Ezanın Sıfatları Ve Müezzinin Ahvali
Cemaat ile kılman beş vakit namazın, edası için ezan, sünnettir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
«Ezan vacibtir.» diyenler de olmuştur. Fakat, sahih olan ise, gerçekten ezanın, sünnetli müekkede oluşudur. KâK'de de böyledir. Bütün meşâyih, bu görüştedir. Muhıyt'te de böyledir.
Yalnız, farzlar için okunmakta olan kamet de sünnettir. Bahru'r - Râık'ta da böyledir.
Ezan ve kamet, beş vakit namazın ve cuma'nm sünnetidir. Bunların dışında kalan, sünnet, vitir, nafile, teravih ve bayram namazları gibi namazlar için, ezan ve kamet sünnet değildir. Muhıyt'te de böyledir.
Keza, nezredilmiş namazlar, cenaze namazı, istiska, kuşluk, korku, kiisûf ve hüsûf namazları için de ezan okunmaz. Aynî'de de böyledir.
Kadınlar, namaz için ezan okumazlar ve kamet getirmezler. Bunlar, kendi aralarında cemaatle namaz kılsalar bile, ezan okumazlar ve kamet getirmezler. Fakat, bunlar namazlarını ezanlı ve kametli olprak kılarlarsa, gerçi namazları caiz olur, amma onlar, günahkâr olurlar, Hulâsa'da da böyledir.
Köleler de, namazlarını ezansız ve kametsiz olarak kılarlar.
Seferinin veya mukimin, evlerinde ezan okumaları ise, meilduptur. Tebym'de de böyledir.
Sabah ezanı hariç, vaktinden önce ezan okumak, bil-ittifak caiz değildir.
İmâmı A'zam Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (RjU'e göre, sabah ezanı da böyledir. Ve eğer, Önce okunursa, vaktinde, yeniden okumak gerekir. Fetva da bunun üzerinedir, Huccet'ten naklen, Tatarhâı%ye'de de böyledir.
Vakitten önce, kamet getirmek de, bil-icmâ', caiz değildir. Muhıyt'te de böyledir.
İmâm, müezzinin kametinden bir müddet sonra gelir, veya kametten sonra sabah namazının sünnetini kılarsa, yeniden kamet getirilmesi icab eder. Gunye'de de böyledir.
Ezan okumaya ehil olabilmek için, namazların vaktini ve kıblenin cihetini bilmek gerekir. Kâdihân'da da böyledir.
Müezzinin, erkek, akıllı, salih, muttaki, sünneti bilen bitkisi olması, daha uygun olur, Nihâye'de de böyledir.
Müezzinin, mehâbetli, insanların hallerini araştırıp gözeterek, cemaatten geri kalanları, (yeni namaza gelmeyenleri) bu hallerinden men edici olması, onun için en uygun haldir.
Müezzin, ezan okuma görevinde devamı elden bırakmayan, okuduğu ezana inanan ve sevabını Allah'tan bekliyen bir şahıs olmalıdır. NehruH - Fâık'ta da böyledir.
En güzeli de, namazda imâm olmaktır. Dİrâye'-de de böyledir.
Efdal olan, müezzinin, mukim olmasıdır. Kâfi'de de böyledir.
Bir kimse, ezan okusa da, başka bir kimse de kamet getirse, ezan okuyan kimse - o esnaca, orada yoksa, bu durum, ke-rahatsiz olarak caiz olur.
Fakat, ezan okuyan, orada hazır bulunur ve başkasının kamet getirmesinden hoşnut olmaz ise, başkasının kamet etmesi, mekruh olur.
Ezan okuyan kimse, başka bir kimsenin kamet getirmesine razı olursa, bu durumda, başkasının kamet getirmesi, bize göre mekruh olmaz. Muhıyt'te de böyledir.
Akıllı olan çocuğun ezanı, zâhiru'r rivâyeye göre, kerahat-siz olarak sahihtir. Fakat, bulûğa ermiş kimsenin okuması, daha evladır.
Akıllı olmayan çocuğun ezan okuması sahih değildir. Okumuş olsa bile, başkası tarafından tekrar okunur. Meçnûn'un, (delinin) hakkındaki hüküm de böyledir. Kâffde de böyledir.
