1.Cihan Harbi Hakkında Malumat
Bu savaşın dünya'da çok büyük siyasi değişiklikler getirmesinin görüldüğü gibi, her alanda, araştırma ve geliştirmeler dünyanın bir çok keşif ve kolaylıklara çok çabuk ulaşmasını sağla di dersek hiçde yalan söylemiş olmayız. Fakat av-rupa ve asya topraklarında meydana gelen fikri değişim, müslümanlar arasında ırkî yaklaşımlar ve hilafet otoritesinin sarsılması, savaş esnasında İttihatçıların, Sultan Reşad'a yaptıkları baskı üzerine cihad-ı mukaddes ilânını yayımlamasını ve ümmetin bu cihad ilânı ve fetvasına lakayt kalması bu yüce müesseseninde yıpranmasını sağladı ki manen büyük bir kayıptır. 1.Cihan savaşındaki görülen savaş aletleri modernizasyonu,daha sonra husule gelecek savaşın müthiş-ligini işaret etmesine rağmen insanlar bundan mütenebbih olmamış, 1.savaştan sonra ikinciyide çıkarmışlar ve bunun müsebbi olanlar en çok şikâyetçi bulunanlar arasında yer almışlardır. İnsan kayıpları l.harble mukayese edilemeyecek kadar yüksek olduğu gibi, maddi ve kültürelkayıplar bilhassa insan haysi yeti haylice zedelenmiştir. Birinci Cihan Harbi, neticesi itibarıyla, Almanya-Avusturya imparatorluklarını, Rus Çarlığını ve nihayet Âl-Î Osman devletini târih sahnesinden aşağıya yuvar lama vazifesini görmüştür. İslâm âlemi devlet-i şahanenin sükût bulmasıyla imamesi kopuk teşbih daneleri gibi dağılmış ve hilafetin ipi, ittihatçıların fonksiyonunu ifa edemeyeceğini bile bile ısdar eyledikleri cihad fetvasını, yaralamak suretiyle çekilmiştir. Osmanlı münevverleri ve yeni rejimin entelleri hilafet Türke yük olmuştu gibi yaveler yumurtlamaktan imtina etmemişlerdir.
Milletimiz halk arasında ifade edilen biz yedi cephede dö-ğüştük sözleri doğrudur. Hakikatte 1916'dan sonra hudutlarımız dışında üç, ülkemiz toprakları üzerinde dört cephede çarpıştık.
Fakat; Çanakkale savaşları dünya harp târihinin kaydettiği en müthiş bir savunma harbidir.
Bunu dost da, düşman da yerinde ifadelerle kabul ve beyan etmektedirler. İçlerinde siyonizmin temsilcisi olarak, sembolik bir kıta ile katılan yahudilerin bile yer aldığı düşman İngiliz sömürgelerinden getirilmiş müslüman askerler ile de takviye edilmişti.
Cephede saldırdığı, düşmanının Delail-i Hayrat okuduğunu duyan düşman ordusunun müslüman askerleri kahrolmaktaydılar. Bulut içinde atlarıyla birlikte bilinmezlere gark olan düşman ordusunun Norfolk taburu adı verdikleri askerlerden hiç bir iz kalmaması, sahib-i hakikat Allah (c.c)'ün Osmanlı İslâm ordusuna bir yardımı olarak telakki edilmesi hiç de yanlış olmaz.
