Vakfın Kiraya Verilmesinde Vâkıfın Şartına Uyulacağına Dâir Bir  Fasıl


Vakiin icâresinde [146], vâkıfın şartına uyulur. Halta, bir yıldan fazla kiraya verilmesin diye şart eylese, halbuki insanlar bir yıl icarına rağbet etmeseler ve bir yıldan çok kiraya verilmesinde vakf için fayda olup ve fakirlere daha yararlı olsa; kayyımın (görevlinin) vâkıfın şar­tına karşı gelip-, bir yıldan daha çoğa kirâ-ya verme yetkisi yok­tur. Belki bu işi kayyım,, kâdiye arz eder. Kâdî, vakfı bir yıldan daha çoğuna kiraya verirse, olur. Çünkü kâdîniu; fakirlerin, gaibin ve ölü­nün menfaatlerini gözetme velayeti vardır. Eğer vâkıf, vakıf bir yıldan daha fazlaya kiraya verilmesin diye şart eylemedi ise, kayyımın bir yıldan daha çoğuna, kadının izni olmaksızın, kiraya vermesi caizdir. «Haniye» de de böyle denmiştir.

Şayet vâkıf icârenin müddetini ihmâl etse, yâni müddeti beyân et­mese ba'zı Fukahâ, «Mutlak olur.» demiştir. Yâni, bir müddet ile kayd olunmaz. Kayyımın, vâkıfın yolunda yürüyerek, vakfı dilediği kimseye kiraya vermek yetkisi vardır. Ba'zı Fukahâ da demiştir ki: Vakıf gerek ev olsun ve gerekse tarla olsun, vakıf işinde çok ihtiyatlı olmak için bir yıl müddetle kaydlıdır. Ev hakkında, bir yıl ile fetva verilir. Çünkü müddet uzun olursa, vakfın ibtâline vardırır. Zîrâ uzun zaman, onda mâliklerin tasarrufu gibi tasarruf eden kimseyi gören kimse, O'nu mâlik sanır.

Yer, üç yıl müddetle kaydlıdır. Yâni yer, her yıl ekilen bir tarla ise; bir yıldan daha çoğa kiraya veremez. Eğer her iki yılda bir kere veya her üç yılda bir kere ekilen bir yer olursa; onu kiralayanın, on­da zirâat işini yapıp tamamlayabileceği kadar bir müddet ile kiraya verir. O tarlanın benzerinin ücreti kadar bir ücretle kiraya verir. Va­kıf dan zararı savmak için, benzerinin ücretinden daha azı ile kiraya vermez.

Eğer vakfın ücreti, kiralama akdinden sonra, her hangi bir sebeb-le, bir miktar ucuzlarsa, zarar lâzım geldiği için kiralama akdi bozul­maz.
Eğer vakfın ücreti ecr-i misilden [147] artarsa, ba'zı Fukahâ demiş­lerdir ki; «Ecr-i misli kadariyle gelecek zaman için ikinci kere akd yapılır. Maziye gelince, onun ilk ücretten payı ne ise, onu alır.» Ba'zs-ları da; «İkinci defa akd yapılmaz. Bu inadına ziyâde gibi olur.» de­mişlerdir.
Zahîre'de denilmiştir ki; «Şayet bir kimse, bir vakıf yerini, maiûm ücretle — ki ecr-i mislidir — üç yıl kûâlasa, sonra o yerin ücreti ucuz-lasa, kiralama akdi bozulmaz. Şayet kiralama müddeti geçtikten son­ra ecr-i misilden fazla olsa; Semerkant'Uların rivayetine göre, kirala­ma akdi bozulmaz. «Tahâvî Şerhi» nin rivayetine göre, bozulur ve akd yenilenir. Fesh vaktine kadar, ecr-i müsemmâ [148] vâcib olur. Ücretin fazlası, eğer hepsi nez'dinde artarsa, mu'teber olur. Hattâ bir kimse ücreti İnadına artırsa, i'tibâr edilmez. Mezkûr Şerh'in rivayetine gö­re; ücret artsa ve ilk kiralayan artırmaya razı olsa, ilk kiralayan baş­kasında evlâ olur.»

