7- İKİ KİŞİNİN ORTAK BULUNDUĞU BİR KÖLEYE, SAHİPLERİNİN VEYA ONLARDAN BİRİNİN İZİN VERMESİ
Aslolan, iki efendiden birisinin, kendi hissesine izin vermesi sahihtir. Ortağının hissesine izin vermesi ise, sahih değildir. İzin veren ortağın izni sahih olduğu zaman, susan ortak kendi nasibi hakkındaki izni feshetmek istese; buna hakkı yoktur.
Bu izinli kölenin bütün alış-verişi caiz olur. Bu, el-AsFde böylece zikredilmiştir.
Alımları ve satımları caiz olunca, onun kazancına ve elinde olana, borç isabet edebilir.
Şayet borç, köleye, kazancı sebebiyle isabet etti ise (şöyleki; Köle kazandı, kâr etti, ticâreti sebebiyle de borçlandıysa) kıyâs, o borcun, izin verenin hissesinden verilmesidir ve yansının da izin vermeyip susan şahsın hissesinden verilmesidir.
İstihsân ise alacaklıların tamamına, kölenin bütün varlığı, hem izin verenin hemde susanın hissesinden verilmesidir.
Bu kıyâs ve istihsân üzerine, bu köle, tamamen men edilmiş biri olduğu hâlde, kendisi, alım-satım yapmış ve ticaret sebebiyle kazanç sa -lamış veya borçlanmişsa; bu durumda kazancını, borcuna karşılık vermesi istihsândır.
Kıyasa gelince, sarf edemez. Kazancının tamamı efendisinindir. Burcunu, azâd edildikten sonra öder. Ancak, kendisine izin veren şahıs sebebiyle borçlanırsa; onun hissesinden borcu ödenir. İzin vermeyenin hissesinden bir şey ödenmez.
Fakat, kölenin kazanç sebebi ve borç sebebi bilinmiyorsa; (şöyleki: Köle: "Bağış sebebiyle kazandım; ticâret sebebiyle değildir." derse) o takdirde, ona ortak olurlar.
Şayet, izin veren ve köle ikisi birlikte: "Hayır, bu kazanç ticâret sebebiyledir." derlerse; kıyâsen efendinin sözü geçerli olur.
İstihsânen ise, kölenin sözü geçerlidir. Muğnî'de de böyledir.
İzinli kölenin yanında, ticaretten isabet etmiş mal olur. İzin vermeyen efendisi de: "Ben, bunun yarısını alırım." derse; onda, onun hakkı yoktur.
Fakat, köle borçlu olursa; o malın tamamı onlara verilir.
Şayet bundan sonra, bir şey artarsa; o takdirde izin veren de, izin esnasında susan da o artan mala yarı yarıya ortak olurlar.
Şayet borç fazla gelirse; o borcu ödemek hasseten izin verene âit olur.
Keza, köle gasbeylediğini söyler veya başkasının malını zayi eylediğini söyler ve bu beyyine ile sabit olursa; hiç birinin izin vermemiş olmaları gibi rakâbesine âit olur. Mebsût'ta da böyledir.
İki kişinin ortak bulunduğu bir köleye, onlardan birisi ticâret izni verir; o köle de bir şey alıp satar; ona izin vermeyen ortak da onu o hâlde görür ve onu yasaklamazsa; o da, ona izin vermiş olur.
Şayet izin vermeyen zat, çarşıya gelir de, onları o köleye bir şeyler satmaktan men eder ve: "Eğer ona bir şey satarsanız; ben karışmam; ortağıma aittir." der; sonra da o köleyi, alım-satım yapıyor olarak görür ve bir şey söylemez, susarsa; kıyâsen hissesine âit bu hâl izin sayılır.
İstihsânen ise. hissesine âit izin olmaz.