Sarhoşun ezanı mekruhları; iadesi müstehabdır. Tebyîn'dc de böyledir.
Kadının ezan okuması mekruhtur, iadesi ise, menduhtur. Kâfirde de böyledir.
Fasıkın, (ilahî emirlere muhalefet" eden, günahkârın) ezan okuması, mekruhtur. Ancak; ezan okumuşsa, bu iade edilmez. Zehıy-re'de de böyledir
Cünübün e£am ve ikameti, rivayetlerin ittifakiyle, mekruhtur. Eşbah olan, onun okuduğu' ezanm da, ikametin de, iade edilmesidir.
Abdesti olmayanın ezan. okuması, rivayet-i zâhiriyye'ye göre, mekruh değildir. Sahih olan da budur. İkamet getirmesi ise, mekruhtur. Fakat, ikamet getirmişse iade olunmaz. Serahsi'riln Muhıyt'inde de böyledir.
Müezzin, ezan okuduktan sonra, irtidâdetse (İslam'dan çıksa) , okuduğu ezan iade olunmaz. Fakat, iade edilmiş olursa, bu daha efdaldir. Sirâcül - Vehhâc'da da böyledir.
Müezzin, ezan okurken dinden çıksa, evla olan, ezam baştan başlıyarak bir başkasının okumasidır. Fakat, başkası yeniden başlayıp ezanı okumaz da, mürted, devam edip ezanı tamamlarsa, bu da caiz olur. Kâdihân'da da böyledir.
Ezanı oturarak okumak mekruhtur.
Bir kimsenin, yalnız başına kılacağı namaz için, oturarak ezan okumasında ise, bir beis yoktur.
Misafirin, (yolcunun) binili olduğu halde ezan okunîası, mekruh olmaz. Kamet içinse, bineğinden iner. Fakat, inmeden kamet yapsa, bu da caiz olur. Muhiyt'te de böyledir.
Kıbleye dönmemiş bile olsa, misafirin (yolcunun) ezan okumaya, bineğinin üzerinde başlaması caiz olur. Kâdîhan'da da, Hulâsa'da da böyledir.
Hazerde iken (yolcu değilken), binek üzerinde ezan okumak mekruhtur. Zahfirü'r -rivâye'de böyledir. Serahsî'nin Muhıyt'-inde de böyledir. Fakat, ezan bu şekilde okunmuş olursa, iadesi gerekmez.
Kölenin, köylünün, çöl ehlinin, veled-i zinanın, kör'ün ezan okumaları caizdir.
Bir kimseye, bazı namaz vakitlerinde ezan okuması için izin verilse de, bazı vakitlerde ezan okuması için izin verihnese, o kimsenin okumuş olduğu ezanların hiç birinde kerahat yoktur. Fakat, izin verilmemiş vakitlerde, ezanı, başkasının okuması daha evladır. Muhiyt'te de böyledir.
Kör bir kimse ile, beş vakit namazın vakitlerini bilen bir kimse, beraber bulunduğu müddetçe, kör kimsenin okuduğu ezanla, gören kimsenin okuduğu ezan müsavidir. Nihâye'de de böyledir.
Farz namazları, ezansız ve ikametsiz olarak, mescitte cemaatle kılmak mekruhtur. Fetâvâyi Kâdîhan'da da böyledir.
Şehirde oturanların mahallelerinde, ezan okunuyor, kamet ediliyorsa, ister yalnız olsun, ister cemaatle olsun, ezansız ve ka-metsiz namaz kılmalarında, bir kerahat yoktur. Tebyîtı'de de böyledir. Fakat :
Efdal olan, bunların namazlarını ezan ve kametle kılmalarıdır. Timurtâşiye'de de böyledir.
Şehirli bir kimsenin, oturduğu mahallesinde ezan okun-mazse:, o kimsenin, ezanı ve kameti terketmesi mekruh olur. Şayet, yalnız ezanı terk etmiş olursa mekruh olmaz. Mııhıyt'te de böyledir. Fakat :
Bu kimse, kameti terk ederse, mekruh olur. Timurtaşî'de de böyledir.
Misafirin, (yolcunun) eğer yalnız ise, ezanı da, kameti de terk etmesi mekmh.olur. Mebsût'ta da böyledir.
