Ördü Kıvamını Buluyor!
1877'den sonra ülke her bakımdan bir kalkınmaya doğru yelken açarken, gerçekten pek çoğu yelkenliden müteşekkil Sultan Abdülaziz merhumun tezyin ve teçhiz eylediği dünyanın ikinci büyüklükteki donanması sayılan Osmanlı Donanması, buharlı gemiler dönemine girmiş bulunan denizcilik âleminde artık bir matah sayil-madiğından kendi âlemine bırakılmıştı. Yâni sadece gemiler ve denizcilik faaliyetlerimiz hayii kısırlaşmıştı. Geri kalan her hususda terakki etmekteydik.
Bu terakkileri yapabilmek için lâzım gelen sulh dönemini Sultan 2. Abdülhaid'in takip ettiği büyük devletlerle denge politkası sürdürme, avrupanın iri devletlerini vermiş olduğu ihaleler sayesinde, birbirine karşı müteyak kız duruma getiriyor, hatta perde arkasında çatışmalarını sağlayacak tezgahlar kuruyordu. Nitekim 1877 ile 1897 seneleri arasında geçen yirmi yıl dikkatli işleyen bir devlet idaresinde azımsan-mıyacak bir süre olduğu ortaya çıkan eserlerle kendini göstermeye başlamıştı. Bütün teknolojik ve tıbbî ihtiyaçlar askeri mektepler nazırlığı disiplinasyonu içinde kabiliyetli zabitler yetiştirmeye muvaffak olduğu gibi, dünyanın ister istemez içine gireceği ulusçuluk anlayışında bizim insanımızında yer alması, fikri hareketlerde batı dünyası ile kurulan diyalogun, İslâmi anlayışda da, kelâm-i kadimi asrın idrâkine uygun okuma ve anlama sürecini başlattı denebilir.
Hülasa edecek olursak; Abdülhamid Hân'ın idaresindeki . konu yirmi yıl sonunda her hususda kalkınma gözle ken yinede en fazla kalkınan orduyu hümayun olmuştur. a nn icabı avrupa zabitleri tâlim tarzları, münevverleşme aayretleri, okul disiplini içinde ve ecnebi bir kaç dille okuyup yazacak kadar teçhizatlı olmak, haberleşme vasıtalarını hayli neliştirmek bu yirmi yılın içine sığdırıldı. 1877 savaşında ordunun bir cenahından diğer cenahına yollanan bîr emrin hemen arkasından meydana gelen küçük bir tahavvül yâni değişikliği bildirmek için hemen ikinci bir vazifeli göndermek icab ediyordu idi ki, bazen bu ikinci gönderilen bir kaç saat-den tutunda, bir kaç güne kadar gecikme ile emri ulaştıracağı yere varmaktaydıki, yapılması istenen ikinci emirken, tatbike konan birinci emir devam etmekte böylece başarısızlığın kapısı kendi ellerimizle açılmış, başarı kapısı ise kapatılmış oluyordu. Şunu ilâve etmek gerektirir ki, Sultan Abdül-hamid'in, risalemizin kahramanı Gaazi Ethem Paşa Hazretlerinin kumandasında yapılan "1897 Osmanlı-Yunan Muharebesi" adlı savaşda filim çekecek ekibi dahi vazifelendirdiği bilgilerinize sunulur.
