Kurban Edilecek Hayvan Nasıl Olmalıdır?

Kurbanlık hayvan, fazla kusur ve ayıplardan salim olmalı­dır.Bedil'de de böyledir.

Boynuzu olmayan veya boynuzu kırılmış olan hayvan, kurban olur.Kâfî 'de de böyledir..

Eğer, bir hayvanın*dizkapaklan ve dirsekler gibi bir yeri, kemik başına varmcıya kadar kınlmışsa, bu hayvanı kurban etmek caiz ol-maz.Bedâi 'de de böyledir.

Cima yapamiyan, zekeri kesik, enenmiş hayvan kurban olur. Yaşlılığından dolayı doğum yapmayan, bir illeti bulunmaksızın me­mesinden süt çıkmayan, karnında yavru bulunan hayvan kurban olur.

Koyunun kuyruğu küçük olursa, kurban olur. Kuyruğu hiç yoksa yine kurban olur.

İmâm Muhammed (R.A.): "Kuyruğu olmayanın kurban olması caiz olmaz." buyurmuştur. Hulâsa Ma da böyledir.

îki gözü kör; bir gözü kör; kurban kesilecek yere kadar yürüye-miyecek derecede topal; belirli bir hastalıkla hasta; iki kulağı kesik; kuy­ruğu kesik; yaratılıştan kulaksız olan hayvanlar kurban olmazlar.

Yaratılışta kulağı gayet küçük olan hayvanın kurban olması caizdir.

Kulağının biri kökten kesik olan hayvan kurban olmaz. Yaratılışta tek kulaklı olan hayvan da kurban olmaz. Kulağının, kuy­ruğunun, gözünün —çoğu değil de—) zı arızalı olan hayvan kurban olur. Fazlası arızalı olursa, kurban olmaz.

Âlimlerimiz* bu hususta az ile çok arasında ihtilaf etmişlerdir.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'den bu hususta dört rivayet vardır.

Bu   rivayetleri;   Asıl   kitabında   İmâm   Muhammed   (R.A.)'den naklonulmuştur.

Cami' kitabında ise: "Kulağın, kuyruğun ve gözün üçde biri veya daha azı zayi olursa, böyle hayvanların kurban olmaları caiz olur. Bun­dan fazla olursa, kurban olmazlar." denilmiştir.

Sahih olan üçde bir ve ondan az olan, az hükmündedir. Üçte bir­den fazla çok hükmündedir.

Fetva da bunun üzerinedir. Felâvâyi Kâcfîhân 'da da böyledir.

Bir gözün yansı veya üçte birinin görmediğinin bilinmesi için, ko­yun bir gün veya iki gün aç bırakıldıktan sonra, ayıplı gözü bağlanır. Sonra ot yavaş yavaş ona kaylaştırılır. Koyunun otu gördüğü yer işa­retlenir. Sonra sağlam gözü bağlanır ve ot koyuna yavaş yavaş yaklaştı­rılır. Koyun otu nerede görürse orası da işaretlenir. Bundan "sonra bi­rinci görüş yeri ile ikinci görüş yerinin arası ölçülür. Eğer iki görüş ara­sındaki mesafe üçde bir nisbetinde ise, koyunun gözünün üçte ikisinin gittiği; eğer görüş mesafesi yarı ise koyunun gözünün gerçekten görmediği anlaşılır. Dişi bulunmayan hayvana gelince, eğer otlayıp karnını do­yuruyorsa, onun kurban olması caiz olur. Değilse, caiz olmaz. Bedâi'de de böyledir.

Doğru olan görüş de budur. Satha! 'nin Mahıyü 'nde de böyledir.

Bu tip koyuna arapçada hetmâ derler.

Sevlâ denilen hayvanın kurban olması caizdir. Sevlâ diye yayılma­sına mani olmayacak kadar deli olan ve sürüsünden ayrılmayan hayva­na derler.

Sürüsünden ayrılan ve otlamayacak kadar deli olan hayvan kur­ban olmaz.

Cerbâ denilen uyuz hayvan semiz, tavlı ise kurban olur; değilse kur­ban olmaz.

Şerkâ denilen hayvanı (= kulağı uzununa yarılmış hayvanı) kur­ban etmek caizdir.

Gerçekten Allah Resulü (S.A.V.), şerkâ, mukabele, müdâbere ve harka'nın kurban kesilmesini yasaklamıştır.

Şerkâ diye kulak ortasından kesilip delinmiş veya uzun yarılmış olan hayvana derler.

Mukabele diye kulağı ön tarafından yırtılmış hayvana derler.

Müdâbere diye, kulağı arka tarafından yırtılmış hayvana derler.