Misafirin, sadece kameti terk etmiş olması caizdir, fakat mekruhtur. Tehâvî Şerhinde de böyledir.
Misafirin, bu durumda, hem ezan okuması, hem de kamet getirmesi en iyisidir,
Keza, kamet getirmiş ve fakat ezan okumamış oba, sefe-rî için, bu da caizdir. Mebsût'ta da böyledir,
Bir kimse, evinde veya köyünde namaz kılmış olsa, eğer köyünde mescid var da, orada ezan okunup, kamet getiriliyorsa, bu durumda, bu adam hakkındaki hüküm, şehirde, evinde namaz kılanın hükmü gibidir. Şemnî'de de böyledir.
Bir kimse, yakm olan, bağ, bahçe veya arazisinde bulunursa köyünün veya beldesinin ezanı ile iktifa eder. Fakat, bulunduğu yer, köy veya şehre uzaksa., oraların ezanı i]e yetinmeyip, kendisinin ezan okuması gerekir.
Burada, yakınlığın sınırı, okunan ezanın, o şahsa, bulunduğu yerde durulmasıdır. Muhtâru'l - Fetâvâ'da da böyledir.
Fakat, bu durumda olan kimselerin bile, ezan okumaları daha iyidir. Hulâsa'da böyledir.
Yabanda, cemaatle namaz kılan kimseler, ezanı terkeder-Ierse/ou mekruh olmaz; fakat, kameti terketmeleri mekruh olur.Fe-tevâ^i Kâdîhan'da da böyledir.
Ezan okunan ve kamet getirilen mescit ehlinin, aynı vaktin ezan ve kametini lekrar etmeleri mekruhtur.
Bir mescid ehli, kamet getirerek cemaatle namaz kılmış olsa, sonra da, müezzin ve imâm içeri girerek başka bir cemaatle namaz kılmaları mekruh olmaz; fakat önce kılanların namazları, mekruh olur. Muzmarât'ta da böyledir."
Şayet, o mescitte, ehlinden (cemaatinden) başkaları, cemaatle namaz kılmışlar ise, mescid ehlinin, cemaatle tekrar namaz kılmaları, mekruh değildir. Serahsînin Muhıyt'inde de böyledir.
Mescid ehlinin bir kısım cemaati, kimse duymasın diye mescidin içinde gizlice ezan okudukları zaman, sonra aynı mescid ehlinden diğer bir topluluk gelerek, önceki topluluğun ne yaptıklarını bilmeden açıktan ezan okurlarda, sonradan da evvelki topluluğun gizlice ezan okuyarak cemaatle namaz kıldıklarını öğrenirlerse, bu durumda, birinci cemaate itibar edilmez. Fetâvâyi Kâdi-hân'ın «Ezan» bölümünde de böyledir.
Bir mescidin, belli bir imâmı ve müezzini olmayıp insanlar, o mescidde, bölük bölük, fevc fevc namaz kılıyorlarsa, efdal olan her topluluğun, ezan okuyup, kamet getirerek namaz kılmasıdır. Kâ-dihân'da da böyledir.
Bir topluluk, mescitte cemaatle kaldıkları namazın fesada gittiğini anlasalar bile, o namazı, o mescidde yeniden kılarlar. Fakat, ezanı ve kameti yenilemezler.
Fakat, bu namazı,,vakit çıktıktan sonra, o mescidin dışında kılsalar, yeniden ezan okuyup, kamet getirirler. Zâhidî'de de böyledir.
Bir kimse, kazaya kalmış bir namazını kılarken, yalnız olsun, cemaatle olsun ezan okur ve kamet getirir. Muhıyt'te de böyledir.
Bir kimse, bir çok namazını geçirip, kazaya bırakmış olsa, bunları da peşpeşe kılacak olsa, ilk kılacağı namaz için, hem ezan okur hem de kamet eder. Diğerleri için de, isterse, hem ezan okur hem de kamet eder, isterse, sadece kamet etmekle yetinir. Hidâye'de de böyledir.
Kaza da edanın sünneti üzere olsun diye, her namaz için ezan okur ve kamet eylerse daha güzel olur. Kâfî'de de böyledir.