Bu, şunun hilafınadır:
Köle tamamen mahcur olur; o adamda, onu çarşı ahâlisinden bir şey alıp satmaktan men eder; sonra da onun ticâretle uğraştığını görünce, susarsa, o zaman, köleye izin vermiş sayılır. Her ne kadar, ticâretten men etmeden önce susmuş olsa bile böyledir. Mahıyt'te de böyledir.
İki efendiden birisi, köleye izin verdiği hâlde; diğeri, çarşıya gelerek, çarşı halkına "o köleye satış yapmamalarını" söyler; sonra da izin vermeyen zat, ortağının, köledeki hissesini satın alırsa; o köle tamamen ticâretten men edilmiş olur. Onu satın alan zat, bu kölenin alım-satımını görür ve men etmezse; bu, o köleye ticâret izni olur. Mebsnt'ta da böyledir.
îki ortaktan birisi, diğerine: "Hissene izin verdim. Kendi hisseme de verdim." derse; bu, o kölenin tamamına izin olur. Tatarhâniyye'de de böyledir.
îki kişi, bir köleye ortak bulunduklarında; onlardan birisi, diğerine, "kendi hissesini mükâtebe yapmasına" izin verir; o da mükâtep yaparsa; bu, her ikisi için de köleye ticâret izni olmuş olur. Fakat, kitabet, onu mükâtebe yapana aittir.
İmâm Ebo Hanîfe (R.A.)'ye göre, o kölenin kazancının yarısı, kendisini mükâtebe yapmayan ortağa aittir.
Keza, birisi, diğerini "Kendi hissesini mükâtep yapmaya" vekil eder; o da öyle yaparsa; yine onun kazancına mükâtep yapan ile vekil olan ortak, ortak olurlar.
İki ortakdan birisi izin verir ve ona borç isabet ettikten sonra da, diğer arkadaşının hissesini satın alır; sonra yine satın alıp ve böylece satar ve onun borçlu olduğunu da bilmezse; borcunun önceki de, sonraki de önceki hisse sahibinin olacaktır.
Hissesini arkadışından satın aldıktan sonra, onun ahm-satım yaptığını bilse; bu, satın almış olduğu yarıya da ticâret izni olur. Öiiceki borç, önceki hisse sahibine aittir. Sonraki borç ise, köleye aittir. Meb-sût'ta da böyledir.
İki ortak, iki kölelerine ticâret izni verirler; onlardan her birine de yüzer dirhem ödeme yaparlar; bir yabancı da yüz dirhem verir ve, onlardan her biri, vadeli olarak bir şey satarlar ve o yüz dirhem sebebiyle köle satılır veya ölürse; onun yarısı yabancının olur. Geri kalanı da ortaklar aralarında taksim edilir. Muğnî'de de böyledir.
Bir adam, ortak bulunduğu bir köleye ticâret izni verir; bu kölede borçlanırsa, ona izin veren ortağa: "Ya borcu öde; yoksa köledeki hisseni satarız." denilir. Sirâriyye'de de böyledir.
İki kişi, bir köleye ortak olduklarında; onlardan birisi, kendi hissesini mükâtep yaparsa; bu onun için ticârette izin olur; diğeri, onun kitabetini ibtâl ettirir. Şayet o köle, önce borçlanırda, sonra kitabeti ib-tâl edilirse; o borç, hasseten onu mükâtebe edene aittir.
Eğer kitabetini ibtal etmez ve hatta, onun alım-satımını gördüğü hâlde, onu men etmezse; bu hâl, onun için kitabete izin sayılmaz. Bu şahısın kitabeti ibtâl hakkı vardır.
Bu, o köleye ortaklardan birinin izin vermiş olduğu zaman böyledir. Şayet, diğeri de onun kitabetini, ona reddeder ve bu köle sonradan borçlanırsa; borcunun tamamı için satılır; değilse borcu efendileri öder. Mebsût'ta da böyledir.
İzinli bir köleye, onun iki efendisinden birisi, yüz dirhem verirse; mes'ele hâli üzeredir. O yüz dirhem, yabancı ile onun arasında taksim edilir. (Şöyleki: Yüz dirhem üçe bölünür; üçte ikisini efendisi alır. Üçte birisini de yabancı alır.) Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir.
