12- SABİ VE BUNAĞA TİCARET İZNİ VERİLMESİ

Aklı başında olan bir sabiye (= çocuğa) alım-satım izni verilir­se; işte bu caizdir.

Alım-satımda akıldan murad, az veya çok aldanmayı veya aldat­mayı tanımaktan ibarettir. Suğrâ'da da böyledir.

Sabîye, babası veya velîsi ticâret izni verirse; bu sabî, izinli köle gibi olur.

Şayet, alım ve satıma aklı eriyorsa, bunun tasarrufâtı (= yâni ya­pacağı işler) geçerlidir.

Tasarrufât üç nevidir.
1-) Yalnız zarar olan tasarruflar. Talâk, itâk, hîbe (= bağış) ve tasadduk gibi..

Sabî bu gibi tasarruflar, yapmaya malik değildir. Eğer velîsi izin verirse, bu müstesnadır.
2-) Yalnız menfaat olan tasarruflar. Bağış kabulü; sadaka kabû-lu gibi..

Sabî, bunları, velîsi izin vermeden de kabul edebilir.
3-) Fayda ve zarar olabilen tasarruflar. Alış-veriş gibi... İcâre ve nikâh da böyledir. Sabî bunları yapmaya velisi izin verdiği zaman yet­kilidir. İzin verilmemişse, bu işleri yapamaz.

Sabînin velîsi, babasıdır.

Sonra, babasının vasisi; sonra, babasının babası olan ceddi (= de­desi) sonra, dedesinin vasîsidir.

Sonra vali veya hâkim yahut hâkimin vasîsîdir.

Ana ve ananın vasisinin, sabîye ticâret izni verme yetkisi yoktur. Kâfi'de de böyledir.

Amcanın, kardeşin, ve hükümle (= hâkimin kararı ile) tâyin edil­meyen velînin izni caiz değildir. Muğnî'de de böyledir.

Kız kardeşin, babanın kız kardeşinin, teyzenin sabîye izin ver­mesi caiz değildir. Hızânetü'l-Müftfn'de de böyledir.

Ticârette, sabî için izin elverişli olduğu zaman, o sabî buluğa eriş­miş hür menzilesindedir. Bu durumda, o sabî icara almaya ve icara ver­meye; ücretle çalışmaya, ücretli çalıştırmaya; alım ve satım yapmaya; vârisi bulunduğu menkul ve gayri menkûlünü satmaya yetkilidir. Yal­nız, kölesini mükâtep yapamaz. Muhıyt'te de böyledir.

Câmîü'l-Fetâvâ'da şöyle zikredilmiştir:

Bir baba, iki oğluna ticâret izni verdiği zaman, onlardan birisi, di­ğerinden bir şey satın alsa, bu caiz olur.

Vasî hakkında ise, caiz olmaz.

İbnü Semâa şöyle buyurmuştur: Bir adam, iki oğluna ticâret yapma­ları için izin verdiğinde, onların ikisi de küçük olurlar; sonra da bir ada­ma, "onların birinden, diğeri için, bir şey satın almasını" söylerse; bu sahih olmaz. Tatarhâniyye'de de böyledir.

İzinli bir sabî, bir köle satın alıp, ona ticâret izni verse, bu caiz­dir. Mebsût'ta da böyledir.

Ahş-verişe aklı yeten bir sabî, izin almadan önce, kendi malın­dan bir şey satar veya kendi nefsi için Bir şey satın alÖsa; bize göre, bu tasarrufu —velîsi izin verirse— geçerlidir; akdi caizdir.

Keza, akıllı bir sabî, başka birine vekil olarak, alış-veriş yaparsa; âlimlerimize göre, bu da caizdir. Mumyt'te de böyledir.

İzinli sabî, cariyesini nikahlamaya yetkili değildir. İmâm Ebû Ha-nîfe (R.A,.) ve İmâm Muhammed (R.A.)'ye göre, ona babası ve vasisi yetkilidir.

Kölesini evlendirmeye gelince, buna sabî de babası da vasisi de yet­kili değildir.

Keza, bu sabî büyür ve kölesinin evlenmesine izin verirse; bu da caiz olmaz;

Keza, köleyi, sabinin azâd etmesi de sahih olmaz. Büyüyünce izin verse; yine bu caiz olmaz.

Bunu bir yabancının yapması da caiz olmaz.

