2. Viyana Muhasarası
Tarih sayfalarında; Otuz Sene Savaşları diye nam almış bulunmakta olan hengamenin bitiminden sonra Avusturya (Nemçe) imparatoru 1. Leopold, Macaristan üzerinde pek zalimane davranışların tatbikçisi olmuş, gerek ahali gerekse Macar asilzadelerinin çoğunluğunu hapis, sürgün ve idamlarla perişan etmişti. Bu dayanmak zor eziyetlerin sona ermesi niyetiyle, bazı Macar asilzadeleri, halkın galeyana gelmiş his-lerinede tercüman olarak, Erdel Kralını kendilerine ricacı edinerek, Osmanlı devletine başvurmak için aracı olmasını istediler, isteklerini padişahın dergâhına duyurmaya muvaffak oldukları talebleri, Osmanlı'nın Avusturya'nın yaptıklarına dur demesini ve bunun kuvveden fiiliyata erişmesi için mü~ dehale etmesini istemekten ibaretti.
Bu istek diğer bir deyimle, aynı dinin mensuplarının biri-birlerine yaptıkları zulümleri durdurmak için müslümanların merhametine başvurmaları demekti. Hristiyan âlemi için son derece aşağılık bir halken, adaleti taleb edilen müslümanların insaniyetininde ne yüksek mertebelerde bulunduğunu göstermesi bakımından, üzerinde önemli durulması gereken hususattan olduğu, bütün mükemmelliyetiyle ortaya çıkar. Dünya devleti olmanın gereği olarak Osmanlı bu istimdadla-nn bigânesi olmadı. Hemen feryadlara cevap olacak hareketleri sergilemeye başladı. Sefer hazırlıklarını ikmâl ettikten sonra, savaş ilânını Avusturya devletine 1093/1682'de yapı verdi.
Aslında yapması gereken tatbik edilmekte olan mezalimi kınayan, vazgeçilmesini taleb eden yazışmalarla, bütün insaf sahibi kimselere duyurma yoluna gitmesi gerekirdi. Çünkü içişlerde epeyice düzenlemelere ihtiyacı vardı. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa işi bu noktada önemli bulmadıki, savaş ilânını gerçekleştirdi. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Köprülü Mehmed Paşanın damadlarındandı. Aileye çocukken girmişti. Bir nevi evlâdı mânevi idi ve damadlıkla bu yakınlık bir kat daha perçinleşmişti. Merzifonlu Paşa, Fâzıl Ahmed Paşaya uzun yıllar sadaret kaimakamiığıyla yardımcı olduğundan Fâzıl Paşanın vefatından sonra, sadarete getirilmesinde bu yakınlıklar ve işlerde kazandığı tecrübe nazarı itibara alınmıştı. Yanında İkiyüzbİn asker olduğu halde İstanbul'dan çıkan sadrazam, Tuna Nehrini aştı. Viyana üzerinde sefere devam ederken önüne çıkan kale ve kasabaları da zapt etmekteydi. Viyana üzerine gelen sadrazamın ordusunun haşmeti, İmparator Leopold'un telâşına ve saray halkını yanına aldığı gibi şehirden uzaklaşmayı tercih etmesine düşürdü. Osmanlı ordusu Viyana önüne geldiğinde, karşısında hiç bir kuvvet görülmüyordu. Bunun üzerine şehrin kuşatma işlemine girişildi.
1094/receb'inin/19. 1683/temmuzunun/15. /çarşamba günü, başlamış bulunan muhasara, onsekİz saldırı yapıldığında eylül ayının 15. gününü bulmuş, altmış günlük bir kuşatmada geride kalmıştı. Fakat fethi mümkün olmadı Viya-na'nın. En önemli müverrihler ittifakları ile şu hususu belirtmektedirler. Harp ilmi üzerinde fazlaca bilgisi bulunmayan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, bu eksiğini idrak etmediği gibi, kendisine bir takım tavsiyede bulunanlara, yapılması gerekenleri hatırlatanlara önem vermeyen hatta meramlarını anlatmaya fırsat vermeyen, davranış sahibi olarak tanımlıyorlar. Böyle davranışının sebebini, askerce zayiat vermemek için muhasarayı uzatarak, şehirdekileri teslim mecburiyetinde bırakmayı tercihi teşkil ediyordu. Halbuki bu tarzı tercih etmesi kendi açısından şu mahzurları taşıyordu:
