14- HASTALARIN NAMAZI

Hasta olan bir kimse, ayakta durmaya gücü yetmediği za­man, —rükû' ve secdelerini yaparak— namazını oturarak kıllar. HH-daye'de de böyledir.

«Gücü yetmeme» nin açıklanmasında, en sahih görüş: Ayakta durulunca, bir zarara uğranması halidir. Fetva da bunun üzerinedir. Mi'râcü'd - Dirâye'de de böyledir.

Keza, bir kimse, hastalığının artmasından korktuğu; iyileş­mesinin gerileyeceği veya başının döndüğü zamanlarda da namazını oturarak kılar, Tebyîn'de de böyledir.

Ayakta durma yüzümden, ağrı veya acı duyan kimse de nar mazını oturarak kılabilir.

Ayakta durmaktan dolayı meşakket nev'inden bir şeyle karşıla­şan kimsenin, —sırf bu yüzden— ayakta durmayı terk etmesi, caiz olmaz. Kâfi*de de böyledir.
Bir kimse, namazın tamamında ayakta duramaz; fakat bir müddet ayakta durmaya gücü yeterse, o kimseye, gücü yettiği1 kadar ayakta durması emredilir.

Meselâ : Bir kimsenin ayakta tekbir almaya gücü yetse dex Kur-'ân okumak için ayakta durmaya gücü yetmese,. veya kıyamın bir kısmına gücü yetse; bu kimseye, tekbiri ayakta alması ve gücü yettiği kadar ayakta durması emredilir. Ve bu kimse, gücü yettiği kadar ayakta durur; âciz kalınca da oturur.

Şemsü'l - Eimme Halvânî : »Bu yol sahihtir. Bir kimse, şayet bunu terk ederse; ben onun namazının caiz olmayacağından korka­rım.» demiştir. Hulâsa'da da böyledir.

Bir şeye veya bir yere dayanarak ayakta durmaya gücü ye­ten kimsenin, namazı bu şekilde kılması gerekir. Sahih olan budur. Bu durumdaki bir kimse için, bundan başkası cai'z olmaz.

Keza, bir kimsenin bastonuna veya hizmetçisine dayanarak na­maz kılmaya gücü yeterse, bu kimse, namazını bunlara dayanarak kılar. Tebyîn'de de böyledir.

Evinde, ayakta namaz kılmaya gücü yeten bir hastanın, dı­şarı çıktığı zaman buna gücü yetmiyeceği olursa, bu durumda âlim­ler arasında görüş ayrılığı vardır. Beğenilen görüş ise, bu hastanın, namazını, evinde ve ayakta, kılmasıdır. Fetva da bu kavil üzere ve­rilir. Muzmarât'ta da böyledir.
0 Hasta olan şahıs, oturarak namaz kıldığı zaman, nasıl otur­mak kolayına geliyorsa, öyle oturur. Esahh olan budur. Sirâcül -Vehhâc'da da böyledir. Sahih olan da budur. Aynî'nin Hidâye Şer-hi'nde de böyledir.

Doğruca oturmaya gücü yetmeyen kimse, ya duvara veya bir adama dayanıp yaslanarak namazım kılar. Sahih olan budur. Bu kimsenin, namazı böyle kuması vacip olur. Zehiyre'de de böyiedir.

Muhtar olan kavle göre, yatarak namaz kılmak caiz olmaz. Tebyîn'de de böyledir.
Ayakta durmaktan, rükû'a eğilmekten ve secdeye varmak­tan âciz olan kimsenin, namazı oturarak kılmaya gücü yetiyorsa otu­rarak îmâ ile kılar. Secdelerini, rükû'Ianndan daha faz]a eğilmek sureti ile yapar. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Eğer, her ikisi (rükû' ve secde) müsavi bir şekilde yapılır­sa, namaz caiz olmaz. Bahrü'r - Râik'ta da böyledir.

Keza, rükû' ve secdeden aciz olduğu halde, ayakta durma­ya gücü yeten kimsenin de namazını oturarak ve îmâ ile kılması müstehap olur. Bu kimse, şayet îma ile ayakta kılmış olsa, bize gö­re yine namazı caizdir, Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

îmâ ile namaz kılan kimse, sehiv secdelerini de imâ ile ya­par. Muhıyt'te de böyledir.