Biz; 1989 senesinde müstear adımız Hasırcızâde imzasıyla kaleme aldığımız "2. ABDÜLHAMİD HÂN ve OSMANLİ - YUNAN MUHAREBESİ" adlı çalışmayı belgesel bir roman hâlinde şimdi maziye karışmış bulunan Beyazsaray Kitapçılar Çarşısında 26 nomeroda kâin FERŞAT Yayınlarından neşrettiğimizde bu zaferin 92. Yıl dönümünü idrak etmiştik. Biz bu kitabın hemen ilk sahifesine şu kanaatimizi dere etmiştik: 1897 harbi AbdÜl hamid Hân'ın kendi iradesi ile açtığı ve kazandığı tek muharebedir" İşte bütün bu malumatdan son-Konuşan Gaazi Kumandan müşirandan İbrahim Ethem Şa Hazretlerinin şu kısa biyografisinden sonra sözü bu Gaazi'ye bırakalım: İbrahim Etham Paşa; 1844 senesinde İstanbul'da dünya'ya geldi. 1293/1877 Osmanlı Rus savaşında Plevne'ye ulaştırdığı, mühimmat ve erzak desteği sayesinde savunmanın uzamasını temin etmesi büyük takdirlere mazhar olmuştur. Yine bu savaşlar serisinde yer alan Dubnik muharebesinde ağır yaralar almakla beraber hayatta kalması nasip oldu. Gaazi unvanı buradan intişar etmektedir. Savaşın nihayetinde paşalığa irtika eden yâni paşalığa yükseltilen İbrahim Ethem Paşa, 1895'de müşir yâni mareşal rütbesine terfii ettirildi. Çok terbiyeli ve nâzik bir zat olmakla beraber meslek-i celilei askeriyyede büyük malumatlı kumandanlar arasında kabullenilmiştir. Yâveran-ı ekremdendir yâni padişahın fahri yaverlik rütbesi tevcih ettiği herkesçe malumdur.
Bütün dünya 1897 Osmanlı-Yunan muharebesinin aynı zamanda "Dömeke Meydan Muharebesi" olarak yâd eder. Meydan muharebesi kazanmış kumandanlara Gaazi rütbesi vermek bizim eski bir geleneğimizdir. Ethem Paşa 2. meşrutiyet sonrasında hâttâ Sultan Hamid'in tahtdan, indirilmesinden sonra Gaazi Ahmed Muhtar Paşa kabinesi, ki bu kabine için de ayrıca üç tane eski sadrıazam bulunması hasebiyle Büyük Kabine adını almıştır ki, Müşirandan İbrahim Ethem Paşa bu kabineye Harbiye Mazın sıfatıyla alınmıştır. Kabinenin düşmesinden sonra paşa, siyasetin dışında kalmayı tercih etmiştir. Rahatsızlanan İbrahim Ethem Paşa Mısır'a gitmiş ve orada son nefesini vermiştir. Cenazesi o dönemde dahi istanbul'a getirilerek Eyüb Sultan'da ebedi makberesine tevdi olunmuştur. Vefatında Ethem Paşa h. tarih olarak 67 yaşında olup, m. târih olarak 65 yaşında idi. Mevlâ rahmet eylesin. Amin..
Konular
- Kapitilasyon İlgaasına Teşebbüs
- Hayatımı Muhafaza Tedbiri
- Hilâl İle Haç Arasındaki Mücadele
- Mektep Ve İlahiyat
- Edebiyat-San'at Ve Kültür
- Düyün-I Ümümî'yenin Te'sisi
- Yıldız Mahkemesi
- Padişah İle Görüşme
- Dış Müdehale Varmı?
- Midhat Paşa'nın Mahkemesi
- Mahkeme Kararları
- Tâif'de Akıbetleri
- İngiltere Mısır'ı İşgal Ediyor!
- Ermeniler Ve Meselesi
- Bir Gaazı'nın Beyanatı
- Ördü Kıvamını Buluyor!
- Gaazi Ethem Paşa Anlatıyor
- Yunan'lıların Faaliyetleri
- Alasonya Ve Civar Muharebeleri
- Milona Muharebesi
- Yanya Civarındaki Muharebeler
- Teselya Topraklarının Fethi
- Çatalca Muharebeleri Ve Zaptı
- Velestin Golos
- Golos'ün Fethi
- Dömeke Zaferi
- Ermiye'nin Fethi
- Mütareke İlânı
- Bir Şehidin Târihçe-İ Hayatı
- Mukaddime