barbarlığı haykıracakmiş! İşte bu Avrupalı böyledir. Hem sandalı sallar hem de fırtına var diye feryad eder. Hicrî 862/Milâdî 1458 yılını gösteren tarih, Mora'nın tamamı ve Yunanistan'ın büyük bir bölümünün Osmanlı hu-dudlarına dahil ve sancak beylerine taksim olunmasına şahit oluyordu.
Konular
- Fetih'de Osmanlı Donanması
- Topların Dökülmesi
- Surların Önünde İslâm Mücahidleri
- Fetih'de Osmanlı Donanması
- Topların Dökülmesi
- Surların Önünde İslâm Mücahidleri
- Fetih'de Osmanlı Donanması
- Topların Dökülmesi
- Surların Önünde İslâm Mücahidleri
- Fetih'de Osmanlı Donanması
- Ak Şeyhin Kerameti
- Gemilerin Karadan Yürütülmesi
- Kati Ve Son Hücum
- Sırbistan Seferi
- Belgrad Muhasarası
- Mora'nın Fethi
- Adaların Fethi
- Venedik Muharebesi Ve İskender Bey Gailesi
- Boğdan İsyanının Bastırılışı
- Trabzon Kayserliğinin Ve İsfendiyar Beyliğinin İlhakı
- Karaman İlhakı
- Uzun Hasan İle Otlukbeli Savaşı
- Otluk Beli Savaşında Varılan Netice
- Avrupayla Büyük Savaş Silsilesi
- Merkad-İ Fatih'i Ziyaret
- Şerh
- Fâtih Sultan Mehmed'in Hanımları Ve Çocukları
- Osmanlı'nın Çıkışında Avrupa'ya Bakış
- Batı Ve Güney Avrupa Devletleri Ahvâli
- Avrupa'da Rönesans Ve Reform