İmâm, müderris, vâkıfın çocukları ve bunların benzeri gibi ken­dilerine vafef olunan kimseler; vakfın ayn'ında tasarrufa haklan ol­madığı için vakfı kiraya veremezler. Ancak vâkıf, O'nu mütevelli kıl­mış ise; bu takdirde tasarrufa hakkı olur.

Bir mütevelli vakfı ecr-i misilsiz kiraya verse, ecr-i misli tamam­laması lâzım gelir. Keza baba, küçük çocuğun evini ecr-i misilsiz; üc­retinden daha eksiğine kiraya verse, O'nun da tamamlaması gerekir.

Çünkü bu ikisinden her birinin ücreti indirmek ve düşürmek için ve­layetleri yoktur. İmâdiyye'de de böyle denmiştir.

Vakfın kiralanması,    kiraya veren kimsenin ölmesiyle bozulmaz.
Çünkü başkası için akd, vekil ve baba gibidir. Kendilerine vakf olunan kimselerin hakkına riâyet için, vakıf ariyet ve rehn verilmez. Çünkü ariyet ve rehnde mevkufun aleyhin hakkını ibtâl vardır. Şayet rehn [149] aîan kimse (mürtehin) vakıfda otursa, ücreti ödemesi gerekir. Vakfın menfaatlerini yitiren kimsenin, zararı ödemesine fetva verilir. Yâni bir adam, vakfın evinde otursa veya mütevelli O'nu ücretsiz oturtsa; ba'zılarma göre; oturan kimseye bir şey lâzım gelmez. Fukahâdan mü-teahhirîne göre; ona ecr-i misi lâzımdır. Fetva da, buna göredir. Keza yetîm malının menfaatleri de böyledir. İmâdiyye'de de böyle denmiş­tir.

Vakfın akarını gasb etmekle de, ücretini ödemek gerekir. Yâni akarın ve vakfedilmiş olan evlerin gasbmda, vakfın menfaatine ücre­tin ödenmesine dâir fetva verilir. Şayet üzerine kıymetle hüknı olu­nursa, gâsıbdan kıymet alınıp onunla başka bir yer satın alınır ve vak­fın sebiline âid olur. Çünkü bu, birincinin bedelidir. Usturîşnîyye'de böyle denmiştir.
Vakıfda, şahadet üzere şahadet ve erkekler ile kadınların şahadeti ve şöhret ile şahadet vakfın asimi isbât için makbul olur. Velev ki, bunu açık söylesinler. Yâni birbirlerinden işittiklerine şahadet ederek, kâdînın yanında, «Birbirimizden işitmekle şahadet ediyoruz.» de­miş olsunlar. Neseb gibi kendisinde işitmekle şafhadet caiz olan diğer şeyler, bunun hilâfınadır. Çünkü işitmekle (tesamu1) [150] şaha­det ettiklerini açıklarlarsa, vakıfdan başkasında makbul olmaz. Zîrâ vakıf Allah Teâlâ' (C.C.) -nın hakkıdır. İşitmeyi açıklamakla yapılan (taarîh-1 tesâmu') şahadetin tecvizinde kadîm (eski) vakıfları tüken-mekden korumak vardır. Başkaları böyle değildir. Esah olan kavle göre, vakfın şartını isbât için işitmekle şahadet ettiklerini açıklarlarsa, ka­bul edilmez. Çünkü, vakfın aslına birbirinden işitmekle şahadet muh­tar kavle göre caizdir. Velev ki vakıf, muayyen yapılmış olsun. Vakfın şartlarını isbâta gelince; muhtar olan, şahadetin caiz olmamasıdır. tmâdiyyıe'de de böyle denmiştir.

Vakfift aslından sarfedileceği yeri açıklamak için şahadet de caiz­dir. Yâni, bu çiftlik şuna vakfedilmiştir, diye şahadet etseler, burada birbirinden işitmekle şahadet kabul edilir.