İmâmeyn'e göre, efendisine dörtte biri, yabancıya da dörtte üçü verilir. Sirâcü'l-Vehhâc'da da böyledir.
îki kişi, müfâveda ortağı veya ınân ortağı olduklarında; bu ortaklıklarıyla ilgisi olmayan bir köleleri bulunur ve bu ortaklardan birisi, o köleye, ortaklık malından yüz dirhem verir; bir yabancı da ona yüz dirhem verir; sonra da köle ölüp; geride yüz dirhem bırakır veya borcu için, bu köle satılır ve ancak yüz dirhem ederse; yabancı onun üçte ikisini alır; ortaklar, üçte birini alırlar.
Şayet ortaklıkları, ınân ortaklığı olsaydı; köle de ortak malı olduğu hâlde onlardan birisi, ona yüz dirhem verseydi; bir yabarcı da yüz dirhem vermiş olsaydı; yine onun yüz diihemi, üçe bölünür ve üçte ikisini yabancı alır; üçte birisini de iki ortak aralarında taksim ederlerdi.
Şayet köle ortak malı olur ve ortakların ikisi veya birisi, ortaklıktan yüz dirhem verir; yabancı da yüz dirhem verirse; mesele hâli üzre kalır ve o ortaklara hiç bir şey verilmez; hepsi yabancının olur. Mebsût'ta da böyledir.
Câmiu'l-Fetâvâ'da şöyle zikredilmiştir:
îki kişinin, ortaklaşa bir köleleri olur ve ona ticâret izni verirler ve ona bin dirhem borç isabet ederse; ortaklardan birisinin bulunmadığı zaman, alacaklı gelerek alacağını ister; kölenin efendisi de kendi hissesini yediyüz dirheme sattıktan sonra, diğer ortağı gelip, o da hissesini beşyüz dirheme satarsa; alacaklıya üçyüz dirhemini verir ve onun borcu ödenmiş olur. Geride iki yüz dirhem kain-. O da, hissesini yedi yüz dirheme satana verilir. Böylece borcu müsavi şekilde ödemiş olurlar. Ta-tarhâniyye'de de böyledir.
tki kişi, ortak bulundukları bir köleye, izin verirler; sonra da, ona, ortaklardan birisi, yüz dirhem verir; yüz dirhem de bir yabancı verir; bundan sonra da, bir şey vermeyen efendi, kaybolup, yabancı gelerek, ona yüz dirhem verenin hissesinin satılmasını ister ve o da hissesini beşyüz dirheme satar; yabancı da onu alır; sonra da diğer efendisi, gelirse, onun hissesi de satılır ve yabancıya verilir. Mebsût'ta da böyledir.
En doğrusunu bilen Allahu Teâlâ'dır. [10]
Bu izinli kölenin bütün alış-verişi caiz olur. Bu, el-AsFde böylece zikredilmiştir.
Alımları ve satımları caiz olunca, onun kazancına ve elinde olana, borç isabet edebilir.
Şayet borç, köleye, kazancı sebebiyle isabet etti ise (şöyleki; Köle kazandı, kâr etti, ticâreti sebebiyle de borçlandıysa) kıyâs, o borcun, izin verenin hissesinden verilmesidir ve yansının da izin vermeyip susan şahsın hissesinden verilmesidir.
İstihsân ise alacaklıların tamamına, kölenin bütün varlığı, hem izin verenin hemde susanın hissesinden verilmesidir.
Bu kıyâs ve istihsân üzerine, bu köle, tamamen men edilmiş biri olduğu hâlde, kendisi, alım-satım yapmış ve ticaret sebebiyle kazanç sa -lamış veya borçlanmişsa; bu durumda kazancını, borcuna karşılık vermesi istihsândır.
