3- TELCİE AKİDLERİ İLE İLGİLİ MESELELER
Bir adam, bir kadına, lâtife yollu: "Seni nikahlayacağım olur mu?" der; kadın da: "Olur." karşılığını verir ve buna kadının velisi de muvafakat ettikten sonra, evlenirlerse; bu nikâh caizdir.
Bu hükümde böyledir; diğer yönü, Allah'la kendi arasındadır.
Bir adam, bir kadına ve onun velisine: "Ben filan kadını bin dirheme nikahlamak istiyorum. Ancak, bu mehri iki bin dirhem diye isimlendiriyoruz." derse; bu durumda mehir bin dirhem olur.
Şayet velî: "Olur; yapalım." der ve görünüşte iki bin dirhem üzerine evlenirlerse; nikâh caizdir. Mehir ise, bin dirhemdir.
Şayet her ikisi de gizli konuştuklarını ikrar ederler veya beyyine ibraz ederlerse,
Şayet erkek: "Mehir yüz dinardır; fakat, biz bunu onbin dirhem olarak duyuralım." der ve buna iki de şahit edindikten sonra evlenirlerse; zahirde bu nikâh onbin dirhem olarak caizdir. Ancak mehr-i misil gerekir.
Keza, gizlide "nikâh yüz dirheme" dedikleri hâlde, açıkta bir şey söylemeseler; bu nikâh da mehr-i misile caizdir.
Şayet, "akidleşme vaktinde, mehir hususunda birbirinizi razı etmek şartıyla" denirse; mehir yüz dinar olmak üzere, nikâh caiz olur. Mebsût'ta da böyledir. .
Bir erkekle bir kadın, gizlide bin dirheme nikah akdi yaparlar; sonra da, alenî olarak, "ikibin dirhem" derler ve buna el duyduluk ve lâtife olsun diye iki şahit edinirlerse; bu takdirde, mehir gizlide yaptıklan bin dirhemdir. Eğer şahitler "açıktan söylenen el duyduktu." diye şahitlik yapmazlarsa; o zaman mehir; alâniyet olan iki bin dirhem olur.
Bu, şunun gibidir. Aleniyette, diğerinden daha azını duyururlar ve öyle akid yaparlar ve taraflardan birisi, aleniyeti iddia ederek, bu hususta da beyyine ibraz eder; diğeride, gizlide yapılan akdi isbatlarsa; aleniyeti iddia edenin beyyinesi kabul edilir.
Ancak, şahitler: "Akid gizli yapıldı. Biz âlâniyetin duyurmacık olduğuna şahitlik yapıyoruz." derlerse; o takdirde gizli olan kabul edilir; açıktan olan iptal edilir.
Bir adam, şaka ile, mal mukabili karısını boşar veya mal karşılığı, kölesini azâd eder ve kadın da köle de kabul ederlerse, talâk vacip; mal lâzım olur.
İmâm M iı ha mm e d (R.A.) kitab'da şöyle zikreylemiştir:
Şaka (= lâtife) bir kadının kocasından, kölenin de efendisinden gelirse veya her iki taraftan birlikte olursa veya yalnız kadın veya köle tarafından olursa; hiç şüphe yokki kadın da, köle de kabul ettiği zaman mal lâzım olur; kadın, boş; köle de azâd olmuş olur.
Bu hallerde, şaka ile de olsa, yapılan şartlar sahihdir.
Fakıyh Ebû Cafer de böyle buyurmuştur. Muhıyl'te de böyledir.
Bir adam, gizlice karısını boşar veya kölesini azâd eder yahut kan bedelinde anlaşma yaptıktan sonra; bunları ikinci defa alenî olarak yaparsa; sonradan yaptığının parasının, öncekinden daha az olması hâlinde, alâniyeti sum'a(= duyurmak) riyâ(= elgördülük, gösteriş) için yapmış olur ve onun bedeli gizli olanıdır.
Buna iki şahit şehâdette bulunmaz ise, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre bedel yine gizli olanıdır.
İmâmeyn'e göre ise, bu hususta âlimlerin ihtilafı vardır: Bazıları: "Bedel duyurulandır." buyurmuşlar; bazılanda: ''Gizli olanıdır." demişlerdir.