Harka diye ise, kulağı enine yarılmış bu surette çoğu veya yarısı giderse, kurban etmemeye hamlolunur. Bu tür hayvanların kurban ke­silmeleri tenzihen nehyolunmuştur. Bedıi'de de böyledir.

Ced*a denilen, burnu kesik hayvanı, kurban kesmek caiz olmaz. Zahîriyye'de de böyledir.

Havla,, yani bir gözünde görmesine mâni olmayan perde (= bez) bulu­nan hayvanı kurban etmek caizdir.

MeczÛze denilen, yünü kırkılmış koyun, kurban olur. Fetâviyi Ka-dftân'da da böyledir.

Memeleri kesilmiş olan veya yavrusu ememiyecek kadar küçük bulunan hayvan da, kurban olmaz.

Cidâ denilen, memesi kurumuş hayvan da kurban olmaz. Serahrf'-nin Muhıyt'nde de böyledir.

Yetîme isimli kitapda zikredildiğine göre Ebû Hassa el- Mâigraanf -ye: "Şayet, koyunun dili kesilmiş olsa onu kurban kesmek caiz olur mu?" diye yazılıp sorulmuş.

İmam:

"Evet, olur. Ancak, bu durumun o hayvanın otlamasına mâni ol­maması şarttır. Şayet otlayıp karnını doyuramıyorsa, onun kurban ol­ması caiz olmaz." demiştir. Talartaaniyye'de de böyledir.

öküzün dilinin kesik olması kurban olmasına manidir. Ancak, dili kesik olan hayvan koyun ise, onun kurban olup olmayacağı ihtilaf­lıdır. Gnnye'de de böyledir.

Dili olmayan koyun kurban olur; sığır ise kurban olmaz. Hnlâ-sa'da da böyledir.

Amr İbni Hafız'dan soruldu:

Koyunun veya sığırın her kulağından altıda bir kesilmiş olsa, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kıyası üzere, bu hâl kurban olmaya mâni olurmu?

Bu bedendeki necasete kıyasla sorulmuştur.

İmam şöyle buyurdu:

Bunlar mestlerde olan yırtıklar, sökükler gibi bir araya toplanmazlar.

Yine soruldu:

—Kurbanlığın dilinin üçte birisinden fazlası kesilmiş olursa; onun kurban olması caiz olurmu?

İmâm şöyle buyurdu:

—İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre caiz olmaz. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Cellâle denilen pislikten başka bir şey yemiyen hayvan, kurban olmaz.

Şayet pislik yiyen hayvan deve ise kırk gün hapsedilir; böylece eti temize çıkmış olur.

Eğer sığır ise, yirmi gün; koyun ise, on gün; tavuk ise üç gün, serçe ise bir gün hapsedilir, (yâni pislik yemekten men edilir.) FetSv&yi Kltfi-hân'da da böyledir.

Acfâ denilen, kemiğinin içinde iliği kalmamış kadar zayıflamış olan çok zayıf hayvanı, zengin olan zat kurban edemez. Fakat fakir olan şahsa kurban kesmek vacip olmadığı için, onun, kurban yapması caiz

olur.

Zira o fakir hakkında o hayvanın aynını kesmek vacip olur. Hay­vanın durumu ne olursa olsun, caizdir. Mebsût'ta da böyledir.

Şayet kurban olacak hayvanın iç yağı azalmışsa; onun kurban olması caizdir.

İmam Muhammed (R.A.) şöyle buyurmuştur: Eğer hayvan satın alınırken zayıf olur da sonra semizlenip yağla­nırsa onun kurban olması caiz olur, Fetâvâyi Kadihân'da da böyledir.

Memelerinin başı kesilmiş olan hayvanın kurban edilmesi caiz ol­maz. Eğer birisinin yansından azı kesilmiş olursa, bizim göz ve kulak hakkında söylediğimiz gibidir.

Keza koyun ve keçi hakkında yaratılışta, İnilmeleri (meme başları) olmaz veya bir âfetle birisi yok olup birisi kalırsa; o kurban olmaz.

Deve ve sığır hakkında ise, eğer birisi zayi olursa, kurban olur da, ikisi zayi olursa, kurban olmaz. Hülâsa'da da böyledir.

Hizâne kitabında şöyle zikredilmiştir:

Dört ayağının birisi kesilmiş olan hayvan kurban olmaz. Tatarfalnîyye'de de böyledir.

Erkekliği, dişiliği belli olmayan ve hunsâ denilen koyun kurban olmaz. Çünkü onun eti güzel olmaz. Vaktinin dışında kılı kırkılan keçi kurban edibebilir. Gunye'de de böyledir. Şatur denilen koyun, (yâni tek memesinin sütü kesilmiş olan koyun) kurban olmaz.