Kıyasa gelince, sarf edemez. Kazancının tamamı efendisinindir. Burcunu, azâd edildikten sonra öder. Ancak, kendisine izin veren şahıs sebebiyle borçlanırsa; onun hissesinden borcu ödenir. İzin vermeyenin hissesinden bir şey ödenmez.
Fakat, kölenin kazanç sebebi ve borç sebebi bilinmiyorsa; (şöyleki: Köle: "Bağış sebebiyle kazandım; ticâret sebebiyle değildir." derse) o takdirde, ona ortak olurlar.
Şayet, izin veren ve köle ikisi birlikte: "Hayır, bu kazanç ticâret sebebiyledir." derlerse; kıyâsen efendinin sözü geçerli olur.
İstihsânen ise, kölenin sözü geçerlidir. Muğnî'de de böyledir.
İzinli kölenin yanında, ticaretten isabet etmiş mal olur. İzin vermeyen efendisi de: "Ben, bunun yarısını alırım." derse; onda, onun hakkı yoktur.
Fakat, köle borçlu olursa; o malın tamamı onlara verilir.
Şayet bundan sonra, bir şey artarsa; o takdirde izin veren de, izin esnasında susan da o artan mala yarı yarıya ortak olurlar.
Şayet borç fazla gelirse; o borcu ödemek hasseten izin verene âit olur.
Keza, köle gasbeylediğini söyler veya başkasının malını zayi eylediğini söyler ve bu beyyine ile sabit olursa; hiç birinin izin vermemiş olmaları gibi rakâbesine âit olur. Mebsût'ta da böyledir.
İki kişinin ortak bulunduğu bir köleye, onlardan birisi ticâret izni verir; o köle de bir şey alıp satar; ona izin vermeyen ortak da onu o hâlde görür ve onu yasaklamazsa; o da, ona izin vermiş olur.
Şayet izin vermeyen zat, çarşıya gelir de, onları o köleye bir şeyler satmaktan men eder ve: "Eğer ona bir şey satarsanız; ben karışmam; ortağıma aittir." der; sonra da o köleyi, alım-satım yapıyor olarak görür ve bir şey söylemez, susarsa; kıyâsen hissesine âit bu hâl izin sayılır.
İstihsânen ise. hissesine âit izin olmaz.
Bu, şunun hilafınadır:
Köle tamamen mahcur olur; o adamda, onu çarşı ahâlisinden bir şey alıp satmaktan men eder; sonra da onun ticâretle uğraştığını görünce, susarsa, o zaman, köleye izin vermiş sayılır. Her ne kadar, ticâretten men etmeden önce susmuş olsa bile böyledir. Mahıyt'te de böyledir.
İki efendiden birisi, köleye izin verdiği hâlde; diğeri, çarşıya gelerek, çarşı halkına "o köleye satış yapmamalarını" söyler; sonra da izin vermeyen zat, ortağının, köledeki hissesini satın alırsa; o köle tamamen ticâretten men edilmiş olur. Onu satın alan zat, bu kölenin alım-satımını görür ve men etmezse; bu, o köleye ticâret izni olur. Mebsnt'ta da böyledir.
îki ortaktan birisi, diğerine: "Hissene izin verdim. Kendi hisseme de verdim." derse; bu, o kölenin tamamına izin olur. Tatarhâniyye'de de böyledir.
îki kişi, bir köleye ortak bulunduklarında; onlardan birisi, diğerine, "kendi hissesini mükâtebe yapmasına" izin verir; o da mükâtep yaparsa; bu, her ikisi için de köleye ticâret izni olmuş olur. Fakat, kitabet, onu mükâtebe yapana aittir.
İmâm Ebo Hanîfe (R.A.)'ye göre, o kölenin kazancının yarısı, kendisini mükâtebe yapmayan ortağa aittir.
Keza, birisi, diğerini "Kendi hissesini mükâtep yapmaya" vekil eder; o da öyle yaparsa; yine onun kazancına mükâtep yapan ile vekil olan ortak, ortak olurlar.