Adamın bu şekilde serbest olması, kazaya kalmış olan namazları, ancak, bir mecliste ve aynı yende kıldığı vakittir. Fakat, bu kaza namazlarını ayrı ayrı yerlerde ve ayrı ayrı vakitlerde kılacak olan kimsenin her namaz için hem ezan okuması ve hem de kamet getirmesi şarttır. Bahru'r - Râık'ta da böyledir.
Bize göre, mazbut olan, gerçekten, kılman farzın, edası olsun, kazası olsun; o farz için, ezan okumak ve kamet getirmektir. O farzı, yalnız kılması ile cemaatle kılması da, bu hükümde müsavidir.
Yalnız, cuma günü şehirde cum'ayı değil de öğle namazını kılacak olanların, ezan okumaları ve kamet getirmeleri mekruh olur. Tebyîıı'de de böyledir.
rafat ve Müzdelife'de bir arada kılınan namazlarda, Önce kılman için hem ezan okunur ve hem de kamet getirilir; ikinci namaz içinse; ezan okunmaz.
Ezan ev en veya kamet getirirken, müezzine baygınlık gelse veya ölmüş . -.a, bu vazifeleri başkası yapar.
Şayet, müezzinin ezan okurken veya kamet getirirken ab-desti bozulmuş olur ve o, abdest almaya giderse, ezan ve kameti, ya başkası okur veyahut da dönüp kendisi devam eder. Fetâvâyi KâdShân'da da böyledir,
Bilginlerimizin çoğu: «Ezan esnasında veya kamet yaparken abdesti bozula ı müezzinin, onları tamamlaması, sonra da, gidip abdestini alması evladı demişlerdir. Muhıyt'te de böyledir.
Müezzin ezanda veya kamet okumaktan aciz kalsa, orada da kendisine, kaldığı yeri hatırlatıp telkin edecek kimse bur hınmasa, bu işi başkasının tamamlaması gerekir.
Keza, müezzinin, ezan ve kamet esnasında, dilinin tutulması halinde de, ezan ve kameti başkası tamamlar. Fetâvâyi Kâdîhan'da da böyledir.
Müezzin, ezan okurken fazlaca, yani fasıla sayılacak kadar duraklarsa, ezanı yeniden okur. Fakat, boğazını temizleme veya öksürme gibi az bir zaman duraklamışsa, ezanı yenilemez. Tatar-îıâniyye'de de böyledir.
Ezan okurken, özürsüz olarak boğaz temizlemek ve tenah-nuh etmek (Öksürük gibi yapmak) mehruktur. Bu şeylerin bir Özürden dolayı yapılmasında ise, beis yoktur. Sirâcü'l - Vehhâc'da da böyledir.
Ezan okurken ve kamet getirirken, verilen selâma mukabele etmek mekruhtur. Ezan ve kamet bittikten sonra da, önce verilmiş olan bu selama, mukabelede bulunmak icâb etmez. Sahih olan dâ budur. Zâhidi'de de böyledir.
Müezzinin, ezan okurken veya kamet getirirken, konuşması veya yürümesi uygun olmaz.
Müezzin kamet getirdiği esnada.
(fcad kâmeti's - saîah)'a vardığı zaman serbestin Dilerse, kametini olduğu yerde tamamlar; dilerse namaz kılacağı yere giderken tamamlar. Fetâvâyü Kâdtiıân'da da böyledir. Muhıyt'te de böyledir. [10]
«Ezan vacibtir.» diyenler de olmuştur. Fakat, sahih olan ise, gerçekten ezanın, sünnetli müekkede oluşudur. KâK'de de böyledir. Bütün meşâyih, bu görüştedir. Muhıyt'te de böyledir.
Yalnız, farzlar için okunmakta olan kamet de sünnettir. Bahru'r - Râık'ta da böyledir.
Ezan ve kamet, beş vakit namazın ve cuma'nm sünnetidir. Bunların dışında kalan, sünnet, vitir, nafile, teravih ve bayram namazları gibi namazlar için, ezan ve kamet sünnet değildir. Muhıyt'te de böyledir.
Keza, nezredilmiş namazlar, cenaze namazı, istiska, kuşluk, korku, kiisûf ve hüsûf namazları için de ezan okunmaz. Aynî'de de böyledir.