Osmanlı'nın 34. Padişahı 2. Abdülhamid Hân'ın kurmuş olduğu mekteplerden mezun olmuş bütün zabitlerimiz, Çanakkale savaşlarında vazifeler almışlar ve büyük başarılara imza atmışlardır. Düşman bu savaşların sonunda münhezim olarak boğazdan çekilip gitmiştir. Bu muhteşem olayı en ince teferruatına kadar, iki eser terennüm etmektedir ki, bunun ilkini Çanakkale savaşları esnasında Avrupa'da olmasına rağmen, savaşın içindeymişcesine "Çanakkale Şehidlerine" diye kaleme alıp, ünlü "Safahaf'ında neşreden Mehmed Akif Bey'dir ki ikincisi de, "Çanakkale Mahşeri" adını verdiği ve onbeş yıl göznûru döküp, milyonlarca belge ve yazıyı okuyup, savaş alanını, avucunun içinden daha iyi tanımayı başarmış ikinci bir Mehmed, Dr.Mehmed Niyazi Özdemir Beyefendinin değerli eserinden okumanızı salık vermeyi bir hiz-rnet'i diniye ve vataniye olarak telakki ediyorum.
Osmanlı ordusunun savaştığı cephelerin Kafkas Cephesi, Irak Cephesi, Sina/Filistin Cephesi Bunlardan kafkas cephesi, plânlanan vaziyete göre, ortaklarının yükünü hafifletmek için, yâni Almanya, Avustırya, Bulgarya ve İtalya'nın sıkıntılarını azaltmak için Romanya ve Bulgaristan üzerinden veya-hutda Karadenizden çıkarma yaparak, Kafkasya'da Çar ordusuna, Süveyş kanalında da majestelerinin İngiltere ordusuna taarruz etmesiydi. Ayrıca İstanbul boğazı da buna dahil idi. 900 bin kişilik 4 adet Osmanlı ordusunun 1. Ve 2. Orduları boğazlar bölgesinde, 3.Ordu Kafkas cephesinde, 4.Ordu Filistin ve Suriye'de, ayrıca da İran ve Afganistanı sürüklemek suretiyle de, Hindistan'a akın yapmak için Basra'da Irak bölge komutanlığı kurulu vermişti.
3.Osmanlı ordusunun Sarıkamış/Erzurum istikametinde 3.ordumuzun 190 bin kişilik mevcuduyla 6/9kasım günleri 1914'de Köprüköy savaşı vukubuldu. Peşinden Sarıkamış'da 22/Aralık/1914'de Ruslara taarruz ederken başlarında Enver Paşa bulunuyordu. 112 bin kişilik bu ordu bilhassa soğuktan mütevellid donma yüzünden 60 bin kayıbla perişan oldu. Bu askerin kısm-ı azamı kıyafeti milliyeleriyle bu iklimde kullanılan Arabistan askeri olması bu hava şartlarının insanı olmadığından bu kullanımı daha sonra ırkçı görüşlere sahip olanlar bir kasıt olmak üzere vasıflandirmışlardır ve bilhassa şarkiyatçılar Arablar üzerinde bu vak'ayı Osmanlı aleyhine yorumlama yolunu seçmişlerdir. Osmanlı düşmanlığını körüklemişlerdir. İleride, 4.Ordu Kumandanı Bahriye eski nâzın Cemâl Paşa'nın Suriye'deki görevleri esnasında bu ırkî yaklaşımın doğrulanmasına uygun davranışlarla şöhret bulduğu unutulmamalıdır.
İrak Cephesinde 1914'de Basra körfesi petrol sahasını eie geçirmek isteyen İngilizlerle karışık Hint tümeni üç aşamalı bir hareketle 15/Ekim'de Bahreyn, 23/Ekim'de Fav'a asker çıkaran istilacı güçler, 23/Kasım'da Basra'yı kendilerine ram ettiler. Yerli Arapların %90'ının teşkil ettiği 38.tümen neferlerinin çoğu firarı tercih ettiğinden ciddi bir karşı koyma gösteremedik. Böylece İngilizler Ahvaz'ı ele geçirdiler.
