logo logo

Yeni nesil güncel konularla ilgili sorular ve cevaplar!

Fetvalar.Com

Yeni Nesil Fetvalar

Sistemimize üye olarak sitemizi daha aktif olarak kullanabilirsiniz.

Üyelik için tıkla

Fetvalar.Com

Güncel sorular ve cevapları

7- BAŞKASININ YERİNE KURBAN KESMEK VE BAŞKASININ KURBANINI KENDİ ADINA KESMEK


Ebû'1-Leys Fetvalarında şöyle buyurmuştur: Bir adam, kendi şahsi kurbanını, başkasının emri olarak veya emri olmaksızın, başkasından bedel keserse bu, caiz olmaz. Çünkü başkası­nın nâmına kurban kesmenin tecvizi mümkün değildir. Ancak kesile­cek koyunda, başkasının mülküyetinin sabit olması gerekir. Koyunda da, onun mülkü olduğu sabit olmaz. Ancak, teslim almakla olur. Bur-da ise, ne âmirin teslim alması vardır; ne de vekilinin teslim alması var­dır. Zehıyre'de de böyledir.

Bir adam, sahibinin açık emri olmadan, başkasının yerine bir kur­ban keserse, onu sahibinin yerine kesmiş olur. Kesen şahsa tazminat gerekmez.

Bu istihsâen böyledir.

Burda bir kayıt yapılmamıştır. Tecnis de kurban sahibi Kurban kes­mek için kurbanlığı yatırırsa şeklinde bir kayıt vardır. Muhtar olan ka­vil ise, Öncekidir. GıyasîyyeMe de böyledir.

Bir adam, bir deveyi kendisi, gelini ve çocukları yerine kurban ederse, bu caiz olmaz.

Bu, zâhirür-rivâyededir.

Hasan bin Ziyâd, Udhiye Kİtabı'nda şöyle buyurmuştur: Eğer çocukları küçükse, hem kendisinden, hem de onların tama­mından caiz olur.

İmâm Ebâ Hınife (R.A.) ve İm&as Ebft Yûıaf (R.A.)'un kavli budur. Eğer büyük olurlar ve onların emriyle keserse, kurban hepsi adına caiz olur.
İmâm Ebâ Hanîfe (R.A.) ve İmim Ebâ Yûsuf (R.A.)'un kavli budur. Şayet onların tamamının veya bazısının emri olmadan keserse, ken­disinin diğerlerinin de (hiç birisinin ki) caiz olmaz. Bi'1-icma bu böyl&ı dir. Çünkü emir etmeyeninki et olur. O zaman hepsi de et olur.

Hasan bin Hyadı'n kavline göre: Bir adam kendisi, beş evladı, bil de ümmü veledi için bir deve kurban keser ve çocuklar da küçük olur* larsa, ümmü veled emretsin veya etmesin, hiç birinin kurbanı caiz olmaz

Ebn'l-Kâsım ise: "Nefsi için caiz olur." buyurmuştur. Fetâvâyi Kad| hân'da da böyledir.

Bir kimse, başka bir şahsın kurbanlığım, sahibinin emri olm^ dan kendi şahsı için kesse, o hayvanın kıymetini, sahibine Ödeyince, ke* senin kurbanı caiz olur.

Bu sahibinin yerine (= bedel) kurban olmaz. Çünkü, zahirdir ki» onun kanı, kendi mülküne karşı akmıştır.

Şayet kesilen hayvanı, sahibi alırsa, bu durumda, onun adına kur* ban caiz olur. Çünkü o, onun kurban olmasını niyet eylemişti. Bu durumda onu, bir başkasının boğazlaması zarar vermez. Serahsî'nin Muhıyt'-nde de böyledir.

îki kişi, yanlışlıkla birbirinin kurbanını kesseler; ikisinin kurba­nı da sahih olur. î s tin sân en tazminat gerekmez ve her birisi, arkadaşın­dan kendi kurbanının etini alır. Bir tazminat gerekmez.