Kadınlar, namaz için ezan okumazlar ve kamet getirmezler. Bunlar, kendi aralarında cemaatle namaz kılsalar bile, ezan okumazlar ve kamet getirmezler. Fakat, bunlar namazlarını ezanlı ve kametli olprak kılarlarsa, gerçi namazları caiz olur, amma onlar, günahkâr olurlar, Hulâsa'da da böyledir.
Köleler de, namazlarını ezansız ve kametsiz olarak kılarlar.
Seferinin veya mukimin, evlerinde ezan okumaları ise, meilduptur. Tebym'de de böyledir.
Sabah ezanı hariç, vaktinden önce ezan okumak, bil-ittifak caiz değildir.
İmâmı A'zam Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (RjU'e göre, sabah ezanı da böyledir. Ve eğer, Önce okunursa, vaktinde, yeniden okumak gerekir. Fetva da bunun üzerinedir, Huccet'ten naklen, Tatarhâı%ye'de de böyledir.
Vakitten önce, kamet getirmek de, bil-icmâ', caiz değildir. Muhıyt'te de böyledir.
İmâm, müezzinin kametinden bir müddet sonra gelir, veya kametten sonra sabah namazının sünnetini kılarsa, yeniden kamet getirilmesi icab eder. Gunye'de de böyledir.
Ezan okumaya ehil olabilmek için, namazların vaktini ve kıblenin cihetini bilmek gerekir. Kâdihân'da da böyledir.
Müezzinin, erkek, akıllı, salih, muttaki, sünneti bilen bitkisi olması, daha uygun olur, Nihâye'de de böyledir.
Müezzinin, mehâbetli, insanların hallerini araştırıp gözeterek, cemaatten geri kalanları, (yeni namaza gelmeyenleri) bu hallerinden men edici olması, onun için en uygun haldir.
Müezzin, ezan okuma görevinde devamı elden bırakmayan, okuduğu ezana inanan ve sevabını Allah'tan bekliyen bir şahıs olmalıdır. NehruH - Fâık'ta da böyledir.
En güzeli de, namazda imâm olmaktır. Dİrâye'-de de böyledir.
Efdal olan, müezzinin, mukim olmasıdır. Kâfi'de de böyledir.
Bir kimse, ezan okusa da, başka bir kimse de kamet getirse, ezan okuyan kimse - o esnaca, orada yoksa, bu durum, ke-rahatsiz olarak caiz olur.
Fakat, ezan okuyan, orada hazır bulunur ve başkasının kamet getirmesinden hoşnut olmaz ise, başkasının kamet etmesi, mekruh olur.
Ezan okuyan kimse, başka bir kimsenin kamet getirmesine razı olursa, bu durumda, başkasının kamet getirmesi, bize göre mekruh olmaz. Muhıyt'te de böyledir.
Akıllı olan çocuğun ezanı, zâhiru'r rivâyeye göre, kerahat-siz olarak sahihtir. Fakat, bulûğa ermiş kimsenin okuması, daha evladır.
Akıllı olmayan çocuğun ezan okuması sahih değildir. Okumuş olsa bile, başkası tarafından tekrar okunur. Meçnûn'un, (delinin) hakkındaki hüküm de böyledir. Kâffde de böyledir.
Sarhoşun ezanı mekruhları; iadesi müstehabdır. Tebyîn'dc de böyledir.
Kadının ezan okuması mekruhtur, iadesi ise, menduhtur. Kâfirde de böyledir.
Fasıkın, (ilahî emirlere muhalefet" eden, günahkârın) ezan okuması, mekruhtur. Ancak; ezan okumuşsa, bu iade edilmez. Zehıy-re'de de böyledir
Cünübün e£am ve ikameti, rivayetlerin ittifakiyle, mekruhtur. Eşbah olan, onun okuduğu' ezanm da, ikametin de, iade edilmesidir.
Abdesti olmayanın ezan. okuması, rivayet-i zâhiriyye'ye göre, mekruh değildir. Sahih olan da budur. İkamet getirmesi ise, mekruhtur. Fakat, ikamet getirmişse iade olunmaz. Serahsi'riln Muhıyt'inde de böyledir.
