9- BİR KİMSENİN, BİR YERDEN BİR ŞEY ALDIĞINI İKRAR ETMESİ

Bir  adam,  "Gerçekten,   evinin  odasından  bir  elbise  almış olduğunu' ikrar eder; ortağı da onun nısıf'(= yarım) elbise olduğunu iddia eder; ikrar eden şahıs ise, onu inkar ederse; bu durumda ikrar eden şahsın sözü geçerli olur.

Şayet ikrar edici, icarlayan veya ariyet bırakan şahıs olursa, onun sözü geçerli olur. Serahsî'nin Muhiytı'nde de böyledir.

Bir adam: "Gerçekten ben, filanın evinden, yüz dirhem aldım." der; sonra da: "O benim idi." veya "O başkasının idi." derse, bu durumlarda ev sahibine, yüz dirhem borçlu olur. Ve ikrar eden şahıs onun mislini öder.

Şayet: "Filanın sandığından veya kesesinden, bin dirhem aldım." veya "...Sepetinden, elbise aldım." yahut: "Kırbasından, bir kürr buğday aldım." veya "Filanın hurmasından, bir kürr aldım." yahut "Filanın ziraatından, bir kürr buğday aldım." derse; bunların tamamını, yeriyle ikrar eylemiş olur ve olduğu gibi öder. Fetâvâyi Kâdî-hân'da da böyledir.

Bir kimse, "at eğeri aldığını" ikrar eder; oda, filan şahsın hay­vanının üzerinde bulunursa; veya gem yahut ip aldığını ikrar eder; hayvan sahibi de, onu iddia ederse, bu durumda, o şey hayvan sahibine hükmedilir.

Eğer: "Buğday aldım." der; o da, hayvan üzerinde bulunursa veya çuval içinde olursa; yine sahibine hükmedilir.

Keza, ikrar ederek, "cübbenin astarını aldığım" veya "kapının perdesini aldığını" söylerse; bunlar da sahibine hükmedilir.

Şayet "hamamdan elbise aldığını*', onun da filanın olduğunu" ikrar ederse; bu durumda tazminat gerekmez.

Keza, camiden, mescitten, handan, otelden ve halkın eşya koyduğu bir yerden, bir şey aldığını ikrar eder, veya yoldan yahut hali bir yerden elbise aldığını söylerse, bir şey gerekmez.

Eğer: "Filanın işçisinden, bir şey aldığını" ikrar ederse; o şey, o işçinin olur; iş verenin olmaz.

Şayet, "elbisesini, filanın evine koyduğunu" ikrar eder; sonra da, onu, oradan alırsa; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, bu durumda da tazminat gerekmez.

Eğer ev sahibi, "kendine ait olduğunu" iddia ederse, o zaman onu ödemez.

İmâmeyn'e göre ise, öder. Hâvî'de de böyledir.

Bir adam, eğer: "Filanın evinden, yüz dirhem aldım." der; sonra da: "Ben, orada oturuyordum." veya "O ev, benim elimde kira idi." derse, bu sözüne inanılmaz.

Şayet, "evin kendisinin icarında olduğuna dair" beyyine ibraz ederse, o zaman tazminattan kurtulur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse, şayet, ikrar ederek "filanın arsasını kazıp, ordan bin dirhem çıkardığını" söyler; yer sahibi de onun kendisine ait olduğunu iddia ederse; çıkaran da: "Benim idi." dese bile, bu durumda yer sahi­binin sözü geçerli olur.

Eğer, iki şahit şehadette bulunarak: "Gerçekten, bir adam gelerek, filanın yerini kazdı ve ordan, bin dirhem çıkardı. Dirhemlerin ağırlığı yedi idi." derler; yer sahibi de şahitlerin dediğini kabul eder veya etmeyip "o dirhemlerin kendisine ait olduğunu" söylerse; bu durumda, onlar yer sahibinin olur.

Keza, iki şahit; "evinden aldıklarını" veya "dükkanından aldık­larını" söyler veya "dağarcığından un aldıklarını" yahut "tulumundan yağ aldıklarını" söyleis*:, işte o zaman, ikrar olunan şahıs, onları tazmin eder.
Şayet "filanın hayvanına bindiğini ve onu filandan aldığını" ikrar ederse, onu sahibine tazmin eder. Buna göre, bunun te'vili: Bindiğini ve naklini ikrar etmektir. Muhıyt'te de böyledir. [12]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..