Askerin zafere inancı azalıyordu. İaşesi zorlaşıyor ve her geçen gün düşmanın kendisine karşı koymak için, Avrupa devletlerinin kurtarıcı bir ordu tanzim etmelerine fırsat tanımış oluyordu. Hakikaten ülkesinin başşehrini terk etmiş bulunan imparator, avrupayı adım adım dolaşarak, hristiyan anlayışı harekete geçirerek, müslümanların istilasını önleme hususunda ittifak arama çabaları sarf ediyordu. Bu dolaşmalar, tahrikler ve teşviklerin semeresi görülmeğe başlandı. Başta Almanlar olduğu halde, Lehistan'dan ve bazı prensliklerden, misâl olarak, Kohlenberg savaşı diye anılan savaştaki prenslikler şunlardı: Bade Margrafları, Sadoa prensi, Bav-yera ve Saks prensleri, Eyzenah, Lanborgh, Holşteyn, Vor-temborg, Brunsvik Luneburg düka'lıklarıyla Avusturyalıların altı tane mareşali karşımıza dikildiler. Sadrazamın muhasara tedbiri, bir sabah yukarıda saydığımız gücün ani ve şiddetli saldırısına uğramamızı önleyemedi. Yiyecek noksanlığı ve hareketsizlik, yeniçerinin kuvvei mâneviyesinin kırılmasında en önemli tesiri icra etmişti. Böyle ani ve güçlü bir saldırıya karşı koyma yerine savaş alanını terk etmeyi seçince mağlubiyet mukadder oldu. Her ne kadar askerin tamamı firara başvurmamışsa da, çarpışan gurup azınlığı teşkil ettiler. Şereflerini muhafazaya muvaffak oldularsa da, hayatlarını düşman elinden kurtaramadılar. Meydan 10 brn şehid, 300 top, 15 bin çadır ve bol miktarda harb levazımını kaybeden Osmanlı ordusunu taa YıldırırnTimurlenk savaşı olan 1402'deki Ankara savaşından beri böyle bir bozgunla karşılaşmadığı tarihi hakikatlerdendi bozgunu ancak Yanıkkale'ye çekilerek durdurabilirdi. Ne varki; daha derlenip toparlanmadan Lehistan ordusu, yâni Polonyalılar üzerimize öyle ani ve kuvvetle saldırdılar ki, verdiğimiz zayiat iyice fazlalaştı. Serdar ancak, Belgrad'a çekilmeyi akıl etti.
4. Mehmed; Viyana bozgunu haberini aldığında bir hayli üzüldü. Ancak bu işde, sadrıazamın kötü idare ve tedbirlerinden haberdar olmadığından, kendisi teselli babında pek süslü bir kılıç hediye etme nezâketini gösterdi. Daha sonra hakikati hâle vakıf olunca tereddütsüzce idam emrini verdi. Bu mağlubiyet bu kadarla kalmadı. Macaristan üzerinde yapılan mezalime son verdirmek üzere harekâta geçen İslâm müca-hidleri seferi başarısızlıkla bitirince, dişleri dökülmüş, tirnak-landa sökülmüş orta yaşlı bir arslana benzemeye başlamıştık. Topraklarımızın genişliği, fert halinde sergilediğimiz kahramanlıkları görenler arslanhğımiza inanıyor, topluca sefere çıktığımızda umulan elde edilmiyordu. Bu mağlubiyetin hemen ardından bazı kalelerimiz elden çıktı, umulmaz bozgun düşmana cesaret verdi. Papa'nın teşvikiyle meşhur "İttifakı Mukaddes!" kuruldu. Lehistan, Venedik ve Rusya bazı devletler birleşip birleşip üstümüze yürümeye başlamışlardı. Ruslar bilhassa Kırım hân'lığının üzerine bütün güçleriyle eğilmişlerdi. Bu mutlaka savaş şeklinde olmayıp, çeşitli va-adler ileri sürerek, gösterdikleri menfaatlere râm ederek, Osmanlıdan ayırma metodlarını denemeye başlamaları gözden kaçmıyordu.
Kırım bu sebebden ikiye münkasımdı yâni ikiye bölünmüştü.
' '
Konular
- Büdin Şarkısı
- İmdadı Seferiyye
- Külah Kapma Mücadeleleri
- 4. Mehmed Devri Deniz Hareketleri
- 4. Mehmedin Düşüşü Başlıyor!
- İmamlar Sesini Yükseltiyor!
- Siyavüş Paşanın Sadareti
- 4. Mehmed'in Hanımları Ve Çocukları
- 4. Mehmed'in Sadrazamları
- 4. Mehmed'in Şeyhülislâmları
- Girid Meselesinin Halli
- Fâzıl Ahmed Paşanın Şahsiyeti
- Cehreyn Seferi
- (İç Asrın Tahlili
- İstıdrad:
- 2. Viyana Muhasarası
- 4. Mehmed'in Aleyhinde Kıyam
- Sultan 4. Mehmed'in Şahsiyeti
- 4. Mehmed'in Hanımları Ve Çocukları
- Okuma Parçası:
- Esfarı Osmaniye Hatıraları 1073/16621075/1664 Seferinin Vakai Esasiyesi San Gotard'da Osmanlı Ordusu
- San Gotar Savaşında Galib Gelememenin Esas Sebebi
- San Gotar Savaşı Hakkında Bazı Osmanlı Tarihçilerinin Verdikleri Malumat
- Sen Gotar Savaşi Hakkındaki Kararlar
- Sen Gotar Savaşından Sonra Ördü Harekâtı Ve Sulh
- Sulh Antlaşması
- İki Taraf Ordularının Başkumandanlarının Biyografileri
- SULTAN 2. SÜLEYMAN HÂN
- Tahta Çıkışı
- Fitnenin Tatsızlığı'