Bu ihtilafın hulâsası: Boşama, azâd etme ve anlaşmada, zİyâdelik sahih midir?
Bazı âlimler: "Sahih değildir." bazıları da: "Sahihdir." buyurmuşlardır.
Şayet ikinci bedel, birinciden aşağı ise, cevap böyledir. Mehirde ise, aleniyete değil; gizlide olana itibar edilir. Tatarhâniy-ye'de de böyledir.
Bir erkekle, bir kadın, alenî olarak, dinarlar karşılığında nikâh akdi yaparlar veya alenî nikâhda, mehir hususunda susarlarsa, mehir, her iki hâlde de mehr-i misil olur. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, karışma: "Seni, bin dirhem karühğı boşayacağım; fakat, onu yüz dinar olarak duyuracağız.'' derse; bu kadın yüz dinara boşanmış olur. Çünkü, talâk yüz dinar üzerine yapılmıştır. Her ne kadar, dinarları şaka ile el duyduluk yapsalar bile hüküm böyledir. Tatarhâniy-ye'de de böyledir. [8]
Bu hükümde böyledir; diğer yönü, Allah'la kendi arasındadır.
Bir adam, bir kadına ve onun velisine: "Ben filan kadını bin dirheme nikahlamak istiyorum. Ancak, bu mehri iki bin dirhem diye isimlendiriyoruz." derse; bu durumda mehir bin dirhem olur.
Şayet velî: "Olur; yapalım." der ve görünüşte iki bin dirhem üzerine evlenirlerse; nikâh caizdir. Mehir ise, bin dirhemdir.
Şayet her ikisi de gizli konuştuklarını ikrar ederler veya beyyine ibraz ederlerse,
Şayet erkek: "Mehir yüz dinardır; fakat, biz bunu onbin dirhem olarak duyuralım." der ve buna iki de şahit edindikten sonra evlenirlerse; zahirde bu nikâh onbin dirhem olarak caizdir. Ancak mehr-i misil gerekir.
Keza, gizlide "nikâh yüz dirheme" dedikleri hâlde, açıkta bir şey söylemeseler; bu nikâh da mehr-i misile caizdir.
Şayet, "akidleşme vaktinde, mehir hususunda birbirinizi razı etmek şartıyla" denirse; mehir yüz dinar olmak üzere, nikâh caiz olur. Mebsût'ta da böyledir. .
Bir erkekle bir kadın, gizlide bin dirheme nikah akdi yaparlar; sonra da, alenî olarak, "ikibin dirhem" derler ve buna el duyduluk ve lâtife olsun diye iki şahit edinirlerse; bu takdirde, mehir gizlide yaptıklan bin dirhemdir. Eğer şahitler "açıktan söylenen el duyduktu." diye şahitlik yapmazlarsa; o zaman mehir; alâniyet olan iki bin dirhem olur.
Bu, şunun gibidir. Aleniyette, diğerinden daha azını duyururlar ve öyle akid yaparlar ve taraflardan birisi, aleniyeti iddia ederek, bu hususta da beyyine ibraz eder; diğeride, gizlide yapılan akdi isbatlarsa; aleniyeti iddia edenin beyyinesi kabul edilir.
Ancak, şahitler: "Akid gizli yapıldı. Biz âlâniyetin duyurmacık olduğuna şahitlik yapıyoruz." derlerse; o takdirde gizli olan kabul edilir; açıktan olan iptal edilir.
Bir adam, şaka ile, mal mukabili karısını boşar veya mal karşılığı, kölesini azâd eder ve kadın da köle de kabul ederlerse, talâk vacip; mal lâzım olur.
İmâm M iı ha mm e d (R.A.) kitab'da şöyle zikreylemiştir:
Şaka (= lâtife) bir kadının kocasından, kölenin de efendisinden gelirse veya her iki taraftan birlikte olursa veya yalnız kadın veya köle tarafından olursa; hiç şüphe yokki kadın da, köle de kabul ettiği zaman mal lâzım olur; kadın, boş; köle de azâd olmuş olur.