Müezzin, ezan okuduktan sonra, irtidâdetse (İslam'dan çıksa) , okuduğu ezan iade olunmaz. Fakat, iade edilmiş olursa, bu daha efdaldir. Sirâcül - Vehhâc'da da böyledir.
Müezzin, ezan okurken dinden çıksa, evla olan, ezam baştan başlıyarak bir başkasının okumasidır. Fakat, başkası yeniden başlayıp ezanı okumaz da, mürted, devam edip ezanı tamamlarsa, bu da caiz olur. Kâdihân'da da böyledir.
Ezanı oturarak okumak mekruhtur.
Bir kimsenin, yalnız başına kılacağı namaz için, oturarak ezan okumasında ise, bir beis yoktur.
Misafirin, (yolcunun) binili olduğu halde ezan okunîası, mekruh olmaz. Kamet içinse, bineğinden iner. Fakat, inmeden kamet yapsa, bu da caiz olur. Muhiyt'te de böyledir.
Kıbleye dönmemiş bile olsa, misafirin (yolcunun) ezan okumaya, bineğinin üzerinde başlaması caiz olur. Kâdîhan'da da, Hulâsa'da da böyledir.
Hazerde iken (yolcu değilken), binek üzerinde ezan okumak mekruhtur. Zahfirü'r -rivâye'de böyledir. Serahsî'nin Muhıyt'-inde de böyledir. Fakat, ezan bu şekilde okunmuş olursa, iadesi gerekmez.
Kölenin, köylünün, çöl ehlinin, veled-i zinanın, kör'ün ezan okumaları caizdir.
Bir kimseye, bazı namaz vakitlerinde ezan okuması için izin verilse de, bazı vakitlerde ezan okuması için izin verihnese, o kimsenin okumuş olduğu ezanların hiç birinde kerahat yoktur. Fakat, izin verilmemiş vakitlerde, ezanı, başkasının okuması daha evladır. Muhiyt'te de böyledir.
Kör bir kimse ile, beş vakit namazın vakitlerini bilen bir kimse, beraber bulunduğu müddetçe, kör kimsenin okuduğu ezanla, gören kimsenin okuduğu ezan müsavidir. Nihâye'de de böyledir.
Farz namazları, ezansız ve ikametsiz olarak, mescitte cemaatle kılmak mekruhtur. Fetâvâyi Kâdîhan'da da böyledir.
Şehirde oturanların mahallelerinde, ezan okunuyor, kamet ediliyorsa, ister yalnız olsun, ister cemaatle olsun, ezansız ve ka-metsiz namaz kılmalarında, bir kerahat yoktur. Tebyîtı'de de böyledir. Fakat :
Efdal olan, bunların namazlarını ezan ve kametle kılmalarıdır. Timurtâşiye'de de böyledir.
Şehirli bir kimsenin, oturduğu mahallesinde ezan okun-mazse:, o kimsenin, ezanı ve kameti terketmesi mekruh olur. Şayet, yalnız ezanı terk etmiş olursa mekruh olmaz. Mııhıyt'te de böyledir. Fakat :
Bu kimse, kameti terk ederse, mekruh olur. Timurtaşî'de de böyledir.
Misafirin, (yolcunun) eğer yalnız ise, ezanı da, kameti de terk etmesi mekmh.olur. Mebsût'ta da böyledir.
Misafirin, sadece kameti terk etmiş olması caizdir, fakat mekruhtur. Tehâvî Şerhinde de böyledir.
Misafirin, bu durumda, hem ezan okuması, hem de kamet getirmesi en iyisidir,
Keza, kamet getirmiş ve fakat ezan okumamış oba, sefe-rî için, bu da caizdir. Mebsût'ta da böyledir,
Bir kimse, evinde veya köyünde namaz kılmış olsa, eğer köyünde mescid var da, orada ezan okunup, kamet getiriliyorsa, bu durumda, bu adam hakkındaki hüküm, şehirde, evinde namaz kılanın hükmü gibidir. Şemnî'de de böyledir.
Bir kimse, yakm olan, bağ, bahçe veya arazisinde bulunursa köyünün veya beldesinin ezanı ile iktifa eder. Fakat, bulunduğu yer, köy veya şehre uzaksa., oraların ezanı i]e yetinmeyip, kendisinin ezan okuması gerekir.
