logo logo

Yeni nesil güncel konularla ilgili sorular ve cevaplar!

Fetvalar.Com

Yeni Nesil Fetvalar

Sistemimize üye olarak sitemizi daha aktif olarak kullanabilirsiniz.

Üyelik için tıkla

Fetvalar.Com

Güncel sorular ve cevapları

3- TELCİE AKİDLERİ İLE İLGİLİ MESELELER

Bir adam, bir kadına, lâtife yollu: "Seni nikahlayacağım olur mu?" der; kadın da: "Olur." karşılığını verir ve buna kadının velisi de muvafakat ettikten sonra, evlenirlerse; bu nikâh caizdir.

Bu hükümde böyledir; diğer yönü, Allah'la kendi arasındadır.

Bir adam, bir kadına ve onun velisine: "Ben filan kadını bin dir­heme nikahlamak istiyorum. Ancak, bu mehri iki bin dirhem diye isim­lendiriyoruz." derse; bu durumda mehir bin dirhem olur.

Şayet velî: "Olur; yapalım." der ve görünüşte iki bin dirhem üze­rine evlenirlerse; nikâh caizdir. Mehir ise, bin dirhemdir.

Şayet her ikisi de gizli konuştuklarını ikrar ederler veya beyyine ib­raz ederlerse,

Şayet erkek: "Mehir yüz dinardır; fakat, biz bunu onbin dirhem olarak duyuralım." der ve buna iki de şahit edindikten sonra evlenir­lerse; —zahirde— bu nikâh onbin dirhem olarak caizdir. Ancak mehr-i misil gerekir.

Keza, gizlide "nikâh yüz dirheme" dedikleri hâlde, açıkta bir şey söylemeseler; bu nikâh da mehr-i misile caizdir.

Şayet, "akidleşme vaktinde, mehir hususunda birbirinizi razı et­mek şartıyla" denirse; mehir yüz dinar olmak üzere, nikâh caiz olur. Mebsût'ta da böyledir.   .

Bir erkekle bir kadın, gizlide bin dirheme nikah akdi yaparlar; sonra da, alenî olarak, "ikibin dirhem" derler ve buna el duyduluk ve lâtife olsun diye iki şahit edinirlerse; bu takdirde, mehir gizlide yaptıklan bin dirhemdir. Eğer şahitler "açıktan söylenen el duyduktu." diye şahitlik yapmazlarsa; o zaman mehir; alâniyet olan iki bin dirhem olur.

Bu, şunun gibidir. Aleniyette, diğerinden daha azını duyururlar ve öyle akid yaparlar ve taraflardan birisi, aleniyeti iddia ederek, bu hu­susta da beyyine ibraz eder; diğeride, gizlide yapılan akdi isbatlarsa; ale­niyeti iddia edenin beyyinesi kabul edilir.

Ancak, şahitler: "Akid gizli yapıldı. Biz âlâniyetin duyurmacık ol­duğuna şahitlik yapıyoruz." derlerse; o takdirde gizli olan kabul edilir; açıktan olan iptal edilir.

Bir adam, şaka ile, mal mukabili karısını boşar veya mal karşılı­ğı, kölesini azâd eder ve kadın da köle de kabul ederlerse, talâk vacip; mal lâzım olur.

İmâm M iı ha mm e d (R.A.) kitab'da şöyle zikreylemiştir:

Şaka (= lâtife) bir kadının kocasından, kölenin de efendisinden ge­lirse veya her iki taraftan birlikte olursa veya yalnız kadın veya köle ta­rafından olursa; hiç şüphe yokki kadın da, köle de kabul ettiği zaman mal lâzım olur; kadın, boş; köle de azâd olmuş olur.

Bu hallerde, şaka ile de olsa, yapılan şartlar sahihdir.

Fakıyh Ebû Cafer de böyle buyurmuştur. Muhıyl'te de böyledir.

Bir adam, gizlice karısını boşar veya kölesini azâd eder yahut kan bedelinde anlaşma yaptıktan sonra; bunları ikinci defa alenî olarak ya­parsa; sonradan yaptığının parasının, öncekinden daha az olması hâ­linde, alâniyeti sum'a(= duyurmak) riyâ(= elgördülük, gösteriş) için yapmış olur ve onun bedeli gizli olanıdır.

Buna iki şahit şehâdette bulunmaz ise, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre bedel yine gizli olanıdır.

İmâmeyn'e göre ise, bu hususta âlimlerin ihtilafı vardır: Bazıları: "Be­del duyurulandır." buyurmuşlar; bazılanda: ''Gizli olanıdır." demişlerdir.

Bu ihtilafın hulâsası: Boşama, azâd etme ve anlaşmada, zİyâdelik sahih midir?

Bazı âlimler: "Sahih değildir." bazıları da: "Sahihdir." buyurmuşlardır.

Şayet ikinci bedel, birinciden aşağı ise, cevap böyledir. Mehirde ise, aleniyete değil; gizlide olana itibar edilir. Tatarhâniy-ye'de de böyledir.

Bir erkekle, bir kadın, alenî olarak, dinarlar karşılığında nikâh akdi yaparlar veya alenî nikâhda, mehir hususunda susarlarsa, mehir, —her iki hâlde de mehr-i misil olur. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, karışma: "Seni, bin dirhem karühğı boşayacağım; fa­kat, onu yüz dinar olarak duyuracağız.'' derse; bu kadın yüz dinara bo­şanmış olur. Çünkü, talâk yüz dinar üzerine yapılmıştır. Her ne kadar, dinarları şaka ile el duyduluk yapsalar bile hüküm böyledir. Tatarhâniy-ye'de de böyledir. [8]