İmâ ile namaz kılan kimsenin, bir tahtayı veya bir yastığı, kendisine doğru kaldırıp, onun üzerine secde etmesi mekruhtur. Böyle yapan kimsenin durumuna bakılır : Eğer, bu kimsenin başı rükû' için eğiliyorsa ve sonra da secdeler için daha fazla eğiliyorsa, namazı caiz olur. Hulâsa'da da böyledir.

Fakat, böyle yapmakla, o kimse, kötü bir iş yapmış olur. Muzmarât'ta da böyledir.

Hasta olan kimsenin, başı eğilmiyor da, tahtayı veya yastığı alnının, üzerine koyuyorsa, —namazı— caiz olmaz, Esahh olan gö­rüş buidur. Fakat, yastık yere konmuş ise ve hasta olan şahıs bunun üzerine secde ediyorsa, namazı caiz olur. Hulâsa'da da böyledir.

Alnında yara olmasından dolayı, alnını yere koymaya gücü yetmiyen kimsenin, imâ ile namaz kılması caiz olmaz. Bu kimse, burnu üzerine secde eder. Şayet, burnu üzerine secde etmeyip, imâ ile namaz kılarsa, namazı caiz olmaz. Zehiyre'de de böyledir.

Namaz kılacak kimsenin, oturmaya da gücü yetmezse, sır­tının üzerine yatar ve ayaklarını kıbleye doğru uzatır. Oturan kimse­ye benzemek için de başının altına bir yastık koyar. Böylece rük'û' ve secdeyi, imâ ile yapma ihtimali güçlenmiş olur.

Bu »durumdaki bir kimse, yanı üzeri yatıp da yüzünü kıbleye çe­virirse, yine imâ ile kılması caiz olur. Fakat, birinci şekil daha ev­ladır. Kâfî'de de böyledir

Bu durumda, bir kimsenin, sağ; tarafına yatmaya gücü yet­mezse, sol yanı üzerine yatabilir. Sirâcü'l - Vehhâc'da da böyledir.

Bu durumda da yüzü kıbleye dönük olur, Gunye'de de böy­ledir.

Bir kimse, sağlam bir halde namaza başlar, fakat sonradan, kendisinin ayakta durmasına mani olacak bir hastalık gelirse, bu kimse, namazını, oturarak rükû' ve secdelerle kılar. Eğer buna da gücü yetmezse, namazını, oturduğu yerden imâ ile kılar. Buna da gücü yetmiyen kimse ise, namazını, yattığı yerden imâ ile kılar. Tebyîn'de de böyledir.

İmâmeyn'e göre : Oturduğu yerden, rükû' ve sücûd ile na­maz kılmakta oları kimse, namaz İçinde sıhhata kavuşursa, kalan kısmım ayakta bina eder. Hidâye-'de de böyledir.

Namazın bir kısmını imâ ile kılıp,, sonradan rükû' ve sucu­da gücü yeten kimse, bütün âlimlere göre, namazını yeniden kılar Hidâye'de de böyledir.

Bu, rükû ve secdelere gücünün yetmesinden sonradır. Fa­kat bir kimse, namaza başladıktan sonra ve namaz bitmeden önce güç kazanırsa, kalan kısmı bina   etmesi sahih olur.   CevheretÜ'n-Neyyire'de de böyledir.

îmâ ile namaz kumaya da gücü yetmiyen kimseden, nama­zın farziyyeti düşer. Zâhirü'r-rivâye de böyledir. Gözlerle ve kaş-larîa, imâ etmeye de itibar edilmez.

Bu kimsenin hastalığı sonradan hafiflerse, kılamadığı namaz­ları kaza edip etmiyeceği hususunda da ihtilaf edilmiştir: Bazıları: «Eğer bu kimsenin aczi, bir gün bir geceden fazla olursa, namazla­rını kaza etmesi gerekmez. Fakat, bundan az olursa, kaza lazım olur.» demişlerdir. Bayılma gibi... Sahih olan görüş budur. Fetâvâyi Kâdîhânda da böyledir. Fetva da bunun üzerinedir. Zâîiiriyye'de de böyledir.

Bu hastalıktan dolayı ölen kimsenin üzerine, bir şey lazım . gelmez; fidye de gerekmez. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse, oturarak dört rek'at namaz kılsa, dördüncü rek'-atte de otursa, teşehhüdden Önce kiraaltte bulunsa, ve rükû' eylese; bu davranışı, ayakta durma yerindedir. Yani, fazla rek'ate kalkan kimse ne yaparsa, bu kimse de öyle yapacaktır. Fetâvâyi Kâdîhânî da da böyledir.