Eğer etlerini yedikten sonra farkına varmışlarsa, her birisi diğer arkadaşı ile helâlleşir ve ikisinin de kurbanları caiz olur.

Şayet kurbanlar kıymetçe birbirlerinden farklı iseler, birisi aradaki farkı diğer arkadaşına öder. Şayet kurban günleri geçmişse, o kıymeti tasadduk eder. Çünkü o, etden bedel olmuştur. Kıfî'de de böyledir.

Rım'da şöyle zikredilmiştir: îki adam, koyunlarını bir yere koy­duktan sonra* yanılarak herbiri belirli bir koyununu iddia ederler ve id­dia eylemedikleri koyun da Bcyta'l-attio olursa; aralarında münazaa ey­ledikleri koyuna ortak olurlar. İkisinin kurbanı da caiz olmaz.

Şayet inek veya deve olmuş olsaydı ikisininde kurbanı caiz olurdu. Esahh olun budur.

Dört kişi, koyunlarını bir yere koyduklarında, onlardan birisi ölür ve ölen koyunun kime âit olduğunu bilemezlerse; geride kalan üç ko­yun satılıp, bedeli ile dört koyun alınır ve her birinin birer koyunu olur. Sonra da hepsi, bir birinin koyunlarının etinden yerler Ve aralarında he-lâlleşirler. Böylelikle, herbirinin kurbanı caiz olur. Hulâsa'da da böyledir.
Bir iple, üç kurbanlığı bağlarlar; sonra da bu koyunlardan biri­sinde, kurban olmaya mâni bir özür bulurlar ve her birisi o ayıplı koyu­nu inkâr ederek, geride kalan iki koyunda da münazaa yaparlarsa; o ayıplı koyun, Beyti'1-mâl in olur; geride kalan iki koyun Üçünün arasında hükmolunur. Tatarhâniyye'de de~ böyledir.

Bir adam fâsid bir satışla bir koyun satın alıp, onu da kurban olarak kesse, bu caiz olur.

Bu durumda satıcı muhayyerdir. Dilerse, sağ olduğu haldeki kıy­metini ödetir. Kurban kesene bir şey gerekmez.

Eğer kesilen koyunu alırsa, o zaman"kurban kesen onun sağ iken olan bedelini tasadduk eder ve kurban kesenden kurban sâkit olur," denilmiştir.

Bazıları da: "Kurban kesen şahıs, kesilenin fark bedelini tasadduk, eylemez." demişlerdir.

Sahih olan da budur.

Satıca kesileni almaz fakat müşteri kesilenin kıymeti arasındaki farka sulh olur veya o kıymetle satıcı onu satarsa, bir şey tasadduk edilmesi gerekmez. Zshîriyye'de de böyledir.

Bir adam, diğerine fâsid bir bağışla, bir koyun bağışlar; kendisine bağış yapılan şahıs da, onu kurban keserse; bağış yapan şahıs muhay­yerdir: Eğer o adama kurbanın sağ iken olan kıymetini ödetirse, kur­ban caiz olur. Ve ondan, sahibi yer.

Keza Ölüm hastası olan bir zat, hastalığında bir fdama bir ko­yun bağışlar ve kendisi de çok borçlu olur; koyun kendisine bağışlanan adam da, o koyunu kurban keserse; alacaklılar muhayyerdir: Eğer isterlerse, kesilen koyunu geri ister ve alırlar. Adam onun kıymetini tasadduk eder.

Eğer kesilen koyunun kıymetini ödetirlerse, kurban caiz olur. Çünkü koyun tazminatadır.

Eğer adam o koyunu geri verirse, nefsinden tazminat düşer. Bedai'-de de böyledir.