Bir mütevelli vakıf arsasına bina yapsa, o bina vakfın olur. Geliri, vakfın masraflarına harcanır- Eğer bina vakıf malı ile yapıldı ise veya kendi maliyle bina edip, vakıf için niyyet ederse yâhûd bir şeye niyyet etmezse, bina vakfın olur. Eğer kendisi için bina edip, buna şâhid geti­rirse; mütevellinin kendisinin olur.

Yabancı bir kimse, vakıf arsası üzerine bina yapıp bir şeye niyyet etmese, o bina O'nun olur. Eğer vakıf için olmasına niyyet ederse, vak­fın olur. Ağaç dikmek de böyledir. Yâni zikrettiğimiz kayıtların hepsin­de, dikilen şey bina gibidir.

Mescid avlusuna dikilen ağaç, mutlak surette, yâni gerek niyyet etsin, gerekse etmiesin mescidin olur.

Bir kimse, bir evi satıp ondan sonra, «Be.n, onu vakf etmiştim.» veya «Bana vakf edilmişti.» diye iddia ederse, da'vâsi çelişik olduğu için sahih olmaz. O kimsenin, satm alana yemin ettirme hakkı yoktur. Eğer beyyine gösterirse, makbul olur. Nitekim, bir cariyenin âzâdı üze­re şahadet etseler, da'vâsız kabul edilir.

Velayeti şart kılmasa bile, vakıf işinde velayet vâkıfa âiddir. Çün­kü vâkıf, velayete yabancıdan -daha lâyık^r. Eğer'vakfa hıyanet eder­se, vâki! azl edilmemesini şart «kılmış olsa bile, vakfın maslahatı gö­zetilerek, vasî gibi mütevelli de az! edilir. Çünkü fcu şart, şeriatın muk-tezâsma aykırıdır.

Vâkıf mütevelli kıldığı kimseyi çıkarsa, her ne kadar suçu olmasa bile, sahilidir. Velev ki, çıkarmamayı şart koşmuş olsun. Çünkü bu, tevkü ma'nâsındadır. Şartına i'tibâr edilmez. Mütevelli olmak; isteyen kimse, mütevelli yapılma*. Nitekim, kâdî olmak isteyen de, kâdî yapıl­maz.

Mütevelli Ölüm hastalığı  (maraz-ı mevt)  ile hasta olup tevliyeti

başkasına havale etse, caizdir. Çünkü mütevelli, vasî menzîlesindedir. Vasinin ise, başkasını vasî yapması caizdir. Hâniye'de de böyle denmiş­tir.

Eğer mütevelli, tevliyeti bankasına (vâkıfa) bırafcmadan ölürse; mütevelli ta'yîninde rey, vâkıfındır. Kadının değildir. Bundan sonra, eğer vâkıf ölürse, mütevelli nasbında rey, vakıfın vasisinindir. Bundan sonra, eğer vasî de ölürse, mütevelli ta'yîninde rey kadınındır. Kâdî, vâ­kıfın ailesinden mümkün planı mütevelli yapar. Yabancıları mütevelli yapmaz.

Mescidin bnnrsi, mescide imâm ve müezzin ta'yîninde, muhtar olan kavle göre, evlâdı.. Ancak eğer cemâat, mescidin banisinin ta'yîn etti­ğinden daha uygun imâm ve müezzin ta'yin ederlerse, caiz olur..

Mütevelli, vakıf malı ile vakıf için bir *v satın alsa; esah olan kav­le göre, vakıf olmaz. Çünkü vakfın sıhhatinde ve vakfın lâzım olması-,nm şartlarında, çok söz vardır. Halbuki evde, o şartlar yoktur. İmâdiy-ye'de de böyle denmiştir.
Katlinin, vakfın cariyesini evlendirmesi caizdir. Erkek köleyi ev­lendirmek ise, caiz ,değildir. O köleyi, vakfın cariyesi ile evlendirmek istese de caiz olmaz. Vakfın kölesinin cinayeti, vakıf malından Ödenir. Hulâsa'da da böyle denmiştir. [151]


Eser: Dürer

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Dürer

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..