Burada, yakınlığın sınırı, okunan ezanın, o şahsa, bulunduğu yerde durulmasıdır. Muhtâru'l - Fetâvâ'da da böyledir.
Fakat, bu durumda olan kimselerin bile, ezan okumaları daha iyidir. Hulâsa'da böyledir.
Yabanda, cemaatle namaz kılan kimseler, ezanı terkeder-Ierse/ou mekruh olmaz; fakat, kameti terketmeleri mekruh olur.Fe-tevâ^i Kâdîhan'da da böyledir.
Ezan okunan ve kamet getirilen mescit ehlinin, aynı vaktin ezan ve kametini lekrar etmeleri mekruhtur.
Bir mescid ehli, kamet getirerek cemaatle namaz kılmış olsa, sonra da, müezzin ve imâm içeri girerek başka bir cemaatle namaz kılmaları mekruh olmaz; fakat önce kılanların namazları, mekruh olur. Muzmarât'ta da böyledir."
Şayet, o mescitte, ehlinden (cemaatinden) başkaları, cemaatle namaz kılmışlar ise, mescid ehlinin, cemaatle tekrar namaz kılmaları, mekruh değildir. Serahsînin Muhıyt'inde de böyledir.
Mescid ehlinin bir kısım cemaati, kimse duymasın diye mescidin içinde gizlice ezan okudukları zaman, sonra aynı mescid ehlinden diğer bir topluluk gelerek, önceki topluluğun ne yaptıklarını bilmeden açıktan ezan okurlarda, sonradan da evvelki topluluğun gizlice ezan okuyarak cemaatle namaz kıldıklarını öğrenirlerse, bu durumda, birinci cemaate itibar edilmez. Fetâvâyi Kâdi-hân'ın «Ezan» bölümünde de böyledir.
Bir mescidin, belli bir imâmı ve müezzini olmayıp insanlar, o mescidde, bölük bölük, fevc fevc namaz kılıyorlarsa, efdal olan her topluluğun, ezan okuyup, kamet getirerek namaz kılmasıdır. Kâ-dihân'da da böyledir.
Bir topluluk, mescitte cemaatle kaldıkları namazın fesada gittiğini anlasalar bile, o namazı, o mescidde yeniden kılarlar. Fakat, ezanı ve kameti yenilemezler.
Fakat, bu namazı,,vakit çıktıktan sonra, o mescidin dışında kılsalar, yeniden ezan okuyup, kamet getirirler. Zâhidî'de de böyledir.
Bir kimse, kazaya kalmış bir namazını kılarken, yalnız olsun, cemaatle olsun ezan okur ve kamet getirir. Muhıyt'te de böyledir.
Bir kimse, bir çok namazını geçirip, kazaya bırakmış olsa, bunları da peşpeşe kılacak olsa, ilk kılacağı namaz için, hem ezan okur hem de kamet eder. Diğerleri için de, isterse, hem ezan okur hem de kamet eder, isterse, sadece kamet etmekle yetinir. Hidâye'de de böyledir.
Kaza da edanın sünneti üzere olsun diye, her namaz için ezan okur ve kamet eylerse daha güzel olur. Kâfî'de de böyledir.
Adamın bu şekilde serbest olması, kazaya kalmış olan namazları, ancak, bir mecliste ve aynı yende kıldığı vakittir. Fakat, bu kaza namazlarını ayrı ayrı yerlerde ve ayrı ayrı vakitlerde kılacak olan kimsenin her namaz için hem ezan okuması ve hem de kamet getirmesi şarttır. Bahru'r - Râık'ta da böyledir.
Bize göre, mazbut olan, gerçekten, kılman farzın, edası olsun, kazası olsun; o farz için, ezan okumak ve kamet getirmektir. O farzı, yalnız kılması ile cemaatle kılması da, bu hükümde müsavidir.
Yalnız, cuma günü şehirde cum'ayı değil de öğle namazını kılacak olanların, ezan okumaları ve kamet getirmeleri mekruh olur. Tebyîıı'de de böyledir.
rafat ve Müzdelife'de bir arada kılınan namazlarda, Önce kılman için hem ezan okunur ve hem de kamet getirilir; ikinci namaz içinse; ezan okunmaz.