Bir adam, elbise karşılığında bir kurbanlık alıp, onu kurban ola­rak kestikten sonra, kurbanlığı satan zat, elbisede bir kusur bulup onu sahibine geri verirse; o zaman, kurban kesen şahıs muhayyerdir: îsterse koyunun bedelini öder; kurbanını tasadduk eylemez ve ondan yemesi caiz olur. îsterse kesilmiş koyunu noksan değeri ile geri verir.

Ondan sonrada bakılır: Eğer elbisenin kıymeti daha fazla ise, o el­bise tasadduk edilir.

Eğer koyunun kıymeti fazla ise o fazlalık tasadduk edilir. Çünkü koyun bedelli kesilmiştir.

Şayet satın alan şahıs, koyunda bir kusur bulursa, o zaman da sa­tıcı muhayyerdir: îsterse koyununu geri alıp, bedelini verir. Müşteride noksan olan hisse kadarını tasadduk eyler. Ve dilerse, koyunu kabul et­mez, ve kusuru kadar bedel öder. Müşteri de onu tasadduk eylemez. Çünkü o noksan kurbete dahil olmamıştır. Ancak, kurbete, kesilen hay­van girmiş ve o, noksanlıkla kesilmiş olmuştur.

Ancak, ihramlının av cezasında böyle değildir. Bu durumda bakı­lır: Eğer bu kusurla, avın bedeli karşılanmazsa; fazlasının tasadduk edil­mesi gerekir. Tahâvi Şerhı'nde de böyledir.

Bir adam, diğerine, bir koyun bağışlasa, bağış yapılan adamda o ko­yunu kurban veya et olarak yahut cezâ-i sâyd olarak boğazladıktan son­ra, bağış yapan şahıs, bağışından dönse adamın kurbanı ve menfaat için kestiği caiz olur.

İmam Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre bu durumda hibeden dönmek caiz olmaz.

Kendisine bağış yapılan şahsın da, herhangi bir tasaddukta bulun­ması gerekmez. Zahîriyye'de de böyledir.

Hasta bir adam, birisine bir koyun bağışlayıp, kendisine bağış yapılan şahıs da, onu kurban keser; sonra da hasta, —başka malı olmadan— ölürse; vârisler, o koyunun saghğındaki kıymetinin üçte ikisini o adama ödetir. Veya kesilmiş kurbanın üçte ikisini alır. Bağış yapılan şahıs ise, o üçte ikinin bedelini tasadduk eder. Kurbanı da caiz olur. Çün­kü kendi malı olarak kesmiştir. Serafetf'nin Mumyi'nde de böyledir. Semerkant ehlinin fetvalarında şöyle denilmiştir: Bir adam, kurban kesilen günlerde, beş adet koyun satın alır ve on­lardan birisini kurban kesmek irâde eder; ancak bunun hangisi olduğu­nu belirlemez ve başka bir adam da, o koyunlardan birisini, sahibinin emri olmadan, onun şahsı için kurban keserse o adam, kestiği koyu­nun bedelini tazmin eder. (= öderse) Çünkü, ou koyunların sahibi onun kestiğini ta'ym etmemiş ve delâleten izinde vermemiştir. Zehıy-re'de de böyledir.

Münieka'da şöyle zikredilmiştir. .

Ber adam, başkasının kurbanlığım zoraki elinden alıp, kendi nefsi için keserse; kıymetini sahibine Öder. Kendi kurbanı da sahih olur. Ho-lâsa'da da böyledir.

Bir adam, diğer birinin koyununu gasbeder ve onu kurban ke­serse, bu caiz olmaz. Onun sahibi muhayyerdir: Dilerse, onu noksan olarak alıp, geri kalan noksanını da ödetir. Dilerse, sağ olduğu zaman­ki kıymetini alır, O takdirde, koyun gasb zamanı gâsıbın mülkü oluyor ve istihsânen kurbanı da caiz oluyor.