Şu mes'ele bunun hilâfınadir:

Bir yabancı, sabînin cariyesini evlendirir veya kölesini azâd eder; sabî de büyüyünce, buna rıza gösterirse, (izin verirse) bu caiz olur.
Bunda aslolan: Baba ve vasî tarafından, sabînin malından tasarruf edilen şeylerden her hangi birini yabancı yapına; büyüdükten sonra, onun izni ile o bâtıl olup, babanın ve vasinin yaptıkları caiz oluyorsa; onu bir yabancı yapar da sa8î büyüyünce, ona rıza gösterirse; işte o caiz olur. Çünkü sonundaki izin, önündeki izin gibidir.

Bu tasarrufât, bidayetinde sabînin izniyle caiz olunca, nihâyetinde de onun izniyle caiz ve geçerli olur. Çünkü burda aslına bakılır. Meb-sûl'ta da böyledir.

Anadan kalan miras hakkında, ananın vasîsinin ticârete velayet hakkı yoktur. Zehıyre'de de böyledir.

Sabî, bir kölesini, câriyesiyle evlendirse veya bunu sabînin baba­sı yahut vasîsi yapsa; bize göre caiz değildir. Sabî, ister borçlu olsun, isterse olmasın müsavidir.

Sabînin bir karısı olduğunda; babası veya bir yabancı, onu mal mukabili boşar veya talâkını verir yahut onun kölesini azâd eder; sabî büydükten sonra, buna rıza gösterirse; bu bâtıldır. (= geçersizdir) Bü­yüdüğü zaman: "Filanın ona verdiği talâk, onun üzerine vâkidir." ve­ya "Filanın azadı, onun üzerine vâkidir." derse; talâk ve ıtak vâki olur. (Yanı karısı; boş kölesi azâd olmuş olur.) Mebsûi'ta da böyledir.

Muğnî'de şöyle zikredilmiştir:

Baba ve vasî, sabînin malına mâliktirler. İzinli kölesi ise, basit bir ziyafete ve sadaka vermeye bile mâlik değildir. Nihâye'de de böyledir.

Akıllı bir sabî, kölesini, bin dirheme birisine satıp, parasını alır ve o köleyi de teslim eder ve müşterinin elinde iken, o köleye bir hak sahibi çıkar ve müşteriye tazmin ettirirse;*bu sabînin izinli olması hâlin­de müşteri, o sabîye müracaat ederek köle için verdiği parasını ondan alır.

Kefili varsa, isterse ona ödetir.

Şayet kefile ödetirse, bu kefil, sabîye —eğer onun söylemesi ile ke­fil olmuşsa— müracaat eder.

Şayet sabî ticaretten men edilmişse; —paranın zayi olmuş veya onu sabî zayi etmiş olması hâlinde— onun tazminatı bâtıldır. ( = geçersizdir)

Eğer biaynihî duruyorsa, müşteri onu, onun elinden alır.

Şayet adam, satın alınan şeyin aslını, müşteriye —müşteri sabîye vermeden önce— ödetmiş; sonra da kefilin söylemesiyle sabîye vermiş bilâhare de o köleye, —onun elinde iken bir hak sahibi çıkarmışsa taz­minat caizdir; müşteri, parasını, kefilden alır. Mebsût'ta da bolledir.

İzinli sabî, babasına bir köle satarsa, bunda bazı, vücûhlar vardır:
1-) Ya kıymetiyle satar
2-) Veya, kıymetinden bir miktar fazlasıyla satar.
3-) Yahut kıymetinden bir miktar aza satar.

Bunların hepsi de caizdir. Bu, bil-ittifak böyledir.

Amma halkın "aklanmış" diyeceği kadar, fazla noksana satarsa; işte burda iki görüş ayrılığı vardır:

Bazı nüshalarda zikredildiğine göre, bu üç imama göre de caiz olmaz.

Şayet onda küçük için açık menfaat bulunmazsa (şöyleki: Kıyme­tinin karşılığı kadarına veya az noksanına satarsa) İmâmeyn'e göre, bu —vasinin, sabînin malım, kendi nefsine satması gibidir ve caiz değildir.

Fakat, İmâm Ebû Hanîfe'(R.A.)'ye göre burda iki rivayet gerekir.

Şehu'l-İslâm'da böyle buyurmuştur. Muğnî'de de böyledir.

İzinli bir sabî, bir yabancıya az bir miktar noksanla satarsa; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, bu, bütün rivayetlere göre caizdir.