Sina/Filistin cephesi veya Kanal harekâtı da dediğimiz bu cephe için önce Osmanlı genel ka rargâhında, Almanya'nın İstanbul b.elçisi Baron Valkenhaim, Alman amirali Suşon'un-da katıldığı toplantıda Mısır üzerine bir hareket uygun bulundu. Bunun maksadı milletler arası bir şirketin idare ettiği Süveyş Kanalına sahip olmaktı. Bizim 4.Ordu bu işe tahsis olundu. Harekâtın târihi 1914/Ağustosunda karar altına alındı. Karara göre harekât, Kanalı tam ortasından geçmek olacak ve en uygun zaman dilimi Aralık ile Ocak ayı olduğundan ittifak hasıl oldu. Bütün hazırlıkları 20 bin mevcud için yapıldı. Su dahil bütün ihtiyaçlar gözönüne alınmıştı. Suriye'nin savunmasına ise 45 bin kişilik bir kuvvet ayrılmıştı. 14/15/Ocak/1915'de yürüyüşe başlandı. Yarbay rütbesinde-ki Ali Fuad (Cebesoy) bu yürüyüş harekâtını idare ediyordu. As kuvvetler altı gece yürümek suretiyle kanalın elli kilometre doğusundaki Harba'ya geldiler. 27/Ocak'da ise Mümtaz Bey ve emrindeki birliklerimiz Kantara'ya geldiler ve İngliz-lerle savaş başladı. İngilizlerin uçakları bu arada devreye girdi ve bombardımana başladığı gibi müessir oluyordu.
Arab askerlerinin bir kısmı firara başvurdular. Bu sırada 4.Ordu kumandanı Cemâl Paşa'da bölgeye gelmiş harbi yakından takibe başlamıştı. 3/Şubat/1915'e gelindiğinde Cemâl Paşa çekilrie emrini verdi başlayış saatini karanlık basınca diye tâyin eyledi. Çekiliş o kadar sessiz yapılmıştık!, İnglizler, 4/şubat sabahı karşısında Osmanlı askerini göremeyince şaşkınlıktan gözlerine inanamadılar. 2.Kafkas cephe cephe harekâtı ise Tifüs hastalığının Erzurum'da zuhuru ve orduyu sarması hâttâ Hafız İsmail Hakkı Paşa'nın dahi bu salgın sonunda ölümü vukuubuldu.
Bu arada da Nisan ayında Ermenilerin sabotaj ve silahsız ahaliye saldırıları başladı. Bu yaygın Ermeni davranışları, bir tehciri gerektirdi ve bunların Suriye ve Kuzey Irak'a yerleşmelerine gayret edildi. Ruslar Van ve Malazgirt üzerinden yürürlerken, Ermeniler bu birlikler içinde bir kasap gibi yer alıyorlar, yaptıkları soykırım ve gösterdikleri vahşet müttefiki oldukları Moskof'u bile çileden çıkardı. 22/Temmuz/1915'de başlayan Osmanlı kuvvetlerinin mukabil taarruzu bunlara büyük kayıplar verdirdiğinde Karaköse'nin Kuzeyine sürüldüler. Van ve Malazgirt bu arada istirdat olundu yâni kurtarıldı.
Irak cephesinde 12/nisan/1915'de Süleyman Askerî Bey ki bu zat, teşkilât-ı mahsusanın önemi büyük kimselerinden-di. Basra'yı istirdat için yerli asker ve aşiretlerin verdiği muharipleri toparlayıp Şuaybiye'de İngilizlerle dövüştü, iyi bir eğitimden geçmemiş derleme birlik dağılı verdi. Bunun üzerine Kut'ülamare'ye çekilindi. Burayı da ele geçiren General Tovsehend oradan Bağdat'ı almak iştahıyla sıcak dönemi geçirdikten sonra Eylül nihayetinde Dicle vadisi civarında Selmanpak'a ve Fırat vadisinde de Nasırîye'ye sokuldu. Burada yeniden tanzim edilen 45.Osmanlı tümeni, Seîmanpak'a yetişti pek kanlı bir savaştan sonra 26/Kasım/1915?de İngilizler çekilmek zorunda kaldı. 8/Aralık/1915'de General Tovhesend Osmanlı birliklerinin muhasarasına maruz kaldı. Buradaki kuşatma beş ay gibi uzun bir zaman sürdü ve Tovshend 23/Nisan/1916'da 13 bin savaşçısı ve kendi dahil beş generalle birlikte teslim oldular.