Hâvî'de : «Bu kimse, sehvinden dolayı secde eder.» denil­miştir. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bir kimse, ikinci rek'atin ikinci secdesinden başını kaldırır­ken, kıyama niyyet etse ve okumasa; sonra da yanıldığını anlasa, döner; teşehhüdü okur ve sehiv secdesi yapar. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.

Oturarak namaz kılan hasta, dördüncü rek'atin son oturu­şunun secdesinden, üçüncü rek'at zannı ile başını kaldırsa, kıraat­te bulunsa ve imâ ile rükû' yapsa ve secde etse, namazı fesada gider.

Şayet, bu kimse, üçüncü rek'ati, ikinci rek'at zannederek oku­maya başlasa, sonra da yanıldığını anlasa, teşehhüde dönmez; na­mazına devam eder. Namazın sonunda da sehvi için secde eder. Mu-hıyt'te de böyledir.

Tecrîd'de : «Hasta olan kimse, namaz kılarken, kıraat, tes-bihat ve teşe.hhüd gibi, sağlam kimselerin yaptıklarının hepsini yapar. Fakat, bunlardan aciz olursa, hepsini de terk eder.» denilmiştir. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Hastanın, sağlamdan ayrıldığı noktalar, gücünün yetmediği şeylerdir. Hasta, gücünün yettiği hususlarda sağlam gibidir.

Hasta bir kimse, kıble istikametini bilir, fakat oraya dönmeye gücü yetmez ve kendisini kıbleye döndürecek bir kimse de bulamaz­sa, zahirür- rivâyede bulunduğu durumda namazım kılar. Ve o namazı iade etmez. Fakat, kendisini kıbleye çevirerek birini bulur­sa, münasip olan, o kimseden, kendisini kıbleye çevirmesini isteme­sidir. Bu durumda, böyle yapmaz da, kıble yönünden başka bir is­tikamete yönelmiş olarak namazını kılarse, bu namaz caiz olmaz.

Keza, hasla olan bir şahıs, pis bir döşekte veya yaygıda oturdu­ğu halde, temiz bir yaygı bulamaz veya temiz bir yaygı bulabildiği hailde, kendisini onun üzerine götürecek bîr kimse bulamazsa; bu şahıs, o pis döşek üzerinde namazını kı'ar. Eğer, döşeğini değişti­recek bir kimse bulunursa, bunu yapmasını o kimseden ister. Şa­yet, bunu talep etmeden, pis döşek üzerinde namaz kılarsa, bu na­mazı caiz o'maz. Muhıyt'te de böyledir.

Bir hastanın altında, pis bir örtü, pis bir çamaşır bulunur ve onun üzerine sereceği temiz bir örtü ayın anda kirlenecek olursa, bu hasta, bulunduğu hal üzere namazını kılar.

Keza, ikinci örtü (~ elbise) kirlenmiyecek olmasına rağmen, eğer onu değiştirmek çok zor olacaksa, yine namazını bulunduğu hal üzere kılar. Fetâvâyi Kâdînân'da da böyledir.

Bayılan kimsenin üzerinde, beş vakit namaz, kazaya kalmış olursa, ayılıncn onları kı'ar.

Fakat, bayılan kimse, baygınlık halinde, daha fazla namaz geçirmiş olursa, onları kaza etmez.

Delilik de, baygınlık gibidir. Sahih olan görüş budur. İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, burada, geçen vakitlerin çokluğuna rtibar olunur. Sahih olan görüş de budur. Ve bu, baygın­lık kesintisiz bir müddet devam ettiği zaman böyledir .

Fakat, baygın Kimse, ifakat bulup ayrıldığı zaman, bakılır : Bu kimsenin iyileşip ayılması, bilinen bir vakitte ise, meselâ : Sabah vakti hastalığı hafiflese, biraz İyileşip sonra yine baygınlık gelse, bu iyileşme haline itibar edilir. Daha önceki vakitlerin baygınlık hük­mü  baygınlıkta geçen vakit bîr gün bir geceden az ise  bozulur. Fakat, bu şahsın iyileşmesi, bilinen bir vakitte olmaz, aniden iyileşir ve sağlıklı olan kimseler gibi konuşur sonra da, üzerine yine baygınlık gelirse, bu şekildeki iyileşmeye itibar olunmaz. Teb-yîn'de de böyledir.