İmâmeyiTe göre ise, caiz değildir.

Eğer sabî, "parasını aldığını" söylerse; bu durumda da iki rivayet vardır: "Bazı rivayetlerde "caizdir."; bazılarında da: "Caiz değildir." denilmiştir.

Şeyhülislâm,  Şerhı'nde,  bu  rivayetlerin ihtilafı İmâm  Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göredir." buyurmuştur.

İnıâmeyn ise:'"Babanın veya vasinin ikrarı caiz olmaz." demişler­dir. Zehıyre'de de böyledir.

Zâhirü'r-rivâyede, sabinin ikrarı caiz olduğu gibi, babasının ik­rarı da caizdir, mebsût'ta da böyledir.

Sabinin: "Malını, vasiden aldığını" söylemesi caiz değildir.

' 'İzinden sonra malını vasiye verdiğini" söylemesi caizdir. Muhıyt'-te de böyledir.

Sabinin, ticarette borç ikrarı caizdir. Zehıyre'de de böyledir.

Giyâsiyye'de şöyle zikredilmiştir:

Vasi, sabiye izin vermiş ve o da "babasına borcunun olduğunu" ikrar etmiş veya izinden önce gasbta bulunduğunu ikrar etmiş olursa; bu ikrarı caizdir.

Keza, sabi, babasının terekesinde tasarruf ederse, —bir rivayet hariç— bu caizdir. Tatarhâniyye'de de böyledir.

İzinli bir sabi veya bunak gasbı veya bir malı izinsiz iken zayi ettiklerini söylerlerse; bunu söyledikleri zaman sorumlu tutulurlar. îk-rar olunan şahıs, ister doğrulasın; isterse yalanlasın böyledir.

Meselâ: Bir köle, borç ettiğini veya emânet aldığını, onuda izinsiz iken zayi ettiğini ikrar ederse, cevap aynıdır.

Bu İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre böyledir.

Diğer imamlara göre, eğer ikrar olunan şahıs doğruluyorsa; —hâlde değil de— bulûğdan sonra sorumlu tutulmaz.

Şayet yalanlarsa; hâlde muâhaze edilir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Aklı alım satıma yeten bunak, sabi gibidir.

Bunağa, ancak babası, vasisi, dedesi tarafından izin verilir. Başka taraftan izin verilemez.

Bunakla ilgili hüküm de sabinin hükmünün ay-dsidır. Hizânetü'l-Müflîn'de de böyledir.

Şayet, bunağın aklı alım-satıma ermiyorsa; onu oabası veya va­sisi izin verseler bile, ticâret yapması sahih olmaz.

Matuhun (= bunağın) aklı alım-satıma yetse bile, oğluna verdiği ticâret izni bâtıldır.

Bundan dolayı, matuhun büyük oğluna verdiği ticaret izni de, ay­nen sabi gibidir. Ancak, onun, ticârete aklı eriyorsa, o zaman izin sa­hih olur; aklı ermiyorsa sahih olmaz. Keza bunağa babası ve dedesinin dışında kim izin verirse versin, o bâtıldır. îster kardeşi olsun, ister am­cası olsun, isterse başka bir akrabası olsun, bu izin geçersizdir. Zehıyre ve Mebsût'ta da böyledir.

Bu aslen bunak olana dâirdir.

Fakat, önce akıllı olduğu hâlde sonradan bunamış olan şahsa ge­lince, onun babası, ona ticâret izni verse, bu sahih olur mu?

Fakıyh Ebû Bekir el-Belhî: "İstihsânen sahih olur." demişlerdir. Bu, İmâm Muhammet! (R.A.)'in kavlidir.

Fakıyh Ebû bekir, Muhammed bin İbrahim el-Meydanî de şöyle buyurmuştur:

İstihsânen sahih olur. Bu, bizim üç imamız'ın kavlidir. Buna göre, aklı başına geldi; sonra cinnet getirdi; babası da bunak veya mecnun; artık, onun oğlu için tasarruf yapmaya yetkisi yoktur. Ancak, evlendir­me tasarrufu vardır. Zehıyre'de de böyledir.

Sabinin malında tasarruf hakkı ticâret için izin verme hakkı da vardır. Keza, bu şahıs, o sabinin kölesine izin vermeye de yetkilidir.

Sabinin babası, küçük oğlunun kölesine ticâret izni verirse; bu da caiz olur.