İngilizlere yardım için görevlendirilen Rus birlikleri ki süvari tümeniydi bunlar, İran'ın içinden geçip, Bağdat'ın kuzeydoğusundan Hanikin mevkiine geldiği öğrenildi. Buraya sevk olunan 13.Kolordumuz, önüne kattığı Rusları İran'ın Hame-dan bölgesine kadar püskürttü. Daha sonra Kazvin'de İngilizleri iyice ezme plânları yapılırken, gücünü 95 bin kişiye yükselten İngilizler tabiiki 17 bin mevcudlu Osmanlı birlikleriyle ezilemezdi. Nitekim Felahiye bırakıldı peşinden de 11/Mart/l917'de bahse konu İngiliz birlikleri Bağdat'ı işgal ettiler.
Sina/Filistin cephesinde 2.Kanal harekâtı hazırlıkları başlamışken, Mekke Şerifi Hüseyin isyan etmişti. Bu adamı Ab-dülhamid dâima dersaadetde tutmuş bölgesine göndermez ve de hiç itimat etmezdi. Avlonyalı Ferİd Paşa, 2.Abdülha-mid'den Şerif Hüseyin'e hiç iltifat edil- mediğinİ dile getirdiğinde padişah yeteri kadar alakalandığını söyliyerek mevzu-yu kesmişti İttihatçılar ise baştacı yapıp onu Hicaz'a göndermişlerdi.
Hüseyin'in bu isyanlarını teskinle 4.ordunun bazı birlikleri vazifelendirilmişti. Hicaz Krallığını ilân eden Hüseyin tabiiki bunu İngilizlerin himayesine güvendiğinden yapmaktaydı. Bu arada Seyid İdris'de Asir'de ayaklandı, Yemen ise İmâm Yahya'ya bağh kaldı. Bu arada da 7.kolordu lojistik bakımdan destek görememekte, Anavatan'dan uzak ve yardım göremez durumda kalmıştı. Buna rağmen 7,kol-ordu bütün zor şartlara rağmen Medine-i Münevvereyi, Asİr'in Kuzey bölümünü ve Yemen'i savaşın sonuna kadar kontrolunda bulundurmaya muvaffak oldu. Teslim ancak 23/Ocak/1919'da yapılan Mondros mütarekesi sonunda oldu. Hemen belirte-limki, 1917/Şubat ayında Hicaz seferi komutanlığına M.Kemâl Paşa'nın atanmak üzere geldiğini görüyoruz. Paşa, vaziyete bakıp, buranın savunulmaya değil, boşlatılmaya ihtiyacı olduğunu ileri sürdüğü görüldü. Enver Paşa tarafından da kabul edilen bu fikir, mânevi bakımdan uygun olmadığından tatbik edilmedi. Fahreddin Paşa'nın İki Cihan Serverinin huzurunda, "Seni bırakamam Ya Resulellah" feryadı buna yeterde artar bile. Ancak Mustafa Kemâl Paşa'da bu göreve tâyin olunmadı
1.Dünya savaşının sonunda 1908'de ilân edilen meşrutiyetten sonra Osmanlı devleti büyük bir çalkantıya girdi. Sultan Hamid'i tahtdan uzaklaştırdıkları, 27/Nisan/1909'dan sonra bu çalkantılar bir felâkete dönüştü. İki balkan harbi eski payitaht Edirne'nin düşman eline geçişi, yapılan Bulgar mezalimi, sonunda cihan harbi geldi çattı.