Ezan ev en veya kamet getirirken, müezzine baygınlık gelse veya ölmüş . -.a, bu vazifeleri başkası yapar.
Şayet, müezzinin ezan okurken veya kamet getirirken ab-desti bozulmuş olur ve o, abdest almaya giderse, ezan ve kameti, ya başkası okur veyahut da dönüp kendisi devam eder. Fetâvâyi KâdShân'da da böyledir,
Bilginlerimizin çoğu: «Ezan esnasında veya kamet yaparken abdesti bozula ı müezzinin, onları tamamlaması, sonra da, gidip abdestini alması evladı demişlerdir. Muhıyt'te de böyledir.
Müezzin ezanda veya kamet okumaktan aciz kalsa, orada da kendisine, kaldığı yeri hatırlatıp telkin edecek kimse bur hınmasa, bu işi başkasının tamamlaması gerekir.
Keza, müezzinin, ezan ve kamet esnasında, dilinin tutulması halinde de, ezan ve kameti başkası tamamlar. Fetâvâyi Kâdîhan'da da böyledir.
Müezzin, ezan okurken fazlaca, yani fasıla sayılacak kadar duraklarsa, ezanı yeniden okur. Fakat, boğazını temizleme veya öksürme gibi az bir zaman duraklamışsa, ezanı yenilemez. Tatar-îıâniyye'de de böyledir.
Ezan okurken, özürsüz olarak boğaz temizlemek ve tenah-nuh etmek (Öksürük gibi yapmak) mehruktur. Bu şeylerin bir Özürden dolayı yapılmasında ise, beis yoktur. Sirâcü'l - Vehhâc'da da böyledir.
Ezan okurken ve kamet getirirken, verilen selâma mukabele etmek mekruhtur. Ezan ve kamet bittikten sonra da, önce verilmiş olan bu selama, mukabelede bulunmak icâb etmez. Sahih olan dâ budur. Zâhidi'de de böyledir.
Müezzinin, ezan okurken veya kamet getirirken, konuşması veya yürümesi uygun olmaz.
Müezzin kamet getirdiği esnada.
(fcad kâmeti's - saîah)'a vardığı zaman serbestin Dilerse, kametini olduğu yerde tamamlar; dilerse namaz kılacağı yere giderken tamamlar. Fetâvâyü Kâdtiıân'da da böyledir. Muhıyt'te de böyledir. [10]
Konular
- 21- KÖLEYE SABİNİN MÜZÂRAASI
- 22- TARLA SAHİBİ İLE ÇİFTÇİ ARASINDAKİ İHTİLÂF
- 23- SÖZLEŞME OLMADAN, BİR ARAZÎYİ EKMEK
- 24- MÜZÂRAA VE MUAMELE HUSUSUNDA ÇEŞİTLİ MES'ELELER
- NAMAZ
- 1- NAMAZ VAKİTLERİ
- 1- Sabah Namazının Vakti :
- 2- Öğle Namazının Vakti:
- 3- İkindi Namazının Vakti:
- 4- Akşam Namazının Vakti :
- 5- Yatsı Namazının Vakti :
- Faziletli Vakitler :
- Namaz Kılınması Caiz Olmayan Ve Mekruh Olan Vlkitler :
- Kendisine Nafile Namaz Kılmanın Mekruh Olduğu Dokuz Vakit :
- 2- EZAN VE KAMET
- Ezanın Sıfatları Ve Müezzinin Ahvali
- Ezan Ve Kametin Kelimeleri, Özellikleri Ve Müezzine İcabet:
- Müezzine İcabet Etmek
- 3- NAMAZIN ŞARTLARI
- Taharet Ve Setrü'l Avret
- Kendisi İle Avret Mahalli Örtülebilecek Şeyler :
- Dokuz Yerde Namaz Kılmak Mekruhtur :
- İstikbâli Kıble (Namazda Kıbleye Dönmek)
- Kâbede Kılınan Namazlar:
- Namazda Nıyyet
- Bilgi Durumları İtibariyle, Namaz Kılan Kimselerin Dereceleri
- Farz mı. Nafile ini Kıldığını Bilmeyen Kimse:
- 4- NAMAZIN SIFATI
- Namazın Farzları
- I - Namazın Farzı :