Keza bir adam, bir koyun satın alır ve o, onu kurban keser; son­ra da ona bir hak sahibi çıkar ve o, onun önceki satış alımına razı olur­sa, kurban caiz olur. Eğer koyununu isterse, kurban caiz olmaz. Tahâvi Şerhı'nde de böyledir.

Bir adam diğerine bir koyun emânet eder; kendisine emânet edi­len zatda, o koyunu kurban keser; sahibi de bedelini isteyip alırsa; emânet edilen şahsın kurbanı caiz olmaz.

Bu cevap, ariyet (= ödünç) de olduğu gibi, icârde de böyledir.

Deveyi, öküzü ineği emânet alan veya icarlayan kimse, onu kur­ban olarak boğazlarsa; kurbanı caiz olmaz. Sahibi onun bedelini ister Ödetsin; isterse kindisini alsın müsavidir. Bedâİ'de de böyledir.

Rehin olan bir koyun, kurban edilse ve sonra da bedeli sahibine ödense, bu caiz olmaz. Fetâvâyi Kâdihân'da ve Hülâsu'da böyledir.

Bir adam kurbanlığını kestirmek İçin bir kasap çağırdığında» bu kasap* o koyunu kendisi için kurban ederse; işte o kurban, emredenin olur. Sirâciyye'de de böyledir.

Bir adam, bir kurbanlık alıp, başka birisine de emrederek, "onu kesmesini** söyler; o da keser, sonrada: "Bile bile besmeleyi okumadım" derse; kesen şahıs, kestiğinin kıymetini, sahibine öder. Âmir onun kıy­meti ile bir kurban daha satın alıp keser ve etini yiyemez.

Bu, bayram günleri devam etmekte ise böyledir. Eğer bayram gün­leri geçmişse, kıymetini fakirlere tasadduk eder. Feiiviyı Kftdürân'da da böyledir.

 Semâa, îmâm Muhammed (R.A.)'in şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

Bir adam, diğer bir adama kendisi adına bir koyun kesmesini em­reder; me'mur da, kesmez ve âmir o koyunu sattıktan sonra, me'mur onu keserse; bu durumda memur, onu öder. Âmirin onu battığını bilsin veya bilmesin, —parası için âmire başvuramaz. Âmirin o koyunu sattı­ğını bilirse* bu açıktır. Fa'-cat, bunu bilmez ise, ö durumda da, kendisi­ne emredildiği zaman, koyun kendisinin idi. N&üfî'nin VÎtattTnda da böyledir.

İbnii Semâ'nın Ecnas isimli kitabında İmâm B>û Yûsuf (R.A.)'nın şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur:

Bir adam, başkasına, bir koyun kesmesini emrettikten sonra emre­den şahıs, p koyunu satar; me'mur da onu, satıldığım bildiği hâlde ke­serse; müşteriye bedelini öder; âmire de müracaat edemez.

Şayet satıldığını bilmiyor ise, o takdirde müşteri ona koyunun kıy­metini ödete:,ıez. Eğer ödeyecek olursa, âmire müracaat ederek parası­nı ondan alır. Bu, satışın bozulmuş olması gibi olur. Zehıyre ve Mahıyfte de böyledir.
Üç adam, üç koyun satın alır ve kesecekleri zaman, şüpheye dü­şerlerse; Şeyhü'1-İmâm Ebû Bekir Muhammed bin Fadl "Uygun olanı, kesilen koyunların etinden, üçünün de yemesidir demiştir.

Birisi kendine âit olanı keserse, bu caiz olur. Başkasının emriyle onun koyununu da keserse, bu da caiz olur.

Bir adam, kurban kesmek istediğinde, koyunun sahibi, elini bı­çağın üzerine koyup kasaba yardım ederse, Şeyhû'l-İm&m: "Onlardan her ikisinin de besmele okumaları vacip olur. Birisi okumayı terkederse, kur­ban caiz olmaz." buyurmuştur. Zahîrîyye'de de böyledir.
En doğrusunu bilen Allahu Teâlâ'dır. [18]