Deve ve sığır da, iki memesinin sütü kesilmiş olursa, kurban olmaz­lar. Çünkü koyun ve keçinin memeleri iki, deve ve ineklerin memeleri dört adet olur. Talarbiniyye'de de böyledir.

Bilginlerimizin bu babdaki kavilleri şudur: Olgun olan menfaati giderken veya güzelliğe mâni olan her ayıp, kurban olmaya manîdir. Eğer böyle olmaz ise, kurban olmaya mâni olmaz.

Zengin hakkında kurban olmaya mâni olan, her ayıp, ister satın almadan olsun, isterse satın aldıktan sonra olsun, her hâlde kurban ol­ması caiz olmaz. Fakir hakkında ise her hâlde kurban olması caizdir. Muhiyt'te de böyledir.

Bir adam, semiz bir kurbanlık satın aldıktan sonra, bu hayvan o hâlde satın alması hâlinde kurban olmayacak kadar zayıflarsa; zen­gin olan zat için, onu kurban kesmek caiz olmaz. Fakat fakir için, caiz olur.

Bu durum, zimmetin de kurban bulunmayan şahsa aittir. Şayet o hayvanı kurban niyetiyle satın alır ve kendisi de fakir hâle düşmez ve kurban Üzerine vacip olursa, bu kurbanı kesmesi caiz olmaz.

Bir adam, iki gözü sağlam bir kurbanlık aldıktan sonra, bu hay­vanın gözünün biri kör olur veya kulağı tamamen kesilmiş bulunur ya­hut kuyruğu tamaman kopmuş olur veya ayağı kırılmış olduğundan yü­rümeye gücü yetmezse, sahibinin zengin olması hâlinde, bu hayvan kur­ban olmaz, fakir ise, kurban olur. Ölse veya çabnsa da yine böyledir.

Bir kurbanlık, kesilmek için, kesilme yerine getirildiğinde o hay­van tepinir ve bir ayağı kırılır; sonra da sahibi onu orada keserse, bu kurban caiz olur.

Keza boğazlanacağı zaman, sığırın gözünün biri kör olursa; yine kurban caiz olur.

Kıyâsa uygun olan ise, kurban olmasının caiz olmamasıdır.

Bu kıyâsın vechi; Gerçekten bu ayıp (= kusur,) onunla hakk ya­kınlık hasıl olmadan önce olmuştur.

Istihsâna göre ise, bu durumlardan kaçınmak mümkün değildir. Zira koyun, kesileceği zaman tepinir ve o sebeble de arızalanabilir.

İmâm Ebfi Yûsuf (R.A.)'nın şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur: Kurban olacak bir hayvana ilaç yapılır ve o sebebden dolayı, bu hayva­nın bir gözü kör olur veya bir yeri kınlırsa, —İster aynı günde olsun, isterse bir gün sonra olsun— bu hayvanın kurban olması caizdir. Bedâ-i*de de böyledir.

Yedi kişi, kurban kesmek üzere, elli dirheme bir sığır satın alır­lar; başka bir yedi kişi de, yüz dirheme yedi adet koyun satın alırlarsa; âlimler bu hususta kanaat bildirmişler ve bir kısmı: "Öncekiler efdâl olur. "demişlerdir.

Evlâ olan görüş, sonrakilerin efdâl olmasıdır. Fetlvâyi Kübrâ'da da böyledir.

On kişi, bir adamdan, toplu olarak on koyun satın aldıklarında, satıcı:"Ben, bu on koyunu, size beherini on dirheme sattım." der; on­lar da:"Bizde satm aldık."derlerse; bu on koyuna, aralarında ortak olur­lar. Ve onlardan her birisi, o koyunlardan birisini kurban edebilir.

Şayet, bu koyunlardan birisinin bir gözü olmaz ve o on kişi her biri­si, "o koyunun kendisine ait olduğunu" inkâr ederse, hiç birinin kur­banı caiz olmaz. Çünkü, on kişinin yerine dokuz koyun kesilmesi caiz değildir. Fetâvâyİ Kldihin'da da böyledir.

Enenmiş olan hayvan, enenmemiş olan hayvandan daha efdâl-dir. Çünkü onun eti daha lezzetli olur. Mahiytte de böyledir.

Âlimler, "yedi kişinin birleşerek deve kesmelerinin mi yoksa, tek kişinin koyun kesmesinin mi daha efdâl olduğu hususun'da ihtilaf eylediler:

Bazıları: Eğer koyunun kıymeti, (Jevenin hisse kıymetinden fazla olursa, koyun kesmek efdâldir. Çünkü koyunun tamamı devenin ise ye­dide biri vacibdir." demişlerdir.