Bu hallerde, şaka ile de olsa, yapılan şartlar sahihdir.
Fakıyh Ebû Cafer de böyle buyurmuştur. Muhıyl'te de böyledir.
Bir adam, gizlice karısını boşar veya kölesini azâd eder yahut kan bedelinde anlaşma yaptıktan sonra; bunları ikinci defa alenî olarak yaparsa; sonradan yaptığının parasının, öncekinden daha az olması hâlinde, alâniyeti sum'a(= duyurmak) riyâ(= elgördülük, gösteriş) için yapmış olur ve onun bedeli gizli olanıdır.
Buna iki şahit şehâdette bulunmaz ise, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre bedel yine gizli olanıdır.
İmâmeyn'e göre ise, bu hususta âlimlerin ihtilafı vardır: Bazıları: "Bedel duyurulandır." buyurmuşlar; bazılanda: ''Gizli olanıdır." demişlerdir.
Bu ihtilafın hulâsası: Boşama, azâd etme ve anlaşmada, zİyâdelik sahih midir?
Bazı âlimler: "Sahih değildir." bazıları da: "Sahihdir." buyurmuşlardır.
Şayet ikinci bedel, birinciden aşağı ise, cevap böyledir. Mehirde ise, aleniyete değil; gizlide olana itibar edilir. Tatarhâniy-ye'de de böyledir.
Bir erkekle, bir kadın, alenî olarak, dinarlar karşılığında nikâh akdi yaparlar veya alenî nikâhda, mehir hususunda susarlarsa, mehir, her iki hâlde de mehr-i misil olur. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, karışma: "Seni, bin dirhem karühğı boşayacağım; fakat, onu yüz dinar olarak duyuracağız.'' derse; bu kadın yüz dinara boşanmış olur. Çünkü, talâk yüz dinar üzerine yapılmıştır. Her ne kadar, dinarları şaka ile el duyduluk yapsalar bile hüküm böyledir. Tatarhâniy-ye'de de böyledir. [8]
Konular
- Ecîr-i Müşterekin Hükmü:
- 2- Ecîr Konusunda Çeşitli Meseleler:
- 29- İCAREDE VEKİL TAYİN ETME
- 30- BUHÂRA'DA YAPILAN UZUN SÜRELİ İCÂRE
- 31- İŞ ÜZERİNE İSTİCAR VE İSTİSNA
- 32- İCARE HAKKINDA MUHTELİF MESELELER
- KİTABÜ'L-İKRAH
- 1- İKRAHIN MÂNÂSI, ÇEŞİTLERİ, ŞARTLARI VE HÜKÜMLERİ
- İkrahın Mânâsı:
- İkrahın Çeşitleri:
- İkrâh-ı Mülcî:
- İkrâh-ı Gayri Mülcî:
- İkrahın Şartı:
- İkrahın Hükmü
- 2- İKRAH KARŞISINDA YAPILMASI HELÂL OLAN VEYA HELÂL OLMAYAN ŞEYLER
- 3- TELCİE AKİDLERİ İLE İLGİLİ MESELELER
- 4- İKRAHLA İLGİLİ ÇEŞİTLİ MESELELER
- KİTÂBÜ'L-İKRÂR
- 1- İKRARIN SERİ MANASI, RÜKNÜ, ŞARTİ, CEVAZI VE HÜKMÜ
- İkrarın Mânâsı
- İkrarın Rüknü
- İkrarın Şartı
- İkrarın Hükmü
- 2- İKRAR SAYILAN VE İKRAR SAYILMAYAN ŞEYLER
- 3- İKRARIN TEKRARLANMASI
- 4- İKRARIN SAHİH OLDUĞU VE SAHİH OLMADIĞI HALLER
- 5- MEÇHUL VE MÜBHEM OLAN HUSUSLARDA İKRAR
- 6- HASTA KİMSELERİN İKRARLARI VE DİĞER FİİLLERİ
- 7- MURİSİN ÖLÜMÜNDEN SONRA VARİSİN İKRARI
- 8- İKRAR EDEN ŞAHISLA MUKİRRUN LEH ARASINDAKİ İHTİLÂF