İki ortakdan birisi izin verir ve ona borç isabet ettikten sonra da, diğer arkadaşının hissesini satın alır; sonra yine satın alıp ve böylece satar ve onun borçlu olduğunu da bilmezse; borcunun önceki de, sonraki de önceki hisse sahibinin olacaktır.
Hissesini arkadışından satın aldıktan sonra, onun ahm-satım yaptığını bilse; bu, satın almış olduğu yarıya da ticâret izni olur. Öiiceki borç, önceki hisse sahibine aittir. Sonraki borç ise, köleye aittir. Meb-sût'ta da böyledir.
İki ortak, iki kölelerine ticâret izni verirler; onlardan her birine de yüzer dirhem ödeme yaparlar; bir yabancı da yüz dirhem verir ve, onlardan her biri, vadeli olarak bir şey satarlar ve o yüz dirhem sebebiyle köle satılır veya ölürse; onun yarısı yabancının olur. Geri kalanı da ortaklar aralarında taksim edilir. Muğnî'de de böyledir.
Bir adam, ortak bulunduğu bir köleye ticâret izni verir; bu kölede borçlanırsa, ona izin veren ortağa: "Ya borcu öde; yoksa köledeki hisseni satarız." denilir. Sirâriyye'de de böyledir.
İki kişi, bir köleye ortak olduklarında; onlardan birisi, kendi hissesini mükâtep yaparsa; bu onun için ticârette izin olur; diğeri, onun kitabetini ibtâl ettirir. Şayet o köle, önce borçlanırda, sonra kitabeti ib-tâl edilirse; o borç, hasseten onu mükâtebe edene aittir.
Eğer kitabetini ibtal etmez ve hatta, onun alım-satımını gördüğü hâlde, onu men etmezse; bu hâl, onun için kitabete izin sayılmaz. Bu şahısın kitabeti ibtâl hakkı vardır.
Bu, o köleye ortaklardan birinin izin vermiş olduğu zaman böyledir. Şayet, diğeri de onun kitabetini, ona reddeder ve bu köle sonradan borçlanırsa; borcunun tamamı için satılır; değilse borcu efendileri öder. Mebsût'ta da böyledir.
İzinli bir köleye, onun iki efendisinden birisi, yüz dirhem verirse; mes'ele hâli üzeredir. O yüz dirhem, yabancı ile onun arasında taksim edilir. (Şöyleki: Yüz dirhem üçe bölünür; üçte ikisini efendisi alır. Üçte birisini de yabancı alır.) Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir.
İmâmeyn'e göre, efendisine dörtte biri, yabancıya da dörtte üçü verilir. Sirâcü'l-Vehhâc'da da böyledir.
îki kişi, müfâveda ortağı veya ınân ortağı olduklarında; bu ortaklıklarıyla ilgisi olmayan bir köleleri bulunur ve bu ortaklardan birisi, o köleye, ortaklık malından yüz dirhem verir; bir yabancı da ona yüz dirhem verir; sonra da köle ölüp; geride yüz dirhem bırakır veya borcu için, bu köle satılır ve ancak yüz dirhem ederse; yabancı onun üçte ikisini alır; ortaklar, üçte birini alırlar.
Şayet ortaklıkları, ınân ortaklığı olsaydı; köle de ortak malı olduğu hâlde onlardan birisi, ona yüz dirhem verseydi; bir yabarcı da yüz dirhem vermiş olsaydı; yine onun yüz diihemi, üçe bölünür ve üçte ikisini yabancı alır; üçte birisini de iki ortak aralarında taksim ederlerdi.
Şayet köle ortak malı olur ve ortakların ikisi veya birisi, ortaklıktan yüz dirhem verir; yabancı da yüz dirhem verirse; mesele hâli üzre kalır ve o ortaklara hiç bir şey verilmez; hepsi yabancının olur. Mebsût'ta da böyledir.