Bir kimse, yırtıcı hayvanlardan veya insanlardan korktuğu için bayılır ve bu baygınlığı, bir gün bir gece devam ederse, bü-ic-mâ' bu kimseden kaza düşer.

Fakat, içki içen bir kimsenin, bir günden (azla bir müddette bile aklı b.'işma gelmezse, ondan kaza düşmez.

Bir kimse, her hangi bir ot kökünün suyunu ve}'a bir ilacı içe­rek bayılır veya aklı başından gider ve bu hâ! de bir günden faz'a devam ederse, İmâmeyn'e göre, yine bu kimseden-kaza düşmez.* Hu-lâsa'da da böyledir.

Bir gün bir guceden fazla uyuyan kimse, —uykudan ge­çen— namazların tamamını kaza eder.

Bir kimse, ramazanda oruç tutacak olursa, namazı oturarak kı­labilecek; oruç tutmadığı takdirde ise, namazı ayakta kılabilecek olsa; bu kimse, oruç tutar ve namazını oturarak kılar. Serahsî'nin Muhiyt'inde de böyledir.

Hasta bir kimse, hastalığının, namazını geri bırakacağı korkusu ile, bilerek veya bilmeyerek, namazını vaktinden Önce kıl­mış olsa, bu caiz olmaz.

Keza, kıraat etmeden veya abdestsiz olarak, bu düşünce ile namaz kılan hastanın, namazı da caiz olmaz.

Fakat, bu kimsenin kıraate gücü yetmezse, okumaksızın imâ ile namazını kılar.

Hasta olmasından dolayı, bir adamın kölesinin abdest al­maya gücü yetmese-, o köleye efendisi abdest aldırır. Şayet, hasta olan kölenin bir de hasta karısı o'sa, kölenin  efendisi, o kadına abdest aldıramaz. Mııhıyt'te de böyledir.

Her hangi bir rüknü abdestli olarak kılmaya gücü yetmiyen kimseden, o rüknü —eda elmek vazifesi— düşer. Fetâvâyi Kâdîhân-tia da böyledir.

Meselâ : Secde etmeye gücü yetnıiyecek kadar, alnında ve burnunda yarası olan bir kimsenin, secde etmesi halinde, yarası ka-nayacak, secde etmezse yarası kanamıyacak olursa; bu durumda, o şahıs namazını, oturduğu yerde ve imâ ile kılar. Şayet, ayakta, kı­raat ederek kılar, rükû' yapar ve sadece secdeyi terk ederse, bu şe­kilde kıldığı namaz da caiz olur. Fakat, önceki şekilde kılmak daha efrîaldir. Muhryt'te de böyledir.

Keza, bir kimsenin, namazı ayakta kılması halinde, kıraat cdemiyecek, idrarı akacak veya yarası kanayacak olur ve oturduğu zaman da bunlardan hiç biri olmayacak olursa, bu kimse, ayakta durmaz; namazını oturarak kılar. Sirâciyye'de de böyledir.

Düşman korkusundan dolayı veya dışarısı tamamen çamur olduğu veya yağmur yağarken, sahradaki küçük çadırının içinde doğrulmaya imkânı olmadığı zaman ayakta namaz kılmayı terk eden kimsenin oturarak namaz kılması caiz olur.

Hastalık halinde namazı kazaya kalmış olan kimse, bu na­mazı, iyi olunca kaza ederse, sağlam kimselerin kıldığı gibi kılarak kaza etmesi gerekir. Eğer, bu namazı Hastalar gibi kılarsa, caiz ol­maz. Meselâ : Hasta iken imâ ile veya oturarak kılabileceği nama­zı, iyileşince bu şekilde kaza etmesi caiz olmaz. Serahsî'nin Muhıyt'-inde de böyledir.

Sağlam iken kılamadığı namazları, hasta halinde kaza et­mek isteyen kimse, bunları hasta halinde kılmakta olduğu namazlar gibi, ya oturduğu yerde veya imâ ile kaza eder. Sirâc'yye'de de böy­ledir.

Namaz kılan kimsenin, başka bir imkanı olmadığı za­man: yanma bir adamın oturup, rükû', secde ve benzeri şeylerde, yanıldığı /aman kendisine haber vermesini istemesi caiz olur. Gun-ye'de de böyledir.
Hasta olan bir kimsenin, cuma günü, öğle namazını .imam cum'ayı kılana kadar te'hir etmesi müstehaptır. Eğer, te'hir eUnezse, mekruh olur. Sahih olan budur. Mıızmarat'ta da böyledir. [1]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..