Şeyhu'l-İmâm Ebe Bekir Muhammed bin Fadfi de : Deve kesmek efdaldir. Çünkü, eti koyundan fazla olur.' buyurmuştur.

Bazıları da: Kesilen devede, nafile olarak kurban kesen ortak var­sa, o zaman efdâl olmaz. Ancak bir deveyi tek kişi kurban ederse elbet­te o zaman efdâl olur." demişler ve bunun namazda okunan kıraata benzeterek: Şayet o, az okunsa bile caiz olur. Fakat fazla okunursa, ef­dâl olur." buyurmuşlardır.

ŞeyhıTI-İmâm Ebû Hıfs d-Kebİr de:'Şayet koyunun ve deve hissesinin her ikisinin de kıymeti müsavi ise koyun kesmek efdâldir. Zira, onun eti daha güzeldir, "demiştir. Zahîrriyye'de de böyledir.

Koyun kurban etmek sığırın yedide birinden daha efdâldir. Her-ne kadar, kıymetleri eşit olsa bile, bu böyledir. Çünkü, koyunun eti, sığırın etinden daha lezzetli olur.

Eğer, sığırın yedide bir et hissesi, koyunun etinden fazla olursa; o zaman sığır efdâl olur.

Hulâsa, kıymetleri ve etleri müsavi olduğunda, hangisinin eti daha leziz ise, o efdâldir.

Eğer kıymetleri ve etleri ayrı ayrı olursa, eti fazla olan efdâldir.

Enenmemiş bir koyun yirmi dirheme; enenmiş bir koyun da on beş dirheme olur ve enenmiş koyunun eti, diğerinden az bulunursa, eti çok olan efdâldir.

Sığırın dişi olanı, erkek olanından efdâldir.

Bu hüküm, her ikisinin de etleri aynı ağırlıkta olduğu zaman böy­ledir. Çünkü, dişi sığırın eti, erkeğinden yumşak ve lezzetli olur. Bir kim­senin, bir inek kurban etmesi, altı koyun kurban etmesinden efdâldir. Yine bu hüküm etlerin aynı ağırlıkta olması hâlinde geçerlidir.

Şayet koyun, yedi adet olursa, o zaman, o inek kesmekten daha üstün olur. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.

Erkek koyun (koç) ve dişi koyun, kıymet ve et yönünden eşit olur­larsa, bu durumda koç, daha efdâl olur.

Şayet dişi koyun kıymetcede ve et yönünden daha fazla olursa, bu durumda koçtan efdâl olur. Zehiyre'de de böyledir.

İmam Saffâr'in Usûlu't-Tevhkl isimli kitabında:' 'Kurban kesilen gün­lerde, Horoz, tavuk kurban etmek yoktur. Mecûsû adeti olduğu için, o günlerde horoz, ytavuk kesmek —kurban kesenlere— benzemekden dolayı mekruhtur. Holâsa'da da böyledir.

Fakir olduğu için üzerine kurban düşmeyen bir kimsenin, o gün­lerde horoz ve tavuk kesmesi mekruhtur. Kerteri'nin VedzTde de böyledir.

Kurbanlığın büyük güzel ve semiz olması müstehaptır. Koyunların efdâl olanı semiz koç olan ve boynuzlu bulunandır. Bogazlama âletinin demirden ve keskin olması müstehaptır.

Boğazladıktan sonra bir müddet bekleyip, hayvandan canlılık be­lirtileri gidene ve bütün azalan sakin olup soğuyana kadar yüzülmeme-si müstehaptır.

Hayvanı boğazlayıp, eti soğumadan önce onu yüzmek mekruhtur.

Bedâi'de de böyledir.

Efdâl olan, kurbanlığı, —eğer kesmeyi iyi biliyorsa— sahibinin kendi eliyle kesmesidir. Çünkü, Mevlâya yakın olmakta en evlâ olan ken­disinin nefsidir; değilse, başkasına kestirmek efdâldir. Bu durumda uy­gun olanı da, kendisinin, kurbanının başında hazır bulunmasıdır. KâfPde de böyledir.

Bir adam, bir mecûsiye emreder ve o, bu şahsın kurbanını keser­se, bu kurban caiz olmaz. Çünkü bu ifsâddır. Zira mecûsinin kestiği hayvanın eti yenmez.

Şayet bir yahûdi veya nasrâniye emredip kestirirse, bu caiz olur. Zira bunlar ehl-i kitap oldukları için kestikleri yenir.
Fakat bu da mekruhtur. Çünkü kurban kesmek hakka yakınlıktır; yapılan iş ise, yakınlık değildir. Mebsût'ta da böyledir. [14]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..