Câmiu'l-Fetâvâ'da şöyle zikredilmiştir:
îki kişinin, ortaklaşa bir köleleri olur ve ona ticâret izni verirler ve ona bin dirhem borç isabet ederse; ortaklardan birisinin bulunmadığı zaman, alacaklı gelerek alacağını ister; kölenin efendisi de kendi hissesini yediyüz dirheme sattıktan sonra, diğer ortağı gelip, o da hissesini beşyüz dirheme satarsa; alacaklıya üçyüz dirhemini verir ve onun borcu ödenmiş olur. Geride iki yüz dirhem kain-. O da, hissesini yedi yüz dirheme satana verilir. Böylece borcu müsavi şekilde ödemiş olurlar. Ta-tarhâniyye'de de böyledir.
tki kişi, ortak bulundukları bir köleye, izin verirler; sonra da, ona, ortaklardan birisi, yüz dirhem verir; yüz dirhem de bir yabancı verir; bundan sonra da, bir şey vermeyen efendi, kaybolup, yabancı gelerek, ona yüz dirhem verenin hissesinin satılmasını ister ve o da hissesini beşyüz dirheme satar; yabancı da onu alır; sonra da diğer efendisi, gelirse, onun hissesi de satılır ve yabancıya verilir. Mebsût'ta da böyledir.
En doğrusunu bilen Allahu Teâlâ'dır. [10]
Konular
- 133- HÜRRİYETİ İSBAT DA'VÂSININ, HÂRİZM'DEN TESCİLİ VE REDDİ
- 134- TESCİLİ, YAZININ SONUNA ARZETMEK
- 135- VAKFİYE DA'VÂSINDA TESCİLİ ARZ
- 136- ASLEN HÜR OLMA DA'VÂSININ TESCİLİNİ ARZ
- KİTABU'L-ME'ZUN
- 1- KÖLEYE, TİCÂRET İÇİN İZİN VERMEK NE DEMEKTİR? İZNİN RÜKNÜ, ŞARTI VE HÜKMÜ NEDİR?
- İznin Manası:
- İznin Rüknü:
- İznin Şartı:
- İznin Hükmü:
- 2- TİCÂRETE İZİN SAYILAN VEYA SAYILMAYAN HALLER
- 3- İZİNLİ KÖLENİN, BİR ŞEYE MÂLİK OLUP OLAMAYACAĞI
- 4- İZİNLİ KÖLENİN BORÇLANMASI İLE İLGİLİ MESELELER
- 5- MEZUN BİR KÖLENİN, TİCÂRETTEN MEN EDİLMESİ İLE İLGİLİ MESELELER
- 6- İZİNLİ KÖLENİN VEYA SABİNİN BORÇ İKRARI
- 7- İKİ KİŞİNİN ORTAK BULUNDUĞU BİR KÖLEYE, SAHİPLERİNİN VEYA ONLARDAN BİRİNİN İZİN VERMESİ
- 8- MEZUN BİR KÖLE İLE EFENDİSİ ARASINDAKİ İHTİLAF VE BU HUSUSTAKİ DA'VÂLAR
- 9- MEZUN, MAHCUR SABÎ VE BUNAK KİMSELER HAKKINDA ŞEHÂDET
- 10- İZİNLİ KÖLENİN FÂSİD SATIŞI VE İZİNLİ KÖLE İLE SABİNİN ALDANMALARI VEYA ALDATMALARI
- 11- İZİNLİ KÖLENİN İŞLEDİĞİ VE ONA KARŞI İŞLENEN CİNAYETLER
- 12- SABİ VE BUNAĞA TİCARET İZNİ VERİLMESİ
- 13- TİCARETE İZİN İLE İLGİLİ ÇEŞİTLİ MESELELER
- KİTABÜ'L-FERAİZ
- 1- FERÂİZ NE DEMEKTİR VE MİRAS HUKUKU İLE İLGİLİ ISTILAHLAR
- Ferâiz:
- Ferâiz İlmi:
- İrs (=Mîras):
- Terike:
- Terikeye Teailuk Eden Haklar:
- Techîz Ve Tekfin