Babanın ölümünden sonra, Vasi de böyledir. Keza, babanın ölümünden sonra, dede de böyledir. Vasi, baba tarafından tâyin edilmese bile, yine izin sahihtir. Fakat, baba hayatta iken, dedenin izni sahih olmaz. Keza, babanın vasisi varken, dedenin izni sahih olmaz. Bu, bize göre böyledir. Muğnî'de de böyledir.

Hâkim, yetimin kölesine ticâret izni verdiğinde, o yetimin baba­sının vasisi olmazsa; izin caiz olur. zehıyre'de de böyledir.

Babanın, vasisinin veya, hâkimin izninin sahih olduğu bir durum­da, köle borçlu düşerse, o köle satılarak borcuna karşılık verilir. Bize göre, bu böyledir.

Bir kadın ölüp, bir adama vasiyette bulunur ve bir —iki tane de babasız çocuk bırakır; o çocuğun, babası olmadığı gibi, babasının vasî-si ve dedesi de olmaz: bu kadın da bir hayli miras terkeder ve o sabinin kölesine anasının vasîsi izin verirse; bu izin sahih olmaz. Zehıyre'de de böyledir.

Hâkim, bir köleye, "yalnız yiyecek alım-satım yapması için" izin verdiği hâlde, bu köle başka şeyler de alıp satarsa; bu caizdir. Çünkü o, sabînin naibidir.

Baliğ olmuş bir efendi, kölesine: "Yalnız bez satın al ve sat. Başka bir şey alıp satma; seni başka şey alıp satmadan men ediyorum." derse; bu köle bütün ticâret? izinli sayılır. Hâkim böyle söylese geçersiz olur. Mebsut'ta da böyledir.

İzinli bir köle, hâkimin izin verdiği ticâreti yaparken ve izin ver­mediği ticâreti yaparken borçludur; her iki alacaklı da da'vâ ederse; bu durumda hâkim, kendisinin izin vermediği ticâreti yapan alacaklıların alacaklarını ibtâ! eder. Çünkü, onun, o hususta tasarrufati geçerli değildir.

Alacaklı başka hâkime çıksa; bu hâkim, diğerinin hükmünü ibtai edemez. Bu, başka bir içtihat gibi değildir.

Keza, hâkim, bütün tasarrufâtını caiz görür; alacaklılar da onun caiz gördüğü şeylerden dolayı alacaklı olduklarını isbat ederlerse; onu, başka hâkimin ibtâl hakkı yoktur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir hâkim, sabî veya bunağa ticâret izni verdikten sonra, bu hâ­kim azledilse; bu sabî ve bunak yine izinlidirler. Ticâretlerine devam eder­ler. Mebsut'ta da böyledir,

Sabînin veya bunağın babası veya vasîsi yahut dedesi olsa, ( — babasının babası) olur; hâkim de, o sabînin veya bunağın ticâret yaptı­ğını görür ve o da izin verir; çocuğun babası ise, izin vermekten kaçınır­sa; bu durumda, hâkimin izin vermesi de caizdir. Her ne kadar, hâki­min velayeti, baba ve vasîden sonra #e de, bu böyledir. Muhıyt'te de böyledir.

Hâkimin izin verdiği birini, baba veya vasî men ederlerse; hâ­kim hayatta oldukça bu men sahih olmaz. Muğnî'de de böyledir.

Hâkim ölür veya azledüirse azledilmesinden sonra, birisi izinli sabiyi ticâretten men ederse; bu menleri bâtıldır. (= geçersizdir.)

Keza, azlinden sonra, aynı hâkim men etse; menî geçersizdir. Ancak bir hâkim ölür veya azledilir de, yerine başka bir hâkim ge­lir ve o men ederse, men'î geçerli olur. Mebsut'ta da böyledir.

İbrahim'in Nevâdiri'n de, İmâm Mehummed (R.A.)'in şöyle buyurduğu nakledilmiütir: Hâkim, bir çocuğun kölesine, ticâret izni verir; vasîsi, bunu hoş görmese bile, o izin caizdir. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bir hâkim, sabînin kölesine ticâret izni verdiğinde, o çocuğun ba­bası sağ olur ve o izni kerih görürse; bu izin, yine de caiz olur. Muğnî'de de böyledir.

Şeyhu'l-İslâm şöyle buyurmuştur:

Bir hâkim, bir sabi veya bunağın yahut sabînin kölesinin alış-veriş yaptığını gördüğü hâlde susup bir şey söylemezse; bu hâl, ticâret için izin sayılmaz.