Enver Paşa'nın uyguladığı ordu içi tensikat ve tekaüdliğe dâir icraatlar yapmak suretiyle gençleşmiş bir zabıtan kadrosu kurdu bununla girilen cihan savaşı, Ruslar ve Yunanlılar hâriç elli yıldır savaşmamış dolaysıyla yıpranmamış avrupa devletleriyle yapılmaktaydı. Bizim 12 bin kilometre uzunluğu olan hudut boyumuzda, Rus, İngiliz, İtalyan, Bulgar ve Yunanlıların doğrudan doğruya, diğer düşman devletlerin de dolaylı saldırılarına hedef olmaktaydık. Bu çok geniş alanın haylice fazla bölümü ne tren nede modern yollara mâlik olmayıp, bîr çok yerinde nakliye deve ve eşeklerle yapılı yordu. İklim ise hayli değişik, ülkenin bir tarafında sıcaklar hüküm sürerken, diğer tarafında asker melbusat yetersizliğinden ve havanın soğukluğundan donarak şehadet şerbetini içiyordu.
Azınlık ve ırkî ayrılıkları 19.asırdan sonra daha te'sirli olarak yaşamak mecburiyetinde kalan Osmanlılar, bağımsızlık arzularını yeşerten bu tuzağa düşmüşler* Kürtlerde dâhil bağımsızlık derdine düşmüşler bunda başarının Osmanlı ordularının mağlubiyetine bağlı olduğunu temenniye kadar gidenler olmuştu. Hâttâ İngilizlerin, desteği ile Molla Mahmud Barzenci, Süleymaniye'de bir Kürt devleti husule getirmişti. Arnavutlar'da bunlardan geri kalmamıştı. Ermeniler ve Rum Pontus devleti çalışmaları yapılmakta idi. Osmanlı ordusu yedi düvele sekiz cephede verdiği mücadeleyle dünya savaş târihinde bir ilke imza atmıştır. Bunlar Kafkasya, İran, Irak, Sina, Suriye. Çanakkale ve aynı günlerde Galiçya ve Romanya'da olmasıdır.
Şimdi "bu savaş İle alakalı olarak aşağıdaki bilgi ve dokümanları tetkikinize sunuyoruz. Bu beyanın Sultan Hamid'İn şifre kâtibi olan Mehmed Selahaddin Bey'in mütalasi olduğunu da zikretmiş olalım.
Konular
- Beyaz Kitabdan Vesika-1
- Vesîka-2
- Gizli Ve Harici Görev
- Hattı Hümayunun Sureti Veziri Meali Semirfm Mehmed Said Paşa
- Devlet Görevi Aksatılamaz
- Hattı Hümayunun Sureti Vziri Meal* Semirim Mehmed Said Paşa
- Almanya Tarafında Savaşa Giriş
- Enver- Walkenhaim Dansı
- Tuzak Kuruluyor
- Birinci Cihan Harbi
- Marne Savaşı
- İsmet İnönü'nün Tahlili
- 1.Cihan Savaşında Ermenilerin Manciplecileri
- Bunlar Türkiye'ye Düşmandır!
- Ünderholm Ne Diyor?
- 1.Cihan Harbi Hakkında Malumat
- Almanlar Galip Gelselerdi
- Hicaz Meselesi - Şerif Hüseyin
- Bismillahirrahmanirrahim
- Beka-İ Osmanjyye Mütalaası
- Osmanlı Devleti Avrupa Devletleri Arasında Denge Kurarak Siyasi Varlığını Sağlayabilirmi.
- Almanya Ve Avusturya Devletlerine Gelince
- Osmanlı; Hayat Ve İstiklâliyetini Nasıl Teminat Altına Almalı?
- Esbâb-I Mücıbeler
- Vakti Kaybetmeye Gelmez
- Ceziretülarab Dayanak Olarak Nasıl Kazanılır?
- Ittıhad-I İslam Hakkında Düşüncelerin Mütalaası
- Ezine Redif Tabürü Kumandanı
- Talat Paşanın Sadareti
- Sultan Hamid Ve Reşad'ın Vefatları