Aklı, alış-verişe yeten sabî izinsiz olarak bir şey satar veya satın alır yahut icara verir veya icarlarsa; bu akidler velîriin iznine kadar bekleti­lir. Eğer, veli, o işte menfaat görürse, izin verir; zarar görürse, izin ver­mez. Velî, bu akdi bozduğu zaman, akid bozulmuş olur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, küçük veya bunak olan oğluna izin verir; ancak, onun yalnız alım-satıma aklı eriyor olur, veya ona, vasîsi izin verir; sonra da baba veya vasiye "onun ticâret sebebiyle veya icâre yahut vedîa, mudâ-rebe, rehin veya cinayet gibi şeyler sebebiyle borçlu olduğunu" söyler­ler; baba ile vasî ise bunları kabul etmezler, inanmazlar; sabî ve bunak da onları yalanlarsa; bu, kölesinin borcunu veya cinayetini ikrar edene muhaliftir.

Baba veya vasî, küçük bir çocuğun me'zun kölesine karşı ikrar­da bulunduklarCûda; borç veya cinayet hususundaki ikrarları bâtıl olur.

Şayet izinli sabî veya bunak, ticârete'izinli kölesi hakkında borç veya cinayet ikrarında bulunursa ikrarı caiz olur. Muhıyl'te de böyledir.

Bir adam, oğluna ticâret izni verdikten sonra, onu men ederse; bu men'i sahih olur. Keza, bir vasî de küşüğe izin verdikten sonra, men eylese; - izin gibi— men'i de sahih olur.

Bir adam, küçük oğluna veya küçük oğlunun kölesine ticâret izni verdikten sonra, bu baba ölürse, küçük oğul için babanın ölümü, ticâ­retten men olur. Zehıyre'de de böyledir.

Bir vasî, yetime veya onun kölesine ticâret izni verdikten sonra öiür; ölürken de onun men edilmesini vasiyet ederse; bu durumda o memnudur.

Aynı şekilde, hâkim izin verdikten sonra, bu hâkim ölür veya az­ledilir yahut delirirse; o takdirde, izinli yine izinli olur. Hızânetü'l-Miiftfn'de de böyledir.

Bir adam, küçük oğlunun kölesine ticâret izni verir; sonra da oğlu ölür ve o köleye, baba vâris olursa; bu durum, o köle için ticâretten men olur  ,^et, o köleyi babası oğlundan satın alırsa, bu durumda, o köle ticâretten men edilmiş olur. Mebsût'ta da böyledir.

Şayet baba, oğlunun kölesine ticâret izni verir bilâhare de oğlu bulûğa erişirse; izin devam eder.

Bunak da böyledir. Bunak da iyileşince, kölesine babası tarafın­dan verilen izin devam eyler. Zahîrîyye'de de böyledir.

Şayet  baba, oğlu bulûğa eriştikten sonra ölürse ve bunak, i fa­kat bulduktan sonra ölürse; köle yine izinlidir,

Bir baba, oğlunun kölesine izin verdikten sonra, irtidat eder; sonra da onu ticâretten men eder; bilâhare de tekrar müslüman olursa; men'î caizdir.

Şayet riddeti hâlinde iken öldürülürse; yine o köle memnudur.

Eğer küçük oğlu ölür; o da babasının riddetinden sonra ticârete izin vermiş olur; bilâhere de satın alır ve satar; borçlanır ve sonra men edi­lir; daha sonra da baba müslüman olursa; bunların hepsini oğlunun yap' ması câİz olur.
Eğer riddeti hâlinde, baba öldürülür veya ölürse; oğlunun yaptık­ları bâtıl (= geçersiz) olur. Bunlar, bi'1-ittifak böyledir.

Küçüğün veya bunağın zimmî olan kölesi, kendi dini üzerindedir. Yukarda söylediklerimizin aynısı bundada cereyan eder.

Çocuğun anasının müslüman olması veya kendisinin —akıllı oldu­ğu hâlde— islamiyeti kabul etmesi hâlinde, zimmî olan babasının izni bâtıl (= geçersiz olur.

Bundan sonra, babası müslüman olsa bile, o izin, caiz olmaz ve geçerli sayılmaz. Mebsût'ta da böyledir.
En doğrusunu bilen Allhu Teâlâ'dır. [15]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..